
Gülüşerek mutfağa girdiler. Sofraya oturup yemeklerini yemeye başladılar.
Tam o sırada Eflin Hanım, duraksamadan, “Akşam bebek için misafirler gelecek,”
Turan’ın kaşı hafifçe kalktı, sesi biraz alaycı bir tona büründü. “Kim?”
Eflin Hanım gözlerini oğluna dikti. “Yabancı değil canım, Meral gelecek.”
Turan’ın yüzündeki gülümseme belli belirsiz sertleşti. Dudaklarını sıkıp hafifçe başını salladı. “Meral yalnız mı gelecek?”
Eflin Hanım hafif bir iç çekti. “Bilmiyorum oğlum. Gerçekten. Beni aradı, bebeği görmeye geleceğini söyledi. Kiminle geleceğini sormadım, bilgim yok.”
Turan çatalını yavaşça masaya bıraktı, derin bir nefes aldı. “İnşallah…” dedi, sesi hafifçe kısılarak.
Meral’in gelişi gergin bir hava yaratmış olsa da, ayrıldığında geride bir rahatlama hissi bıraktı. Turan, Yaren’in de yakında geleceğini biliyor olmasına rağmen, Meral’in bu konuda hiçbir şey söylememesi ve herhangi bir gerginliğe yol açacak bir söz etmemesi dikkat çekiciydi.
Birkaç gün sonra, Haldun Bey ve Eflin Hanım da şehir dışındaki evlerine döndü. Onların da ayrılmasıyla ev iyice sessizleşti. Birkaç gün sonra Turan işe başladığında ise Sıla, bebekle baş başa kaldı.
Başlarda Sıla, yalnız kalmanın huzursuzluğunu yaşasa da zamanla buna alışmıştı. Ancak aklında sürekli ailesi vardı. Onlarla en ufak bir iletişim bile kursa, babasının ona ulaşabileceğini biliyordu ve bunu göze alamazdı.
Turan, Sıla’nın durgunluğunu fark etse de bir şey söylemiyor, onun kendi isteğiyle anlatmasını bekliyordu.
Bebeğin aylık kontrolü için hastaneye gittiklerinde sabah erkenden yola çıktılar. Muayene bittikten sonra kapıya çıktıklarında, Osman Hoca onları bekliyordu. Bebeği almak için elini uzattığında, Turan anlık bir şaşkınlıkla ona baktı ama tereddüt etmeden bebeği verdi.
Osman Hoca bebeği severken, Sıla Turan’a anlam veremeyen bir bakış attı ve sessizce, "Eve gitsem iyi olacak," diye fısıldadı.
Osman Hoca, "Biraz daha kalsanız olmaz mı?" diye sordu, ardından ısrarcı bir ifadeyle ekledi: "Uzun zamandır bebek sevmedim."
Turan, Sıla'ya bakarak, "Belki bir saat daha kalabilirsiniz," dedi. "Ben de bu arada işlerimi hallederim. Bugün öğleden sonra pek randevum yok zaten."
Sıla, aslında pek istemese de "Peki," diyerek kabul etti. Bunun üzerine Osman Hoca, "Öyleyse benim odama geçelim," diyerek önden yürüdü. Bebek kucağındaydı, Sıla ise onu takip etti.
Odaya girdiklerinde, Sıla bir an duraksadı ve merakla sordu: "Çocuğunuz var mı?"
Osman Bey kısa bir an düşündü, sonra hafif bir gülümsemeyle, "Yok, olmadı,"
Sıla üzgün bir ifadeyle, "Bilmiyordum," diye fısıldayarak sandalyeye oturdu.
Osman Hoca, kucağındaki bebeğe bakarak, "Benim bir oğlum var ama..."
Sıla, şaşkınlıkla ona bakarken, Osman Hoca hafifçe gülümsedi ve devam etti: "Aslında birçok oğlum ve kızım var."
Sıla’nın yüzündeki şaşkınlık artarken, Osman Hoca gülümseyerek ekledi: "Hastanedeki herkes benim çocuğum sayılır."
Sıla, onun ne demek istediğini anlamaya çalışıyordu ama yine de şaşkınlığını gizleyemedi.
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 32.25k Okunma |
3.13k Oy |
0 Takip |
110 Bölümlü Kitap |