
Zaman su gibi akıp geçmişti.
Alparslan artık anaokulu a başlamıştı bile.
Kaanhan ise abisinin peşini bırakmıyor, her sabah onunla birlikte okula gitmek istiyor, ama gidemeyeceğini anlayınca da gözyaşlarına boğuluyordu.
Sıla bazen onları izlerken hem gülümsüyor hem de içten içe yorulduğunu hissediyordu.
İki oğlan çocuğunu büyütmek kolay değildi.
Turan bu yorgunluğu fark ettiğinde hep şakayla karışık takılıyordu:
“İkisine birden yetişmek kolay değil ama sen süpersin… uzun zamandır da doktora gitmedin ha, unutma!”
Sıla ise her defasında hastaneye gitmeyi erteliyor, geçiştiriyordu.
Sonunda Turan, evde test yapılabilecek malzemeleri alıp geldi. Sabah işe gitmeden önce örnekleri alıp hastaneye bıraktı. Turan’ın ilgisi hoşuna gitmişti.
Akşam saatlerinde çocuklar oyun oynarken Sıla mutfakta yemek hazırlıyordu.
Bir yandan yemeği karıştırıyor, bir yandan da çocuklara göz kulak oluyordu.
Tam o sırada Turan kapıdan içeri girdi.
Elinde küçük bir hediye paketi vardı.
Yüzünde ise her zamankinden farklı, sıcak bir gülümseme…
Sıla şaşkınlıkla dönüp ona baktı.
Turan paketi uzatırken yanağına bir öpücük kondurdu ve kollarını boynuna dolayarak fısıldadı:
“Evlilik yıl dönümümüz kutlu olsun, hayatım.”
Sıla bir an durakladı.
“Bugün müydü?” diye düşündü yüksek sesle.
Ardından utanarak başını eğdi.
“Ben unuttum… özür dilerim hayatım.”
Turan, elindeki küçük paketi Sıla’ya uzatırken gülümsedi:
“Sen zaten bana hediyemi verdin,” dedi muzipçe.
Sıla başını hafifçe yana eğerek şaşkınlıkla baktı.
“Verdim mi? Benim neden haberim yok?” diye güldü. Biraz düşündü, ama bir şey bulamayınca şaşkınlıkla devam etti:
“Yakın zamanda özel bir şey yapmadım ki…”
Turan bu sırada ceketinin iç cebinden bir kâğıt çıkardı ve Sıla’ya uzattı.
“Bugün bunu aldım,” dedi sakin ama gözleriyle tebessüm eden bir ifadeyle.
Sıla, merakla kâğıdı aldı ve test sonuçlarına baktı.
Gözleri satırlarda gezindi, ama ilk bakışta bir anlam çıkaramadı. Başını kaldırıp Turan’a baktı.
“Ne görmem gerekiyor burada?” diye sordu.
Turan’ın yüzünde giderek büyüyen o tanıdık gülümsemeyi görünce kalbinin hızlandığını hissetti.
“Hamileyim, değil mi?” dedi neredeyse fısıltıyla, ellerini yanaklarına götürerek.
Turan, gözlerinde ışıldayan mutlulukla başını salladı.
“Evet, hamilesin… Benim güzel karım dünyaya güzel bir bebek daha getirecek,” dedi ve sarıldı ona sıkıca.
Sıla hızla Turan’ın ağzını kapattı.
“Sakın… sakın bir şey deme,” dedi uyarır gibi, gözleri kocaman açılmıştı.
“Özellikle de doğum günüyle ilgili hiçbir şey söyleme!”
Turan kahkahayla gülerek birkaç adım geri çekildi.
“Ne zaman isterse o zaman doğsun,” dedi ellerini kaldırarak, “ama bir daha olursa yine aynı tarihe denk getiririz belki ha?”
Sıla dişlerini sıkarak ona doğru yürümeye başladı.
“Hayır!” diye bağırdı gülerek.
Turan hızlıca bir adım daha geri atıp onu belinden kavradı, çevirerek etrafında döndürdü.
“Ben seni çok seviyorum!” dedi neşeyle ve yavaşça yere indirip sarıldı.
O sırada salondaki kahkahalara iki minik ses daha karıştı.
Alparslan ve Kaanhan anne babasının neşesini fark edip gülerek bacaklarına sarıldılar.
Turan kollarını açıp ikisini de kucağına aldı.
