
Çarşı yavaş yavaş hareketlenmeye başlamış, dükkanlar birer birer açılıyordu. Sabah serinliği, güneşin sıcaklığıyla yer değiştirirken, Murat bir süre meydanı izledikten sonra, "Hadi, yemek yemeye," dedi ve arabadan indi.
Aslı da kapıyı açıp inerken Murat, onun yanına geldi, kapısını kapatıp elinden tuttu. Sessizce, Murat’ın tempolu adımlarına uyum sağlayarak yürümeye başladı.
Kaldırım boyunca ilerlediler. Kuyumcuların sıralandığı sokaktan geçerken vitrinlerden yansıyan altın ışıklar, sabah güneşiyle birleşmiş, sokağı ışıltılı bir hale getirmişti. Aslı, gözlerini vitrinlerden ayırmadan, "Ne kadar çok kuyumcu var burada," dedi şaşkınlıkla. "Hepsi de iş yapıyor mu gerçekten?"
Murat hafif bir tebessümle cevap verdi. "Bilmem, ama iş yapmasalar bu kadar çok olmazlardı."
Yavaş adımlarla birkaç sokak daha geçtiler. Sonunda taş basamaklarla inilen küçük bir fırının önünde durdular. Kapıdan içeri girdiklerinde sıcak hava ve nefis kokular ikisini de sardı. Fırındaki çalışanlar, sabah hazırlıklarını hızla sürdürüyorlardı. Murat içeri girer girmez, "Selamın aleyküm," diye seslendi.
Fırın çalışanlarından biri, başını çevirerek, "Aleyküm selam," dedi. Murat, içeriye bakış atıp oturma alanına yöneldi ve ahşap masalardan birine oturdu. Aslı, karşısındaki sandalyeye yerleşirken etrafı merakla inceledi.
Murat, tezgâhın arkasındaki ustaya seslendi. "Hazırda bir şey var mı, usta?"
Fırıncı, ocak başında döndü, elindeki bezle alnını silerken, "Beş dakikaya hazır, kardeşim," diye yanıt verdi.
Murat, Aslı’ya dönüp hafifçe gülümsedi. Aslı, onun bu kadar rahat ve tanıdık davranışlarından şüphelenerek sordu: "Buraları önceden biliyormuş gibisin."
Murat, onun sorgulayan bakışlarına aldırmadan, gülümsemesini koruyarak, "Evet," dedi.
Aslı, şüphe dolu bir ifadeyle ona döndü. "Nereden biliyorsun peki?"
Murat’ın yüzündeki gülümseme hafifçe soldu, ama hâlâ zoraki bir şekilde tebessüm etmeye çalışıyordu. "Eskiden... çok eskiden gelmiştim buraya," dedi kısa bir süre durakladıktan sonra.
Aslı, merakını gizleyemeyerek, "Eskiden derken? Ne zaman?" diye üsteledi.
Murat, gözlerini masanın üzerine dikti, ardından derin bir nefes aldı. "Askerdeyken ara ara denk geldikçe gelirdim," dedi sonunda, sesi alçak ama kararlıydı.
Bu cevap, Aslı’nın merakını daha da arttırmıştı. "Askerken buralarda mıydın?" diye sordu, sesindeki huzursuzluk belirgindi.
Murat, bir süre sessiz kaldı, gözleri geçmişin yüküyle doluydu. "Evet," dedi, sonra gözlerini Aslı’ya kaldırarak ekledi, "Görev neredeyse ordayız…"
Tam o sırada fırıncı, sıcak pidelerle masalarına yaklaşarak "Hazır!" diye seslendi. Göz kamaştıran tereyağı kokusu masayı doldurmuştu.
Murat, pideleri göstererek, "İşte bu da benim önerim," dedi, Aslı’ya anlamlı bir bakış atarak.
Aslı, tabağına uzanırken Murat’a baktı. "Tamam," dedi. Murat hafifçe gülümsedi.
Yemekten sonra Murat hesabı ödemek için yerinden kalktı. İşini hallettikten sonra Aslı’ya dönerek elini kaldırdı ve sessizce beklemeye başladı. Aslı hafif bir tebessümle yerinden kalkıp Murat’a yaklaştı, onun uzattığı eli tuttu. Beraber kapıya doğru yürürken Aslı, ustalara dönüp nazik bir şekilde, “Ellerinize sağlık, kolay gelsin,” dedi. Murat, kısa bir baş selamıyla ona eşlik etti ve birlikte dışarı çıktılar.
Merdivenlerin başında Aslı, gülümseyerek Murat’a döndü. “Çok yedim,” dedi, ellerini karnına götürerek.
Murat, alaycı bir gülümsemeyle başını salladı. “Afiyet olsun. Doğru düzgün yemiyorsun zaten, bari bunu yedin,” dedi, yürümeye devam ederken.
Çarşı, sabahın sakinliğini geride bırakmış, kalabalıklaşmaya başlamıştı. Dükkanların çoğu açılmış, insanlar alışveriş için sokaklara çıkmıştı. Aslı ve Murat, çarşı boyunca dolaşarak arabaya doğru ilerlediler. Arabaya vardıklarında Murat önce Aslı’nın kapısını açıp yerleşmesine yardım etti, ardından kendi yerine geçti. Kontağı çevirmeden önce bir süre bekledi, göbeğini eliyle tutup hafifçe salladı. “Cidden çok yemişiz,” dedi, yarı ciddi bir ifadeyle.
Aslı, gülerek, “Benden önce sen doğurursun,” dedi.
Murat, kaşlarını hafifçe kaldırarak, “Yarışırım seninle, kızdırma beni,” diye karşılık verdi, sonra gülmeye başladı. Arabayı çalıştırırken Aslı’ya dönüp, “Gitmek istediğin bir yer var mı?” diye sordu.
Aslı, yorgun bir sesle, “Yok, eve gidelim artık,” diye yanıtladı.
Murat, gülümseyerek, “Rahat yaramıyor, değil mi?” dedi.
Aslı, aynı yorgun ses tonuyla, “Evdeki rahatsız koltuğu istiyorum,” diye karşılık verdi.
Murat, biraz alaycı bir ifadeyle, “Teyze evini isterse ne yapacağız yazın?” diye sordu.
Aslı, Murat’ın yüzüne dikkatle baktı. “Sahil kasabasına gidip ev tutarız ya da kamp alanlarına gideriz. Keşke gelse...” dedi, iç çekerek.
Murat, alaycı bir kahkaha attı. “Olmayacak duaya amin demek seninki,” diye cevap verdi.
Bu sözler, Murat’ın tonlaması ve tavrı nedeniyle Aslı’yı kızdırmıştı. Ama daha çok alay ettiği için alınmıştı. Hiçbir şey söylemeden cama dönüp dışarıyı izlemeye başladı. Murat, Aslı’nın sessizliğini fark etmeden arabayı sürdü.
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 26.6k Okunma |
2.06k Oy |
0 Takip |
80 Bölümlü Kitap |