16. Bölüm

15.BÖLÜM

Ayşe Cemile Bayrak
okurolmayanokur

Merhabalar! Yeni bir bölümle bilikteyiz beğnirsiniz İnşallah.

 

15.BÖLÜM

*🫡

Yazardan

Hürrem ve Halit oturmuş uçağa almaya başlamalarını bekliyorlardı. Onur Han hala daha uçağa binmelerini bekliyordu, Bartu komutanının emri vardı. Yarım saat sonra alacaklardı uçağa.

Babasının yanından kalkıp Onur Han'a doğru ilerledi Eylem. Elinde Onur Han'ın verdiği oyuncak araba vardı. Hastanede ilk tanıştıkları gün vermişti. "Onur Han." Eylem'e doğru döndürdü bakışlarını Onur Han. "Buyur." Elindeki arabayı uzattı. "Al." Bakışlarını arabaya çevirdi. "Ben şey, ben onu sana, yani ben sana vermiştim onu." Çok masum ve şaşkın bakıyordu. "Bende kalmasın."

Bu araba Onur Han'ın en değerlilerindendi.

*******

Geçmiş⏳️

2022

Oyuncak araba reyonunda çok sırıtıyordu Onur Han. Reyondaki herkes çocuktu. Onur Han da çocuk sayılırdı.

Lakin o diğer çocuklardan farklıydı. Yirmi iki yaşına kadar oyuncağı olmayan bir çocuktu. Gözüne mavi ve mor geçişli bir araba ilişti. Küçüktü ama güzeldi. Eline aldı minik arabayı. Küçük bir tebessümle bakıyordu arabaya. Dört kardeş içerisinden en küçüğe genelde en çok özen gösterilir. Lakin Onur Han'da o olmadı. Yaşına en yakın kardeşiyle arasında beş yaş vardı.

Arabayı alıp kasaya doğru ilerledi. İlk oyuncağı bu araba olacaktı.

*******

İlk arabasını Eylem'e vermişti, ve hediyesi geri reddediliyordu. Beğenmemiş miydi? Yoksa çocuksu mu bulmuştu? "Neden?"

"Senin için değerli gibi." İnsan için neyin değerli olduğunu anlardı. Buna herkes dahil.

Onur Han sadece arabaya baktı. Eylem ise onu Onur Han'ın eline sıkıştırdı. Onur Han arabayı ona geri veremeden uçakları anons edildi. Eylem sanki arabayı ona vermesin diye çaba gösteriyormuş gibi hızlı adımlarla uzaklaştı. Onur Han öylece kaldı.

*******

Ebrar Sarah Çevik'den

Bartu'yu gördüğümde aslında görmemiş gibi davranmak istedim ama yapamadım. Ayakta durması dışında bir yaşam belirtisi yoktu. Önüne bakıyordu sadece.

Ona doğru ilerledim. Geldiğimi anladığını düşünüyorum. "Bartu?"

*******

Yazaradn

Tatlı tatlı uyuyordu Bartu, tabi telefonu çalana kadar. İlk başta uyanmadı çalar çalar kapanırdı. En sonunda uyanmaya karar kıldı. "Sabah sabah aramayın beni lütfen." Telefonu eline aldı Karargah telefonu saniyesinde açtı. "Yüzbaşı Karakum." Karşıdan albayın sesi gelince ufaktan korkmuştu. Albay Kubat bekletilemezdi. "Karakum geciktin." Sesinde kızgınlık yoktu lakin suratını göremediğimiz için kızgın olmadığını düşünmeyin. Sesine duygularını yansıtmazdı.

"Neyse karagahta konuşabileceğimizi düşünüyorum." Bartu çoktan giyinmeye başlamıştı. Karargaha da geç kalırsa Kafasına yerdi kurşunu. "On dakika Karakum." Telefon kapandı. Aslında büyük bir sorun vardı, karagah ile Bartu'nun evinin arasında En az on dört dakika vardı. Ve Bartu daha giyinecekti.

Üstüne dünyanın en basit kıyafetleri giydi, aceleyle anahtarları, silahı, herşeyi aldı. Arabasına atladı son yedi dakikası kalmıştı. O karargaha geç kalamazdı.

Arabayı park edip koşar adımlarla ilerledi. Karargaha on dakikada varmıştı. Yani gecikti! Akında bazı senaryolar oluşmaya başlamıştı Bile.

1. Senaryo

Kapıyı çaldı Bartu. Gel sesini duyunca içeri girdi. Girdiği gibi alnının çatına bir kurşun yedi.

2. Senaryo

Kapıyı çaldı Bartu. Gel sesini duyunca içerye girdi. İçeride Kubat Albay'ı göremeyince şaşırdı, odada değildi. Tam bu sırada arkadan bir yumruk yediğini hissetti ve gözleri kapandı. Gözlerin tekrar açtığında belden aşağısını hissetmiyordu.

