102. Bölüm

95. Bölüm

Gelip geçen biri
okurdayazarda

O sırada kapı çaldı. Haldun Bey kapıya yönelirken, Sıla da arkasından yürüdü. Kapıyı açtıklarında apartman görevlisi Mehmet panik içinde,

“Haldun Bey! Turan Bey kavga ediyor!” diye bağırdı ve hemen asansöre yöneldi.

 

Haldun Bey hızla dışarı fırlarken, Sıla da peşinden çıktı.

 

Aşağı indiklerinde, Turan, Osman Bey'le kavga ediyordu. Osman Bey’e bir yumruk atınca Osman Bey yere düştü. Çevredeki birkaç kişi hemen Turan’ı tutmaya çalıştı ama Turan kurtulmak için çabalıyordu.

 

Haldun Bey, Osman Bey’i kolundan tutup kaldırdı, sonra Turan’a dönerek bağırdı:

“Yeter oğlum! Sakinleş artık!”

 

Sıla olanları dehşetle izlerken bir anda şiddetli bir kramp girdi, acıyla öne doğru büküldü. Herkes kavga sahnesine odaklanmışken Sıla aniden:

“Turan!”

 

Turan hâlâ sinirle Osman Bey’e doğru hamle yapmaya çalışırken, Sıla bu kez daha yüksek sesle:

“Doğuruyorum!”

 

O an zaman bir anlığına durdu. Kavga eden eller havada kaldı, bağrışmalar sustu, bakışlar bir anda Sıla’ya döndü. Gözleri acıyla kısılmış, bir elini karnına bastırmış, diğer eliyle yere dayanmıştı. Nefesi düzensizdi, alnından soğuk terler akıyordu.

 

Turan, bir adım daha atacakken Sıla’nın sesiyle durdu. Yüzündeki öfke yerini şaşkınlığa ve korkuya bıraktı.

“Ne dedin?” dedi neredeyse fısıltıyla.

 

Sıla, karnındaki sancıyla yerde tekrar inledi.

“Doğuruyorum... Turan, lütfen...”

 

Haldun Bey hemen koştu yanına, diz çöküp destek olmaya çalıştı.

“Sakin ol kızım, derin nefes al...”

 

Turan ise olduğu yerde bir anlığına donakalmıştı. Ne yapacağını bilmiyordu. Kavga ettiği Osman Bey artık önemsizdi, karşısında nefes nefese, acılar içinde kıvranan bir kadın vardı.

 

Bir anda harekete geçti. Yanına koştu, eğildi.

“Sıla, tamam... buradayım... sakin ol.”

 

Bir ses, “Ambulansı arayın, hemen!” diye bağırdı.

 

Sıla, sancıların şiddetiyle yerde, yüzü ter içinde, sesi titriyordu.

“Acıyor... eve çıkalım,” diye inledi.

 

Turan telaşla, “Hastaneye gitmeliyiz!”

 

Sıla, başını iki yana sallayarak acıyla bağırdı:

"Geliyor... Turan, lütfen, eve çıkar beni...”

 

Haldun Bey ve Turan, hemen koluna girerek ona destek oldular. Zorlukla merdivenleri çıkarken, Sıla’nın inlemeleri yankılandı apartmanda. Eve girdiklerinde Turan doğruca banyoya yöneldi.

 

Sıla’yı dikkatlice küvete oturttu. Sıcak suyu açar açmaz Sıla bir çığlık attı.

 

Turan eğilip ona yaklaştı, yüzünde yumuşak bir tebessüm vardı.

“Korkuyor musun?” diye fısıldadı.

 

Sıla acının içinde hafifçe gülümseyerek, “Korkmalı mıyım?” dedi, nefes nefese.

 

Turan, elini karnına koyarak, “Ben korkuyorum...” diye fısıldadı.

 

Bir anda sancı şiddetlendi. Sıla bir kez daha çığlık attı. O anda Turan, ellerine doğan bebeği dikkatlice kucağına aldı. Gözleri yaşlarla dolmuştu. Annesinin getirdiği battaniyeye sarıp bebeği sardı.

 

Sıla, acının hafiflemesiyle başını arkaya yaslayıp derin bir nefes aldı.

 

Turan, bebeğe sevgiyle bakıp onu Sıla’ya uzattı. Sıla, kucağına aldığı minik bedene gözlerini dikip bakarken, dudaklarında yorgun ama huzurlu bir gülümseme belirdi.

 

Turan eğilip Sıla’yı sevgiyle öptü.

Sıla gülümseyerek, “Yine istediğin oldu,” dedi yorgunca.

 

Turan hem bebeğe hem Sıla’ya baktı. Gözlerinden süzülen yaşları silerek,

“Abi kardeş aynı gün doğdular,” dedi ve güldü.

 

O sırada ambulans gelmişti. Görevliler içeri girip, hem bebeği hem Sıla’yı dikkatlice taşıyarak hastaneye götürdüler.

 

Kontroller tamamlandıktan sonra özel bir odaya alındılar. Eflin Hanım ve Haldun Bey, Alparslan’la birlikte sonradan geldiler.

 

Turan, yatağın kenarına oturmuş, bebeğini sevgiyle kucağında tutuyordu.

 

Sıla yavaşça doğrulup ona baktı.

“Niye kavga ettin?” diye sordu sakince.

 

Turan bir an dikleşti, sonra omuzlarını silkti.

“Boşver, artık... O da umurumda değil. Ne yaparsa yapsın. Artık ikinci kez baba oldum,” dedi ve yüzünde huzurlu bir gülümseme belirdi.

