86. Bölüm

79. Bölüm

Gelip geçen biri
okurdayazarda

Sabahın erken saatlerinde morg kapısında, kucağında bebeğiyle bekleyen Murat, tek bir kelime etmeden bebeğine bakıyordu. Selçuker ve Harun dışında, köy halkı da gelmişti. Herkes, bu acıyı paylaşmak için oradaydı ama Murat’ın bakışları, derin bir boşluğu yansıtıyordu.

 

Jandarma komutanı, önce Selçuker'in yanında bir kaç dakika durup konuştu. Tokalaşıp yavaşça Murat’a yaklaşıp hüzünle "Başın sağ olsun," dediğinde, Murat başını kaldırıp ona baktı. Sürekli diplerinde olmasını ve Aslı'ya yaklaşma çabasını, Selçuker'in adamı olduğunu o anlamıştı. Sonra başını hafifçe sallayıp, tek kelime etmeyerek gözlerini tekrar kucağındaki küçücük bedene çevirdi. Bebeği ağlıyordu; o minik ses, Murat'ın ruhundaki acıyı daha da derinleştiriyordu.

 

Hemşirelerden biri yaklaşarak, "Yeni doğandan alırsınız, işiniz bitince," dedi ve kucağındaki bebek Murat’ın ellerinden alındı. Murat, tepkisiz bir şekilde, sadece bakakaldı.

 

Kapı açıldığında içeriden bir ses, "Görmek ister misiniz?" diye sordu. Selçuker, bir an tereddüt ettikten sonra içeri girdi. Murat ise kapıya dayanmış, gözleri boş, yere bakarak hiçbir şey söylemeden kalmaya devam etti.

 

Harun, Murat’a yaklaşıp içeri girmesi için onu nazikçe itti, ama Murat geri adım attı. "Dayanamam onu öyle görmeye," dedi içinden, sesi neredeyse duyulmaz bir fısıldama gibi. "Son gücümü de orada bitiremem."

 

Ama Selçuker, morarmış bedeni taşıyan tabutla içeriden çıktığında, Murat bunu kabul etmekte zorlanıyordu. Bebeğin ağlaması bir süreliğine bir şeyler hissettirse de, Aslı’nın kaybı, Murat’ı tamamen dondurmuştu.

 

Cenaze aracına yerleştirilen ahşap kutu... Aslı son yerini almak üzereydi. Murat, tabuta dokundu ve gözleri dolu dolu, "Gittin mi şimdi?" diye fısıldadı. Bir kez daha gözlerini kapatıp tekrarladı, "Gittin mi?"

 

Selçuker, "Cenazeyi götüreceğim" dediğinde Murat sadece başıyla onay verdi. Havalimanına geldiklerinde cenazeyi, kargo bölümüne yerleştirmek için Harun gitti.

 

Selçuker, Murat'a dönerek "Ne yapacaksın bundan sonra?" diye sordu.

 

Murat, derin bir nefes alıp, "Acımı yaşayacağım," dedi.

 

Selçuker, biraz daha nazik bir şekilde, "Özgür?" diye sordu.

 

Murat, gözlerini hafifçe kapatarak, "Benim yanımda olacak. İstediğin zaman görebilirsin, onunla vakit geçirebilirsin," dedi.

 

Selçuker, sertçe, "Çetin," dedi. "Biz dost olamayız."

 

Murat ise sakin bir şekilde, "Özgür’ü istiyorsan, olacaksın," dedi, ve sonra bebeğine döndü. "Bırak acımı yaşayayım," diye ekledi, kollarını sıkıca sardığı minik bedene bakarak.

 

Uçaktan indiklerinde cenazeyi alıp havalimanından çıktıklarında kapı önünde büyük bir kalabalık vardı. Cenaze arabasına tabutu yerleştirdiklerinde Murat, derin bir nefes alıp cenaze arabasına bindi.

 

Mezarlığa geldiklerinde, Harun'a bebeği verirken "Sana emanet," dedi.

