81. Bölüm

75. Bölüm

Gelip geçen biri
okurdayazarda

Murat, ilçe hastanesinin acil servis kapısına arabayı hızla yanaştırdı. Motoru durdurmadan Aslı’nın kapısını açtı ve onu kucağına alarak içeri koştu. Ancak Aslı hareketsizdi, nefesi duyulmuyor, vücudu soğuk bir sessizliğe bürünmüştü. Onu hemen sedyeye yerleştirip müdahale odasına aldılar.

 

Kapıların kapanışıyla Murat, o an yalnız kalmış gibi hissetti. Koridorun sessizliğiyle yüzleşmek zorundaydı. Ellerini saçlarına geçirdi, başını duvara yasladı ve derin bir nefes aldı. Ama sakinleşemiyordu. İçindeki öfke ve korku, birbirine karışmış bir girdap gibi tüm düşüncelerini ele geçiriyordu. Parmaklarını duvara sertçe vurdu, ardından öfkeyle başını yasladığı duvara çarptı. Her saniye geçmek bilmiyordu.

 

Kapı aralığından bir anlık görebildiği manzara, içindeki korkuyu daha da büyüttü. Sedyede baygın halde yatan Aslı’nın çevresinde, hemşireler hızla hareket ediyor, doktorlar telaşla emirler veriyordu. Ultrason cihazının başında bir doktor, monitördeki görüntülere bakarken, diğer hemşireler serum ve kan torbalarıyla koşturuyordu. Bir nefeslik sürede, Aslı’nın ne kadar hassas bir durumda olduğunu anlamıştı.

 

Murat, içeriye girmek için bir adım attı. Sanki sadece yanına gidip elini tutsa her şey düzelecekmiş gibi hissediyordu. Ama kapı hızla yüzüne kapandı. O an, çaresizlik ve pişmanlık, tüm varlığını sardı. Elleri yumruk oldu, adım atacak gücü bulamadı. Koridorda ileri geri dolanırken kendi kendine mırıldandı:

 

"Bu hale gelmesine nasıl izin verdim? Aslı... Sana bir şey olmasına izin vermemeliyim."

 

Kapının önüne tekrar geldi, ama kapıyı çalamadı. Gözlerini sıkıca kapatıp derin bir nefes aldı. Sadece bir haber bekliyordu, ama her geçen saniye, saat gibi uzuyordu.

 

Murat, hastane koridorunda ileri geri dolanırken, bir doktor odadan çıkıp hızla ona yaklaştı. "Eşinizi acil doğuma almak zorundayız. Durumu kritik, ancak buradaki imkanlar yeterli değil. Bebeğin küveze alınması gerekiyor, fakat burada küvez yok. Şehirdeki hastaneye nakletmemiz gerekiyor."

 

Murat, duydukları karşısında bir an dondu. Ne yapacağını, ne diyeceğini bilemedi. "Ne demek yok? Burada yapamaz mısınız?" diye sesini yükseltti. Doktor sakin bir sesle, "Burada bebeği de anneyide hayatta tutamayız. En kısa sürede şehre göndermemiz şart," dedi.

 

Murat, derin bir nefes aldı ve başını öne eğdi. "Peki... ne gerekiyorsa yapın." dedi.

 

Bir süre sonra kapı açıldı ve bir doktor ona yaklaştı. “Ambulans yola çıkmak üzere. Siz de arabayla takip edebilirsiniz," dedi.

 

Murat, kısa bir süre ne diyeceğini bilemedi. Bir yandan bebeğin hayatta olmasının verdiği rahatlama, diğer yandan Aslı'nın durumu... Kafasındaki binlerce soruyu bastırarak başını salladı. "Tamam. Hemen peşinizden geleceğim."

 

Ambulans hareket ettiğinde Murat, hızla arabasına atladı. Direksiyonu sıkıca kavradı, ama elleri titriyordu. Yol boyunca kafasındaki düşünceler onu boğuyordu.

 

"Bunu nasıl buraya kadar getirdim? Onu bu hale nasıl getirdim? Eğer birine bir şey olursa... Hayır, buna izin veremem. Aslı da, bebeğim de hayatta kalmalı."

