4. Bölüm

1. BÖLÜM

Güzel
okurumm_yazar

1. BÖLÜM

 

<3°°°

Ten beyaz, saç kızıl güller

Kahkahasında bülbüller

Kirpiği kapkara tüller

Ben o afete vuruldum

 

Göz değil nakış mübarek

Bendeki aşk değil ibadet

Elleri sevdi nihayet

Ben ebedi sadetten kovuldum

 

Gölgemi aldım yanıma

Vurdum hasretin yoluna

Benzedim bahtsız mecnuna

Yüce mevlaya sığındım

 

Seyret perişan halimi

Bende akşam olmakta

Dostlar seyrelmiş

Beyhude lafla vakit dolmakta

Avare oldum serseri oldum

Terki diyarda zalim

Senin allahın yok mu?

 

Yarin gözü yüksekte

Benim bir kuru aşkım var

Düşmanlarım nispette be hey kara vicdanlı yar

Yağdı saçlarıma genç yaşımda

Lapa lapa kar

Zalim senin allahın yok

 

Göz değil nakış mübarek

Bendeki aşk değil ibadet

Elleri sevdi nihayet

Ben ebedi sadetten kovuldum

 

Gölgemi aldım yanıma

Vurdum hasretin yoluna

Benzedim bahtsız mecnuna

Yüce mevlaya sığındım

 

Seyret perişan halimi

Bende akşam olmakta

Dostlar seyrelmiş

Beyhude lafla vakit dolmakta

Avare oldum serseri oldum

Terki diyarda zalim

Senin allahın yok mu?

 

Yarin gözü yüksekte

Benim bir kuru aşkım var

Düşmanlarım nispette be hey kara vicdanlı yar

Yağdı saçlarıma genç yaşımda

Lapa lapa kar

Zalim 

 

Seyret perişan halimi

Bende akşam olmakta

Dostlar seyrelmiş

Beyhude lafla vakit dolmakta

Avare oldum serseri oldum

Terki diyarda zalim

Senin allahın yok mu?

 

Yarin gözü yüksekte

Benim bir kuru aşkım var

Düşmanlarım nispette be hey kara vicdanlı yar

Yağdı saçlarıma genç yaşımda

Lapa lapa kar

Zalim...

 

...

...

...

 

 

BU KİTAPTA GEÇEN OLAYLAR HAYAL KURGUSUDUR. GERÇEK HAYATTAN BAĞIMSIZDIR...

 

....

 

Başlama tarihleri: ...

 

İyi okumalar...

 

•••••

 

 

Bugün ki hava diğer günlere göre daha kapalıydı. Bozuk ailesi yine aynı saatte aynı kadro ile yemeklerini yiyorlardı. Evin babası eve saat 19.00' da gelirdi. 1 saat içinde sofra hazır olmalıydı ve herkes tam olarak sofrada olacaktı. Eğer 1 dakika bile geç gelinirse , o kişiye 2 gün boyunca yemek su yoktu.

 

10 yaşındaki Gecem babası işe gittikten sonra evi temizlemeye başladı. Çünkü annesinden dışarıda arkadaşları ile oyun oynamak için izin alması gerekiyordu. İşlerini bitirip annesine kahve yapıp yanına ilerledi. Annesi ona sevgi ile bakarak

 

"Benim kızım hamarat mı olmuş büyümüş mü? Ellerine sağlık."

 

"Afiyet olsun anneciğim."

 

"Çok ta güzel olmuş, ne isteyeceksin bakalım."

 

"Eee anne şey ben arkadaşlarım ile dışarıda oyun oynayabilir miyim? Lütfen"

 

Annesinin hemen kaşları çatıldı.

 

"Hayır kızım, bilmiyor musun babanı dışarı çıkmanı pek istemiyor."

 

"Ama anne lütfen sadece bugün hem geç de kalmam."

 

"Olmaz kızım dedim başımıza iş mi açıcaksın."

 

"Anne zaten bugün özel gün biliyorsun bari bugün çıkıyım lütfen."