“Ne Osman, ne Haldun... Ne olduğu da neden olduğu da umurumda değil.”

 

Sıla elini kaldırıp Turan’ın yanağına dokundu.

“Sen çok güzel bir baba oldun,” dedi ve yanağına küçük bir öpücük kondurdu.

 

Turan biraz daha yaklaştı, “Öpmeye devam et,” diyerek yanaştı ona.

 

Sıla gülerek birkaç kez daha öptü onu. Ardından kollarını boynuna doladı.

“Sırnaşık şey...” diyerek başını göğsüne yasladı.

 

Alparslan’ın sesiyle kapıya döndüler. Haldun Bey, onu yere bırakıp elinden tutarak bebeğin yanına getirdi. Alparslan heyecanla bebeğe bakıp çırpınınca, Turan gülümseyerek "Oyuncak geldi sana oğlum" diyerek uzanıp aldı.

 

“Seneye abi kardeş terörü yaşarız evde,” dedi gıdıklayarak.

 

Eflin Hanım, “İkiz gibi olur bunlar az büyüsün, küçük de,” dedi. Sonra merakla ekledi: “Adını ne koydunuz?”

 

Turan gülümseyerek, “Attila,” dedi.

 

Sıla, “Hayır yaa,” diye gözlerini kapatıp gülmeye başladı.

 

Turan dönüp, “O zaman Kaanhan,” dedi.

 

Sıla gözlerini açıp, “Türk beyliği kuracağız evde, Timuçin, Selçuk, Kutalmış… isimler hep bunlar,” diye şikayet eder gibi konuştu.

 

Turan gülerek, “Kız olursa Tomris yada Asena olacak, daha dur,” dedi.

 

Haldun Bey gülümseyerek, “Attila ya da Kaanhan, kabul, ama isimler enteresanlaşıyor kızım,” dedi.

 

Sıla gülümseyerek, “Kaan olsun,” dedi.

 

Turan ona bakıp, “Tamam, Kaanhan,” dedi.

 

Sıla, “İlla bir şeyler ekleyecek,” deyip Turan’ın yanağını sıktı.

 

“Kızdırma beni, nüfus cüzdanında şok ederim seni,” dedi.

 

Sıla, şaşkınlıkla, “Baba, yalnız bırakma. Oğluna güvenmiyorum,” dedi.

 

Haldun Bey, “Ben de güvenmiyorum o konuda,” diye cevap verdi. Herkes neşeliydi.

 

Bir süre sonra Haldun Bey ve Eflin Hanım, Alparslan’ı alıp gittiler. Sıla Turan’a dönüp, “Senden bir şey isteyeceğim hayatım,”

 

Turan ayağa kalkıp yatağa yaklaştı. “Söyle bakalım,” dedi sevgiyle Sıla’ya bakarak.

 

Sıla, “Biraz dolaşmaya çıksan olur mu?”

 

Turan gülümseyerek, “Olur,” dedi ve Sıla’yı öptü. “Gidince haber verirsin,” diyerek odadan çıktı.

 

Sıla telefonu alıp aramaya hazırlanırken kapı açıldı. Osman Bey içeri girdi. Zorla gülümsedi. “Nasılsın kızım?”

 

Sıla üzülerek Osman Bey’e bakarak, “Ben iyiyim, asıl siz nasılsınız?”

 

Osman Bey başını eğdi. “Zorladım şansımı… Arkasından gidip üsteledim. Arabasının önüne geçip konuşmak istedim,” dedi pişman bir sesle. Bebeğe bakarken, “Seni dinlemeliydim,” diye ekledi. Sevgiyle, “Abisine benziyor bu da,”

 

Sıla, “Kucağınıza alın,”

 

Osman Bey bebeği kucağına aldı, koltuğa oturdu. Sıla yataktan kalkıp banyoya gitti. Bir süre sonra çıkıp, “Ben biraz yürüyüş yapayım,” diyerek odadan çıktı.

 

Kapının önünde hemşirelerle konuşurken Turan’ın merdivenlerde oturduğunu gördü. Yanına gidip oturdu. Turan’ın elini tuttu, omzuna başını dayadı.

 

“Yüzüne dikiş mi atmışlar?”

 

Sıla başıyla onayladı. Turan eliyle gözlerine bastırdı, sıkılarak, “Kaç yaşında adam…” deyip saçlarını karıştırdı.

 

Sıla başını kaldırıp, “Pişmansın,” dedi şaşkınlıkla.

 

Turan bakmadan, “Evet, maalesef ki pişmanım,”

 

Sıla, Turan’ın yanağını öpüp, “Demek ki içinde bir yerlerde onu seviyorsun,”

 

Turan, “Abartma,” dedi. Sonra, “Hadi git sen, yalnız bırakma. Küçük bebekle ne yapacak yalnız?” diyerek Sıla’yı göndermeye çalıştı.

 

Sıla gülümseyerek, “Peki,” dedi ve yavaş adımlarla odaya döndü.

 

Osman Bey, kucağındaki bebeğe sevgiyle bakıyordu. Sıla yanına otururken, “Kaanhan adı,” dedi

 

Osman Bey gülümseyerek, “Çok güzel,” dedi. Sıla’ya dönüp, “Ben gideyim,” dedi. Bebeği yatağa koyup, Sıla’nın omzunu sıktı, “Teşekkür ederim,” diyerek odadan çıktı.

Bölüm : 28.04.2025 13:15 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...