Do you think I'm bat shit crazy, having you on my mind?
My algebra gon' equal you every time
Do you think I'm calling out your name every night?
O-only a genius could love a woman like she
O-o-only a genius could love a woman like she
I'm a ge-ge-ge-ge-ge-ge-genius
'Cause I love a woman like you
I'm a ge-ge-ge-ge-ge-ge-genius
'Cause I love a woman like you
You'll be my Einstein, my Newton, my Galileo, and my Hawking
Put your arm on my neck while I'm walking
Please understand, yeah I have fallen for you, you
O-only a genius could love a woman like me
Baby, baby don't you see? (Yeah)
O-o-only a genius could love a woman like me
I'm a ge-ge-ge-ge-ge-ge-genius
'Cause I love a woman like you
I'm a ge-ge-ge-ge-ge-ge-genius
'Cause I love a woman like you
Well, only a genius could love a woman like me
You're the lock and I'm the key
Well, only a genius could love a woman like me
'Cause I love a woman like you
'Cause I love a woman like you...
...
...
...
BU KİTAPTA GEÇEN OLAYLAR HAYAL KURGUSUDUR... GERÇEK HAYATTAN BAĞIMSIZDIR...
...
...
Gecem yine bodrumda ki duvara düşünmeden, umursamadan bakıyordu. Adet haline getirmişti artık o duvara bakmak. Kendisine de kural koymuştu, 'O duvara düşünmeden, umarsamadan bakılacak' diye...
Gecem o geceden sonra hiç kimse ile konuşmamış, hiç kimse ile de temas etmemeye çalışmıştı. O geceden sonra ruhu çekilmiş gibiydi, zaten öyleydi. Abisiyle bile konuşmamıştı. O gece babası varlıktan sevgi istemişti. Sadece tek bir sevgi. Ama babası varlık umursamamıştı.
Gecem o gece bir şey öğrendi; Sevgi hem kolay kazanılmaz hem de kolay verilmezdi.
Gecem o gece bunu öğrenmişti. Cezası bitmek üzereydi. Gecem artık o geceden sonra hiç bir kurala uymamıştı. Ne temizlik, yemek, hizmet hiçbir şey yapmıyordu. Hatta babası vurduğunda bir gram bile gözünden yaş akmıyordu. Herşeyi inadına yapıyordu. Bu bir, babası varlık ile kumar oynamak için davetiye idi.
Bir kaç dakika sonra kapı açılmıştı. Yine onu alan abisiydi. Gecem hiç konuşmadan abisi ile birlikte bodrumdan çıktılar. Eve girdiklerinde, Gecem doğru lavaboya gitmişti. Ellerini yüzünü yıkadıktan sonra doğru odasına geçmişti. Mutfağa girse yemek bulamayacaktı, evet aç ama buna alışmıştı.
Kıyafetlerini hemen değiştirip yatağına geçti. Yorganı kafasına kadar çekti. Şimdi ağlayabilirdi. Çünkü acı çekerken babası varlığa göstermek istemiyordu. Her gece yorganın altında ağlardı. Artık bu da adet haline geçmişti. Hiç kimse duymaz diye biliyordu ama abisi hep o ağlamaları duyuyordu. Hatta kardeşi ile birlikte ağlardı her gece.
...
Gecem yine her zamanki gibi sabahın 6'nda kalktı. Lavaboya girip ellerini yüzünü yıkadı, sonra hemen kıyafetlerini giydi. Odasını topladıktan sonra oturdu. Gelecek olanı bekledi ama gelmedi. Hatta bir kaç dakika daha bekledi ama hala gelmemişti. 'Birazdan gelir' diye geçirdi içinden. Ama hala gelmemişti. Odadan çıkıp çıkmamak arasında kalmıştı. En son merakla odadan çıktı. 'Bu evde bu kadar huzur demek, bir boklar dönüyor demek gibi' diye yine geçirdi içinden.
Odadan çıktığında kendisini bir sessizlik karşıladı. Kaşları çatılmıştı. Salona girdi, baktı, kimse yoktu. Mutfağa girdi, baktı, kimse yoktu. Ne oluyor burda acaba. En son balkona çıktı, abisi ordaydı. Konuşmak istemese de mecbur sormak zorundaydı.
"Evet ama noluyor burda? Bu evde bu kadar huzur sence fazla değil mi?"
Abisinin yüzüne ağır bir hüzün kapladı.
"Biliyorum bu kadar huzur fazla bize. Onların önemli bir işleri çıktı, apar topar çıktılar bana da söylemediler nereye gittiklerini."
"Cehennemin yolunda giderler de bir daha gelmezler İnşaallah" diye sessizce söylendi kendi kendine.
"Peki ne zaman gelirler? Bu huzur ne zaman bozulacak?" diye söyledi Gecem.
"Bana 5-6 saat içerisinde geleceklerini söylediler."
"İyi iyi 5-6 saat dinlenmek çok iyi" diye tekrar sessizce söylendi kendi kendine.
"Gecem konuşalım mı? Bu aralar hiç konuşmuyorsun. Ne oldu? Ne yaptı bu adam sana?" diye söyledi abisi.
Gecem hiç birşey anlatmayacaktı. Hele abisine hiç, bilmiyordu ama kimseye anlatmak istemiyordu. Oysa ki birisine anlatmaya ihtiyacı vardı...
Gecem bir şey demeden çıktı balkondan. Mutfağa geçip bulduğu malzemeler ile kendisine yemek yaptı. Karnını doyurduktan sonra abisi için masaya bir tabak yemek koyup odasına geçti. Odasında sakladığı kağıt ve kalemlerini çıkardı. Her gece olduğu gibi bugün de yazmaya başladı. Bugün ne olduklarını yazdı...
Gecem hep bunu yapardı. Kimseye anlatmaz ama kağıtlara dökerdi içini. Döktüğü gibi rahatlardı. Bu yazdığı şeyleri kimseye okutmaya da düşünmüyordu...
Bir kaç saat sonra kapı sesi duyuldu. Gecem şimdi olacakları bekledi. Ama yine olmadı, bekleye bekleye ne olacak bu. Şu babası varlık gelsin de her gün yaptığını yapsın sonra cehennemin dibine gitsin. Ama evde yine hiç bir ses duymadı. 'Acaba geberdiler mi? Ama nerde o şans! Dokuz canlılar varlıklar' diye geçirdi içinden.
Bu aralar fazla içinden konuşuyordu. Zaten başka kim ile konuşacaktı ki? Kapıyı hafif aralıkla açıp kafasını uzattı. Dışarı baktı ama hiç kimse gözükmüyordu. Yavaş adımlarla salona geçti, sadece abisi vardı.
"Onlar gelmedi mi? Neredeler?" dedi Gecem sessiz bir şekilde.
"Geldiler, geldiler. Şuan uyuyorlar, geldiklerinde baya bir yorgundular." dedi abisi.
"Tüh be dinlenmem mesaim bitti ama uyuyorlarsa sıkıntı yok" dedi Gecem.
Gecem bir kaç dakika abisine baktı. Sonra balkona çıktı, dışarıda arkadaşları oyun oynuyorlardı. Keşke oda çıkıp oynayabilseydi. Arkadaşları balkonda Gecem'i görmüşlerdi.
"İyiyiz bizde, sende bizimle oynasana ya bu aralar hiç bizimle oynamıyorsun."
"Bilmiyorum bende, canım çıkmak istemiyor pek."
Yalandı... Biliyordu... Çıkmak istiyordu...
"Hadi ya çıksana hem sensiz sıkıcı oluyor. Söz seni çok tutmayız."
"Çıkamam ki yani çıkmak istemiyorum."
"Yoo bence çok istiyor, çıkmak istemez misin Mona'm?" birden arkasından gelen sesle irkildi.
Abisiydi. Mona'm diye seslenmişti. Bu adını duymayalı baya bi olmuştu. Yalan yok sevinmişti, umutlanmıştı.
"A-abi, yok ben çıkmayım, hem bir şeyler olur aman çıkmasın" dedi Gecem.
Abisine kaş göz işareti yapıyordu. Çünkü eğer çıkmasına yardım ederse onun da başı yanardı. O yüzden çıkmayacaktı.
"O dediğin bir şeyler olmaz, merak etme sen. Hem evde oturup ne yapacaksın? Hadi sen çık Mona'm."
"Lütfen Mona'm beni kırma sen oyna ben de seni izleyeyim. Bakalım kardeşim ne güzel oynuyor."
Gecem'in yüzünde tebessüm olmuştu. Abisi her "Mona'm" dediğinde içinde kıpırtılar oluşuyordu.
"Tamam abi çıkacağım, teşekkürler!" dedi.
Abisini kırmayacaktı. Abisi ile birlikte kapıya gitti, ayakkabısını giyip abisinin karşısına geçti. Birden abisine sarıldı sımsıkı.
"Teşekkürler abiciğim, sen hep benim yanımda oldun. Seni çok seviyorum abi!"
Abisi şaşkındı. Çünkü günlerce Gecem ona dokunmasına izin vermemişti. Anlayamıyordu ve Gecem de anlamıyordu maalesef. Gecem hızla abisinden ayrılıp merdivenlerden inmeye başladı. Apartmandan çıktığında arkadaşlarının yanına koştu. Mutluydu.
Gecem sevinç ile oyun oynuyor. Abisi balkonda kardeşi yani Monası'nı izliyordu.
İkisi de mutluydu. İkisi de bugün huzur içindeydi. İkisinin mutlu, huzur günleri bugündü...
...
...
...
Gerçek arkadaşlar denizdeki şamandılara benzer, hava şartları ne olursa olsun batmazlar..
...
...
...
Kulağımın dibinde bir şey çalıyordu ama ayırt edemiyordum. Aslında bal gibi de ayırt etmiştim ama ayırt etmek istemiyordum. Çünkü çok uykum var ama maalesef o sesi susturmam lazımdı. Ellerimi yatağımın yanında olan komodin de gezdirdim. Allah'ım bir türlü bulamıyorum şu lanet telefonu.
En son bulmuştum. Kim olduğunu bakmadan açtım.
"Vayyy Mona hanımlar açmış! Bu arada günaydınnnnnn!"
"Ne zaman döndün? Neden haber vermedin? Ve en önemlisi neden gittiğini bize söylemedin?"
"Sakin sakin, anlatıcağım her şeyi merak etme. Ve siz nasıl öğrendiniz?"
"Anlatacaksın elbette ve biz konu sen olunca her şeyi öğreniriz Mona'm"
"Mona'm" kelimesini nasıl da özledim ya.
"Onu biliyorum da kaynağı kim? Onu merak ediyorum."
"Ayy tamam söylerim de telefonda mı konuşacağız?"
"Peki nerde konuşalım şifacı?"
"Nasıl halledeceksin acaba? Ben Mardin'deyim siz Allah bilir nerdesiniz?"
Öyle bir güldü ki şuan daha da çok özlediğimi fark ettim.
"Kim söyledi bizim Mardin'de olmadığımızı?"
"Ne? Kızım sana çok fazla mı nöbet verdiler?"
"Yoo ne nöbeti? Biz tamda Mardin'deyiz şuan Mona'm."
"Kim olacak, Ben yani şifacı, iğneci, hoca ve teknolojisi."
"Sen yani Sara, Melissa, Nila, Seren. Hepiniz yani."
"Ayy evet be asker. Hadi evini topla zaten daha yeni uyanmışsın bizi de karşıla bir zahmet."
"Tamam anne yapıcağım" dedim şakayla.
"İnşallah kızım yaparsın. Bu arada evinin konumunu at."
"Hee asker, zaten bana da konum vahiy ile inecek. Boş konuşma at bana konumunu."
Aniden kapattım. Kesin şuan sövüyordur. Buraya gelince de bin türlü sövecek. Oflayıp yataktan kalktım, ilk önce hayatı sorguladım. Boş verip ellerimi yüzümü yıkadım, ayıldıktan sonra odamı temizledim. Zaten salon temizdi, mutfak azıcık dağınıktı yani pek yapacağım bir şey yok. Sadece kızlara muhteşem bir kahvaltı hazırlayım yeter.
Mutfağı güzelce toplayıp duş aldım. Rahat bir şeyler giydikten sonra kahvaltı hazırlama girişimine başladım. Kek, pankek gibi şeyler yaptım, sofraya kahvaltılıkları yerleştirdim. Çay için suyu ocağa koyup giyinmeye gittim. Valla gelecek kişiler yabancı değildi, rahat giyinecektim. Altıma siyah bir eşofman üzerime de beyaz oversize, arkasında hafif kelebek desenli olan tişörtü giydim.
Kapı çalındığında sallana sallana, aheste aheste kapıyı açmaya gittim. Gören de her dakika kapı açıyorum sanıcak. Kapıyı açtığımda karşımda ellerinde bavul olan 4 kankim vardı. Bir dakika bavul ne alaka? Hepsi bir anda bana sarıldı, Sara hariç. Hepsi hiç birşey demeden içeri geçince Sara ile tek başımıza kaldık. Korkuyla ona baktım. Gecem koş kızım, götü kolla.
Hiç birşey demeden koşmaya başladım. Arkamdan da Sara koşuyordu.
"Gelmiceğim, gelirsem ne olacağını gayet iyi bir şekilde biliyorum."
"Gel bakalım sen, bir daha yüzüme kapatacak mısın?"
"Valla, Allah, Kuran çarpsın ki kapatmıyacağım."
"Sen nasıl hala çarpılmıyorsun?"
En son beni yakaladığında kollarının altına almıştı. Kızlar hepsi sofraya geçmiş bile bizde yerimize oturduk.
"Eee Mona hanım ne haber?" dedi iğneci.
"Yaa of işte ben 1,5 hafta önce döndüm. Sonra hemen tayinim buraya çıkmış. Bende direk geldim, Albay ile tanıştım, evimi düzenledim ve sonra..."
"Eee sonrası ne?" dedi teknolojici.
"İşte sonra o varlıksı varlıklar benim ailem değilmiş. Hastaneden aradılar DNA için bende gittim. Doğruymuş, ailem ile tanışmaya gittim, abisi varlıklar yüzünden sıkıntılar çıktı maalesef. Sonra siz geldiniz zaten. Mutlu son."
"Lan yemin et, o varlıksılar ailen değil mi?" dedi hoca.
"Salak saçma şeyler konuşma!" dedi şifacı.
"Neyse ya acıktım ben hadi yiyelim." dedim.
"Tamam asker, hadi afiyet olsun."
Sessiz sessiz kahvaltımızı ettik. Şifacı yani Sara doktordur. Grubumuzun annesi gibidir. Bazen ciddi olur bazen çocuk gibi. İğneci yani Melissa hemşiredir. Grubumuzun tatlışlardan birisidir. Samimidir. Hoca yani Nila öğretmendir. Grubumuzun tatlışlardan birisidir. En çok Melissa ile anlaşır. Teknolojici yani Seren bilgisayar mühendisliğidir. Grubumuzun süslüsüdür. O da samimidir.
En çok merak ettiğim acaba bunlar nasıl öğrenmiş benim tayinimin çıktığını. Sormadan edemem.
"Eee siz nasıl öğrendiniz benim buraya geldiğimi ve bavul ne alaka?"
"Şöyle ki ilk önce Alaeddin amcaya sormaya gittik ama avcımız yine kaybolmuş ortalıktan. Sonra Albay'a sorduk, zor oldu ama, senin tayinin çıktığını söyledi. İkinci sorduğun ise, hepimizin tayinini buraya çıkarttık ve başarılı oldu. Bu da çok zordu ama." dedi iğneci.
"Yani hepiniz Mardin'desiniz."
"Evet asker, evini işgal ettik." dedi şifacı.
"Sağol canım, boş yapma daha yerleşiceğiz." dedi şifacı.
"Te Yarabbim, ne yapacaksınız yapın."
"Aaa öyle olmaz daha akşam yemeğe çıkacağız."
"Lan ne yemeği, ye işte evde."
"Olmaz öyle hem gezeriz biraz, itiraz yok."
...
...
...
Canım arkadaşlarım ile kahvaltı yaptıktan sonra evi topladık, biraz alışveriş yaptık, eğlendik şimdi akşam yemeği için hazırlanıyoruz. Daha doğrusu tehtid altında hazırlanıyorum. Bana zorla elbise giydirmeye çalışıyorlar, başarılı oldular da. Ama ben ne yapacaktım, tabii ki elbise giymiyeceğim. Hem odadan son dakikalardan çıkarsam değiştirme için zamanımız da olmayacak.
"Hadi be Mona'm daha hazırlanamadın mı?" dedi teknolojici.
"Aaa bir dur sakin birazdan çıkacağım." dedim.
Hızla hazırlanmaya başladım. Altıma siyah bir pantolon, üzerime Beyaz bir gömlek, gömleği pantolonumun içine koydum. Gömleğin üzerine de düz yakalı siyah bir crop tarzı gibi bir şey giydim.

Kıyafetime uygun yüzüme hafif bir makyaj yaparak odadan çıktım. Ortalıkta kimse yoktu, kesin hepsi kapıdadır. Çantamın içine silahımı, asker cüzdanımı alarak çıktım. Benim araba ile gidecektik. Kapıyı kilitleyip aşağıya indim, hepsi beni bekliyordu. Aslında hepsi de o kadar şık giyinmemişlerdi. Benim tarzım gibi giyinmişlerdi.
"Valla söz vermedim, zorlandım, hem bu daha rahat ve güzel. Birde askerim bir olay falan çıkarsa rahat halledirim değil mi?"
"Tamam tamam, bu da sana çok yakışmış."
Arabama binip yola çıktık. Kızlar bütün her şeyi halletmişlerdi. Bana da ayak uydurma kaldı. Restoranta geldiğimizde arabamı park edip indik. Çokta lüks bir yer değildi, e bu çok iyi. Yerimizi bulduktan sonra oturup siparişlerimizi verdik. Karşı bir masa da bir grup oturuyordu. 7 erkek 1 kadın vardı, yan masamız da ise grup erkek vardı, ama biz geldiğimizde fazlası ile bakıyorlardı. Gruba dönüp 'Hayırdır bilader' der gibi baktım. Onlarda gülüp ömlerine döndüler.
Şeytan diyor ki al o kafalarını vur masaya ama şeytan dediği için yapmıcağım. Siparişlerimiz geldikten sonra bütün oddağımı yemeye verdim. Yemeğimi yerken aniden telefonum çaldı. Albay arıyordu, rahat konuşmak için kızlara lavaboya gideceğimi söyledim. Daha çok beklemeden telefonu açtım.
"Kıdemli Üsteğmen Gecem Mona Akar/ Şırnak/ Emredin komutanım!"
"Yok asker yarın tim ile tanışacaksın."
Sıkıntı içinde nefes alıp verdim.
"Dikkatli ol bu aralar ben demedikçe mesleğini belli etme. Polis bile seni göz altına alırsa anlaşıldı mı asker!"
Sonra aniden telefon kapandı. Biraz kendime çeki düzen verdim. Birden dışarıdan sesler yükseldi, bu sesler bana tanıdık geliyordu ama nerden. Tabii tanıdıktı ama tanımak istemiyordum. Tekrar sıkıntı içinde nefes alıp verdim. Sonra çıktığımda keşke buraya gelmeseydim dedim.
Çünkü bizim kızlar yan masada ki erkek grup ile kavga ediyorlardı. Te Yarabbim, sen bana huzur vermez misin? Karşı masada ki grubun silahları vardı, ve bizim kızları ayırıyorlardı. Böyle silah ile rahat geziyorlarsa ya polis ya da askerlerdi. İğneci bir erkeğin saçını geriye doğru çekiyordu. Hoca ise onu tutan bir erkeğin elini ters çevirip yere attı. Teknolojici sadece hesap sorar gibi bağırıyordu. En asili ise şifacı idi. Ona yanaşan erkeğe kafasını gömüp diğer erkeğe yumruk attı. Kafa attığı adam ise masaya devrilip masa ile yere düştüler.
Gurur duyuyordum kızlar ile. Neredeyse 'Bunlar benim yavrularım' diyecektim. Hepsine ben öğretmiştim sadece teknolojici sıkıntıydı, öğrenmek istemiyordu ama yeri geldiğinde kendisini gösteriyordu. Bende tam birisi şifacının saçını tutacakken o kişiye yumruğu çaktım. Şifacı arkasına dönüp bize baktı sonra hiç birşey olmamış gibi yerine oturdu. Hepimiz oturduk.
"Lan siz manyak mısınız? Ortalığı karıştırıp, hiç birşey olmamış gibi oturmak nedir?" dedi karşıdaki masadan bir eleman.
"Kardeşim biz karıştırmadık, onlar gözlerine sahip çıkacaktı." dedim.
"Tamam uyarın da kafa gömmek ne lan?"
"Lanlı manlı konuşma düzgün konuş." dedi birden şifacı.
"Nasıl konuşacağım acaba öğretsene bana."
"Ben sana öğretirsem tam ders almış olacaksın ama bunu bil."
Birden polis sirenleri duyuldu. Yarabbiii ben neden hep bu sesi duyuyorum acaba.
"Bak acaba bu işin içinden nasıl çıkacaksınız?" dedi karşıda ki eleman.
"Sen karışma, orasını bize bırak sen." dedi iğneci.
"Aynen karışmam, halledersiniz."
Polisler içeri girdiğinde karşıdaki elemanlar askeri kimliklerini çıkardılar.
"Memur bey şu kız grubu ve erkek grubu burada huzursuzluk çıkardığı için şikayet edildi. Alabilirsiniz."
"Emredersiniz komutanım!" dedi polis.
"Hassiktir adamlar asker çıktı." şifacı ile yan masada ki erkek varlıksı ile ayna anda konuştular.
Eee bende askerim ama söyleyemem şuanlık, daha görevimi de başlamadım. Mecbur karakola gidip orda söyleyeceğim asker olduğumu hem kankilerimi de kurtarırım.
"Zorluk çıkarmayın sadece bana güvenin tamam mı?" dedim sessiz bir şekilde arkadaşlarıma.
Hepsi kafasını ayna anda salladı. Aynı anda ayağa kalkıp polislerin arkasından gittik. Arabaya binip yola çıktık. Karakola geldiğimiz de direk bizi nezarathaneye attılar. Ben hiç umursamadan kollarımı bağlayıp karşımda ki demirlere bakıyordum. Kızlar ise erkek grup ile uğraşıyorlardı.
Kapıyı açarak "Buyurun serbestsiniz." dedi.
"Ya biz peki?" dedi teknolojici.
"Merak etme ben sizi kurtarıcağım." dedim.
Beni amirin odasına götürdüler. Ben hiç düşünmeden kendimi tanıtıp olayı anlattım. Zaten kamera görüntülerine bakmışlar, bizim kızlar haklıydı. Amir hepimizi serbest bırakmıştı. Biz direk olarak eve geçtik, hiç birşey konuşmadan uyumaya çekildik. Zaten yarın erken kalkıcağım tim ile tanışacağım. Derin nefes alıp verdim. Sonra uykuya çekilmiştim bile.
...
Sabah kalktığım gibi duşumu alıp kahvaltımı yaptım. Kızlara haber verip çıktım. Karargahda ki asker beni tanıdığı için hemen kapıyı açtı. Odama geçip canımdan can olan üniformamı giydim. Saçlarımı örüp Albay'ın odasına doğru ilerledim. Kapıyı çalarak içeriye girdim.
"Kıdemli Üsteğmen Gecem Mona Akar/ Şırnak/ Emredersiniz komutanım!"
İlk gün ki gibi. Sonra Albay ayağa kalktı, bende arkasından ilerledim. En son alaya çıktığımızda bir tim sırtı dönük banklardan birisine oturuyordu. Bir asker bizi gördü.
Herkes hazır ola geçti. Yüzlerine baktığımda bunları tanıyorum ama nerden? Tabii ki tanıyorum, bunlar dün ki karşımızda ki askerlerdi. Yani bu tim benim tim mi? Hassiktir!
Askerler de bana şaşkın bir şekilde bakıyordu. Sonra Albay konuşmaya başladı.
"Alacakara Tim, artık yeni tim komutanınız Kıdemli Üsteğmen Gecem Mona Akar. Emirlerinden dışarı çıkmak yok!" Sonra bana dönüp "Siz halledersiniz Üsteğmenim!" dedi
Albay gittiğinde bütün tim bana bakıyordu. Ben de onlara 'Şimdi siz şıçmadınız mı?" dermiş gibi bakıyordum.
Kıdemli Üsteğmen Gecem Mona Akar."
Hepsi birden hazır ola tekrar geçti.
"Alacakara Tim, emir ve görüşlerinize hazırdır komutanım!"
Onlara sırıtarak bakıyordum. İyiydi bu tim baya iyiydi...
...
...
...
Biraz geç saatte attım ama atmazsan her an silinebilir. (Kardeşimsi varlıklar ve cihazımsı varlıklar olduğu için ggghdgdvdbcd)
Burada en sevdiğiniz sahne hangisi desem acaba?
Sizce tim Gecem'e alışacak mı?
Birde bölümlerde kıyafet modellerini nadiren koyarım eğer anlatamazsam.
Canovvvlarımmm eğer bölüm yayınlandı ama ben panoma bölüm yayınlandı diye yazmadıysam okumayın zaten açıklamasını panoma yazdım.
Yarın ya da pazar günü kanki ve timin karakterlerini göreceksiniz hazır olun!
SİZİ ÇOK AMA ÇOK SEVİYORUM CANOVVVLARIMMM...
^o^

duktan sonra geceleyin ben; gggggcdggjcddbjv)
Okur Yorumları | Yorum Ekle |