 

Annesi hangi özel günden bahsettiğinden bilmiyordu. Bilmediğini söylese kızı üzülecekti, en iyisi bildiğini söyleyip dışarı çıkmasına izin vermekti.

 

"Tamam tamam çık hadi."

 

" Teşekkürler annem teşekkürler!"

 

"Ama geç kalmak yok ve kahvehanenin dışına çıkmak yok tamam mı?"

 

"Söz geç kalmıyacağım ve uzaklaşmayacağım söz!"

 

Gecem hemen kıyafetlerini değiştirdi ve ayakkabılarını giyip evden çıktı. Merdivenlerden inerken çok mutluydu çünkü bugün doğum günüydü. 9 Eylül'dü...

 

Apartmandan çıktığında arkadaşları direk gözüne çarpmıştı, hızlıca onların yanına koştu. Arkadaşlarının ilk işi Gecem'in doğum günü kutlamaktı. Sonra hep beraber oyuna dalmışlardı. Öyle bir oyuna dalmışlardı ki akşam olduğunu fark etmemişlerdi. Taa ki Gecem'in annesi pencereden bağırına kadar. Çocuklar mutlu mutlu evlerine gitmeyi başladılar. Gecem de dahil...

 

Eve girince sofra kurulmuş herkes yerinde sadece bir sandalye boştu, o da Gecemin'di. Gecem korkuyla duvardaki saate baktı. Saat 20.02 geçiyordu. 2 dakika geç kalmıştı. Gözlerini kapatarak olacakları bekledi. Ama yanağında soğuk bir el hissetti. Gözlerini açarak elin sahibine baktı.

 

Babasıydı. Vurmamıştı, okşamıştı...

 

Gecem, gelen özgüven ile babasına bugün yaptıklarından bahsetti.

 

"Biliyor musun baba bugün çok eğlendim, güzel oyunlar oynad-"

 

Birden lafı kesilmişti ve kendisini yerde bulmuştu. Bir kaç dakika yere baktı. Sonra kafasını kaldırıp vurana baktı.

 

Babasıydı. Okşamamıştı, vurmuştu...

 

Gecem şaşkınlıkla karşısındaki babasına baktı ya da tanımadığı bir adama baktı. Çünkü ona 10 yıldır sevgiyle, onu koruyan babası gitmişti onun yerine nefretle, bir çöpmüş gibi bakan tanımadığı bir ama gelmişti.

 

"Hem dışarıda oruspu gibi gez sonra da yemeğe geç kal ha geç kal birde ha!"

 

Cevap veremedi.

 

Babası kızının saçından çekip yere attı.

 

"Ben oruspu değilim hem valla geç kalmadım sadece 2 dakika!" sessiz kalamadı Gecem.

 

"2 dakika ha 2 dakika! Ben sana göstericeğim 2 dakikayı bekle sen. Hem boşu boşuna oruspu lakabı da almazsın işimize yararsın."

 

"Aynen, evi de temizleyebiliyormuş bu sürtük, hem yemek yapar evde boş boş takılıyordu. Bir işe yarar." dedi acımızsızca annesi.

 

"İyi iyi, Macide götür bunu bodruma kilitle, 2 gün yemek su falan yok bu gerizekalıya anladın mı?"

 

"Anladım Serhat"

 

Annesi Gecem'in konuşmasına fırsat bile vermeden kızının sertçe kollarından tutup bodruma sürükleyip götürdü. Bodrumun kapısını açıp kızını yere adeta bir çöpmüş gibi fırlattı. Sonra kapıyı kilitleyip gitti. Gecem sadece duvara bakıyordu. Neler yaşamıştı bugün. Bir kere bile ağlamamıştı. Sadece duvara baktı. Aklından hiç birşey bile geçmiyordu...

 

...

 

Merdivenlerden ayak sesleri yükseldi. Babasıydı diye düşünmüştü. Çünkü babası 1 saatte dövmeye geliyordu. Ama öyle olmadı. Kapı tıklandı.

