
Sıla, akşama kadar evin içinde denk gelmemeye çalışarak vakit geçirdi. Kimsenin tepkisini kestiremiyordu. Turan ise her zamankinden erken gelmişti eve. Kapıdan girerken sesi duyuldu: “Sıla?”
Sıla, mutfaktan çıkıp kapıya yöneldi. Salonda oturan anne babasını başıyla işaret edip, fısıltıyla “Sakin ol, tamam mı?” dedi. Sonra hızla mutfağa döndü.
Turan, salona geçip Harun Bey’in yanına giderek, “Hoş geldin baba.” dedi ve elini uzattı.
Harun Bey, samimi ama otoriter bir sesle, “Seni gördüğümde daha iyi oluyorum, oğlum.” dedi. Omuzlarını sıktı ve gülümsedi.
Eflin Hanım yerinden kalkmadan, alaycı bir sesle, “Baba oluyormuşsun, hayırlı olsun.”
Turan, kısa bir duraksamadan sonra “Hoş bulduk anne.” diye karşılık verdi. Ses tonu dengeliydi ama gözleri annesinin bakışlarını sorguluyordu.
Eflin Hanım, ifadesini değiştirmeden, “Doğunca mı haberimiz olacaktı?” diye sordu, belirgin bir kızgınlıkla.
Turan derin bir nefes aldı, “Ne zaman duydun?” diye sordu. Sonra gözlerini annesine sabitleyerek ekledi: “Sen neden hiç aramadın? Bu zamana kadar bekledin, değil mi?”
Annesinin cevabını beklemeden yanından kalkıp giderken Harun Bey’in sesi duyuldu: “Çok sevindim, oğlum.”
Harun Bey’in omzuna dokunarak, “Sağ ol baba.”
Ardından annesine dönerek, “Sakın ona sarma anne.” diye ekledi, sesi keskinleşmişti. “Onu incitirsen, kapı orada. Yaren’in yanına gidebilirsin.”
Sonra hızla mutfağa yöneldi. Sıla, tezgaha dönük yemekleri ayarlıyordu. Turan yanına gelip, elini hafifçe sırtına koydu. “Nasılsın?” diye sordu, sesi daha yumuşaktı.
Sıla gülümsedi. “İyiyim.” dedi ama içinde hâlâ bir çekince vardı.
Turan, tezgaha yaslanarak, “Bırakabilir misin işini biraz?”
Sıla başıyla onaylayınca, Turan elinden tutarak onu yukarı çıkardı. Odasına girerken “Odaya ne dediler?”
Sıla hafifçe omuz silkerek, “Şimdilik oraya gelmedi konu.” dedi sakince.
Turan, yatağın ucuna oturdu, gözleri daha sakindi ama hâlâ dikkatliydi. “Ben aşağıda uyurum, sen burada yatarsın. Birkaç parça eşyanı getir.” dedi. Dolabı açarak biraz yer açtı. “Buraya yerleştirirsin.”
Sıla, Turan’a kısa bir bakış atarak, “Tamam.”
Turan yaklaşıp başını hafifçe öptü, sesi alçaldı: “İdare edelim. Birkaç gün sonra giderler.”
Tam odadan çıkarken merdivende annesini fark etti. Kapıyı kapatıp ona yaklaşıp, “Anne... Beni yorma.”
Eflin Hanım sinirle bakıp arka odaya doğru ilerlerken, “Neden arka odada yatıyor peki?”
Turan, kısa ve net bir şekilde, “Kavga ettik.”
Eflin Hanım kaşlarını kaldırarak, “Her kavgada yatak mı ayırıyorsunuz?” diye sordu alayla.
Turan, “Evet. Ve bu seni ilgilendirmiyor.” diyerek hızla odaya geri döndü.
Sıla, Turan’ın hafifçe sert kapanan kapıyı izledi. Kendi içinde bir huzursuzluk vardı ama belli etmemeye çalıştı. Turan banyoya girerken, Sıla sessizce pencereye yöneldi. Bir süre bekledikten sonra odadan çıkmak için kapıyı açtığında, Turan’ın sesi duyuldu:
“Buraya gel lütfen.”
Sıla duraksadı. Onun tonundaki ağırlık, itiraz etmemesi gerektiğini söylüyordu. Yavaşça geri döndü.
Turan, yatağa oturmuştu. “İçeri gir, Sıla.” dedi, bu sefer sesi daha kontrollüydü.
Eflin Hanım koridorda durmuş, dikkat kesilmişti.
Sıla, sessizce kapıyı kapattı ve odaya yöneldi.
Turan gözlerini kaçırarak, “Yanımda otur. Gitme.”
Sıla, yatağın ucundaki benç'e oturdu. “Tamam.” dedi ama içinde bir gerginlik vardı.
Bir süre sessizlik içinde oturdular. Sıla, Turan’ın nefes alışlarını dinledi. O an, onun da içinde fırtınalar koptuğunu fark etti.
Turan, aniden yerinden kalkıp onun yanına oturdu. Başını Sıla’nın omzuna dayadı.
“Sesimi yükselttim. Üzgünüm.”
