
Merhabalar! Bu bölüm daha öncesinden böyle değildi düzenlenmiştir.
İyi okumalar.
ATEŞ- İLK KIVILCIM
1.BÖLÜM- EBRAR
*🫡
*******
Ebrar Sarah Çevik'den
27 Kasım 2009
"Ebrar, Ebrar." Gözlerimi açtığımda annemle karşılaştım. Tıpatıp kopyası olduğum annemle. Mavi gözlerimiz olsun, sarı saçlarımız olsun aynıydık. "Şekerparem." Annemi görünce yüzümde ister istemez bir tebessüm belirdi."Günaydın."
"Hadi hazırlan, elli dakikalık bir yol bizi bekler." Urfa Akçakale'de yaşıyorduk. Annem bizi okul için Akçakale'ye değil de merkeze gönderirdi. Güvenli bir yer olmadığını biliyorduk, bu yüzden isyan etmezdik. Okul için evden çıkardık lojman dışına çıkmazdık. "Adam! Uyandın mı?" Adam abimdi, on yedi yaşında aramızda.
Giyinip kapıya çıktım. En son ben çıkmıştım evden yine ve yine. Bu durumdan aile üyelerim şikayetçi olsada yapacak bir şey yoktu, ağır olabilirdim. Abim ve annem beni bekliyordu. Aşağıya indiğimde abim sinirlenmiş olacakki bir tık bağırdı. "HADİ BE KIZIM!" Bir tık diyorum ama yerseniz. "GELİYOZ BE BAĞIRMA!" Abinle nasıl konuşuyorsun böyle diyorsanız haklı olabilirsiniz. Ama yapacak bir şey yok.
Abimin sinir katsayısı artmadan koşar adımlarla arabaya ilerledim.
50 dakika sonra
Sınıfa çıktığımda Aykut ve Zehra'yı gördüm. Aykut ve Zehra ikizdi ve okuldaki kendime yakın hissettiğim iki kişinin ikiside onlardı. Ve tahmin edin babaları ne meslek yapıyor? Doğru cevap askerdi. Babalarımız aynı rütbede iki arkadaştı çok fazla yakın olmasalarda iyi anlaşırlardı.
Yanlarına gittiğimde morallerinin çokta iyi olmadığını anladım. Yüzlerinden düşen bin parçaydı. "Noldu ya size yüzünüzden düşen bin parça. Karadenizde gemileriniz mi battı?"
"Ebrar bizim doğum günümüz ne zaman?" Alakasız bir soru yöneltti bana doğru Zehra. "Yarın." Neden böyle bir soru sormuştu? Anlayamamıştım. "Bizim babamız nerede?" Görevdeydi, benim babam gibi. "Görevde." Anlatmak istediği şeyi anlamıştım. Yüksek ihtimalle doğum günlerini kaçıracaktı, çoğu zaman olduğu gibi. "Büyük ihtimal gelemeyecek." Bunu söylerken sesi buruk çıkmıştı. Söyleyin hangimiz severki babasız doğum gününü.
Sessizce sırama yerleştim. Ne diyeceğimi bulamamıştım. Böyle şeylerin tesellisi yoktu. Ne diyecektim olsun mu?
7 ders sonra
"Ebrar hadi." Sınıfımızın kapısına dayanmış beni bekleyen abimin sesi oldukça bezgindi. "Geliyorum." Çantamı ibret olsun diye yavaş yavaş, sakin sakin toplyordum. Acele işe şeytan karışır arkadaşlar değil mi? Çantamı aldım ve sınıftan çıktım.
"Hayriye abla almaya geldi bizi." Hayriye Ablanın ismini duyunca pek hoşnut olmamıştım. Muhabbeti beni sarmıyordu. Annemin işi olunca o gelirdi bizi almaya.
Okuldan çıktığımızda Hayriye ablayı anında gördük. Göze batardı her daim. Sarı platin saçlarını her sabah özene bezene maşa yapardı. Kırmızı rujunu aksatmazdı hiç. Topuklu ayakkabıları unutmayalım. Aklınızda daha iyi canlanması için Yalan Dünya Zerrin'e benziyor diyebilirim.
