
Sıla, arkasına yaslanıp,"Aklımda bir film var ama sever misin, bilmiyorum," dedi.
Turan,"Söyle bakalım, neymiş?" diye cevapladı ve hemen koltuğuna yaslanarak yerdeki tabaklardan birkaçını ağzına attı.
"Bruce Willis'in Ölümsüz filmini izlemek istiyorum. Siz izlediniz mi?" diye sordu.
Turan, heyecanla,"Oooo, süper bir film!" dedi.
Sıla,"İzlediniz mi siz?" diye sordu.
Turan başıyla onayladı."O zaman başka bir şey izleyelim," dedi Sıla.
"Yok, izlerim, bir daha," dedi.
"Sıkılmaz mısınız?" diye sordu.
"Sorun değil, pek izlemediğim film yok gibi, tekrar izlemek iyi oluyor," dedi. "Bu arada sürekli siz demeyi bırak. Adımla hitap edebilirsin. Resmiyetlerden hoşlanmıyorum." dedi. Sıla başıyla onayladı. Ardından projektörü açıp filmi başlatırken, kalkıp ışığı kısıp hafif bir loşluk bıraktı. Yerine gelip tekrar oturdu. Aralarına atıştırmalıklar yerleştirip filmi izlemeye başladılar.
Turan, Sıla'ya dönüp,"Split'i izledin mi?" diye sordu.
Sıla, hayranlıkla,"Evet, çok güzeldi o ama," diye cevap verdi.
"Peki Glass'ı izledin mi?" diye sordu.
Sıla aynı heyecanla, "Evet," dedi. "Bu filmi izlemeden önce Glass'ı izledim, o yüzden çok merak ediyorum zaten," diye ekledi.
Film başlamıştı ve heyecanla izlerken, Turan'ın telefonu çaldı. Ayağa kalkıp, "Sen izlemeye devam et," dedi. Dışarıda biraz konuştu ve içeri başını uzatarak, "Ben hastaneye gidiyorum," dedi.
Sıla, filmi durdurup, "Ne oldu?" diye sordu.
Turan, heyecanlı bir şekilde, "Doğum," dedi.
Sıla, "Sen sürekli böyle gider misin geceleri?" diye sordu.
Turan, anahtarı alıp, "Sıkıntılı doğumlarda evet," dedi. "Görüşürüz, bekleme beni, yat ama odanda yat," diyerek kapıyı kapattı. Sıla, arka odaya gidip filme devam etti.
Film bitince ortalığı ve mutfağa toparladıktan sonra yukarı çıktı ve yatağına yatıp, gün içindeki yorgunluktan dolayı hemen uyudu.
Sabah, Sıla telefon alarmıyla uyandı. Odasından çıktığında Turan’ın kapısının açık olduğunu fark etti. İçeri baktığında yatağın bozulmamış olduğunu gördü. Kıyafetleri de yoktu. "Acaba banyoda mı?" diye düşünerek kapıya yaklaşıp dinledi, ama ses yoktu. İlerleyip banyo kapısını kontrol etti; kapı aralıktı ve içerisi boştu.
"Oyun odasındadır," diye düşünerek merdivenlerden inip arka tarafa yürüdü. Ancak eve hiç gelmediğini fark etti. Yine de mutfağa geçip kahve yaptı. Saat 8’e kadar bekledi, kahvesini bitirip bardağı kaldırdı, temizlik malzemelerini ayarlayıp yukarı çıktı.
Turan’ın odasına gidip dolaplarını temizlemeye karar verdi, ancak bu işi yapmak istemiyordu. "En azından üstünkörü yaparım," diyerek dolap kapağını açtı. Işıkları yanınca dolabın aşırı düzenli olduğunu fark etti. Gömleklerin arasında bile belirli bir mesafe vardı; hiçbir şey üst üste yığılmamıştı.
Kendi eski evini düşündü. Kendi dolabı da buna benzer bir düzende olurdu. Yanındaki yardımcısına temizlettikten sonra düzen için elini bile sürdürmezdi. Derin bir nefes alıp "Geçmiş, geçmişte kaldı," diyerek dolabı temizledi. Çekmeceleri de toparladıktan sonra odadan çıktı. Aşağı inip mutfağa geçti. Müziğini açıp dolapları düzenlemeden önce atıştırmalık bir şeyler hazırladı. Bir bardak meyve suyuyla tezgâh üzerinde ayakta atıştırdı ve işine geri döndü.