 

"Gecem, pist duyuyor musun beni? Kapının önüne gel hadi."

 

Gelen abisiydi. Hiç düşünmeden kapının önüne doğru gitti. Bir kaç saniye sonra kapının altından bir kağıt parçası ve el feneri uzatılmıştı. Sonra merdivenlerden koşma sesi geldi. Gecem bir kaç saniye kağıda ve el fenerine baktı, aldı. Kağıdı açarak okumaya başladı.

 

"Gecem umarım iyisindir. İyi olmalısın. Mektubu zar zor getirdim çünkü babam her dakika başımazda. Biliyorum karanlıktan korkmuyorsun ama nefes alamazsan ışığı aç ve duvarları ara, küçük bir çarpı işareti olacak, o duvarın önünde variller var. Varilleri kenara çek, önüne küçük bir kapı çıkacak. Zaten kapıdan geçince dışarı çıkmış olacaksın. Nefes al ve içeriye geç babamı daha da sinirlendirme. Babam son kez gelicek sonra uyumaya gidicek. Anladın mı? Anlamalısın..."

 

Okuduğu an merdivenlerden ayak sesleri yükseldi. Kağıdı ve el fenerini cebine koydu. Duvara yaslandı. Bekledi...

 

...

 

Gecem boş boş duvara bakıyordu. Hiçbir şey düşünmüyordu. Bir an nefes alamadığını fark etti. Ayağa kalkıp dolaşmaya başladı. El fenerini hatırladı. Hemen feneri çıkartıp duvarları aramaya başladı. En son küçük bir çarpı işaretini buldu. Duvarın önünde ki varilleri sessizce kenara çekti. Önüne küçük bir kapı çıkmıştı. Kapıyı açıp kendisini dışarı attı. Dışarı çıkar çıkmaz yağmur yağmaya başlamıştı.

 

Gecem ıslanmaktan nefret ederdi. Duşu bile hızlıca alırdı. Ama umarsamadan yağmurun altında duruyordu. Gecem ilk defa ıslanmayı sevmişti ama yağmurun altında.

 

Çünkü yağmur gizliyordu onu, temızliyordu. Yağmur kötü günlerde insanlara yardım etmek için daha fazla yağardı. İşte o günlerden birisi.

 

Gecem şimdi daha çok anlıyordu. Anlamalıydı.

 

Annesi ve babası ona 10 yıldır yapmacık bir sevgiyle, koruma ile bakıyordu. Sadece zamanı bekliyorlardı. O zaman da gelmişti işte maalesef.

 

Gecem bütün gerçekleri artık yağmurun altında öğrenecekti....

 

°°°°°

 

 

"O Gecem Mona Akar'dı. Sadece Gecem Mona Akar'dı..."

 

...

...

...

 

İsmim Gecem Mona.

 

Gecem küçük bir elma demek.

 

Mona ise Arapça'da 'dilek' veya 'ulaşılamaz arzu' anlamına gelirken, İrlandaca'da ise 'asil' anlamına geliyor. Fransızca 'Sevgi' anlamına gelen Mona Eski İngilizce'de ise Ay'ı ifade ediyor...

 

...

...

...

 

Sakinleşinceye kadar dışarıyı izledim. Öyle boş boş bakıyordum ama aklım o kadar dolu ki hiç bir şey düşünmeden edemiyordum. Aklıma kolyem gelmişti. Kolyemi kilitli çekmeceme koymuştum. Hemen kilidi açıp kolyemi alıp taktım. Siyah Avcı yurdunda olduğu için 'Siyah Kanlarımı' buraya koyabilirdim. Lojmana gitmem lazımdı, eşyalarımı toplayıp yarın yola çıkmam daha iyi olurdu. Hem daha iyi yerleşirim Mardin'e.