Senaryolar bir, iki, üç derken yürüyüp gitti. Kamuflajını giyinmişti ve korktuğu için Kubat Albay'ın odasına girmiyordu. En sonunda kendinde bir cesaret kırıntısı buldu ve kapıyı çaldı. Kaçabilirdi aslında ama artık kapıyı çalmıştı.

"Gel." İçeriye girdi, ve kurşunu yemedi bu iyi haberdi. İlk senaryo elendi. Selam durdu. "Yüzbaşı Bartu Aslan Karakum." Kubat Albay sert bakışlarını Bartu'ya çevirdi. "Karakum geciktin. Biliyorsun bu gecikmenin bazı cezaları olacak." Bartu iyibilirdi bu cezaları. "Hakkınızdır komutanım."

"Bu hatadan sonra timini topladığını düşünüyorum." Önlemini almıştı Bartu, ek ceza kim isterdi? "Topladım komutanım."

"Otur." Bartu en başta oturmadı, tezgah olabilirdi. "Otursana!" Tek hamlede oturdu.

Bartu: Tezgah değilmiş.

"Operasyonları özlediğinizi düşünüyorum." Özlemişlerdi.

*******

Ebrar Sarah Çevik'den

Canım hafiften sıkılıyordu. Yapacak bir şey yoktu. İşe gidecektim lakin uyku tutmamış, saat altıda uyanmıştım. İşe gitmek için erkendi.

Üstümü giyinmeye karar verdim. Üstüme güzellik algısına uygun bir şeyler geçirdim. Detay sormayın.

Hastaneye doğru ilerliyordum, yavaş, yavaş. Hızlı gidersem yol biterdi.

Bir süre sessizliğin içinde yavaş bir şekilde yürüdüm. Tabi şuana kadar. Telefonumun sesi yükseldi. Annem arıyordu. "Anne?" Uzun süredir aramıyordu. "Şekerparem, nasılsın?" Sesi yorgun geliyordu. Alışamamıştı haliyle bensiz hayata. Bianca'ya geceleri o bakıyordu artık mesela.

Bianca kardeşimdi. Alvin ve annemin kızı. Annemin geceleri uykusu bölünmesin diye ben bakardım Bianca'ya.

"İyiyim, sen nasılsın?" Arkadan Bianca'nın sesleri geliyordu. "Ben iyi çok." Bianca Türkçe'yi çok iyi bilmiyordu tabi. Evde iki İngiliz vardı sonuçta. "Sen iyi mi çok?" Arkadan masum gülüş sesleri geliyordu. "Şekerparem, seni çok özledim." Bende onu özlemiştim. "Bende seni."

Arkadan bir kapı açıldı. Gelen ses abime aitti. Sesine hasret kalmıştım. "Anne biz çıkıyoruz."

"Ebrar var telefonda." Uzun süredir sesini duymamıştım. "Abi." Genellikle tartışsakta birbirimizsiz yapamazdık. "Neyapıyorsun deli kız?" Sesi neşeli geliyordu. "İyiyim deli abi." Annem sessizce bizi dinliyordu.

Ben hastaneye yürürken konuşmaya devam ettik. "Ebrar." Dedi annem. Efendim dememi bekledi bir süre. "Efendim."

"Kızım ben seni çok özledim. Abinlerle birlikte gelelim diyoruz."

"E gelin." Bir şey demedi, bir şey dememesi şaşırmış olduğunu gösteriyordu. "Noldu şaşırdın." Kıkırdama sesleri geldi kulağıma. "Oh evet şaşırdım." İkimizde gülmeye başladık. Buna mı gülüyorsunuz diyebilirsiniz. Bizim komedimiz bu neyapalım? "O zaman biletleri alıyoruz."

"Alın bekliyorum." Ve konuşmamız bitmişti. Annem heyecanla çantaları hazırlamaya gitmişti çünkü. Ailemi seviyordum, hemde çok.

Hayatımda çok fazla ailesiyle anlaşamayan insanla karşılanmıştım. Bunlardan biri Bartu'ydu. Dün Bartu ile konuşmamızda ailesini Antalya'ya geri yolladığını söylemişti. "Gönderirken üzülmedin mi?" Diye sorduğumda bir cevap alamadım. Aslında ailesini seviyordu. Sadece... Sadeceden sonra ne diyeceğimi bilmiyorum.

Hastaneye varmıştım. Çalışma yerim sıkıcıydı aslında. Doğumhane ve morglar aynı binada, devamını getirmeme gerek olacağını düşünmüyorum. Ne anlatmak istediğimi anladığınızı düşünüyorum.

