
İyi okumalar.
16.BÖLÜM
*🫡
Yazardan
"Ben bir ceviz ağacıyım, Gülhane Parkı'nda." Koşusunu bitirmiş tempolu yürüyüşe başlamıştı Bartu. Görevden sonra kaç kere koşmuştu? Kubat Albay acımızdı. Beklemediği gibi. Cezası bir ay sürmüştü. Kasım ayında bitmek bilmişti.
"Ne sen bunun farkındasın, ne polis farkında." Fırına girdi. "Abi iki simit. Biri kızarmış olsun." Efe ile başbaşa kahvaltı yapacaklardı. "Buyur genç adam."
"Günahımız nedir?"
"Otuz lira." Parayı verdi ve çıktı. Huzurlu günlerindeydi. Ceza yok, başına bela yok. Rahattı.
Fırın eve beş dakika yürüme mesafesindeydi.
Anahtarını çevirdi. "Efe ben geldim." Efe'den ses gelmedi. Bartu salona geldiğinde sinirlenebileceği bir manzara vardı. Kulaklığı Efe'nin kulağında, gitarı ise yine Efe'nin elindeydi. Akor yapmaya çalışıyordu.
Sessiz sesiz ilerledi Efe'ye. Kulaklığı kulağından hışımla çekti. "Noluyor lan?" Kafasını kaldırdı ve Bartu'nun sinirli boncuklarıyla karşılaştı. "Sen bir saat daha koşmayacak mıydın ya?" Dedi endişeli bir sesle. Bartu dümdüz ederdi onu. "Allah belanı versin." Efe mesajı almıştı, gitarı yavaşça koltuğa koydu, ardından kaçmaya başladı.
Simit poşetini ve Kulaklığı koltuğa bıraktı ve Efe'nin peşinden gitti Bartu.
"Neyaptığını sanıyorsun lan?" Kulaklığı, gitarları ve arabası kırmızı çizgisiydi. "Sen kimin gitarını ve kulaklığını alıyorsun lan?" Şuan bahçedeydiler, yan komşu Sahra sese bakmak için bahçeye çıkmış, bizimkilere bakıyordu.
"Noldu yüzbaşı? Sinirlendin mi?" Sinirlenmişti, bu doğruydu. Lakin Efe yürek yemişti. "Senin o bacaklarından tutar ikiye ayırırım."
"Ağaç tablonu parçalamamı istemezsin." Bahsedilen tablo Bartu'nun karakalem çalışmasıyla çizdiği ceviz ağacı tablosuydu. Değerliydi, Efe o tabloya elini dahi sürse Bartu onu gebertirdi. "Hele o tabloya bir elini sür, o eli bükerim."
"Sanki olmadık şey. Hem bu evde sürekli müzik dinle6en sensin. Azıcık ben de dinleyeyim. Ne var bunda?" Sahra bizimkileri ses çıkarmadan dinliyordu. "Yarışma." Dedi Bartu. Bu hakların Efe için sağlanmasını sağlayacak olan yarışmaydı bu.
"Sahra hakem sensin." Sahra olayın içine girmeyi beklemiyordu.
"Sahra, kurallar basit. Suyu ilk bitiren kazanır. Bu kesin hile yapar, hile yaparsa söyle. İlk bitireni sen tespit edeceksin." Cebinden telefonunu çıkardı. "Çekceksin, benim telefonum var."
Bartu ve Efe yanyana oturdular. İkisininde önünde Pet şişe vardı. "Sayıyorum, bir, iki, üç." Aynanda başladılar içmeye. Efe'nin Bartu karşısında şansı yoktu, adam makina gibiydi. İlk tabikide Bartu bitirdi.
"Yarısını döktü değil mi?" İtiraza geçti Efe. "Uydurma." Sahra bu ikisine gülmeden edemedi. "Bartu kazandı, kayıtlar mevcut." Efe oyunbozan bir şekilde kalktı masadan. "Oynamıyorum ben ya!"
"Mızıkçılık yapma." Yandaki saksıyı tekmeledi ve ortamı terk etti. Eskidende böyle olurdu.