 

Albay'dan izin alıp lojmana gittim. Lojmandaki görevli değişmişti. Hatta çoğu şey değişmişti. Neredeyse çoğu kişiyi tanımıyorum. Hiç birini takmadan eve gittim. Eve girdiğimde tozlu kirli bir ev beklemiştim ama öyle bir şey yoktu. Tertemiz mis gibi kokulu ev karşılamıştı. Şaşkındım. Albay temizletmiştir diye düşünerek odama ilerledim.

 

Odam da ayrı bir hava vardı sanki. Dolabımı açarak rahat bir şeyler bulmaya çalıştım. En iyisi Mardin'e gidince sağlamcısına alışveriş yapmaktı. Neredeyse hepsi küçülmüş ve eskimişti. E tabii 2,5 yıldır dağlarda olduğum için. En sonunda bir siyah eşofman ve beyaz tişört bulmuştum. Onları kenara koyarak evdeki bütün eşyalarımı kolilere yerleştirmeye başladım. Mardin'de ki lojman eşyalı olcağı için az eşya götürecektim.

 

İşlerimi hallettikten sonra hızlıca duş alıp eşofmanımı ve tişörtümü giydim. Aç olduğum için birşeyler sipariş ettim. Dolapta hiç birşey yoktu zaten, yarında gideceğim için yemek yapmaya gerek yoktu. Siparişim geldiğinde hızlıca yiyip etrafı topladım. Bugün baya yorulduğum için uyumaya karar verdim. Yatağa geçince direk uykuya dalmıştım bile.

 

...

 

Rahatsızca yataktan kalktım. Yumuşak yatağa alışık değilmişim. 2,5 yıldır taşlarda uyuduğum için sert şeylere alışmışım. Lavaboya girerek işlerimi hallettim. Etraf topluydu, bir ben gidecektim. Öğlenleyin gitmeyi düşünüyordum. Kahvaltımı Alaeddin amcamın lokantısında yapacaktım.

 

Alaeddin amca ailemden kurtulduğum gün beni hiç şüphe etmeden büyüten oydu. Kendisi eskiden avcıydı yani bize öyle tanıtıyor.

 

Ceketimi, silahımı, telefonumu alıp ayakkabımı giyerek evden çıktım. Lojmandaki insanları umarsamadan çıktım. Lokanta bir sokak alttaydı. Lokantanın önüne gelmiştim bile. Lokantanın ismi tabii ki de "AVCI LOKANTASI".

 

Alaeddin amca avcı işine takmış durumda. Öyle ki bana " Renksiz avcım, çirkin avcım, güzel avcım,avcım" diye seslenir. Tabii bende ona "İhtiyar avcı, huysuz avcı, tatlı avcı, genç avcı" diye seslenirim. İkimizde birşey demiyoruz çünkü hoşumuza gidiyordu.

 

Lokantaya girer girmez Alaeddin amca beni fark edip hemen yanıma geldi. Sonra beni kollarının arasına aldı. Bende ona sarıldım. Beni hep oturduğumuz masaya oturtdu. Genç bir garsona birşeyler söyleyip karşıma oturdu.

 

"Ne zaman geldin avcım?"

 

"Dün geldim ihtiyar avcı."

 

İkimizde bir süre sessiz kaldık. Sessizliği bozan Alaeddin amca oldu.

 

"Şimdi buraya tayinin çıktığını söyleyip benle son kez görüşmeye geldin."

 

"Nasıl anladın avcım. Evet tayinim çıktı ve senin kahvaltını yemeye geldim ilk öncelikle."

 

"İşin, aklın kahvaltı da olsun ancak çirkin avcı."

 

"Eeee tabii yemek önceliklidir tatlı avcı hadi o meşhur kahvaltını ser önümüze."

 

Garson kahvaltıyı getirdikten sonra sessizce yemeye başladık. Alaeddin amca genelde iyi olup olmadığımı sormazdı. Çünkü biliyordu benim huysuzlanacağımı o yüzden hiç sormazdı. Bi ara korkmuştum Alaeddin amcanın benim "SİYAH AVCI" olduğumu öğrendiğinden. Çünkü bana hep "Avcı" diye seslenirdi. Bende sormuştum 'Niye öyle diyorsun bana' diye cevabı da 'Seni avcılara çok benzetiyorum benim gibisin o yüzden öyle diyorum' demişti. Ama ben inanmıyorum hala bir şey var Alaeddin amca da ama ne var bilmiyorum.