Turan, öğle olmasına rağmen hâlâ aramamıştı. Müziği kapatıp duvardaki televizyonu açtı ve öğle haberlerini izlemeye başladı. Bir süre sonra televizyon sadece ses olarak açık kaldı, Sıla işine devam etti. Zaman hızla geçti. Yemek hazırlıklarını Turan’ın geliş saatine göre ayarlamıştı, ancak saat 8 olmuştu ve Turan hâlâ gelmemişti.
Turan, gece doğuma gittiğini söylemişti. Masayı toparlayıp yemekleri kaldırırken kapının açılma sesi duyuldu. Sıla, mutfaktan çıkıp kapıya yürüdü. Turan içeri girmişti, ama yüzündeki ifadeden ne olduğunu anlamak zordu. Sıla, merdiven kenarında durmuş, onun içeri girişini izlerken
"Hoş geldin," dedi. Ancak Turan, duymamış gibi yüzüne bakmadan yukarı çıktı.
Sıla, bir şeylerin yolunda gitmediğini anlamıştı. Bir süre beklemek için salona geçti. "Nasıl olsa oyun için aşağı iner," diye düşündü. Ancak bir saat geçti ve Turan inmedi. Yukarı çıkıp bakmak istedi ama "Ya banyodaysa?" diye tereddüt etti. Kendi kendine, "Yatak altını açtırmak için geldim," diyerek yukarı çıktı. Turan, yatakta üstünü değiştirmeden yatmış, tavana bakıyordu.
Sıla kapıya yaklaşıp tıklattı.
"İyi misin?" diye sordu.
Turan, sağına dönüp gözlerini kapadı, cevap vermeden derin bir nefes aldı. Sıla meraklanmıştı, ama geri çekilip gitmekle kalmak arasında kaldı. Sonra,"Yemek hazırlıyorum," diyerek devam etti.
Turan aniden,"Kapıyı kapa, git," dedi.
Sıla şaşkınlıkla, "Neden?" diye sordu.
Turan, sinirle doğrulup, "Kapa şu kapıyı!" diye bağırdı.
Sıla, Turan’ın bağırmasıyla korkup, "Tamam," diyebildi. Kapıyı kapatırken elleri titriyordu. Merdivene doğru yürüdü, ama Turan’ın neden böyle davrandığını merak etmekten kendini alamıyordu.
Aşağı indiğinde, Sıla hâlâ ellerinin titrediğini fark etti. Bir bardak alıp su içti ve sakinleşmeye çalıştı. Ancak hissettiği huzursuzluk, peşini bırakmıyordu. Ev içinde amaçsızca dolaşmaya başladı. Sonunda salona geçip yemek odası tarafındaki pencereden dışarı bakmaya başladı. Hava kararmış, sokak lambalarının ışıkları titrek bir parıltıyla camdan içeri yansıyordu.
Uzun bir süre geçti. Sessizlik, evin her köşesine yayıldı. Turan, yukarıdan hızla aşağı indi. Sıla, olduğu yerden sadece ona baktı; ne bir şey söyledi ne de hareket etti. Turan ise göz ucuyla bile Sıla’ya bakmadan mutfağa yöneldi.
Sıla, onun arkasından sessizce bakmaya devam etti. Mutfağa girdiği gibi dolapları açmaya başlayan Turan, kısa bir süre sonra dolap kapağını sertçe kapattı. Hırsla ve sinirle kendi kendine söyleniyordu. Sözleri net değildi, ama arada geçen kelimeler öfkesini açıkça belli ediyordu.
Sıla, hâlâ yerinden kıpırdamamıştı. Turan’ın bu hali, onu hem endişelendiriyor hem de ne yapacağını bilemez bir şekilde çaresiz hissettiriyordu.
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 32.25k Okunma |
3.13k Oy |
0 Takip |
110 Bölümlü Kitap |