70. Bölüm

64. Bölüm

Gelip geçen biri
okurdayazarda

Sıla bir süre sessizce oturup Osman Bey’in Alparslan’la ilgilenmesini izledi. Haldun Bey’in, "O da öyleydi," dediği anı aklına geldi. Bir süre düşündü, sonra Osman Bey’e dönerek, "Turan biliyor mu?" diye sordu.

 

Osman Bey bir an panikle Sıla’ya bakıp, "Nasıl yani?" diye karşılık verdi.

 

Sıla gözlerini ondan ayırmadan sordu: "Sizin oğlunuz kim, hocam?"

 

Osman Bey’in yüzünde zoraki bir gülümseme belirdi. "Şakaydı," dedi geçiştirmeye çalışarak.

 

Ama Sıla artık emin gibiydi. "Pek de şaka gibi gelmedi,"

 

Osman Bey bir an bebeğe bakıp, "Sizi eve bırakmamı ister misiniz?"

 

Sıla sinirli bir gülümsemeyle, "Turan işini halledince bırakır bizi,"

 

Ancak Osman Bey ısrar etti. "Ben bırakayım, hem de konuşuruz, olur mu?"

 

Sıla kısa bir tereddütten sonra "Peki," diyerek kabul etti ve Turan’a, Osman Hoca’nın onları eve bırakacağını bildiren bir mesaj attı. Ardından Osman Hoca ile birlikte odadan çıktılar.

 

Kapının önüne geldiklerinde Turan yanlarına gelip Sıla’yla kısa bir süre konuştu, ardından onları arabaya bindirdikten sonra geri döndü.

 

Sıla, bebeği kucağında tutarak arabaya bindi. Osman Bey motoru çalıştırıp yola çıktı. Biraz ilerledikten sonra dikiz aynasından Sıla’ya baktı ve duraksamadan, "Evet... Turan benim oğlum,"

 

Sıla, aynadan Osman Hoca’nın yüzüne bakarak dinlemeye başladı.

 

Osman Bey, "Çok gençtik… Bir cahillikti… Daha okulun ilk senelerindeydik," diyerek iç çekti. "Annesi… Eflin… O da benim gibi küçüktü, çok gençtik. Okulda tanışmıştık, bir hata yaptık ama…" Bir süre sustu.

 

"Ailem öğrendi, onun ailesi de tabii… Ama benim evlenmemi kabul etmediler. 'Eflin'le asla olmaz' dediler. Eflin’in ailesi onu memleketine götürdü, uzun süre ondan haber alamadım. Meğer Turan’ı doğurmuş… Hatta Harun’la evlenmiş. Harun, Turan’ı kendi oğlu olarak üzerine almış, kimliğini çıkarmışlar. Turan, onu babası olarak biliyor. Gerçeği bilmiyor yani."

 

Osman Bey kısa bir sessizlikten sonra devam etti: "Yıllar sonra merak ettim… Artık büyümüştüm, aileme ihtiyacım yoktu. Doktor olmuştum nihayetinde. Eflin’i bulup hatamı telafi etmek istedim. Gittiğimde evlenmişti, oğulları vardı. İlk başta Turan’ın onun oğlu olduğunu sandım. Ama sonra… öğrendim. O benim oğlumdu."

 

"Onu almak istedim, peşini bırakmadım ama… Turan beni hiç bilmiyor." Osman Hoca'nın sesi titriyordu. "Buraya geldiğinde, ondan önce Haldun geldi bana. Konuştuk… Benden bir şey söylemememi rica etti. Ama zaten anlatamazdım. Yıllar sonra yanıma gelen oğluma gerçeği anlatıp onu kendimden uzaklaştıramazdım. Kabul ettim."

 

Sıla, olup biteni anlamaya çalışarak dikkatle dinliyordu. Osman Hoca gözlerini yoldan ayırmadan konuşuyordu ama sesi gitgide daha kısık çıkmaya başlamıştı.

 

Birden arka koltuktaki Sıla’ya dönüp yalvarır gibi, "Lütfen ona söyleme,"

 

Sıla derin bir nefes alarak, "Tamam," dedi sadece.

 

Osman Hoca bir an duraksadı, sonra iç çekerek "Teşekkür ederim," dedi ve gözlerini tekrar yola çevirip devam etti.

 

Arabanın içinde sessizce ilerlediler. Bir süre sonra Osman Hoca dikiz aynasından Sıla’ya bakarak sordu: "Biliyor muydun?"

 

Sıla hafifçe başını sallayarak, "Hayır," dedi. "Sadece birkaç kelime üzerinden denemek istedim… Siz de anlattınız."

 

Osman Hoca hüzünlü bir şekilde gülümsedi. "Demek ki anlatmak için bir fırsat kolluyormuşum," diye mırıldandı. Ama gülümsemesinin ardında bir ağırlık vardı geçmişin yükü ve yıllardır saklanan bir sırrın ağırlığı…

 

Sıla eve geldiğinde, Osman Hoca da onunla birlikte kapıya kadar geldi. Sıla, kapıyı açarken nazikçe, “İçeri buyurun, bir kahve içer misiniz?”

 

Osman Bey, hafifçe mahcup bir ifadeyle gülümsedi. Aslında gitmek istemiyordu, Alparslan’ı biraz daha görmek istiyordu. Bebeğe dönüp sevgiyle baktı ve duraksayarak, “Aslında... isterim. Biraz daha onunla vakit geçirmek istiyorum.”

 

Sıla, bu sıcak itirafa gülümseyerek kapıyı açtı. “Buyurun,” dedi içtenlikle.

 

Osman Bey içeri girip Alparslan’ı kucağına aldı ve salonun bir köşesine geçti. Küçücük bedeni nazikçe okşarken yüzüne huzurlu bir gülümseme yayıldı. O sırada Sıla, elinde kahve fincanlarıyla geldi ve Osman Bey’in karşısına oturdu.

 

Osman Bey, bir an Sıla’ya baktı, sonra kucağındaki bebeğe... “Çok güzel bir şey...” diye mırıldandı. Ardından başını iki yana sallayarak gülümsedi. “Dede oldum,” dedi, sesi gururla ve sevinçle doluydu.

 

Sıla, onun bu haline içten bir gülümsemeyle karşılık verdi. “Ne zaman isterseniz gelebilirsiniz,” dedi yumuşak bir sesle. “Turan’a söylemem.”

 

Osman Bey minnetle başını salladı. “Sağ ol kızım,” dedi, sonra bebeğe dönerek onun yüzüne baktı. Alparslan’ın gözleri yavaşça kapanıyordu. Osman Bey, fısıldayarak, “Uyudu sanırım.”

 

Sonra gülümseyerek başını iki yana salladı. “Beyimiz rahatını buldu. Eee keyfi yerinde tabii.”

Sıla, hafifçe gülerek başını eğdi. O an, sessizlik içinde paylaşılan sıcak bir mutluluk vardı.

 

Bölüm : 11.03.2025 14:10 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...