 

Bazen sessizce kaybolur sonra tekrar geri gelirdi. En uzun 1 ay boyunca ortalıkta yoktu. Sonra birden kalp krizi nedeni ile hastaneye yatırılmıştı. Hiç kimsede birşey söylememişti. Alaeddin amca da konuyu kapatmıştı zaten ama ben ara sıra açmaya çalışıyordum lakin konuyu kapatmaya bir yol buluyordu. Alaeddin amca da harbiden bir şeyler vardı ama ben çözemiyordum nedense. Alaeddin amcayı çözmeden ölmeyecektim ben.

 

Yemeklerimizi yedikten sonra kalkmak için hazırlandım.

 

"Dikkatli ol diyeceğim ama seni bilirim o yüzden demeyeceğim. Ama başın sıkışırsa, derde girerse ilk öncelik benim. Hemen beni arıyorsun tamam mı? İnan neler yapabileceğimden hiç düşünemezsin bile."

 

"Anladık huysuz avcı anladık hemen seni arayacağım söz!"

 

"Deli avcı hadi görüşürüz"

 

"Umarım görüşürüz genç avcı"

 

"Umarım"

 

Birbirimize bir süre bakıp sarıldık. Ayrıldıktan sonra hemen ordan ayrıldım. Eve geçtim. Üzerime oversize kahverengi tişört altıma siyah bol kargo pantolon giydim.Kolileri arabamın bagajına koyarak yola çıktım. Mardin'e vardığımda ilk önce karargaha giderim, Albay ile tanışırım, sonra lojmana gider yerleşirim. Muhtemelen 2 hafta izin verirler. Evin genel alışverişini yaparım. En sonunda DNA saçmalığı ile uğraşırım.

 

Neden saçmalık dedim ise, bu kanlar hayatımın belkide kaderini değiştirecek belki daha kötü şeyler olacak nereden bileceğim ki...

 

...

 

2 saat dinlenme ile 9 saat sonra Mardin'deydim. Mardin'in ayrı bir havaso vardı. Arabamı karargaha doğru sürdüm. Karargahın kapısına gelince görevli asker ile durmak zorunda kalmıştım.

 

"Hanımefendi şuan da ziyaret saati değildir. Kim olduğunuzu söylerseniz ve kimle görüşmek istiyorsunuz. Cevap vermeden asker kimliğimi çıkartıp askere uzattım.

 

Asker hemen esas duruşa geçmişti.

 

"Asteğmen Yağız Kaya/ Konya / Emredin komutanım!."

 

"Rahat asker!"

 

Asker rahatta dinlenerek kapıyı açtı. İyi zorluk çıkarmamıştı. Arabamı diğer arabalarının yanına park edip indim. Bahçede bit kaç tugay içtima yapıyorlardı. Bana doğru gelen bir askeri durdurarak Albay'ın odasını sordum. 3. kat sağdaki odaydı. Albay'ın odasının önüne gelmiştim. Postasına müsait olup olmadığını sordum. Müsaitti.

 

Albay Yavuz Öztürk

 

Kapıyı çalarak içeriye girdim. Esas duruşa geçerek,

 

"Kıdemli Üsteğmen Gecem Mona Akar/ Şırnak/ Emredin komutanım!."

 

"Rahat asker."

 

Rahatta dinlendim.

 

"Otur asker."

 

Oturmadım.

 

"Bu bir emirdir asker otur!" dedi gür sesle.

 

Oturdum.

 

"Demek yeni asker sensin. Albay Yalçın bahsetmişti senden. İnatçı, işine aşık olan bir asker. İşte tam istediğim ASKER. Seni bu kadar erken beklemiyordum. Neyse 2 hafta iznin var. İtiraz yok!"