 

Şehirdeki hastaneye vardığında, ambulans çoktan acil girişinden içeri girmişti. Murat, arabayı park etmek için yer ararken, elleri hâlâ direksiyonda titriyordu. Hastaneye girdiğinde, hemşireler onu bekleme salonuna yönlendirdiler. Doktorun gelmesini beklerken sandalyede oturmak bile imkansızdı. Bir yandan telefonunu sıkıca tutuyor, diğer yandan gözleri sürekli koridordaki her harekete takılıyordu.

 

Aslı’yı ameliyathaneye aldılar. Murat, ameliyathanenin dışında durmuş, kapıya sabitlenmiş gözlerle bekliyordu. Her saniye, sonsuz bir bekleyiş gibiydi.

 

Yaklaşık bir saat sonra bir doktor yanına geldi. "Oğlunuz oldu." dedi gülümseyerek. "Bebeğiniz sezaryenle alındı ve küveze yerleştirildi. Durumu şu an stabil. Ancak eşiniz yoğun bakımda. Malesef kalbi durdu ama tekrar döndürdük. Şu an da durumu iyi değil. Kritik bir süreçten geçiyor ama elimizden geleni yapıyoruz."

 

Bu sözleri duyan Murat, bir yandan rahatlamış, bir yandan daha büyük bir korkuya kapılmıştı. Bebeği yaşıyordu, ama Aslı... Onun yokluğunu düşünmek bile boğazını düğümlüyordu.

 

Murat bebeğin olduğu odanın kapısından ayrılamıyordu. Yoğun bakım katına ise sık sık çıkıp Aslı’yı görmek için bekliyordu. Arada bir camın arkasından ona bakabiliyor, ama hiçbir şey yapamamanın verdiği çaresizlikle içi kavruluyordu. Geceleri hastane koltuklarında uyukluyor, ama her sese irkiliyordu. Telefonuna gelen her mesaj, attığı her adım, umutla umutsuzluk arasında gidip geliyordu.

 

Yoğun bakım kapısında beklerken Murat’ın içi içini yiyordu. İçeride neler olduğunu bilmiyordu, ama beklemek ona daha da ağır geliyordu. Kapı açıldığında bir hemşire dışarı çıkıp ona baktı. Zoraki bir gülümsemeyle, "Buyurun?" diye sordu.

 

Murat’ın sesi neredeyse çıkamayacak kadar kısıktı. "Eşim… Aslı. İyi mi? İki dakika yanına girebilir miyim?"

 

Gözleri kan çanağına dönmüştü, nefesi düzensizdi, tüm bedeni tükenmişti.

 

Hemşire, hafifçe başını sallayıp, "Doktorunuzla konuşmalısınız," diyerek dönmeye yeltendi.

 

Murat, bir adım öne çıkıp kapıyı tuttu. "Hiç olmazsa… iyi mi? Onu söyleyin bari."

 

Hemşire içerideki arkadaşına baktı, sessiz bir onay aldıktan sonra, hafifçe iç çekerek, "Gelin," dedi.

 

Murat’ın dizleri titriyordu. İçeri girerken hemşire ona steril bir önlük ve bone uzattı. "Eşinizle vedalaşın," dedi sadece.

 

"Vedalaşmak mı?"

 

Murat duydukları karşısında afalladı. Nefesi kesildi, ama yine de söyleneni yaptı. Titreye titreye önlüğü giydi ve ağır adımlarla Aslı’nın yanına yürüdü.

 

Eskiden dimdik duran, mağrur adam gitmiş, yerine omuzları düşmüş, tükenmiş bir adam gelmişti. Yatağa yaklaştığında, Aslı’nın elini tuttu ama parmakları buz gibiydi. Cansızdı.

 

Dizlerinin üzerine çöktü. Elini, avucu arasına aldı. Derin bir nefes aldı ama göğsü sıkıştı. Yüzüne bakmaya cesaret ettiğinde, gözlerinin altındaki morlukları, solgun tenini, etübe edilmiş nefesini gördü. Göğüs kafesi, makinenin yardımıyla inip kalkıyordu.

 

Yutkunamadı. Boğazı düğümlendi. İçinde kopan fırtınaları tutamadı ve büyük bir acıyla ağlamaya başladı.

 

"Gitme…" dedi kısık bir sesle.

 

Alnını Aslı’nın soğuk tenine yasladı, usulca öptü.

 

"Ne olur, gitme…"

 

 

Bölüm : 24.03.2025 12:26 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...