
Haldun Bey, hafif bir sıkılganlıkla Alparslan’ın yanına oturup onu sevmeye başladı. Alparslan’ın neşeli gülüşleri ve Haldun Bey’in yumuşak sesi mutfağa sıcak bir hava katmıştı. Ancak Turan, hala gergin bir şekilde yemek hazırlamaya devam ediyordu.
Sıla, durumu fark edip hafifçe iç çekti. Sonra yavaşça dizlerinin üzerine çökerek Haldun Bey’in karşısına oturdu. Onları gülümseyerek izlerken, Haldun Bey’in yüzündeki neşenin yüzeysel olduğunu hissetti. Gözlerinin derininde bir hüzün vardı.
Bir süre izledikten sonra Haldun Bey’le göz göze geldi. İçindeki duyguları anlamış gibi yumuşak bir sesle “Her şey iyi olacak.” diye fısıldadı ve elini uzattı.
Haldun Bey, bir an duraksadı ama sonra Sıla’nın elini sıkıp hafifçe başını salladı. “İnşallah.” diye sessizce cevap verdi.
Turan ise arkasını dönüp izlemese de ortamın duygusunu hissediyordu. Ama yine de sessiz kalmayı tercih etti.
Bir hafta kadar sonra Sıla biraz daha toparlanmıştı. Artık Alparslan’ı kucağına alıp uzun süre gezdirebiliyordu. Hareketleri daha rahattı, ağrıları da eskisi kadar şiddetli değildi.
O sabah, kahvaltı masasında herkes bir aradaydı. Hava sakindi, masada hafif bir sohbet vardı. Tam o sırada Turan, çatal ve bıçağını bırakarak konuşmaya başladı:
“Sıla artık daha iyi, ağrıları da azaldı. İsterseniz gidebilirsiniz.”
Sıla, duyduklarına şaşırarak hızla başını kaldırıp Turan’a baktı. Ancak Turan, kararlı bir ifadeyle devam etti:
“Bu arada hastaneden istifa ettim. Başka hastanelere başvuracağım.”
Masaya kısa bir sessizlik çöktü. Haldun Bey, oğlunun yüzüne dikkatlice baktı, sonra sakin bir sesle konuştu:
“Her zaman kararının arkasında durduk, oğlum. Sen nasıl uygun gördüysen öyle olsun.”
Turan, babasının desteğini hissederek hafifçe gülümsedi. “Sağ ol, baba.” diye cevap verdi.
Sıla ise hala şaşkındı. Gözlerini Turan’dan ayırmadan düşüncelere daldı.
Kahvaltıdan sonra Sıla, Alparslan’ı uyutmak için odasına geçti. Bebeği nazikçe sallarken Turan da arkasından gelip, “Dikişlerini kontrol edeyim.” diyerek yatağa uzandı.
Sıla, Alparslan’ı beşiğine yerleştirip yanına oturduktan sonra, masadaki konuşmaya dönerek hafif bir sitemle, “Masada söylediklerin çok kabaydı.” dedi.
Turan umursamaz bir ifadeyle, “Olabilir, umurumda değil.”
Sıla, Turan’ın rahat tavrına daha da sinirlenerek üsteledi: “İşimiz düştüğünde gelin, sonra hadi kalkın gidin demek çok ayıptı ama...”
Turan, lafını keserek hızla doğruldu. “Dikişlerine bakayım.” diyerek konuyu kapatmak istedi.
Sıla, sinirle yüzüne baktı ama Turan’ın ona boş gözlerle bakması karşısında pes edip arkasına yaslandı. Karnını açarken, “Kaşınıyor.” diye mırıldandı.
Turan alaycı bir gülümsemeyle, “Hem de ne güzel kaşınıyor, değil mi?” diye takıldı.
Sıla kısa bir “Aynen.” diyerek konuşmayı daha fazla uzatmak istemediğini belli etti.
Turan pansumanı yaptıktan sonra yarayı kapatıp ayağa kalktı. “Ben çıkıyorum.” dedi ve odadan çıktı.
Sıla arkasından seslenerek, “Nereye?”
Turan, “İş görüşmesine.” diyerek merdivenlerden hızla indi ve gözden kayboldu.
Sıla, Turan’ın tavırlarına sinirlenmişti ama asıl rahatsız eden şey, söylediklerinin onun umurunda olmamasıydı. Yapabileceği bir şey olmadığını kabullenerek yatağa uzandı ve sessizlikte uykuya daldı.
Gözlerini açtığında hava kararmıştı. Uykunun ne kadar sürdüğünü bile bilmiyordu. Birden panikle yerinden fırladı ve beşiğe baktı. Alparslan yoktu!
Kalbi hızla çarpmaya başladı. Hemen yataktan kalkıp odadan çıktı, merdivenleri hızla inerek alt katı kontrol etti. Tam o sırada mutfaktan gelen sesleri duydu. İçeri girdiğinde rahat bir nefes aldı.
Haldun Bey, Alparslan’la oynuyor, Eflin Hanım ise ona mama yediriyordu.
Sıla derin bir nefes alıp suçlulukla sordu: “Ağladı mı? Duymadım mı?”
Eflin Hanım mahcup bir ifadeyle, “Yok, uyuyordun. Bu paşa uyanmış, kendi kendine konuşuyordu. Sesini duyunca dayanamadım, aldım. Sen rahatsız olma diye seslenmedim.” dedi, ardından ekledi: “Kızmadın inşallah?”
Sıla, gülümseyerek başını iki yana salladı. “Olur mu öyle şey? Ben ağladı sandım.” dedi ve bir sandalyeye oturdu. “Size de zahmet oluyor, yormadı sizi değil mi?”
Haldun Bey, sevgiyle Alparslan’ı severken, “Yok kızım, ne yorması! Neşesi yerinde maşallah, hiç ağlamadı benim paşam.”
Sıla, içindeki suçluluk hissinin biraz hafiflediğini hissederek, huzurla derin bir nefes aldı.
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 32.25k Okunma |
3.13k Oy |
0 Takip |
110 Bölümlü Kitap |