 

"Emredersiniz komutanım!"

 

"Her şeyini biliyorum. Anlatmana gerek yok. Bir timin olacak üstlerden gelen emir böyle. Anladın mı asker!"

 

"Anladım komutanım.!"

 

"Karıştırılma meselesine de biliyorum. Muhtemelen karıştırılmıssındır. Biyolojik ailen iyidir. Devlete çalışıyorlar. Bu kadar bil yeter sen sonra kendin tanırsın. Görevli askerden odanın ve lojmanın anahtarını al sonra iznin başlıyor."

 

"Emredersiniz komutanım.!"

 

Selam vererek odadan çıktım. Görevli askerden anahtarları alıp odama ilerledim.

 

Kıdemli Üsteğmen Gecem Mona Akar

 

Kilidi açıp içeriye girdim. Oda büyüktü. Pencereyi açarak eşyalarımı yerleştirmeye başladım. Ünoformamıda özenle dolaba yerleştirdikten sonra lojmana gittim. Eve gittiğimde her yer temizdi. Bu iyiydi işte. Eşyalarımı da yerleştirdikten sonra alışverişe çıktım. İlk önce mağazaya giderek kıyafet falan aldım. Sonra markete giderek erzak falan filan aldım. Eve geldiğimde hepsini yerlerine yerleştirdim. Hava da baya kararmıştı. Acıkmıştım ama yemek yapmaya üşendiğim için telefondan nerede lokanta var diye baktım. Bir alt sokak ta vardı. Ceketimi, silahımı, telefonumu alıp ayakkabımı giyerek evden çıktım.

 

Lokantaya girdim ve rastgele bir yere oturdum. Kafama göre bir şeyler sipariş ettim. Yemeğim gelince odağım sadece yemek olmuştu. Bor kaç dakika sonra yan masadan düşme sesi geldi. Kafamı yana çevirdiğimde bir adam, genç kıza bağırıyordu.

 

"Lan ne demek evlenmeyeceğim ne demek!"

 

Yine evlenme meselesi. Bence girmeliydin. Zaten girecektim. Bende sandalyemi düşürerek ayağa kalktım. Adam bir kaç saniye bana baktı sonra genç kıza bakmaya devam etti. Mendille dudağımı sildim. Bir kaç garson adamı tutmaya başlamışlardı.

 

"Temas yok temas yok!" diye bağırdı adam.

 

Bende arkasından omuzuna işaret parmağım ile hafifçe dokunarak,

 

"Temas var it!" diyerek kafa attım. Adam inleyerek yere yığıldı.

 

Saçlarımı geri ittirerek adama bir yumruk attım. Adam bağırarak,

 

"Ne yapıyorsun lan sen sürtük, karışma sen!" diye bağırdı.

 

Adamın elini tutarak ters çevirdim ve sırtına yasladım.

 

"1, hiç bir kadına bağırmıyacaksın anladın mı? Anlayacaksın!"

 

Kolunu daha çok sıktım.

 

"2, hiç bir kadına hakaret etmeyeceksin anladın mı? Anlamalısın!"

 

Adamın dizlerine vurup yere çöktürdüm.

 

"3, her nerede isen kimseyi rahatsız etmeyeceksin anladın mı? Anlamalısın!"

 

Adamın saçlarından tutup geriye doğru çekip bana bakmasını sağladım.

 

"Şimdi ilk önce kızdan özür dileyeceksin sonra da burada ki herkesten özür dileyeceksin anladın mı? Anlamalısın!"

 

"Ta-mam tamam yapıcağım yeter ki bırak ahh!"

 

İttirerek bıraktım.

 

"Bağırma lan bıraktık şimdi şovunu izleyelim biz değil mi? Hadi!"

 

Adam kolunu tutarak,

 

"Asi özür dilerim, bağırmayacağım sana bir daha söz özür dilerim hadi evimize gidelim. Herkesten de özür dilerim rahatsız ettiğim için!"

