94. Bölüm

88. Bölüm

Gelip geçen biri
okurdayazarda

Bir süre oyun oynadıktan sonra, Alparslan’ın ağlamasıyla oyunu bırakıp yukarı çıktılar. Sıla, Turan’ın arkasından çıkarken Haldun Bey’in dışarıdan geldiğini gördü. Merdivenden kapıya doğru döndü ve hafif bir tebessümle, “Hoş geldiniz,”

 

Haldun Bey gülümseyerek, “Arabaya eşya koydum,”

 

Sıla merakla, “Gidiyor musunuz?”

 

Haldun Bey başını sallayarak, “Evet, gitsek iyi olacak. Sen de iyisin biraz daha.”

 

Sıla merdivenden aşağı inip basamaklara oturdu. “Şimdi deniz havası ne güzeldir… Aslında biz de gelsek,” dedi düşünceli bir şekilde. Sonra gözleri parladı, heyecanla ayağa kalkarak, “Turan’a söyleyeyim, biz de gelelim! Alparslan’ı da denize sokarız,” diyerek gülümseyerek içeri yöneldi.

 

Haldun Bey gülerek, “Güzel olur aslında,” dedi ve onun arkasından yukarı çıktı.

 

Sıla heyecanla odaya girerken, Turan Alparslan’ın üzerini değiştiriyordu. Sıla hemen yanına oturup neşeyle, “Biz de annenlerle gidelim, denize gireriz! Zaten sen de boşsun,”

 

Turan, Sıla’ya kısa bir bakış atıp omuz silkti. “Boşver, sonra gideriz,” dedi ilgisizce.

 

Sıla’nın hevesi kaçmıştı. Hafifçe kaşlarını çatarak, “Saçmalama, sonra ne zaman gideceğiz? İşe başlarsan bir daha gidemeyiz,”

 

Turan, Sıla’nın heyecanını görememiş gibi başını kaldırıp, “Başka bir yere tatile gidelim,” dedi umursamaz bir tavırla.

 

Sıla sinirlenerek, “Başka bir yer istemiyorum, Turan! Annenlere gitmek istiyorum,” diye çıkıştı.

 

Turan alaycı bir gülümsemeyle, “Bu ne şimdi?”

 

Sıla ısrarla, “Yapma lütfen, gidelim işte,”

 

Turan, derin bir nefes alıp, “Peki, Tamam, gidelim,” diye istemeyerek kabul etti.

 

Sıla, zafer kazanmış gibi sevinçle Alparslan’ı gıdıkladı. “Denize gidiyoruz!” dedi neşeyle.

 

Sabah erkenden yola çıkıp eve ulaştılar. Kahvaltının ardından denize gitmek için hazırlandılar. Sahilde, Alparslan bir süre kumda oynarken Sıla ve Turan onun gülüşlerini izlediler.

 

Eflin Hanım, gülümseyerek, "Ne iyi oldu geldiğiniz,"

 

Turan hafifçe gülerek Sıla’ya baktı, "Aynen, başta istemesem de değişiklik iyi geldi," diye cevapladı.

 

Sıla, "Hadi, denize girelim, biraz da suyla oynasın," diyerek ayağa kalktı ve bebek simidini eline alıp yürüdü. Turan da Alparslan’ı kucağına alarak peşinden denize girdi. Bir süre kıyıda, Alparslan’ın neşeli kahkahaları arasında suyla oynayıp vakit geçirdiler.

 

Birkaç saat sonra Sıla, "Yemek yesek mi?"

 

Turan, "Yolun karşısında güzel bir yer var, oraya gidelim," diyerek Alparslan’ı alıp şezlonglara yöneldi ve annesine, "Yemek yiyelim mi?"

 

Eflin Hanım, "Biz eve gitsek aslında, sıcakta biraz sıkıldım,"

 

Sıla, "Evde yiyelim o zaman," diyerek eşyalarını toplarken, Haldun Bey, "Siz kalın, gezersiniz. Hem biz eve gidelim," diyerek Sıla’ya gülümsedi.

 

Turan, "Tamam, siz bilirsiniz," deyip Alparslan’ı alarak yürümeye başladı.

 

Sıla, şüpheyle, "Sorun yok, değil mi?" diye Haldun Bey’e sordu.

 

Haldun Bey ise, "Yok kızım, siz vakit geçirin, gezin. Biz eve gideriz," deyince Sıla rahatlayarak, "Tamam," dedi ve Turan’ın arkasından yürüdü.

 

Yemek yiyip biraz gezdikten sonra eve döndüler. Kapıda Eflin Hanım hemen Alparslan’ı kucağına alıp bir süre sevgiyle oynadı. Sıla ise yukarı çıkıp Alparslan’ın kıyafetlerini hazırladıktan sonra, aşağı indi.

 

Tam o sırada Haldun Bey, "Biz yıkarız kızım," diyerek bahçedeki büyük bir plastik kovayı işaret etti. Ardından gülümseyerek, "Babası gibi bahçede yıkanmayı sever belki,"

 

Sıla hafifçe gülerek, "Tamam o zaman, ben gideyim, size emanet," deyip içeri geçip banyoya yöneldi. Turan ise bir süre daha bahçede kalıp, Alparslan’ın kova içinde neşeyle suyla oynamasını izledikten sonra sessizce yukarı çıktı.

 

Sıla, duş aldıktan sonra odalarına geçti. Havluya sarılmış halde bir süre yatağın üzerine oturdu. Hafifçe gülümseyerek, "Yorulmuşum," dedi. Turan, karşısına geçip yanağına dokundu. "Az daha gücün vardır," deyip dudaklarından öptü.

