
Aslı, oturduğu yerde acının hafiflemesini bekliyordu. Bebek, içinde sürekli hareket halindeydi ve bu, ağrısını dayanılmaz hale getiriyordu. Ellerini karnına koyup derin nefesler alarak hafifçe masaj yapmaya başladı. Nefes almakta zorlanıyordu.
Tam o sırada Murat’ın sesi odayı doldurdu. “Babam ölmüş,” dedi, sanki sözleri zorla ağzından çıkıyormuş gibi.
Aslı, bir an şok oldu. Bu cümlenin ağırlığını anlamaya çalışırken istemsizce sinirle bir kahkaha attı. Ona dönüp ayağa kalkmaya çabaladı, fakat başı dönüyordu. Yatağa otururken alaycı bir tonla, “Başın sağ olsun,” dedi. Ardından, “Abin de yok, artık başa sen geçersin,” diye ekledi.
Murat, dizlerinin üzerinde Aslı’ya bakıyordu. Bu sözleri duyduğunda yüzü gerildi, gözleri öfkeyle parladı. Yumruk yaptığı eliyle dolap kapağına vurdu. Hızla ayağa kalkıp, “Evet! Çok haklısın.” diye bağırdı. Odanın içinde öfkeyle yürümeye başladı. “İstediğin oldu! Zaten dönmek istiyordun, değil mi? Artık dönebiliriz!” dedi ve sinirle odadan çıkıp kapıyı sertçe çarptı.
Aslı, Murat’ın bu tepkisine şaşkınlıkla bakakalmıştı. Onun söylediklerini anlamaya çalışıyordu. Murat’ın kapıyı çarpmasıyla irkildi, ardından hızla ayağa kalkıp arkasından gitmek istedi. Ancak birkaç adım attıktan sonra ani bir ağrı onu dizlerinin üzerine çökmeye zorladı. Ağrı o kadar şiddetliydi ki nefes almakta zorlanıyordu. Kalbi sıkışıyor, hareket edemiyordu. Duvara tutunarak antreye çıktı.
Murat, yukarıdan gelen sesleri duyuyordu ama sinirinden yanına gitmiyordu. Kendi kendine, “Yine ağrısını kullanıyor.” diye düşünüyordu.
Aslı, Antre de tekrar acıyla dizleri üzerine indi, trabzanlara tutunarak ayağa kalkmaya çalıştı, ama her hareketi ağrıyı daha da arttırıyordu. Gücünü toplayıp zorlukla, “Murat,” diye seslendi. Sesi o kadar zayıftı ki kendisi bile duyup duymadığından emin olamadı. O anda bacağından sızan hafif kanı fark etti. Merdivenlerde bir kaç basamak indi. Panikle nefes alıp vermeye çalışırken bir kez daha “Murat,” diye çığlık attı ve merdivenlere oturdu.
Bu sefer Murat’ın sinirli sesi yukarıdan duyuldu: “Yeter artık! Ne istiyorsun?” diye bağırdı. Ancak merdiven başına geldiğinde Aslı’nın bacağındaki kanı gördü ve bir anlığına dona kaldı. Şok olmuştu; yüzündeki öfke yerini bir karışıklığa bırakmıştı.
Aslı, ağrıyla merdivene daha da çöktü ve zorlukla, “Dayanamıyorum,” diye fısıldadı.
Murat, hızla yukarı çıktı. Onu kolundan tutup aşağı indirmeye çalıştı, ama Aslı ayakta durmakta zorluk çekiyordu. Aşağı indiklerinde Murat, salonda koltuk üzerindeki battaniyeyi aldı ve onu Aslı’ya sardı, kucaklayıp hızla arabaya taşıdı. Onu dikkatlice koltuğa yerleştirirken Aslı’nın nefes alışları düzensizleşmiş, yüzü bembeyaz olmuştu. Gözleri yarı kapalı, acıyla titriyordu. Artık inlemeye başlamış, sesi neredeyse duyulmaz hale gelmişti.
Murat, bir an için Aslı’nın yüzüne baktı; o anın ağırlığı, üzerine kara bir bulut gibi çökmüştü. Hemen eve geri dönüp gerekli birkaç eşyayı hızla toparladı. Kapıyı kapatıp tekrar arabaya döndüğünde Aslı’nın daha da kötüleştiğini fark etti. Nefes alışları daha da zorlaşmış, acısı her haliyle dışarı vurulmuştu.
Murat, motoru çalıştırıp hızla köy meydanından geçti. Arabadaki her sarsıntıda Aslı’nın acıyla inlediğini duyuyordu. Gözlerini bile açamıyordu artık; sadece sessiz bir şekilde kıvranıyordu. Murat, panik içinde direksiyonu sımsıkı kavradı, dişlerini sıktı. "Dayan, bitanem," diye mırıldandı kendi kendine, sesi öfke ve korku arasında titriyordu.
Yol boyunca Murat’ın aklı, Aslı’nın durumuyla doluydu. Onu bu halde görmek, içindeki öfkeyi ve çaresizliği aynı anda tetikliyordu. Bir an bile durmadan, tek bir hedefle ilerliyordu: bir an önce yardım bulmak.
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 26.6k Okunma |
2.06k Oy |
0 Takip |
80 Bölümlü Kitap |