 

"1, zaten bir daha bana bağıramayacaksın. 2, evimiz yok bizim evli bile değiliz. 3, ben sen ile evlenmek istemiyorum!" dedi Asi sonra bana dönerek,

 

"Abla ben evlenmek istemiyorum, zorla evlendiriyorlar beni!"

 

"Bak kız istemiyor o yüzden kızın yanına bile yanaşmıyacaksın, eğer etrafında görürsem yakarım seni anladın mı? Anlamalısın!"

 

Adamın bir şey demesine izin vermeden Asi'nin elinden tutup ilk hesabı ödeyip lokantadan çıktık. Biraz uzaklaştıktan sonra kıza dönerek,

 

"Asi şimdi sen evlenmek istemiyorsun, okuyorsundan galiba senin tanıdığın seni koruyabilecek birisi var mı?"

 

"Evet abla okuyorum, hukuk okuyorum. Beni koruyabilecek birisi de var, dayım. Suat Dayım. O beni korur. Ama gidemiyorum."

 

"Tamam sakin ol seni dayının yanına ben götüreceğim. Hiç kimsede bir şey yapamayacak. Şimdi dayını ara müsait mi diye gerisini bana bırak."

 

"Tamam arayıp geliyorum."

 

...

 

5 gün sonra...

 

Evet bugün hayatımın kaderini belirleyecek gün bugün. Saat 13.20 geçmesine rağmen ben hala hazırlanmadım. Hala pijamalıyım tabii. Artık hazırlanmam gerektiğini anladığım için odama doğru ilerledim. Sabahleyin duş almıştım zaten. Üzerime yeşil sade bir tişört altıma mavi kot pantolon giydim. Saçlarımı da düzleştirdim. Beyaz, kenarları yeşil çizgili bir spor ayakkabı giyerek evden çıktım. Gözlüklerimi takarak arabama doğru ilerledim.

 

Yanıma ceket de almıştım, silahımı daha iyi gizlesin diye. Arabamı çalıştırarak hastaneye doğru sürmeye başladım.

 

Hastaneye gelince arabamı park edip indim. Görevli kadına ilerlerken sesimi biraz incelttim. Çünkü travmam vardı. Bir keresinde bir sivil yaralanmıştı. Acele ile görevli kadına kalın sesimle birşeyler sordum. Kadın ilk önce bana baktı, sonra gözleri doldu birden ağlamaya başladı. Kadını susturmak için neler yapmıştım. O yüzden konuşmadan önce sesimi inceltiyorum.

 

"İyi günler, karıştırılan kızlar için gelmiştim."

 

"Tabii bir dakika. 2. kat soldan 5. oda."

 

"Sağolun"

 

Asansör yerine merdivenleri seçtim. Hem ayaklarım açılırdı ne güzel işte spor yapıyorsun. Sanki her gün yapmıyorumda neyse. Doktorun odasının önüne gelince kapıyı çalıp içeriye girdim. İçeride maalesef eskiden ailem dediğim varlıklar vardı. Onlar bana tiksinerek bakıyordu ben de onlara ne iyi ama. Karşılarında da diğer aile vardı.

 

Siyah, önleri beyaz saçlı biraz yaşlı olan kadın vardı. Yanında da beyaz saçlı bir adam vardı ama çok fitti. Yanların da bir kız ve bir erkek çocuk vardı. Kız muhtemelen 20-22 yaşlarında falan, erkek çocuk ise 18-19 yaşlarında olmalıydı. Erkek çocuk etrafa 'olum ben niye buraya geldim bana ne ya DNA'dan Allah'ım bana yardım et!' der gibi bakıyordu.

 

İçeriye kapıyı dan diye açıp içeriye giren bir kız oldu. BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM... Tövbe Yarabbi ne oluyor. Karşımda şuan öcü var zannettim. Kız en kısa elbiselerinden giymiş suratına boya makinesine sokmuş çıkarmış işlemi yapmışta da gelmiş. Tekli koltuklardan birisine oturdu yaylanarak. Askeriyede biz böyle otursak bizi direk sikerler harbiden. Bende diğer tekli koltuğa oturdum. Doktorun gelmesini bekledik.

