
"Bence Hale çocuklara dayanamaz, yakında geri döner." dedi Sıla.
Turan, derin bir nefes alarak "Dönse bile olanları unutmaz." diye karşılık verdi. "Ama o gelene kadar herkes başının etini yer."
Sıla tereddütle, "Haleyle konuşmamı ister misin?"
Turan omuz silkerek, "İşe yarayacağını sanmıyorum."
"Denemekte fayda var." diye ısrar etti Sıla.
Turan kısa bir duraksamanın ardından "Sen bilirsin." diyerek konuyu kapattı.
Bir şeyler atıştırdıktan sonra ayağa kalktı. "Ben çıkıyorum." dedi ve mutfaktan çıktı.
Sıla, Alparslan'ı kucağına alarak onun arkasından kapıya yürüdü.
Turan, gülümseyerek "Geldiğimde ikinizi de ağlarken bulmayacağımı umuyorum." dedi ve Sıla'yı öptü. Ardından Alparslan’ı gıdıklayıp "Anneyi üzme tamam mı?" diyerek onu da sevdi. "Dışarı çıkarsan haber ver, belki sizi almaya gelirim." dedi ve asansöre bindi.
Sıla, kapıyı kapattıktan sonra mutfağa dönüp işlerini halletti. Alparslan’ı doyurduktan sonra bebek uyuyunca fırsattan istifade ederek Hale’yi aradı. Telefon açılmadı. Bir süre bekleyip tekrar denedi. Uzun uzun çaldıktan sonra sonunda karşı taraftan "Alo?" sesi geldi.
Sıla, içten bir sesle "Hale, nasılsın canım?"
Sıla, kısa bir sessizlikten sonra, "Yardımına ihtiyacım var aslında." diye yanıtladı. Aldığı tepkiye göre "Bana gelmek istemezsen dışarıda buluşabiliriz." diye teklif etti. Hale'nin bir süre düşünmesini bekledi, sonra gülümseyerek "Tamam canım, saat iki gibi buluşuruz."
Telefonu kapatan Sıla, bebeğin uyumasını fırsat bilerek işlerini halletti. Sonra Alparslan’ın yanına uzandı. Bebeğin kendi kendine sesler çıkarıp oynadığını görünce gülümseyerek ona eşlik etti.
O sırada kapı çaldı. Sıla, hızla kalkıp kapıya yöneldi. Gelen kargocuydu. Büyük bir paket getirmişti. Paketi içeri aldığında gönderici kısmında Yaren’in adını gördü.
Derin bir nefes aldı, sinirini bastırmaya çalışarak paketi açtı. İçinde birkaç bebek kıyafeti ve bebeğe dair anıların yazılabileceği bir defter vardı. Paketi anlayamadan bir süre elinde tuttu, sonra eşyaları salona bırakıp yukarı çıktı ve hazırlanmak için odasına geçti.
Saat ikiye yaklaşırken, hala gideceği yer hakkında bir fikri yoktu...
Hazırlandıktan sonra Alparslan’ı da yanına alarak çıkmaya hazırlanırken, Turan’ı aradı: "Ben çıkıyorum, buluşmadan sonra yazarım."
Turan’dan hemen cevap geldi: "Tamam, dikkatli ol. Haber ver, alırım seni."
Sıla, telefonu çantasına koyup Alparslan’ın pusetini aldı ve dışarı çıktı. İçindeki huzursuzluk, Yaren’in gönderdiği paket yüzünden daha da artmıştı. Yaren’in niyeti neydi? Neden şimdi, bir şeyler yollamıştı?
Aşağı indiğinde bekleyen taksiye binip buluşma yerine geçti ve Hale’yi beklemeye başladı. Beş dakika sonra Hale içeri girdi. Üzerinde eskiye göre daha özensiz bir kıyafet vardı, gözaltları morarmıştı. Oturduğunda, Sıla dikkatlice yüzüne baktı.
Sıla, Hale’ye yaklaşıp hafifçe sarıldı. Hale, pek istekli olmasa da karşılık verip Sıla’nın kucağındaki Alparslan’ı sevdi ve masaya oturdu.
Sıla, ona şefkatle baktı. "Nasılsın?"