Sıla’nın uzun zamandır süren yorgunluğunun sebebinin ortaya çıkması, Turan’ın içini bir nebze olsun rahatlatmıştı. Yemekten sonra oturma odasına geçtiklerinde Güral aradı. Turan telefonu Sıla’ya uzattı. Görüntülü konuşmada Sıla hemen heyecanla haberi paylaştı. Güral da tebessüm etti ama sesi donuktu, yüzündeki ifade yabancıydı.
Sıla hemen fark etti.
“Ne oldu? Anlat bakalım, bir gariplik var sesinde,” dedi endişeyle.
Güral bir an sustu, gözleri başka bir yerdeydi sanki. Ne diyeceğini bilemiyordu. Sonunda dudakları titreyerek, “Annem,” dedi kısaca.
Sıla hemen doğruldu.
“Ne oldu anneme?!” dedi telaşla.
Güral gözlerini kaçırarak cevap verdi.
“İyi değil… Doktor pek olumlu konuşmuyor.”
Sıla bir anda içine çekildi. Gözleri nemlendi, sesi titredi.
“Kızıma kavuşacağım günü bekliyorum, diyor abiciğim,” dedi acıyla.
Bu söz, Güral’ın boğazında düğüm oldu. Sıla gözlerini kapayıp derin bir nefes aldı.
“Babam… ne yapıyor?” diye sordu zorlanarak.
Güral iç çekti.
“Her zamanki gibi. Nefes aldığını bile belli etmiyor.”
Sıla acı bir gülümsemeyle başını salladı.
“Evlat acısı yaşamış, yine de dimdik duruyor…”
Güral başını eğdi.
“Seni biliyor, abiciğim,”
Sıla bir anda irkildi, gözleri büyüdü. Turan da o an kaanhan’ı kucağında tutmaya çalışıyordu ama Güral’ın sözlerini duyunca olduğu yerde dondu. Göz göze geldiler.
Sıla sesi titreyerek, “Nasıl yani?”
Güral, kelimeleri özenle seçmeye çalışarak devam etti.
“Bilmiyorum ama… yaşadığını, benim seninle görüştüğümü biliyor. Geçen gün ‘Anneni götür Sıla’ya’ dedi. Önce mezarını kastettiğini sandım. Ama sonra, ‘Torunlarını da görsün,’ dedi. Anladım o zaman... Bir şey demeden çıktı odadan.”
Sıla, dehşetle yerinden kalktı.
“İnanamıyorum…” dedi hem şaşkınlık hem korkuyla.
Güral üzgünce başını salladı.
“Annemin durumu çok kötü, getirmem mümkün değil. Senin gelmen mümkün değil… Bir yol bulmalıyız, Sıla. Çok geç olmadan…”
Konuşma tatsız bir sessizlikle sona ermişti. Güral'ın sesi kesildiğinde, Sıla hâlâ ekrana bakıyordu. Sanki bir kelime daha gelir diye... belki bir umut kırıntısı, bir çözüm... ama hiçbir şey gelmedi.
O an odada ne Turan’ın sesi vardı, ne çocukların kahkahası. Dünya, sessizce üstüne kapanmış gibiydi. Sıla yerinden kalktı. Ne durabiliyor, ne de bir yere gidebiliyordu. Evde boş boş dolandı. Elini bir yere koyuyor, sonra unutup tekrar arıyordu. Mutfağa gittiğinde neden gittiğini hatırlamıyor, oyuncakları toplarken aslında onları neden kaldırdığını bile bilmiyordu.
Çocuklarla ilgilenmeye çalışıyordu. Ama seslerini duymaz olmuştu. Gözlerinin önünde oynuyorlar, konuşuyorlardı ama Sıla’nın içinden geçen tek şey, içi boş bir uğultuydu. İçinde bir yerde keskin bir acı vardı ama tarif edemediği, bastıramadığı bir sızıydı bu. Gözyaşı dökmüyordu. Sadece susuyordu.
Turan, eşinin bu hâlini izliyordu uzaktan. Ne söylese yetersiz, ne yapsa boş kalıyordu. Yanına gitmek istiyor, sarılmak istiyor ama bir duvar vardı aralarında. Sıla’ya değil, onun taşıdığı yükün içine sarılması gerekiyordu ama oraya nasıl ulaşacağını bilemiyordu.
Sadece onu izledi. Sessizce.
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 32.25k Okunma |
3.13k Oy |
0 Takip |
110 Bölümlü Kitap |