 

Sıla da gülümseyerek, "Sanırım var," diye karşılık verdi. Turan, hafifçe üzerine eğildi. Sıla sırtüstü uzanırken havlusu aralandı, bacaklarını Turan’ın beline doladığı sırada, aniden kapı açıldı. Eflin Hanım içeri girecekken, bir anda, "Eyvah!" diyerek kapıyı kapatıp dışarı çıktı.

 

Turan ve Sıla ise şaşkınlıkla toparlanmaya çalıştılar. Turan hemen, "Anne!" diye kızdı.

 

Kapının arkasından Eflin Hanım mahcup bir sesle, "Özür dilerim, bez almak için gelmiştim," dedi.

 

Sıla hızla havlusunu sarınıp kapının yanına gitti. Utangaç bir sesle, "Bezler aşağıda, koltuğun arkasındaki çantada," diyerek kapının arkasına seslendi. Sesinde belli belirsiz bir mahcubiyet vardı.

 

Sıla, giyinip aşağı indiğinde Eflin Hanım ve Haldun Bey, Alparslan’ı giydirmekle uğraşıyorlardı. Az önceki olay hiç yaşanmamış gibi davranmaya çalışan Eflin Hanım, Sıla'yla göz göze gelmekten kaçınıp mutfağa geçti. Sıla, Haldun Bey’e yardım ettikten sonra Alparslan’ı uyutmak için yukarı çıktı.

 

Turan, yatağa uzanmış. Sıla da yatağın boş tarafına uzanıp Alparslan’ı beslerken onun yavaş yavaş uyumasını izledi. Turan, Sıla’ya bakıp hınzır bir ses tonuyla, "Az önce yarım kalan işimizi tamamlasak mı?"

 

Sıla gözlerini kapatıp fısıltıyla, "Açıkçası uyumak istiyorum,"

 

Turan, yanağını okşayarak, "Tamam,"

 

Bir süre sonra Sıla uyuyunca Turan kalkıp aşağı indi. Annesi, akşam yemeği hazırlığını bitirmiş, mutfakta Haldun Bey’le kahve içiyordu. Dolaba göz atan Turan, "Akşam yemeğine balık var anlaşılan,"

 

Haldun Bey, gülümseyerek, "Evet, senin sevdiğin balıktan,"

Turan, gülümseyip dolaptan bir içki alıp bardağına doldurdu. Eflin Hanım, imalı bir sesle,

"Erken başladın," diyerek elindeki bardağa baktı.

 

Turan, "Bir bardak sadece," diyerek mutfaktan çıkıp bahçeye indi.

 

Birkaç saat sonra Sıla, uyanıp Alparslan’la birlikte aşağı inip bahçeye çıktı. Kurulan masanın yanına gelip Turan’ın yanına oturdu. Turan, bir süre Alparslan’la ilgilendikten sonra kalkıp eve girdi.

 

Tam yemeğe başlamak üzereyken, Turan sinirle aşağı indi, "Benim acil gitmem gerekiyor,"

 

Sıla şaşkınlıkla, "Nereye?"

 

"Hastaneden aradılar," diye derin bir nefes aldı. "Hastam kalp krizi geçirmiş, ailesi beni istemiş, gitmem gerekiyor."

 

Sıla üzgün bir şekilde kalkıp yanına yaklaştı,

"Dikkatli ol,"

 

Turan, Sıla’nın yanağından öpüp, "Siz de," dedi. Ardından Alparslan’ın başından öpüp arabasına yöneldi ve araca binip gitti.

 

Akşam yemeğini yemiş, masa başında sohbet ediyorlardı. Sıla etrafına bakınıp, "Burası çok güzel,"

 

Haldun Bey gülümseyerek, "Çiçekleri çok seviyorum. Hele böyle rengârenk açanlara, bahçemde bayılırım,"

 

Sıla heyecanla sandalyesinde dikleşti,

"Burayı biraz süsleyip... Hatta," diye etrafa baktıktan sonra devam etti, "Turan’la burada evlensek, çok güzel olurdu," dedi.

 

Eflin Hanım şaşkınlıkla, "Nasıl yani?"

 

Sıla mahcup ama mutlu bir ifadeyle, "Uzun zamandır aklımızda ama hep erteliyorduk. Ama burası o kadar güzel ki,"

 

Haldun Bey hemen atıldı, "Neden olmasın!" diye hevesle cevap verdi. "Bir arkadaşımın organizasyon şirketi var. Biraz süsletiriz, mis gibi olur."

 

Sıla gözleri parlayarak, "Çok güzel olur,"

 

Haldun Bey Turan’ı kastederek, "Ne zaman gelir?"

 

Sıla, "Bilmiyorum. Yarın ya da yarından sonraki gün giderim, olmazsa getiririm buraya,"

 

Haldun Bey, "O zaman ben de yarın arkadaşla konuşurum,"

 

O akşam, hepsi heyecanla bir araya gelip birkaç süsleme fotoğrafına bakarak uzun uzun fikirler konuştular. Ertesi gün de hazırlıklara başlandı. Abartıya kaçmadan, sade ama zarif bir süsleme yapıldı.

 

Sıla, bahçeyi görünce hevesle, "Beni gara bırakırsanız, yarın akşam geliriz," dedi ve gözleriyle süslemelere bakarak heyecanla gülümsedi.

 

Bölüm : 16.04.2025 12:44 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...