
Turan, mutfağa girip Sıla’nın arkasına geçti ve kollarını beline dolayarak hafifçe sarıldı. Yanağına yumuşak bir öpücük kondurdu.
“Hadi dışarı çıkalım biraz. Hem sen de rahatlamış olursun,” dedi usulca. “Yemeği de bizim restoranda yeriz.”
Sıla, zorla da olsa gülümsedi ve başını Turan’ın başına yasladı.
“Her gün bu saatte böyle ağlayacak mı?” diye sordu yorgun bir sesle.
Turan hafifçe gülümsedi. “Evet, bir süre maalesef… Ama bu çok normal. O daha yeni 3 aylık, bu hayata alışmaya çalışıyor.”
Sıla derin bir nefes alıp, “Haklısın,” dedi. “Sanırım biraz abartıyorum.”
Bunu söylerken, kendini biraz suçlu hissediyordu ama Turan’ın anlayışlı tavrı içini rahatlattı. Yavaşça dönüp ona sarıldı.
Turan, “Hadi hazırlan o zaman,” diye mırıldandı.
Sıla gülümseyerek geriye çekildi, “Önce ben, sonra o ağlama makinesini hazırlarız.”
Turan kaşlarını kaldırıp gülümsedi. “Onu ben hallederim. Sen kendine bak.”
Sıla, Turan’ın kendisini rahatlatmaya çalışmasına gülümseyerek başını salladı ve hazırlanmak için odasına yöneldi.
Sıla hazırlanıp aşağı indiğinde, Turan Alparslan’la birlikte kapının önünde bekliyordu. Sıla’nın gelişini fark edince, “Tişörtümü değiştirip geliyorum,” diyerek yukarı çıktı.
Kısa bir süre sonra geri döndü, Alparslan’ın pusetini alıp kapıyı açtı. Arabaya bindiklerinde, arka koltukta Alparslan mızmızlanmaya başladı.
Sıla hafifçe tebessüm ederek, “Dur, arkaya geçeyim,”
Turan dikiz aynasından Alparslan’a göz ucuyla baktı. “Aç mı?”
Sıla başını iki yana salladı. “Hayır, ama sanırım canı sıkıldıkça böyle yapıyor sanırım.”
Turan hafifçe gülümsedi. “Bırak mızmızlansın, ağlamıyor zaten. Susmazsa öyle bakarsın,” diyerek yola devam etti.
Restorana vardıklarında, çalışan arabayı park ederken içeri geçtiler. Masaya oturduklarında, Sıla Turan’a dönerek, “Buradan sonra tatlı yer miyiz?"
Turan kaşlarını kaldırdı. “O amcada mı?”
Sıla gülümseyerek başını sallayınca, Turan hafifçe tebessümle, “Olabilir,”
Yemeklerini yerken, Turan’ın telefonu çaldı. Ekranda Hasan yazısını gören Sıla, merakla Turan’ın yüz ifadesini izlemeye başladı. Turan konuşmayı dinlerken yüzü sertleşti, gözlerinde bir gerginlik belirdi.
Telefonu kapatırken, “Tamam kardeşim, bir saate gelirim,” dedi. Ardından Sıla’ya dönerek, “Sen yemeğini ye, bizimkiler seni arabayla eve bıraksın. Ben bir gidip dertleri neymiş dinleyeyim,” dedi.
Sıla çatalını bırakarak, “Ben de geleyim,”
Turan başını iki yana salladı. “Gerek yok, ortalık karışık. Alparslan’la gelmeyin siz, ben hallederim,” diyerek masanın etrafından dolandı. Önce Alparslan’ı, sonra Sıla’yı öptü. Anahtarları restoranın müdürüne bırakıp hızlıca çıktı.
Sıla mecburen yemeğine devam etti ve daha sonra eve geçti.
Saatler ilerlemesine rağmen Turan hâlâ gelmemişti. Birkaç kez mesaj atmıştı ama Turan’dan gelen cevaplar kısa ve tek kelimelikti.
Yorgunlukla gözleri kapanırken uyuya kaldı.
Sabaha karşı, Alparslan’ın mızmızlanmasıyla gözlerini açtı. Yatağın kenarında uzanmış halde Turan’ı görünce bir an irkildi. Gece geldiğini fark etmemişti. Turan, kıyafetleriyle olduğu gibi yatağın kenarında yatıyordu.
Sıla yavaşça uzanıp üzerini örttü, sonra bebeğini alıp beslemeye başladı.
Güneş doğmak üzereyken mutfağa inip kahvaltıyı hazırlamaya koyuldu. Birkaç dakika sonra Turan, kucağında Alparslan’la birlikte “Biz geldik!” diye neşeyle mutfak kapısından girdi.
Sıla onların neşesine ortak olup gülümsedi. “Günaydın aşklarım,” diyerek önce Alparslan’ı, sonra Turan’ı öptü.
Alparslan’ı mutfak masasının örtüsünün üzerine yatırınca, Turan kaşlarını kaldırarak, “Masada yemek gibi duruyor çocuk,” diye takıldı.
Sıla kıkırdayarak, “Onu da yiyeceğim zaten!” diyerek Alparslan’ı gıdıkladı.
Turan, bu sahneyi gülümseyerek izlerken bir anda yüzü ciddileşti. “Hale evi terk etti,” dedi aniden.
Sıla’nın gülümsemesi dondu. Şaşkınlıkla gözlerini kırpıştırdı. “Ya çocuklar?” diye sordu endişeyle.
Turan başını iki yana salladı. “Hasan perişan halde. Hale, çocukları bırakıp gitti. Hasan da geri gelmesi için uğraşıyor ama... onu dinlemiyor.”
Sıla derin bir nefes aldı. “Hasan ne yapacak peki?”
Turan, yüzündeki yorgun ifadeyle gözlerini kaçırdı. “Bilmiyorum. Ama Hasan bu halde uzun süre dayanamaz.”
Sıla, sessizce Turan’a baktı. İçinde, Hasan için endişe, Hale’nin çocukları bırakıp gitmesine duyduğu öfke ve belki de kendine dair bazı düşünceler dolaşıyordu.
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 32.25k Okunma |
3.13k Oy |
0 Takip |
110 Bölümlü Kitap |