
Sıla, gece boyunca hemşirelerin kontrolleriyle sık sık uyanmış olsa da sabaha daha dinç hissediyordu. Yavaşça doğruldu, hafif bir sızı hissetse de banyoya gitmek için yatağından kalktı.
Turan, odadaki koltukta uyuya kalmıştı. Gözlerini araladığında Sıla’nın banyodan çıkarken zorlanarak yürüdüğünü gördü. Hemen yerinden kalkarak ona yaklaştı ve kolundan nazikçe destek oldu. “Bana neden seslenmedin?” diye sordu, kaşlarını hafifçe çatarak.
Sıla, biraz utanarak başını eğdi. “Kendim hallederim.” dedi, yatağa otururken.
Turan derin bir nefes aldı ama üstelemedi. Sıla, başını kaldırıp ona baktı. “Bebek için hiçbir şey almadık. Gidip bir şeyler alır mısın?”
Turan hafifçe gülümsedi. “Onlar kolay. Burada da giydirirler. Seni toparlayalım önce. Zaten küvezdeyken bir şey giydirmezler.” diyerek masasındaki dosyaya göz gezdirdi.
Sıla “Tamam.” diyerek başını salladığı sırada dışarıdan gelen neşeli sesler duyuldu. Birkaç saniye sonra kapı açıldı ve Hale içeri girdi.
“Canım benim!” diyerek Sıla’ya doğru yöneldi. Sarılmak için yaklaşıp sarıldı, sonra Turan’a döndü.
“Taze baba!” diyerek Turan’ın yanaklarını sıktı.
Turan, Hale’nin ellerini tuttu ve hafifçe iterek gülümsedi. “Çok iğrençsin sen.” dedi kahkahalar eşliğinde.
Hale kahkahayı patlattı. “Babacık seni!” dedi alayla ve koltuğa çantasını bırakıp heyecanla ekledi, “Bizim haylaz nerede? Hadi onu görmeye gidelim.”
O sırada içeri giren Hasan, gözlerini devirdi. “Bir sakin ol hayatım. Arada bir sus, soğursun.” dedi. Sonra Sıla’ya dönerek sıcak bir ses tonuyla, “Geçmiş olsun, iyi misin Sıla’cığım?” diye sordu.
Sıla hafifçe tebessüm etti. “Teşekkür ederim. İyi gibiyim… Zaten doktorum yakamı hiç bırakmıyor.” dedi, Turan’a kısa bir bakış atarak.
Turan gülümsedi. “Hadi gidip görelim.” dedi ve kapıya yöneldi.
Tam çıkacakken Sıla bir an tereddüt edip, “Ben ne zaman gideceğim?”
Turan omzunun üzerinden ona döndü. “Bakıyım, belki getiririm.” dedi ve odadan çıktı.
Sıla yalnız kalmıştı. Yatağına yaslandı, gözlerini kısa bir süre kapattı. Ancak kapının tıklama sesiyle başını kaldırdı. Kapıda Haldun Bey duruyordu.
Sıla hafifçe gülümsedi. “Hoş geldiniz.”
Ancak hemen arkasında Eflin Hanım’ı görünce gülümsemesi soldu. Hafifçe dikleşmeye çalışarak zoraki bir şekilde “Hoş geldiniz.”
Eflin Hanım, odaya girerken elindeki çantaları dolaba yerleştirdi. Yatağa döndüğünde hafifçe gülümsedi. “Hoş bulduk, geçmiş olsun.”
Sıla hafifçe başını salladı. “Teşekkür ederim.”
Eflin Hanım gözlerini pırıl pırıl bir heyecanla Sıla’ya dikti. “Torunum nerede?” diye sordu sabırsızca.
Sıla bir an duraksadı. “Küvezde… Turan belki getirir, ama emin değilim.” dedi, sesi biraz çekingen çıkmıştı.
Eflin Hanım dolaptan bir çanta çıkarıp açtı. İçinden birkaç parça kıyafet alarak nazik bir şekilde Sıla’ya uzattı. “Bunları yıkadım, ütüledim. Giymene yardım edebilirim istersen.”
Sıla şaşkınca baktı. “Benim için mi?” diye sordu istemsizce.
Eflin Hanım hafifçe başını salladı. “Evet.” dedi, ardından dolaptaki diğer çantaları göstererek, “Bunlar da torunuma.” diye ekledi.
Sıla, bir an ne diyeceğini bilemedi. Eflin Hanım’ın ona karşı bu sıcak yaklaşımı, beklediği bir şey değildi…
Sıla, eşyaları nazikçe alıp “Teşekkür ederim.” dedi. Hafifçe gülümseyerek ekledi: “Ben hallederim.” Yataktan inmek için hareketlendiği sırada kapı açıldı ve Turan içeri girdi.
Gözleri hemen Eflin Hanım’a kaydı. “Hoş geldiniz.” dedi, ardından çantalara göz gezdirerek Sıla’ya döndü. “Nereden çıktı bunlar?” diye sordu, merakla.
Sıla, eşyaları eline alıp ayağa kalktı. “Annen getirmiş, sağ olsun.” dedi ve Eflin Hanım’a hafifçe gülümsedi. Sonra banyoya yöneldi.
Turan, onun peşinden geldi. “Ben hallederim, sen çık.” dedi Sıla, kararlı bir şekilde. Ancak Turan onu duymamış gibi çantadaki kıyafetlere göz gezdirerek “Hadi giyin.”
Sıla, onun vazgeçmeyeceğini anlayınca kabullenip yardım etmesine izin verdi.
Bir süre sonra banyodan çıktıklarında odada neşeli bir telaş vardı. Küçük bebek getirilmişti ve herkes onun etrafında toplanmış, gülerek konuşuyordu. Bebeğin minik ağlayışları odayı doldurmuştu.
Sıla yatağına oturdu. Turan’a dönüp, “Bebeği kucağına alsana.”
Turan hafifçe başını iki yana sallayarak yatağın kenarına yaslandı. “Önce karnını doyur, sonra alırım.” diye gülümsedi.
Odadakiler sohbetlerine devam ederken Turan, “Hadi, çıkalım.”
Herkes yavaş yavaş odadan ayrılırken Sıla, Turan’a dönüp “Gelsene.”
Turan kapıyı kapatıp ona yaklaştı. Sıla, yatağın kenarını işaret ederek oturmasını istedi. Sonra sabırsızlanan bebeğine baktı, yüzüne tatlı bir gülümseme yayıldı.
“Bir isim mi koysak?” diye sordu, gözlerini Turan’a dikerek.
Turan hafifçe gülümsedi. “İçinden ne geliyor peki?”
Sıla gözlerini kaçırmadan cevap verdi. “Sen hep ‘aslan parçası’ derdin…”
Turan’ın gülümsemesi derinleşti. “Aslan olsun o zaman.”
Sıla başını sallayarak “Olsun.”
Turan, yerinden kalkarken eğilip Sıla’nın başından nazikçe öptü. Sonra bebeğe yaklaşıp onu kokladı, hafifçe gülümseyerek odadan çıktı.
Sıla, bir süre sessizce bebeğine baktı. Ardından onu emzirmeye başladı.
O sırada kapıdan Hale’nin sesi duyuldu: “Gelebilir miyim?”
Sıla hafifçe toparlanıp “Gel, tabii ki.” dedi, Hale’yi içeri davet ederek.
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 32.25k Okunma |
3.13k Oy |
0 Takip |
110 Bölümlü Kitap |