"Çocuklar nasılsınız?" Önce bana sarılıp sulu sulu öptü. Hoşlanmadığım unsurlardan bir taneside buydu. Aynı hamleyi abimede uyguladı. Onunda pek hoşlanmadığını söyleyebilirdim lakin kanıtlayamazdım. "Atlayın, avmde yemek yiyelim." Bunu duymak hoşumuza gitmemişti. Yorgunduk ve zaten ev elli dakikalık mesafedeydi. "Ay yorgunum be." Dedim abim ise, "Benimde ondan aşağı kalır yanım yok." Dedi ve arabanın ön koltuğuna yayıldı. E haliyle arka koltuk bana kalmıştı.
Arabaya bindiğimde Hayriye Abla hedefine ulaşmamış gibiydi. "Neden ama eğlenirdik?" Dedi bu sefer. Hayriye Abla senle eğlenebileceğimizi düşünmüyorum. "Çok yorgunum ben Abla hiç eğlenecek mecalim yok." Hayriye Abla biraz daha üzülmüş gibiydi.
Hayriye Abla arabay binip arabayı çalıştırdı. Yol boyu eve gitmemek için bahaneler uydurdu lakin hedefine ulaşamadı sanki bizi evden uzak tutmaya çalışıyordu. Ama sebebini biz bilmiyorduk ve bu beni korkutuyordu. Hayra alamet değildi çünkü.
50 dakika sonra
En sonunda Akçakale'ye varmıştık, zorda olda. Hayriye Abla bizi ikna edememişti. Lojmana girdiğimizde bir kalabalık vardı. Arabadan indik.
İki siyah araba bir ambulans vardı ortamda. Bunun anlamını biliyorduk. Dahada yaklaştığında ambulansın içinde annemin yattığını farkettim. Kafamı sağa doğru çevirdim gördüğüm albay ile bir kaç dakika bakıştık. Abime döndüm onunda gözlerinde çaresizlik vardı.
Ben ise nefes alamıyordum. Her içime çektiğim nefeste sanki zehir çekiyordum içime. İçim yanıyordu, canım acıyordu, ruhum bedenimden çıkmak istiyordu...
*******
Ebrar Sarah Çevik'den
Babamın şehit düştüğü günden bu yana tam 1 yıl geçmişti. Bugün babamın şehit olduğu gün. Sadece şehit olduğu gün değil benim duygularımın çöküş günüydü. O günden sonra Rize'ye taşınmıştık. Babamın memleketine, babaannemlerin yanına. Babamı definetmek için memleketine götürülmesi gerekiyordu. Annemi ve bizi İngiltere'den anneannemler çağırsada, annem kabul etmedi. Bir ailenin yeri evin babasının yanıdır, diyerek reddetti.Abim iyi bir puan alsada yakın olsun diye Samsun'da veteriner fakültesine gitti. "Ebrar, Şekerparem." Annem sesleniyordu.
Neredeyse haftanın üç gününü babamın yanına giderek geçiriyorduk. Belki bu yaralarımızı sarıyordu, bilmiyorum ama iyi geldiği doğruydu. Hayatımız o günden sonra sarsılmıştı. Yapacak bir şey yoktu.
İçerisinde sadece yorganlar ve çarşaflar olan odamdan çıktım. Babaannemler zaten köyde yaşıyorlardı, ve evde oda yoktu. Bir yatak almış dibinede yer yatağı kurmuştuk. Abimle burada uyuyorduk. Üniversiteye gittikten sonra oda bana kalmıştı.
Odamdan çıkıp aşağı kata inerken karşılaşmak istemeyeceğim biriyle karşılaştım. Amcamla. Kendisi babamın kopyasıydı. Onu görmek ruhumu eziyordu.
"Neyapıyorsun kız?" Saçımı dağıtmıştı bunu söylerken. "İyiyim amca, şimdi çıkacağız." Kulağıma doğru eğildi. "Selam de." Ve doğrulup yanımdan uzaklaştı.