Hale, kısa bir yanıt verdi. "İdare ediyorum."
Sıla, zoraki bir gülümsemeyle "Bu haline pek alışkın değilim."
Hale, gözlerini kaçırarak "Hasan mı istedi benimle konuşmanı?"
Sıla başını iki yana salladı. "Hasan’ı görmedim, konuşmadım da. Haberim yok ondan. Seni merak ettiğim için geldim."
Hale, derin bir nefes alıp arkasına yaslandı. "Bir şey değişmedi. Aynı o gün dediğim gibi."
Sıla, Alparslan’ı kucağında hafifçe sallarken Hale, sıkıntıyla iç geçirerek "Elif ne yapıyor acaba?" diye mırıldandı.
Sıla, hafifçe başını sallayarak "Bak işte… Geceden beri aklın onlarda. Hasan’a bırakıp gittin de ne oldu? O kavganın, terk edilmenin üzüntüsünü yaşarken üstüne bir de çocuklardan uzak kaldın."
Hale, gözlerini kaçırarak "Gitmedi. Ne yapayım? Git dedim ama gitmeyince ben çıktım."
Sıla yumuşak bir sesle "Haleciğim, Hasan gidebilecek biri değil ki… Senden ve çocuklardan başka hayatı yok adamın."
Hale, birden sinirlenerek ayağa kalktı. "Onu savunuyorsun! Bak, onun için geldin!" diye çıkıştı.
Sıla da hızla ayağa kalktı. "Yapma Hale, gerçekten Hasan’la hiç konuşmadım." dedi ve Hale’nin elini tuttu.
Hale, gözlerini kısarak "Ama Turan’la konuştun! O anlattı her şeyi!" diye sert bir şekilde cevap verdi.
Sıla derin bir nefes aldı. "Evet, anlattı. Ama onun sözüyle gelmedim. Turan’a kalsa, sen benimle konuşmazdın bile." dedi. Bir süre Hale'ye baktı, sonra elini bıraktı. "Ama gitmek istiyorsan, sen bilirsin."
Tam o sırada Alparslan ağlamaya başladı. Sıla, bebeği sakinleştirmeye çalışırken Hale yavaşça masaya geri oturdu.
Sıla, ayakta hafifçe Alparslan’ı sallayıp kulağına ninni mırıldanırken Hale’ye baktı. "Haleciğim, ne ben ne de Turan sizinle aynı evde yaşamıyoruz. Hasan ne yaptı da sende böyle bir şüphe uyandırdı bilmiyorum, belki haklısın… Ama bu durumda sadece çocukları üzüyorsun."
Hale, dişlerini sıkarak "Eve döneceğim ama Hasan gidecek. O şartla dönerim."
Sıla iç çekti. "Ona bir şey diyemem. Hasan’la anlaşmanız lazım, canım. Ben ne yapabilirim?"
Hale, gözlerini kısıp "Ara, söyle!"
Sıla şaşkınlıkla baktı. "Hasan beni dinleyip tamam deyip gidecek mi peki?"
Hale, sert bir sesle "O evden gitmeden ben dönmem!"
Sıla tedirgin bir şekilde "Buna bir şey diyemem Haleciğim." dedi. Tam o sırada Alparslan’ın ağlaması yükseldi. Sıla, "Ben birazdan geliyorum canım." diyerek bebeği alıp bakım odasına geçti.
Bir süre Alparslan’la ilgilendi, onu beslerken Turan’ı arayıp ne zaman geleceğini sordu. Daha sonra odadan çıkıp Hale’nin yanına döndüğünde, Hale sessizce bir şeyler yiyordu.
Sıla sandalyeye oturup Alparslan’ın bebek arabasını hafifçe salladı. "Daha iyi misin?"
Hale başını olumsuz anlamda sallayarak aniden "Turan seni aldatsa ne hissedersin?"
Sıla, bir an duraksadı. "Eminsem eğer… Dediğin gibi, kabullenemem. Haklısın."
Hale gözlerini kısıp fısıltıyla "Şüphe beni bitirir… Emin olmasam da, şüpheyle yaşayamam."
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 32.25k Okunma |
3.13k Oy |
0 Takip |
110 Bölümlü Kitap |