*******
Geçmiş ⏳️
2005 Antalya
"Bir, iki, üç başla." Aynanda şişelerdeki suyu içmeye başladı Efe ve Bartu. Mühim bir mesele vardı. Öğle arası yemeyi kim ısmarlayacaktı? İlk her zamanki gibi Bartu kazandı.
"Hile var!" Dedi anında Efe. Mızıkçılık başlıyordu. "Vallaha hile var."
"Ağlama."
"Zıkkım ye." Yerine geri çöktü Efe. "Bartu ile yarışa girilir mi?" Dedi Ersin. Girilmezdi, yoksa zararla çıkardın o işten. Beceriksiz olduğu bir şey yoktu. "Neyse bunun üstüne bir soğuk su içersin." Yandan açılmamış bir Pet şişe verdi Efe'ye Bartu. Su veriyordu çünkü Efe'nin sinir olacağını biliyordu. "Çok komik."
"Evet komik." Dedi Aynanda Ersin ve Bartu.
*******
Ebrar Sarah Çevik'den
Rahat rahat uyuyordum. Taki mutfaktan gelen sesleri duyana kadar. Evde tek olmadığımı unutmuştum. Tabak sesleriyle uyanmak pek hoşuma gitmiyordu. Alarmım çalsa daha mutlu olabilirdim.
"Ebrar uyandın mı?" Yengemin sesiyle yatağımdan kalktım. "Geliyorum!" Ağır ağır kalktım. Yatağım bana cilve yapıyordu. Gözlerimi açamıyordum. Sabahları neden bu kadar erken uyanmak zorundaydım?
Odamdan çıktığımda yengemle karşılaştım. "Günaydın." Açlıktan beynim uyuyşmaya başlamıştı. Yanağına naif bir öpücük bıraktım. Tebssümle karşılık verdi.
Mutfağa doğru ilereledim, hava kararmamıştı. Lambalar açık, ev ahalisinin gözler yarı açıktı. "Günaydın aşkım!" Bana döndüğünde yüzünde güller açtı. "Şekerparem!" Sarıldı bana,sevgi dolu bir sarılmaydı. Babam da sevgi dolu sarılırdı sevdiklerine. Biebirlerine benzedikleri bazı anlar oluyordu. Annem kocasının karısıydı. Yani ilk kocasının karısıydı. "Bugün ne yiyoruz aşkı?"
"Allah ne verdiyse." Babama benziyordu bu sabah. BU iyi bir haber miydi? Bilmiyorum. Sayesinde aklıma babamın o gülen yüzü geliyordu. Bu can acıtıyordu. Sesi aklımdan uçup gitmişti. Bu daha da canımı yakıyordu. Galiba babamla ilgili her şey canımı yakıyordu. İçeride kapanmayan bir yara kanamaya başlıyordu. Birisi bu yarayı dağlamalıydı. Sen psikologsun, daha kendi yaralarını saramamışsın, bizimkinleri mi saracaksın? Demeyin lütfen, terzi kendi söküğünü dikemez.
"Şekerparem daldın." Annemin sesi kuratardı beni. Lakin yine de babamın yüzü gözümün önünden gitmedi. "Yoo, iyiyim." Annem ben düşünürken masayı hazırlamıştı bile. Çok düşünüyordum.
"Kahvaltı hazır mı?" Abim mutfağa giiş yaptı. Zaten dağınık olan saçımı daha da dağıttı. "Ya abi." Çoğu zaman sadece rahatsız ediyordu. "Kıyamam üzüldün mü saçn dağaldı diye?" Oflayarak yerimden kalktım. Saat kaçtı? Abimle kalacağıma işe erken giderdim.
Saat altıydı. Bir saat erken gitmek bile rahat gelecekti. Kendimi Bartu gibi hissediyordum. Şuan galiba onu daha iyi anlıyordum.
Dandik bir kombin yaptım. Her zamanki gibi, monotom. Pılımı pırtımı toplayıp terkettim evi. Her güüm aynıolmaya başlamıştı. Evden uzaklaşırken arkadan bir ses geldi. Abim. "Kız bekle!" Arkamı döndüm. Bana doğru geliyordu. "Ben de gelceğim." Banaytişip benimle yürümeye başladı. Canım abim, ben senin yüzünden evden çıktım. Niçin benim ile geliyorsun?