4 yıl sonra
Babamın şehit düşmesinden tam bu yana 5 yıl geçmişti. Annem yeni bir adam ile tanıştı. Ve bugün evlilik teklifi gelecekti kendisine. Kendisi Alvin Pride, benim okulumda 1 yıldır İngilizce öğretmeni. İyi biri onu seviyorum. Ama babam? Annemin başka biriyle evlendiğini öğrenirse. Sevgili melekler babama söylemeseniz. Tamam Alvin iyi biri. Ama ya babama gitmemize izin vermezse? Ya bizi İngiltere'ye götürüp babamdan uzaklaştırırsa? Bunlardan korkuyordum işte.
Abim mezun olmuştu.KPSSye girmeyip yanımızda olmak için Rizede özel bir klinikte işe girdi. İyi bir maaşı vardı.
Sınava beş ay kalmıştı. Psikolog olma yolundaydıma ama hazır mıydım? Hazır olup olmadığımı bile size soruyorum, düşünün.
6 ay sonra
Annem evlendi. Garip bir evlilik oldu. Alvin annemi abimden istedi. Düğün bir ay önceydi. Bir villada yaşıyoruz artık. Alvin çok iyi biri. Kendi elleriyle Babamın fotoğrafını salonun baş köşesine astı. Babama saygısı vardı. Ve bu yüzden Rize'den taşınmadık. "Babanızın yanında olun." Demişti. Sınava bir hafta kaldı. Hazırım, sanırım.
*******
Ebrar Sarah Çevik'den
Bavuluma ne bulursam koyuyordum. Yolculuk günüm gelmişti. Cizre beni bekliyordu. Uçağım akşam on birdeydi. Yeni başlangıçlar beni bekliyordu. Çocukluğum üç ayrı bölgede geçmişti ve tekrar başka bir yere aranıyordum. Heyecan var mıydı? Galiba.
Kapımın çalmasıyla içeri annem girdi. Gel dememi beklememişti. Neden kapıyı çaldı bilmiyorum. Gözlerinde Cizre'ye atanacağım kesin olduktan sonra sürekli böyle bakmaya başlamıştı. "Şekerparem." İstemsizce bir tebessüm belirdi yüzümde. "Anne." Beni yatağa oturttu ve yanıma oturdu. Hiç bir şey demeden gözümün içine bakıyordu. Korktuğunu biliyordum.
Gözleri doldu, konuşmadı. Gözleri titredi, konuşmadı. Sadece gözlerimin içine baktı. O gözler acı çekiyordu. Babamın şehit olduğunu öğrendikten sonra görmemiştim mimiklerini. Lakin şuan bana baktığı gibi olduğuna emindim. Üzüldüğü bir şey olduğunda böyle bakardı. "Konuşmayacak misin?" Yanağından aşağı bir damla düştü. "Anne, üzülme bu bir ayrılık değil."
Bir süre sonra dudakları kıpırdadı, "Don't go." Dedi sadece. Boğazı düğümlenmiş gibiydi. Konuşma bu kadardı.
Havalimanındayım artık. Gidiyorum. 1 Eylülde işimin ilk günüydü. Heyecanlımıyım? Sanırım değilim. Nedense üstümde bir heyecan yok. Altı yıl boyunca orada yaşayacağım ama hiç heyecanlı değilim. Onu bunu boş verinde hala bana bilet sırası gelmedi. İpini koparan Şırnak'a gidiyor herhalde.
Uçak sonunda indi ama bir sorunumuz var. Ben buradan nasıl eve gideceğim? Cizre'de bir ev kiralamıştım. Buraya gelmeden bir tane temizlikçi yollayıp halletmiştim işleri. Ama uçak indikten sonra eve nasıl gideceğimi düşünmemiştim. Mecbur taksiye binicektim ama bu bavullar beni zorlayacak gibiydi. Havalimanı çıkış kapısına doğru yürüdüm. Çıktığımda gözlerim taksi aradı saat gece on ikiydi kime güvene bilirdimki? Hemde taksiyle sınır ilçesine gidicek olan biri için. Bir taksi gördüm koşarak yanına gittim. Ve bindim. Korkuyorum ama adam iyi birine benziyor. "Cizre'ye gidiceğim"
"Hemen" Dedi ve kontağı çevirdi.