 

Harun, "Canım pahasına," diyerek bebeği aldı ve uzaklaştı.

 

Tabutu araçtan indirip musalla taşına koydular. Kalabalık sessizdi ama havada yankılanan acının sesi vardı.

 

Kalabalıktan yükselen ses, Murat'ın içinde yankılandı. Dudaklarını sıktı, gözlerini acıyla kapattı. Nefes almak istiyordu ama sanki ciğerleri boşalmıştı, hava boğazında düğümleniyordu. Her seferinde gözlerini kapattığında o karanlık daha da büyüyor, nefesi iyice kesiliyordu.

 

Başını kaldırıp gökyüzüne baktığında derin bir nefes almak istedi ama olmadı. Gökyüzü ne kadar açık olursa olsun, içi zifiri karanlıktı. Yanındaki insanların duaları, fısıltıları birbirine karışıyordu ama o hiçbirini duymuyordu.

 

Tabutu alıp mezarlığa giren kalabalığı izlerken içindeki acı daha da katlanarak artıyordu. İç kısma doğru ilerlerken, Aslı için babası şevketin yanına aile mezarında kazılan kabri görünce dizlerinin üstüne çöktü. Tabut açıldığında, beyaz kefeni gördüğünde kalbi sıkıştı. Selçuker, onu kucaklayıp tabuttan çıkarttı. Murat, kabre doğru ilerleyip, Aslı'yı kucakladığında gözyaşlarını tutamayıp acıyla ağlamaya başladı, kucağında sımsıkı tuttu. Omzuna dokunan Selçuker’le kendine geldi. Yere koyup ayağa kalktığında bir süre cenazeye baktı. Çıkıp toprağı atarken, her attığı toprakla birlikte kendi de biraz daha oraya gömülüyordu...

 

Herkes başsağlığı dilerken, Murat sadece duygusuzca başını sallamakla yetiniyordu. Mezarlıkta kimse kalmadığında Harun sessizce yanına gelip omzuna dokundu.

 

“Gidelim.”

 

Sonra hafifçe gülümsedi, ama sesi boşluk doluydu:

 

“Aslı seni çok severdi. Sana çok güvenirdi.”

 

Harun’a baktı, gözleri dolmuştu. Derin bir nefes alarak ekledi:

 

“Haklıymış... Sen iyi bir insansın.”

 

Bebeği kucağına aldı, ardından mezarın başına gelip diz çöktü. Usulca bir avuç toprağı avuçlayıp cebine koyarken fısıldadı:

 

“Her gün yanına geleceğim… Sana her şeyi anlatacağım.”

 

Dediği gibi de yaptı. Her sabah, Aslı’nın sevdiği gibi kahve hazırladı ve mezarının başına geldi. Murat, Özgür’ün büyüyüşünü Aslı’ya anlatıyordu. Bazen gülüyor, bazen ağlıyor, ama her anıyı onunla paylaşıyordu. Hasta bile olsa mezarının başına gitmeyi ihmal etmedi.

 

Her gün, acısını diri tuttu sadece...

 

"Bazı acılar zamanla geçmez, sadece alışılır. Ben alışmadım, sadece onun anılarıyla yaşamayı seçtim. Her gün aynı kahveyi demleyip, aynı hikâyeleri anlatırken fark ettim ki; aslında hiçbir şey değişmiyor. O hep burada, yanımda. Ama en çok da içimde... Ve belki de asıl ceza, onsuz yaşamaya mahkûm olmak. Fotoğrafını cüzdanımdan hiç çıkarmadım. Zaman geçti, insanlar unuttu… Ama ben, onu yaşatmak için her gün biraz daha öldüm." yazılı notu, Aslı’nın fotoğrafının yanında cüzdanında hep taşıdı Murat. Ona olan sevgisi ölünceye kadar onunla kaldı...

 

 

 

Bölüm : 28.03.2025 11:27 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...