87. Bölüm

81. Bölüm

Gelip geçen biri
okurdayazarda

Kapı aniden açıldı ve Osman Hoca hızla içeri daldı. Ancak odada Eflin Hanım ve Haldun Bey’i görünce adeta donakaldı. Gözleri kısa bir an için büyüdü, yüzündeki ifade şaşkınlıktan çok daha fazlasını barındırıyordu. “Ben… sonra gelirim.” Sesi aceleci ve tedirgindi. Gözleri hızla odadakiler arasında dolaştı, sonra bir an bile beklemeden gerisin geri çıkıp kapıyı hızla kapattı.

 

Odada gergin bir sessizlik oldu. Herkes bir an için donmuş gibi kapıya bakarken, ortamın ağırlığı iyice hissedilmeye başladı.

 

Turan, kaşlarını çatıp şaşkınlıkla anne ve babasına döndü. “Ne oldu şimdi?”

 

Sıla, çabucak bir açıklama getirmeye çalıştı. “Kalabalık olmasın diye çıkmıştır.” Ama sesi hafifçe titremişti. İçinde bir panik vardı ve bunu gizlemekte zorlanıyordu.

 

Turan, gözlerini kısarak onu süzdü. Alaycı bir ifadeyle hafifçe başını yana eğip anne ve babasına döndü. “Peki… Siz tanışıyor musunuz?”

 

Eflin Hanım ve Haldun Bey, donup kalmıştı. Ne cevap vereceklerini bilemeden sessizce bakıştılar. Yüzlerindeki tedirginlik her şeyi anlatıyordu ama kelimeler dillerine gelmiyordu.

 

Sıla, ortamın daha da gerilmesini istemiyordu. Olayın patlak vermemesi için bir şey yapmalıydı. Bir an bile düşünmeden, aniden yüzünü buruşturup elini karnına götürdü ve acıyla inledi.

Turan, bir an duraksadı, ama sonra gözlerinde şüpheli bir bakış belirdi. Alparslan’ı Haldun Bey’e uzattıktan sonra, Sıla’ya dönerek ciddi bir sesle konuştu. “Evde konuşacağız.”

 

Sonra ona destek olup kalkmasına yardım etti. Ancak eğilirken dudaklarını Sıla’nın kulağına yaklaştırıp kısık sesle fısıldadı: “Bu ağrına inanmadım ama neyse.”

Sesi alaycı bir uyarı gibiydi. Yine de, Sıla’nın yatmasına yardımcı oldu.

 

Odadaki gerilim hâlâ havada asılı duruyordu. Ama şimdilik kimse bir şey söylemeye cesaret edemedi.

 

Odada bir süre kimse konuşmadı. Herkes, Alparslan’la ilgileniyormuş gibi yapıyordu ama üzerlerine çöken gerginlik açıkça hissediliyordu. Sıla, oğlunu severken bile göz ucuyla Turan’a bakıyordu. O ise odanın bir köşesinde sinirle oturmuş, sessizce olanları izliyordu. Kaşları çatılmış, elleri yumruk hâlinde sıkılmıştı.

 

Birden hızla yerinden kalktı ve kapıya yöneldi. Adımları sertti, öfkesini bastırmaya çalışıyordu ama içindeki huzursuzluk yüzünden okunuyordu.

 

Tam kapıyı açmak üzereyken Sıla’nın sesi odanın içinde yankılandı.

“Turan…”

 

Turan durdu, kapının kolunu tutan elini sıktı ama dönmedi. Birkaç saniye sessiz kaldıktan sonra başını hafifçe çevirerek Sıla’ya baktı. Gözlerindeki sinirli ifade hâlâ geçmemişti.

 

Sıla, gözlerini kaçırmadan sordu:

“Bugün eve çıkar mıyım?”

 

Turan, hafifçe gülümsedi ama bu gülümsemenin altında alay vardı. Kollarını göğsünde kavuşturup ona doğru birkaç adım yaklaştı.

“Bilmem, doktorun gelmedi daha.”

 

Sesi soğuk ve küçümser bir tondaydı. Sıla’nın aslında başka bir şey sormak istediğini biliyordu ama onun bu tedirgin hâli hoşuna gidiyordu.

 

Sıla, bir an duraksadı, ama Turan’ın gözlerindeki anlamı fark edince "Yanıma gelir misin?" diye elini uzattı.