Sıla, onun böyle anlarını yeni yeni anlamaya başlıyordu. Turan çoğu zaman baskın ve sert görünüyordu ama bazen böyle bir yönü de vardı.
“Daha sakin olamaz mısın?” diye sordu usulca. “Bazen… korkutuyorsun.”
Turan başını kaldırdı. Gözleri bu kez daha yumuşaktı. “Farkındayım.” dedi, sesi alçalmıştı.
Sonra, hafifçe eğilip fısıltıyla ekledi: “Annem kapı dinler. Haberin olsun.”
Sıla hafifçe gülümsedi. “Farkındayım.”
Turan, onun elini tuttu. Parmaklarını hafifçe sıktı. “Teşekkür ederim.”
Sıla, gülümsedi. Onun karmaşık hallerini anlamaya çalışıyordu.
Bir süre sessizce oturduktan sonra, Turan aniden yerinden kalktı. Sıla’nın elinden tutarak onu da kaldırdı ve odadan çıktılar. Merdivenden inerken Sıla, Turan’ın hâlâ sinirli olduğunu hissediyordu ama ne düşündüğünü anlayamıyordu.
Mutfağa geçtiklerinde, Haldun Bey’in pencerenin önünde dalgın bir şekilde dışarıya baktığını gördüler. Turan, ona yaklaşarak, “Baba.” diye seslendi.
Haldun Bey, sesle birlikte düşüncelerinden sıyrıldı. Sandalyeyi çekerek oturdu ve Turan’a baktı. “Anneni düşünme.” dedi yorgun bir sesle. “Ne dersen de, sabit fikirli olduğunu biliyorsun.”
Sıla yemeklerin başına geçerken göz ucuyla onları izliyordu.
Haldun Bey, ona dönerek hafif bir gülümsemeyle, “Birkaç gün buradayız, sonra rahatsınız. Sık sık göndermem.”
Turan başını sallayıp iç çekti. “Gelmesi sorun değil baba, tutumları sorun, Annemin.” Sesi sitem doluydu.
Haldun Bey başıyla onayladı. “Maalesef.”
Konuyu değiştirmek ister gibi, yüzüne zoraki bir neşe katarak, “Ee, yemekte ne var kızım?” diye sordu Sıla’ya.
Sıla hafifçe tebessüm ederek yemekleri tabaklara koymaya başladı.
Turan esprili bir sesle, “Yemek.”
Sıla, ona kısa bir bakış atıp gülümsedi. “Evet.”
Turan, masayı hazırlarken göz ucuyla babasına baktı. “Pek yemek ismi yoktur bizde, hepsinin adı ‘yemek’tir.”
O sırada Eflin Hanım sessizce mutfağa girdi ve masaya oturdu. Odaya yayılan soğuk hava, Sıla’nın ellerini yavaşlatmasına sebep oldu.
Turan, Sıla’nın yanına gelip tabakları masaya taşırken, annesinin sesi duyuldu: “Hizmetçin değil mi? Otur, yapsın.”
Sıla’nın elindeki tabak kayıp tezgahta büyük bir gürültü çıkarttı. Ortam bir anda buz kesti.
Turan, tabakları sertçe masaya bırakıp annesine döndü. “Niye anne?” diye sordu, sesi gerilmişti. “Bu sözler niye?”
Eflin Hanım sessiz kaldı.
Turan gözlerini Sıla’ya çevirdi. “Bırak onları.” dedi. Sonra sırtından hafifçe iterek, “Gidiyoruz.”
Sıla tereddütle Turan’a baktı ama onun ifadesi sertti. Haldun Bey sandalyesini hızla geri çekip öfkeyle ayağa kalktı. “Yeter be kadın! Bıktırdın iyice, yeter artık!” diye bağırdı.
Turan, ceketleri hızla alıp Sıla’nın elini tuttu ve onu çekiştirerek evden çıkardı. Asansöre bindiklerinde, Turan’ın hâlâ sinirli olduğu belliydi. Yumruklarını sıkıyor, nefesini kontrol etmeye çalışıyordu.
Arabaya hızla bindi ve site çıkışına yöneldi. Gözlerini yola sabitlemiş, hiçbir şey söylemiyordu.
Sıla, birkaç dakika sessiz kaldıktan sonra, sakince “Turan.”
Turan gözlerini yoldan ayırmadan, sert ama yorgun bir “Efendim?” dedi.
Sıla biraz tereddüt etti, sonra usulca “Acıktım.”
Turan, başını hafifçe salladı ama hız kesmeden yola devam etti. Bir süre sonra, yol kenarında uygun bir yer görünce direksiyonu kırdı. Sıla’nın ihtiyacını anlamış ama sinirini henüz tam olarak atamamıştı.
Sıla, Turan’ın hâlâ gerildiğini hissedebiliyordu. Onu biraz olsun rahatlatabilmek için, konuşmaya devam etmeli miydi, yoksa sessiz kalmalı mıydı? Bunu düşünürken, Turan bir an göz ucuyla ona baktı. “Birazdan bir şeyler yeriz.” dedi sonunda. Sesi daha sakindi ama içinde hâlâ fırtınalar kopuyordu.
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 32.25k Okunma |
3.13k Oy |
0 Takip |
110 Bölümlü Kitap |