Odama ilerledim, etrafımda ismini bilmediğim bütün hemşireler beni selamladı. Yapmasalar daha iyiydi aslında. Şımarırdım.

Sekreterim masasında yoktu, direkt odama girdim. Sessizdi. Neden her şey bugün bana sessiz geliyordu bilmiyorum ama bana bir şeyler olmuştu. Masama yerleştim. Amaçsızca duvarı izlemeye başladım. Dümdüz, beyaz, hiç bir olayı olmayan bir duvardı. İlk seansa daha vardı. Duvar ile başbaşa kaldım bu yüzden.

*******

Yazardan

Tam teçhizat helikopterin önünde bekleyen bir tim vardı. Ateş Tim'i.

Yüzbaşı Bartu Aslan Karakum

Üsteğmen Uzay Erendiz

Üsteğmen Aras Berkin

Kıdemli Teğmen Bahadır Erten

Teğmen Dirse Çağıl

Astsubay Kıdemli Başçavuş Muhammed Mustafa Bayraktar

Astsubay Başçavuş Ramazan Öztürk

Astsubay Çavuş Onur Han Boztepe

Ateş Tim'i.

Ateş'e doğru yaklaştı Kubat Albay. Timin bir kaç adım ötesinde durdu. "Ateş timi beş subay, üç astsubay olmak üzere göreve hazırdır komutanım!" Sesi yankılandı bulundukları yerde. Arkada helikopter çalışıyordu lakin sesi o kadar çok çıkmıştıki helikopter sesini bastırmıştı. "Sağlun Yüzbaşım."

"Sağol!" Tam Uzay'ın yanına geçti. "Ateş Tim'i."

"EMREDİN KOMUTANIM!"

"SÖNMEDEN GELİN!"

"İNŞALLAH KOMUTANIM!"

*******

Yatağında oturmuş Orhan'ı bekliyordu Efe. Darılmış, güvenmişti. Ona Bartu alacak denmişti.

Arkadan bir kapı sesi geldi. Arkasını dönme gereksinimini bulmadı. Kapı ağır ağır açılmıştı. Adım seslerinin arasındaki saniye farkı yüzünden Orhan olduğunu anlamıştı.

"Dönmeyecek misin?" Seside hareketleri gibi ağırdı. Duygu yoktu sesinde. Ne zaman olmuştu? "Yok." Orhan tek hamlede yatağın üzerinde duran çantayı aldı. Ve odadan çıktı. Efe arkasından ilerledi.

Kapının önündeki sandalyelerde oturan adamlarda kalktı. İstihbarat mensubu bir adamın korumasız kalacağını düşünmediniz heralde.

Hastaneden çıktıklarında gördüğü o arabaya ilerledi Efe. Bartu'nun arabası. İlk görüşte anlamıştı. İlk görüşte anlayacağı şeyler kısıtlıydı.

Arabada ilerlerken Orhan şunları iletti, "Araba kapının önünde olacak, kullanman yasak. Evde hiç bir şey evlenmeyecek, elleyen kişi idama çarptırılacak. Yatak odasına girmek yasak." Bunlar Bartu yokken geçerli olan ev yasaklarıydı. Eğer bu yasaklara kulakasılmayıp bütün her şey yapılırsa Orhan'ın dediği gibi idam cezasına çarptırılacak.

Eve geldiler, Orhan arabayı yerine parketti. Özel yeri vardı arabanın. Orhan Efe'yi eve yerleştirdiği gibi kendine yallahı çekti.

*******

Ebrar Sarah Çevik'den

Telefonumu açtım. Annemlerin uçağını bekliyordum. Bula bula bir Kasım'a bilet bulmuşlardı. Uçağın şuana kadar inmiş olması lazımdı. Ceyda otoparkta bizi bekliyordu. O da delirmiş olmalıydı. Beklemezdi hanım efendi.

"Ebğar!" Bir ses geldi uzaktan. Tatlı bir bebek sesi. Bianca'nın sesi. Bana doğru koşuyordu. Arkasından ise Alvin. Bianca her yürüdüğünde peşinden giderdi. İyi bir babaydı. "Ebrar kızım." Annemin sesi geldi bu sefer. "Anne." En arkada çantalarla abim ve yengem geliyordu. Onlar ailemdi bir kişi eksikti ama o her zaman kalbimdeydi...

*******

Bölüm atamamıştım. İnşallah beğenmişsiznizdir. Biraz garip bir bölüm oldu. Bölümü yazamadım bazı işlerim vardı. Kitabın ilk bölümü düzenlendi, yazım yanlışları düzeltildi, yeni bir kitap projem var ona da bölüm yazıyorum, bu yüzden gecikti beni mazur görün.

Cemile çıkar.

Bölüm : 29.11.2024 12:36 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...