 

Turan, yavaşça Sıla’nın yanına yürüyüp yatağın kenarına oturdu. Sıla, tereddüt etmeden elini uzattı. Turan, önce ona dikkatle baktı, sonra zoraki bir gülümsemeyle elini tuttu ve hafifçe sıktı.

 

“Alparslan’ı verir misin? Biraz daha seveyim o bücürü,” diye mırıldandı Sıla, gözlerinde özlemle.

 

Turan, ayağa kalkıp Alparslan’ı annesinden aldı. O sırada Sıla, yatağın sağ kenarına kayarak ona yer açtı. Hafifçe gülümsedi ve sesi yumuşacık çıktı:

“Gelin bakalım benim aşklarım…”

 

Söylediği şey açık bir davetti. Turan duraksadı ama sonra Alparslan’ı kucağında tutarak yatağa uzandı. Sıla’nın gözleri hâlâ endişeli görünüyordu.

 

“Acımıyor değil mi?” diye sordu, sesinde endişe vardı.

 

Sıla başını hafifçe iki yana salladı. “Şu an uyuşuk gibi,” dedi sakin bir sesle.

 

Turan kaşlarını çatarak uyardı. “Birazdan uyuşukluğu geçerse çok acır, ama zorlama.”

 

Sıla hafifçe gülümsedi. “Zaten senin kucağında duruyor. Ben sadece yanımda olmanızı istedim, bir şey olmaz.”

 

Bunu söylerken başını Turan’ın omzuna yasladı. O an dışarıdan bakıldığında her şey yolundaymış gibi görünüyordu. Ancak içeride, kimsenin dile getirmediği bir gerginlik hâlâ vardı.

 

Eflin Hanım hafifçe iç çekerek ayağa kalktı. “Biz gidelim,” dedi. “Akşam çıkmazsanız tekrar gelir, Alparslan’ı alırız eve götürürüz.”

 

Haldun Bey de eşinin arkasından sessizce çıktı.

 

Kapı kapanınca odada birkaç saniyelik sessizlik oldu. Turan, Sıla’ya dönüp gözlerini kısıp dikkatlice baktı.

“Ne biliyorsun?” Turan’ın sesi şüpheli ve sorgulayıcıydı.

 

Hiçbir şey bilmiyormuş gibi yapmak zorundaydı. Anlık şaşkınlıkla, “Hiçbir şey… Ama o an ortamda bunu yapmam gerekiyordu. Yoksa sen ileri gidecektin,”

 

Turan başını yana eğip onu süzdü. “Emin misin?”

 

Bu kez sesi daha sertti. Sıla, hafifçe gülümsedi ve onun yanağına küçük bir öpücük kondurdu.

 

“Annenle sırlarımızı paylaşmaya başlamadık,” diye sevecen bir sesle geçiştirmeye çalıştı.

 

Turan, ifadesini bozmadı. Hâlâ bir şeylerin ters gittiğini düşünüyordu ama Sıla’nın açıklamalarını şimdilik kabul etmek zorundaydı.

 

Sıla, onun gözlerindeki gerginliği fark edip devam etti. “O anda ağrım var gibi yapmasaydım, sen üsteleyecektin. Hastanede bunu yapman hoş olmayacağı için seni durdurmanın tek yolu oydu. Evde neyse, olayı öğrenirsin ama burada sakin kal olur mu?”

 

Turan bir süre Sıla’nın sözlerini düşündü. Sonra derin bir nefes alıp başını salladı. “Tamam, haklısın.”

 

Bu defa sesi daha yumuşaktı. Gözlerinde hâlâ bir şüphe vardı ama üzerine gitmeyecekti. Bunun yerine, yavaşça eğilip dudaklarına kısa bir öpücük kondurdu.

“Seni seviyorum,” diye fısıldadı.

 

Sıla gülümseyerek ona baktı. “Bende... Seni çok seviyorum.”

 

Tam o anda Alparslan hareketlenince ikisi de ona döndü ve gülerek onu sevmeye başladılar. Odaya biraz olsun huzur gelmiş gibiydi.

 

Ancak birkaç dakika sonra kapı tekrar açıldı. Osman Hoca içeri girdi ama yüzü hâlâ solgundu. Tedirgin görünüyordu, hatta gözleri huzursuzca sağa sola kayıyordu.

 

Turan hemen dikkat kesildi. İçindeki şüphe yeniden alevlendi. Osman Hoca’nın bu hâli, düşündüğünden daha büyük bir şeyin habercisiydi.

 

 

 

Bölüm : 07.04.2025 11:25 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...