 

Nihayet doktor da gelmişti. Sandalyesine oturup hepimize baktı.

 

"Evet herkes de burda olduğuna göre kan alma işlemlerine geçebiliriz. İlk önce babalardan başlayalım. Sonra kızlardan alalım"

 

İlk önce babalardan aldılar. Sonra bize geldi. Bana sıra geldiğinde hemşireye,

 

"Lütfen perdeyi kapatır mısınız?"

 

"Tabii"

 

Perdeyi kapattığında kolumu açtım, koluma bakmadan karşıya baktım. Hemşireye baktığımda öylece gariban bir şekilde durmuştu. Sonra yanıma gelip,

 

"Hanımefendi şiddet mi görüyorsunuz?"

 

"Hayır"

"Saldırıya mı uğradınız? Size yardımcı olabiliriz"

 

"Hanımefendi ne şiddete ne de saldırıya uğradım, cesaret eden oldu da sonları kötü oldu. Siz işinizi yapınız lütfen."

 

Hemşire hızla kanı aldıktan sonra tekli koltuğa geri oturdum.

 

"Evet kanlar alındı, sonuçlar 2-3 saate çıkar. İyi günler"

 

Doktor çıktığında Serhat pisliği konuşmaya başladı.

 

"Sen hala ölmedin mi?" dedi alayla

 

"Maalesef o mertebeye ulaşamadık" dedim ciddiyetle.

 

Serhat'ın yüzü şekilden şekile girerken bende odadan çıktım. Bahçede en uzakta olan banka oturdum. Cebimden sigara çıkartarak içmeye başladım. Bir kaç dakika sonra yanıma umursamaz çocuk gelmişti. Yine .mursamazdı telefonla oyun oynuyordu. Direk sigaramı ayağım ile söndürdüm sonra elime aldım, giderken çöpe atıcaktım.

 

Bir kaç saat sonra sonuçlarının açıklandığını söylediler. Umursamaz çocuk ile odaya geri dönmüştük. Herkes tekrar yerindeydi. Tekrar doktoru bekliyorduk. Sonra içeriye doktor da girdi. Elinde bir kağıt parçası ile...

 

Doktor yerine oturduktan sonra kağıdı hemen açıp okumaya başladı...

 

"Hande Arsal %99,9 Serhat Bozuk ile kanları uyuşmaktadır.

Gecem Mona Akar %99,9 İshak Arsal ile kanları uyuşmaktadır. Hastanemiz adına çok özür dileriz. İyi günler."

 

Doktor odadan çıktıktan sonra ölüm sessizliği oldu. Daha fazla dayanamarak odadan çıktım. Hastaneden çıkar çıkmaz yağmur yağmaya başlamıştı.

 

Yine gerçekleri yağmurun altında öğreniyorum. Ne iyi ama değil mi? Şaka gibi hayatım yine altüst oldu. Yine aynı banka oturarak sigara içmeye başladım.

 

Geçmişim ve geleceğim için yakıyorum...

 

...

...

.??

 

 

🚬🚬🚬🚬🚬

 

Merhaba canovvvlarımmm,

 

Bu bölümü 3. kez yazışım. Yanlışlıkla sildim bu bölümü ve çabucak yazmaya başladım bitirdim. Oylar ve yorumlar gitti yardımcı olursanız çoook mutlu olurummmm...

 

Sizce Mona şans verecek mi biyolojik ailesine?

 

Oylar ve yorumlarınız için kapım her daim açık...

 

Sizi çok ama çok seviyorum canovvvlarımmm <3°°°

 

^o^

 

 

 

 

Aynen

böyleyim şuan parmaklarım iflasss...

 

....

...

...

 

Bölüm : 23.09.2024 00:46 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...