Evin önüne Geldim artık uyumam lazımdı. Yolda zaten sürekli küçük kalp krizleri geçirdim. Ve artık dinlenmeyi hakkettim. Yarın 1 Eylül işteki ilk günüm hazırım. Sanırım.
İşe gidiyorum artık. O kutlu gün geldi. Taksi çağırdığım gibi gelmişti. İşte bu iyi haber demekki her çağırdığında hemencecik gelecek. Bugün beni mutlu eden birşey oldu. Taksiye atladım ve hastaneye vardım. Bugüne kadar içimde hiç heyecan yoktu. Hepsi sanırım bugün için birikmiştir. Tam 2 kere girdim ben KPSS ye 2.sinde kazandım ve şükürler olsunki yirmiyedimde atandım. Merdivenlerden çıkarken saçma bir gurur kırıntısı düştü içime. Kendimi dizilerde gibi hissediyorum. Şurdan yakışıklı birine mi çarpsam acaba? Belki kısmetim açılır. Benimle birlikte bir tane daha psikolog vardı. Ama bugün gelmiyormuş o hastaneye. Neden olduğunu merak etmeye başladım şimdi bak. Odama geldiğimde kapıyı açtım ve girdim odamda biri daha vardı. "Buyrun,kimsiniz?" Diye sordum yanlışmış Geldim yoksa? "Ebrar hanım siz değilmişiz?" "Evet benim" Pekiya sen kimsin? "Psikolog değilmisiniz?" Bu kadın sanırım ilk hastaydı "Evet" Elimdeki dosyayı açtım "Elif Yonca Şentürk sizmisiniz?" "Evet benim" Evet bu kadın benim ilk hastamdı. Yerime oturdum ve. "Hoşgeldiniz" Dedim hafif bir tebessümle.
Sonunda bütün hastalara bitmişti. 3 hastanın 3'üde memurdu. E haliyle burda Cizre'de kim başka psikoloğa gelirdiki. Aman boşver benim artık eve gitmem lazım. Evrimin biriyimdir. Akçakalede yaşarken hiç evden çıkmazdık bu yüzden evime bağlanmıştım. Veeeee yorgunum. Artık yatağımda yuvarlanmak lazım. Taks yine çağırdım gibi gelmişti. Mutluydum. Ve artık evime gidebilirim. Taksiye atladım. Evin adresini verdim. "Hemen" Dedi ve kontağı çevirdi. Dejavumu yaşadım ben. Çokta önemli deği bu. Artık sadece eve gitmek istiyorum.
Eve vardım sonundaaaaaa. Evim ve ben yalnız ikimiz.Birazdan eve gidcem ama hala tanışmadığım biri var. Hala hastanedeki psikolog kızla. Tanışmak için ikimizinde hastalarının bitmesini bekledim. Kapının çalamaz sesiye kapıya doğru döndüm. "Gel!" İçeriye kahverengi küt saçlı mavi gözlü bir kız girmişti. "Buyrun"
"Sen yeni psikologsun" Elini uzattı. "Ben Ceyda,Ceyda Tan." Bende elini kavradım ve " Bende Ebrar,Ebrar Sarah ÇEVİK. Tanıştığımıza memnun oldum." Dedim "Bende" oturduk bir süre muhabbet ettikten sonra Askeri psikolog olduğunu öğrendim. Bu yüzden hergün yokmuş.
Yaklaşık bir saat muhabbet ettik. Artık çıkma saati gelmişti. Odadan çıktık aşağı kata indiğimizde acilin oradakilerin telaşlı olduğunu gördük "kaza mı oldu?" Diye sordu bir hemşireye Ceyda "Hayır ağır yaralı bir asker geliyor." Dedi hemşire telaşla. O andan sonra. Kafamın içinde sadece o cümle yankılandı.
Ağır yaralı bir asker geliyor...
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |