
Sıla bir süre sessiz kaldıktan sonra dayanamayıp, “Bakıcı olayı neydi?”
Hale tezgaha yaslanıp gözlerini devirdi. “Beyimiz kıza sarkıntılık etmiş,” dedi öfkeyle.
Sıla şaşkınlıkla, “Hasan mı?”
Hale başını sallayarak onayladı.
Sıla, “Emin misin? Hasan’ın yaptığına?”
Hale sinirle, “Evet, kameraları izledim zaten,” dedi ve ekledi: “Sen sen ol, sakın eve başka bir kadın sokma, bebek için bile olsa.”
Tam o sırada Turan içeri girip Hale’nin sinirli, Sıla’nın ise şaşkın hâlde olduğunu fark etti. Bebek kucağında, merakla ikisine baktı.
Sıla, durumu anlatmadan Turan’a “Acıktı sanırım,” diyerek bebeği kucağına aldı.
Turan merakla, “Ne oldu?” diye sordu.
Hale birden patladı: “Ne olacak, aldatıldım!”
Sıla şok içinde kapıda duran Hasan’a baktı.
Turan şaşkınca önce Hale’ye, sonra Hasan’a döndü. “Hayırdır?”
Sıla hemen araya girip, “Biz karışmayalım,” dedi alçak bir sesle.
Turan ona dönüp ne olduğunu anlamaya çalıştı ama Sıla, “Boş ver,” diyerek konuyu kapatmaya çalıştı.
Hasan, Hale’ye çaresizce bakarak, “Yok öyle bir şey! Neden anlamıyorsun?” diye sitem etti.
Hale, “Gördüklerime mi inanayım, sana mı?” diye bağırdı.
Sıla, Hale’nin koluna hafifçe dokunarak, “Sakin ol. Gel, biz yukarı çıkalım,”
Hasan sinirle iç çekip başını iki yana sallayarak mutfaktan çıkarken, Hale arkasından bağırdı: “Off, sadece ofla püfle git tabii! Başka ne yapacaksın?”
Bu yüksek sesler Alparslan’ı ağlatınca, Turan hemen devreye girdi: “Hale, sen Sıla’yla yukarı çık. Sılam, sen de bebeği sakinleştir.”
Sıla, bebeği kucağında yatak odasına çıktı. Hale de peşinden geldi.
Sıla bebeği emzirirken, Hale sinirle odanın içinde bir o yana bir bu yana yürüyüp olanları anlatmaya devam ediyordu. Ama sesi yükseldikçe, bebek irkiliyordu.
Sıla birkaç kez uyardı: “Hale, lütfen sakin ol. Ben bile korkuyorum senin bu hâlinden.”
Ama Hale durmaksızın söylenmeye devam etti…
Turan, aşağıda Hasan’la konuştuktan sonra yukarı çıkıp Hale’yle konuşmaya geldi. Odaya girdiğinde, Sıla’nın yatakta oturmuş, şaşkınlık içinde Hale’yi dinlediğini gördü. Sıla’nın yüzündeki ifadeyi fark edip yanına yaklaştı.
“Sakinleşti mi?” diye sordu alçak bir sesle.
Sıla başını hafifçe sallayıp, “Ara ara irkiliyor,” diye fısıldadı.
Turan yatağın ucuna oturup Hale’ye döndü. “Anlat bakalım, ne oldu?”
Hale kollarını kavuşturup sinirle, “Senin o şerefsiz arkadaşın anlatmadı mı? Kıza nasıl sarıldığını, köşelerde nasıl kucakladığını?” diye çıkıştı.
Turan kaşlarını çatıp, “Hasan öyle bir şey anlatmadı. Belki olay başka bir şeydir?”
Hale hiddetle pencereye yürüyerek, “İyi ki kamera yerleştirmişim! Yoksa ondan da çocuk peydahlardı o arsız!” diye sert bir şekilde söylendi.
Turan bir an durup derin bir nefes aldı, sonra Sıla’ya baktı. Ardından tekrar Hale’ye döndü ve üstüne basa basa, “Sen abartıyor olabilir misin, Hale?"
Hale hızla arkasını döndü, gözleri öfkeyle parlıyordu. “Sen de onun gibisin! Erkek değil misiniz? Hepiniz aynısınız! Hemen savun onu, hemen yalanlarına inan! Hepiniz şerefsizsiniz!”
Turan bir şey söylemeden yüzüne baktı.
Hale sesini daha da yükseltti. “Biz yapsak kıyamet kopar ama siz yapınca…”
Söylediklerinin etkisiyle öfkesine daha da kapıldı, dişlerini sıkarak, “Emin misin? Emin misin?” diye tekrarladı.
Turan, Hale’nin öfkeli hâlini görünce sinirleri bozuldu ve istemsizce gülmeye başladı.
Sıla, şaşkınlıkla ona döndü. “Ne gülüyorsun? İyi misin?” diye sordu, sesine dikte edici bir ton ekleyerek.
Turan başını salladı. “Kamera görüntülerini izledim. Hasan kıza sarılmamış bile. Kendi gösterdi zaten,” dedi sakince.
Hale’nin gözleri öfkeyle büyüdü. “Utanmadan bir de gösterdi, öyle mi?! Sen onu savunuyorsun yani?” diye bağırarak karşılık verdi.
Tam o sırada Alparslan ağlamaya başladı.
Sıla hızla ayağa kalktı. “Hale, lütfen! Biraz sakin ol, çocuk korkuyor!” dedi endişeyle. Derin bir nefes alıp, “Ben sizi yalnız bırakayım en iyisi. Hiç uyuyamadı korkmaktan,” diye ekledi. Kapıdan çıkarken Hale’nin sert sesi arkadan yankılandı:
“Hepiniz onun yanında olun!”
Sıla duraksadı, sonra şaşkınlıkla geri döndü. “Ben öyle bir şey demedim ki,” diye itiraz etti.
Hale hızla ona döndü. “Ne oluyor da gidiyorsun onun yanına?!”
Sıla sabrını koruyarak, “Hasan’ın yanına gitmiyorum, tatlım. Bebeğim sürekli ağlıyor, korkuyor sen bağırınca. O yüzden çıktım odadan. Konunun inanıp inanmamakla alakası yok,” dedi yumuşak bir sesle.
Turan araya girip, “Sıla, tamam, sen git. Hale sinirinden kime saldıracağını şaşırdı,” diyerek onu kapıdan çıkardı ve kapıyı kapattı.
Hale’yi sakinleştirmeye çalışsa da Hale sadece bağırıyor, hiçbir şey dinlemiyordu.
Sıla, şaşkınlıkla kapıda bir süre bekledikten sonra aşağı indi. Salona vardığında Hasan’ı koltukta iyice sinmiş bir hâlde buldu. Sessizce yanına oturdu.
Hasan utanarak başını eğdi. “Özür dilerim. Böyle olacağını bilseydim, gelmezdik,” diye mırıldandı.
Sıla içini çekerek, “Üzülme, Hale şu an çok sinirli. Anlattıkları pek mantıklı gelmiyor ama kendini savunuyor. Bir süre sakin kal, sonra oturup konuşursunuz,”
Hasan zoraki bir gülümsemeyle başını salladı. “Sağ ol.”
Sıla, Alparslan’a bakıp, “Kucağına almak ister misin?”
Hasan hemen ayağa kalktı. “Tabii,” diyerek bebeği kollarına aldı ve onu sevmeye başladı.
Sıla bir adım geri çekilip koltuğa oturdu. Hasan’ın Alparslan’ı sevmesini izlerken birden yukarıdan gelen ayak sesleriyle irkildi. Hale hızla merdivenleri inmiş, öfkeyle salonun ortasında durmuştu.
“Kalk, gidiyoruz!” diye bağırdı.
Hasan başını eğdi, Alparslan’ı nazikçe Sıla’ya geri verdi. “Kusura bakma,” diyerek kapıya yöneldi.
Merdivenlerden inen Turan’a selam vererek, “Görüşürüz, kardeşim,” dedi ve kapıya yürüdü.
Hale çoktan asansöre gitmiş, sinirle Hasan’a bakıyordu. “Yürüsene artık!” diye bağırdı.
Hasan bir anda sinirle ona döndü. “Kes sesini!” diye patladı.
Turan hızla araya girip Hasan’ın omzuna dokundu. “Sakin ol, kardeşim.”
Hasan derin bir nefes aldı, gözleri boştu. Sessizce, “Bittim artık,”
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 32.25k Okunma |
3.13k Oy |
0 Takip |
110 Bölümlü Kitap |