Elele vermiş iki kardeş bir gün yolda yürüyormuş. O iki kardeş biziz. "Daha var mı?" Aslında daha vardı ama gıcıklık yapmam lazımdı. "Daha baya var." Aşağı yukarı yedi dakika vardı. Daha hızlı yürümey başladım, neden mi? İbretolsun diye. Yolda değişiklikler yaşandı. Bartu ile karşılaşmadık. Bu şaşırtıcıydı. Normal bir gün olsa görmem gerekirdi.
"Burada tanıştığın şu arkadaşlarını da bir göremedik." Abim Bartu'ya sinir oluyordu. Karşılaşmalarımız doğal değilmiş. "Bi tanıştır bizi." Duymazdan geldim beyefendiyi. Şahsen önemli biri olduğunu düşünmüyordum. "Şşt sana diyorum." En sonunda kafamı ona doğru çevirdim. Normalde yapmazdım ama içimden geldi.
"Tanıştırırız." Geçiştirdim, çünkü onaylanmayacak insan nüfuzu fazlaydı. Karakterlerinden dolayı değil, mesleklerinden dolayı. Babam şehit olduktan sonra annem sanki bu meslekten korkmaya başlamıştı. Babamın şehit olduğu gün yeni bir başlangıçtı annem için. Dul bir kadın olarak yeni bir hayat, bu yeni hayat hiçbir zaman iyi anlamda olamadı. Eski hayatını tercih ederdi.
Bütün arkadaşlarıyla iletişimi kesti. Onlarında kocaları şehit düşerse yine üzülürdü. Belki kocası kadar değil ama üzülürdü. Diyeceksiniz televizyonlardan haberleri geliyor. Annem o günden sonra haber izlemeyi biraktı, savaş çıksa abim veya benden öğrenirdi. Yeni arkadaşlar edindik, yeni bir ev bulduk kendimize. Bunların hepsi bu malum meslekten uzaktı. Annem ikinci bir defa üzülmemizi istemiyordu.
"Geçiştirdin, tam bu akşam tanışacağım ben onlarla." Abim aceleciydi. Sanki Bartu'nun kırılmadık kemiğini bırakmayacaktı lakin kırabileceğini çok düşünmüyorum. "Tamam, Ceyda'yı ararım o toplar herkesi."
"Lakin ilk ben tanışacağım. Bu akşam topla, bir kafede buluşalım ilk ben tanıyayım."
"Tanırsın tanırsın." Muhteşem bir akşam bizi bekliyordu.
*******
Ceyda ile hazırlanıyorduk. Akşam olmuştu ve abim bizi kapıda heyecanla bekliyordu. "Hadi!"
"Geliyoruz!" İki saattir bizi darlıyordu. Bir acelesi vardı, ama neden?
Ceyda ile hazırdık. Arabaya atladık ve buluşucağımız kafenin yolunu tuttuk.
Kafeye vardığımızda Muhammed abi ve Ramazan abinin bizi beklediğini gördük. Biz gelince ayağa kalktılar. "Hoşgeldiniz." Dedi Ramazan abi. "Merhabalar Adam." Abim kendini tanıttı. Bu isim Ramazan abiye ve Muhammd uzaktı. Bana da Ebrar Sarah yerine Ebrar Sare diyorlardı. "Adam?" Dedi Muhammed abi, anlayamamıştı. "Adem desek." Abim güldü babaannemlerde Adem derdi. "Bana sıkıntı yaratmaz."
Bir süre sonra ortama yeni isimler katıldı. Onur Han, Bahadır ve Aras. "Cümleten selamünaleyküm."
"Ve aleykümselam." Herkes abimle tokalaştı. Abim şuanlık mutluydu. Ana kadro gelmemişti. Adal, Bartu ve Uzay yoktu. Yanlış anlamadıysam tanımadığım biri daha geliyordu. İsmini hatırlamıyordum.
Merak ediyordum, gelecek kişiyi değil. Abimin asıl kadroyu görünce ne yapacağını.
BÖLÜM SONU
Bölümün sonu bir tık aceleye geldi, kusuruma bakmayın.
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |