
<3°°°
Hemen hemen her gün burdan geçiyor
Yüzünde nur var ışık saçıyor
Bu nasıl iştir içim eriyor
Ağlatıyor beni ağlatıyor
Yola çıkıyorum bazen arada
Belki geçerken der bi merhaba
Aslında pekte şansım yok ama
Gönül bu ferman dinlemiyor
Bak gözlere bak o ne endam
Adam lafı hafif kalır yanında
Kurşun gibi deler geçer
İz bırakmaz bıraksa da değer
Alsın beni silsin yeri
Çıtım çıkmaz dinlerim sözünü
Günahıyla sevabıyla
Hayatıma girsin kilitlesin bizi
Ne dilersen dile benden
Kalmasın ah nefesimde
Yüzünde gülücük tatlı bir öpücük
Kalbim emrine amade
Aklımı çalsan sesimi çıkarmam
Sokmam başını derde
Yok mu bu işin ederi oluru
Görecek miyim acaba mutlu sonu?
Ne dilersen dile benden
Kalmasın ah nefesimde
Yüzünde gülücük tatlı bir öpücük
Kalbim emrine amade
Aklımı çalsan sesimi çıkarmam
Sokmam başını derde
Yok mu bu işin ederi oluru
Görecek miyim acaba mutlu sonu?
Bak gözlere bak o ne endam
Adam lafı hafif kalır yanında
Kurşun gibi deler geçer
İz bırakmaz bıraksa da değer
Alsın beni silsin yeri
Çıtım çıkmaz dinlerim sözünü
Günahıyla sevabıyla
Hayatıma girsin kilitlesin bizi
Ne dilersen dile benden
Kalmasın ah nefesimde
Yüzünde gülücük tatlı bir öpücük
Kalbim emrine amade
Aklımı çalsan sesimi çıkarmam
Sokmam başını derde
Yok mu bu işin ederi oluru
Görecek miyim acaba mutlu sonu?
Ne dilersen dile benden
Kalmasın ah nefesimde
Yüzünde gülücük tatlı bir öpücük
Kalbim emrine amade
Aklımı çalsan sesimi çıkarmam
Sokmam başını derde
Yok mu bu işin ederi oluru
Görecek miyim acaba mutlu sonu?...
...
...
...
BU KİTAPTA GEÇEN OLAYLAR HAYAL KURGUSUDUR... GERÇEK HAYATTAN BAĞIMSIZDIR...
...
İyi okumalar...
°°°°°
Gecem artık daha da büyümüş, güzelleşmiş, olgunlaşmıştı. Bu aralar huzur onu fazla ziyaret ediyordu. Sabahları her zaman ki gibi canı acımıyordu, evi kendi isteği ile temizliyor, sadece kendisine ve abisine yemek yapıyordu. Sonra uyuyordu diken üstünde. Her an babası gelip onu boğazlayacakmış gibi.
Hepsi abisi sayesindeydi. Hep Gecem'in arkasında durdu. Gecem'e, Gecem izin verirse yakınlaşıyor abi şefkati ile koruyordu kardeşini. Babası dövmek için odaya gitse bir şekilde engel olup durduruyordu. Gizlice kardeşini sokağa oyun oynamak için çıkartır onu izlerdi. Babası ise kuşkulanıyordu, çocuğu Uğur hep bir şekilde engel oluyordu ona. Hep gizlice Gecem'i savunuyordu ve bu sıkmıştı artık.
Bozuk ailesinin bu aralar fazla sıkıntıları vardı. Gizlice, kanun dışı olan işlerde hep bir sıkıntı var ve onlarla uğraşıyorlardı. Bu işlerle uğraşmaktan çocuklarını unutmuşlardı. Eve gelseler bile direk uyumaya gidiyorlardı. Hatta bir hafta eve bile uğramamışlardı. O bir hafta Gecem ve Uğur'a cennet gibiydi. Evde her istediklerini yapıyorlardı.
Gecem evde tek başınaydı. Annesi, babası varlık 4 gündür evde yoktu. 'Umarım cehennemin dibine gitmiş olsunlar bir daha gelmesinler' diyerek geçirdi içinden. Camın kenarından abisini bekliyordu. Eve hep geldiği saat çoktan geçmiş ve fazlası ile geç kalmıştı. Gecem abisine bir şey olacak korkusu ile bekliyordu. 'İnşallah bu sefer kavgaya bulaşmamıştır' diye söyledi.
Abisi işten işe giriyordu. Ne iş varsa yapıyordu. Ailesi için değil kardeşi içindi. Eve gelirken üstü başı dağınık oluyordu illa. Ya iş zordu ya da kavgaya bulaşmıştır. Kendisi yaralı ise karşı taraf çok pis haldedir. Çünkü abisi çok iyi dövüşüyordu, hatta 13 yaşındaki kardeşine bile öğretmişti. Gecem ilkten yapamayacağını düşünmüştü ama abisi ile çalışınca eğlenmeye ve ilgisini kazanmıştı.
Abisi ilk Gecem'in vücudunda ki yaralarının geçmesini beklemişti. Sonra yavaştan alıştırmaya başladı, asıl çalışmalara da başlamışlardı. Gecem'in zevkle istek ile yaptığını görünce kardeşinin elini hiç bırakmadı. Bazen aralarında maç bile yapıyorlardı. Çoğunlukla abisi kazanıyordu ama Gecem de baya iyi dövüşüyordu.
Abisinin gelmeyeceğini anladığında ayakkabısını ve hırkqsını alarak evden çıktı. Allah bilir abisi neredeydi? İlk önce sokaklara göz attı, sonra iş yerlerinin olduğu yere baktı ama yoktu. Tabii tanınmamısı için kafasını kapüşonünü takarak geziyordu. En son tenha yerlere bakmaya karar verdi. Tenha yerlerden bir bir geçti ama yoktu.
Tam tenha sokaktan çıkacekken bir el ağzını kapatıp sürüklemeye başladı. Gecem daha ne olduğunu anlamadan kendisini başka bir yerde buldu ve nefes alamıyordu. Bir el Gecem'in boğazını tutarak nefes almasını engelliyordu. Gecem biliyordu ki ölmeyecekti sadece göz dağı vereceklerdi kendisine.
Kendisine gelerek çırpınmaya başladı, boşuna çırpınıyordu. Niye çırpınıyordu ki? Abisi özellikle bu konuya çalıştırmıştı. Elleri ile onu tutan kişinin gözlerini bulmaya çalıştı. Gözlerini bulunca parmaklarını gözlerine oyarcasına soktu. Genç çocuk inleyerek gözünü tutmaya başladı, Gecem amacına ulaşmıştı. Ayağa kalktığında onu tutan kişi abisi yaşlarında yani 16-17 yaşlarında birisi idi. Ve bu kişi abisi ile sayısızca kavga eden kişiydi.
Gecem boğazını yırtarcasına öksürüyordu. Genç çocuk kendisine gelerek kıza yürüdü. Sadece biraz zarar ve göz dağı verecekti. Uğur ile son ettiği kavga baya bir kötüydü. Hatta birbirlerine fazlası ile zarar vermişlerdi. Genç çocuk o zaman Uğur'a 'Yemin ederim ki sevdiklerin acısı ile boğulacaksın. Etrafında olan kişilere dikkat et!' demişti.
Uğur da 'Bende yemin ederim ki sevdiklerimin acısı ile ağlamam intikam alırım. Adam gibi karşıma çık korkak gibi sevdiklerime zarar verme oruspu çocuğu!' demişti. Ama genç çocuk dinlememişti. Gecem kendisine gelen çocuğa görünce hızlıca ayağa kalktı. Genç çocuk kızın koluna tutmaya çalıştı, Gecem o eli yakalayıp ters çevirdi. Genç çocuk şaşkındı. Dışarıdan biraz zayıf hiç kimse ile konuşmayan kız şuan genç çocuğu dövmeye çalışıyordu.
Genç çocuk daha da sinerlenip kızın saçından çekti. Gecem bağırmamak için dudaklarını kanatarcısına ısırıyordu, dudağı kanıyordu. Gecem ayağını arkasından olan genç çocuğun kasıklarına geçirerek tekme attı. Genç çocuk acı ile inleyerek yere düştü.
"Bir daha saçıma dokunursan o ellerini az önce vurduğum yere geçiririm!" diye genç çocuğun saçına çekerek. Genç çocuk Gecem'in kollarından tutup yere serdi. Gecem'e tam bir tokat atacakken elini birisi tutmuştu. Gecem yukarıya baktığında gülümsemişti.
Abisiydi... Kurtarmaya gelmişti...
Abisi Gecem'e göz kırparak genç çocuğa yumruğu geçirmişti. Bir iki tane daha yumruk atıp yere attı genç çocuğa. Abisi direk Gecem'i kaldırmak için elini tuttu. Ama Gecem eli tutmayıp kendisi ayağa kalktı.
"Düştüğünde eğer bir el verilirse o eli tut bence her zaman kendin kalkamazsın." dedi abisi.
"Merak etme kalkamazsam bile öleceğim anlamına gelir bende ölürüm."
"Manyaksın kızım sen ne ölmesinden bahsediyorsun?" dedi abisi ters ters.
"Manyak olduğumu daha önceden de söylemiştin hatırlatırım."
"Yine söylüyorum, manyaksın!"
Gecem gülüp yerdeki genç çocuğa baktı. Dudağının kenarı full kanlıydı, abisi fena vurmuştu. Genç çocuk ayağa kalkıp etrafa baktı.
Sonra tek başına yapamayacağı için ıslık çalarak onun tarafından olan kişileri çağırdı. Çok geçmeden 4 kişi daha gelmişti. Gecem şaşkın ifadesi ile etrafını saran çocuklara bakıyordu, abisi ise şaşırmadan sadece genç çocuğa bakıyordu.
O çocuk korkak değildi aslında. Hatta cesurdu ama bazen karı gibi de olabiliyordu. Yapamayacağını anladığında yakınlarını çağırırdı. Yine aynısını yapıyordu. Gecem ve abisi sırtlarını birleştirerek etraflarına bakıyordu. Burası tenha ve çoğu kimse yaşamadığı için ses çıkarsalar bile zor duyulurdu.
Ses çıkarmak isteyen kimdi ki? Ya döverler ya da dövülürler...
"Gecem biliyor musun?"
"Neyi biliyor muyum?"
"Hep sen ile birilerini dövmek istemişimdir."
"Hani iyi dövüşmezdim."
"İtiraf ediyim iyi dövüşüyorsun."
"Hocam dan bu lafları duymak gururlandırdı beni."
"Eğer bunları dövüpte çıkarsak daha gururlan kendinle."
"Ya dövüceğiz ya da dövülüceğiz. Kaçmak yok hocam bizde!"
"İşte be Mona'm! Hadi çok konuştuk dal birisine."
"Hay hay efendim." dediği gibi birisine kafasını gömmüştü bile. Uğur kardeşine gülümseyerek o da birilerine daldı. Gecem tekmeleri, kol çevirmeleri ile genç çocukları pert etmişti. Uğur yumrukları, kafaları ile dalmıştı. Ama onların hali de pek iç açıcı değildi.
Çocuklar, abi ve kardeşlere yetmediği için geri çekilmek zorunda kaldılar.
"Geri çekilceğiz ama geri gelip seni sikiceğim Uğur. Bekle beni." dedi genç çocuk.
"Bekliyor olacağım belalı Murat, koynum sana yatmak için müsait. Gel bakalım kim kimi sikicek." dedi abisi.
Genç çocuk yani Murat küfür ederek arkadaşları ile geri gittiler. Gecem genç çocuğun ismini öğrenmişti.
Murat...Koyimde tur at... Ay bune lan aklıma nerden geldiyse artık.
Murat...Silkeleceğim seni... Hehh bu iyi hem sansür de var.
Abi ve kardeş birbirilerine gülümseyerek evlerine doğru gittiler.
Bugün hem dövdüler hem de dövüldüler...
...
...
...
•••••
Hepsinin yüzüne teker teker detaylı bir şekilde baktım. Onların yüzünde olan şaşkınlık ifadesi geçmiş ciddi bir ifade ile bana bakıyorlardı.
Onlar kimdi acaba?
Sanki iç sesimi duymuş gibiler kendilerini tanıttılar...
"Üsteğmen Miran Nacar/ Mardin/ Emredin komutanım!"
"Teğmen Akın Uras/ Şanlıurfa/ Emredin komutanım!"
"Asteğmen Armina Çağlı/ Şırnak/ Emredin komutanım!"
"Asteğmen Yağız İnanç/ Kayseri/ Emredin komutanım!"
"Asteğmen Baran Çakan/ Batman/ Emredin komutanım!"
"Astsubay Kıdemli Başçavuş Tamer Özkan/ Artvin/ Emredin komutanım!"
"Astsubay Başçavuş Aydın Ay/ Gaziantep/ Emredin komutanım"
"ALACAKARA TİMİ GÖRÜŞ VE EMİRLENİZE HAZIR KOMUTANIM!"
Tekrar yüzlerine baktım bir süre...
"Kıdemli Üsteğmen Gecem Mona Akar!"
Hepsi esas duruştaydı.
"Rahat asker!" dedim.
Rahatta dinlendiler.
"Nasılsınız asker!" dedim.
"Sağol!" dediler aynı anda.
İyi bir timdi. Önceki komutanları iyi eğitmiş, belli zaten.
"Alacakara timine yeni komutanınız olarak geldim. Benden önceki komutanınızı çok iyi tanırım. Şehit oldu, başımız sağ olsun." dedim.
"VATAN SAĞOLSUN!" dediler.
Yüzbaşı Mert komutan baya disiplinli bir komutandı. Ama timine ve ailesine hariç. Genelde onla hep dağlarda görev için giderdim. Bütün görevlerden hep başarılı çıkmıştık. Ben 2,5 yıl dağlarda iken aniden şehit haberini almıştım. O zaman sadece intikam vardı içimde.
İntikamımıda almıştım...
Evliydi. Karısı doktordu ve 4-5 yaşlarında bir kızı vardı. Kızını çok severdi, hep bana anlatırdı. Kızı da babasına ve babasının üniformalarına aşıktı. Babası da ona özel üniforma diktirmişti hep onu giyerdi. Karısı onun şehit olacağı gün sürpriz yapacaktı. Sürpriz de hamileydi... 2 aylık hamileymiş, o stresten, yoğunluktan kendilerine bakamamışlar. Ama öğrendiği an çok sevinmişti. Bir sıkıntıda bu hamilelik sıkıntılı olacaktı, daha da dikkatli olması gerekiyordu.
Karısı akşam bütün hazırlığı yapmış kocasının görevden gelmesini bekliyordu. Kapı çalındığı da kocası yerine bir asker gelmişti. O kelimeleri söylemişti... "Yüzbaşı Mert Kata şehit oldu. Başınız sağ olsun..." o kelimeler bir hayat daha öldürmüştü oysaki. Karısı orada kahrolmuştu. O mutlu akşam üzüntü akşam olarak kaldı. Cenaze töreninde karısı artık acıya dayanamıyordu, çok kötü sancı ile iki büklüm olmuştu. Kimse bilmiyordu ki hamile olduğunu.
Hemen hastaneye kaldırdılar ama bebeği kurtaramamışlardı. Küçük kızları tek başına annesi ile kalmıştı. O gün küçük kız bana 'Biliyor musun Gecem komutan, bende sizin gibi asker olup babamın intikamını alıcağım.' demişti. Yapardı, alırdı intikamınını.
Daha çok düşünmeden askerlere döndüm ve konuşmaya devam ettim.
"Daha hepinizin dosyasına bakmadım. Daha çok konuşmayacağım, benimle günler geçtikçe tanışırsınız. Yarın saat tam 05.00'ta içtima alanında olun."
"Emredersiniz komutanım!"
Bir hafta önce düzenlediğim odama geçtim. Kokusu ayrı bir yer bu oda. Tabii masamın üzerinde dosya yığıntısı olmasa. Vakit kaybetmeden sandalyeme oturup dosyalarla ilgilenmeye başladım. Elime tim ile ilgili dosya vardı. Aslında bakmak gibi niyetim yok ama ben tabii ki de bakıcağım. Dosyayı açıp okumaya başladım.
Üsteğmen Miran Nacar,
30 yaşında,
Evli ve bir çocuğu var.
Diğer detaylara zaten önceden bakmıştım.
Teğmen Akın Uras,
26 yaşında,
Bekar ve sadece bir kız kardeşi var.
Asteğmen Armina Çağlı,
26 yaşında,
Bekar ve aile bağlantısı yok.
Asteğmen Ayaz İnanç,
23 yaşında,
Bekar ve sadece bir abisi var.
Asteğmen Baran Çakan,
23 yaşında,
Bekar ve aile bağlantısı yok.
Astsubay Kıdemli Başçavuş Tamer Özkan,
23 yaşında,
Bekar ve sadece erkek kardeşi var.
Astsubay Başçavuş Aydın Ay,
21 yaşında,
Bekar ve sadece annesi babası var.
Çokta bakmadım zaten. Bir diğer dosyada timin görevleri ve başarıları ile ilgiliydi. Dosyayı açtığım gibi gözüme çok fazla şey çarpmıştı gerçekten fazla iyi bir timdi. Dosyalara o kadar dalmışım ki acıktığımı bile fark etmemişim. Saate baktığımda geç kalmamışım zaten. Dosyaları toplayıp odadan çıktım.
Koridordaki üstlere selam veriyorum, altlardan selam alıyordum. Yemekhaneye yaklaştıkça bağırma sesleri geliyordu. Ne olduğunu bilmeden daha da hızlı yürüdüm.
Kapıdan girince beni görenler ayağa kaltı, elim ile oturun anlamında salladım. İçeriye daha iyi baktığımda iki tim neredeyse birbirlerine girecekti. Ve bu timlerden birisi de benim timimdi.
"ASKER!" diye bağırdım.
Beni görenler kendine gelerek esas duruşa geçti. Ama diğerleri hala kavga derdindeydi.
"ASKER! KENDİNE GEL!" diye tekrar bağırdım.
Bu sefer hepsi esas duruşa geçmişti.
"Ne oluyor burda? Haliniz ne böyle ASKER?" diye söyledim kızgın sesimle.
Hiç kimse ses etmedi.
"Size söylüyorum ne böyle haliniz? Ne var iki tim olarak aranızda?" diye tekrar sordum.
"Komutanım, şimdi şöyle ki Alacakara Tim ve Bozkurt Tim ile araları iyi değil. Hatta hiç iyi değil. Yemekhanede yine birbirlerine karıştılar. Siz gelmeseydiniz başlacaktı kavgaları." dedi yemekhanede ki bir asker.
"Tamam, aranız kötü anladım ama neden hep birbirinize karıştıyorsunuz. Niye askerlerin önünde bunu yapıyorsunuz?" diye kızgın çıkan sesimle söyledim.
Yine cevap yoktu.
"Burayı siz ne zannediyorsunuz? Biz dağlardaki piçleri temizliceğiz ama siz kendi aranızda temizliyorsunuz. Amacınız bu mu? Birbirinizi yok mu edeceksiniz?"
Cevap yok.
"Cevap istiyorum, amacınız bu mu?!"
"Hayır komutanım!" iki timde aynı anda söylemişti.
"İyi, tekrar görürsem iki time ceza diye veririm, yaşamazsınız. Ana ocağımı burası illa biz mi öğretelim buranın neresi olduğunu? Tövbe Yarabbi! Anlaşıldı mı ASKER!"
"ANLAŞILDI KOMUTANIM!"
"Şimdi çıkın buradan hadi."
İki tim de yemekhaneden çıktı. Bende de iştah kalmadığı için çıktım. İlk günden timin kavgasını görüyorum ne iyi ama. Bari eve gideyim Şifacı sofrayı donatmıştır. Arabama binip eve gittim. Evin kapısının önüne gelince hiç ses yoktu. Genelde illa birisinin sesi çıkardı ama yoktu. Acaba kendilerini camdan mı attılar? Belli olmaz valla yaparlar bunu sadece Şifacı sağ olur. Kapıyı açtığımda karanlık karşılamaştı beni. Işığı açıp salona geçtim, eve bir göz attım yoktular. Harbiden geberttiler mi acaba kendilerini.
İlk önce benle Şifacının odasına gittim, odaya baktığımda yatağın üzerinde bir not gördüm. Lan acaba beni terk mi etti? Salak salak düşünme Gecem sanki sevgiliyiz. Tövbe tövbe. Notu alıp okumaya başladım.
"Mona'm beni hastaneden çağırdılar, başhekim grupları oluşturucak o yüzden biraz geç kalabilirim her an hasta çıkar. Sen merak etme. Belaya da bulaşma."
Son uyarısını yazıp ta çıkmış ya. İnsan bir öptüm der başka birşey der ama Şifacımız belaya bulaşma der. İşte seviyorum bunu ben ya.
Notu bırakıp İğneci ve Hocanın odasına gittim. Yatak ta bir not daha vardı. O notu da alıp okumaya başladım.
"Mona'm benimde hastaneye gitmem gerekiyordu. Nöbet için. Hoca da evde tek başına durmak istemedi, o da Teknolojici ile Mardin'i gezmeye gitti. Eve gelince bizi ara tamam mı? Birde üzücü haber Şifacı yemek yapmadı. O yüzden kendin bir şeyler hazırlarsın artık. Neyse bende söylüyorum belaya bulaşma!"
İğneci de aynı uyarıyı yaptığına göre bunlar gerçek arkadaşlarım. Bir an kaçırıldı da not ta fidye falan istenildi zannettim. Hayal gücümü çok seviyorum ya. Ama gerçek acı evde YEMEK YOK! Maalesef! O yüzden kendimiz yapıcağız.
İlk önce kıyafetlerimi değiştirdim. Sonra kolları sıyırıp yapmaya başladım. Bismillah!
...
Şuan elimde çayım yanımda çekirdek balkon da oturuyordum. Yemek yaparken evi savaş alanına çevirdiğim için güzel bir temizlik yaptım - Şifacı benimle gurur duyacak - onun yorgunluğu ile balkon da oturuyordum. Otururken de boş durmuyordum. Yolda geçen insanların mesleği, karakteri, nerden geldiği falan filan tahmin ediyordum.
Mesela şuan yüzünde acele, korku var gibi. Üstüde hafif dağınık kesin karısını aldatıyor. Bir adam daha geçti, elimde iş çantası parmağında yüzük, yüzünde gülümsemesi kesin şuan karısının yanına gidiyor. Bir kaç kişiyi de tahmin ettikten sonra canım sıkılmıştı, hem kızlar da gelmedi. Eee ne yapıcağım ben? Acaba üst kattaki gençleri çağırsak ta okey mi oynasak? Bence iyi fikir ama çağırmaya üşendiğim için vazgeçtim.
Hoca ve Teknolojici gezmede ve onlar hala gelmedi. Yok bu böyle olmayacak, bari ben çıkıyımda geziyim. Hem kızları da bulurum. Silahımı, hırkamı ve ayakkabımı giyerek evden çıktım. Dışarıya bir göz attım, rahatsız edici birşey yoktu. Daha fazla oyalanmadan yürümeye başladım. En son evin yakınlarında bir parkta banka oturdum, hem kızlar gelirse görürdüm. Bir yarım saat falan oturup oynayan çocukları izledim. 2 ön bankta 3-4 erkek bir şey konuşuyorlardı. Sesleri tanıdık geliyordu ama kim?
Tabii ki tanıdım. Onlar abisi varlıklardı. Ama burayı nerden biliyorlar? Salak aşiret ailen Mardin'i avuç içleri gibi biliyorlar. Allah'tan beni görmediler. Konuştukları şeyi tam duymak için bir önümdeki banka oturdum, şimdi daha net duyuyordum.
"Oğlum annem perişan, evde kızımı getirmeden gelmeyin diyor." dedi kardeş 2.
"Biliyorum maalesef, annem bu kıza nasıl bağlandıysa artık." dedi 4. abi.
"Kızda gururluluk yapıp çekip gitti merak etmeyin bir iki güne gelir." dedi 3. abi.
"Oğlum pardon da siz salak mısınız? Kıza denediniz kalmadı lan! Bende olsam yüzünüzü görmek gibi niyetim olmaz." dedi ikiz.
"Harbiden bir kadına böyle demek fazla bence." dedi 4. abi.
"Bence değil direk fazla, hiçbir kadın haketmiyor!" dedi ikiz.
"Tamam çok konuştunuz, biraz susun, oturun sonra kalkalım" dedi 2. abi.
Hepsi sessizliğe gömülmüştü. Şu 2. ve 4. abiyi bir güzel silkelemek var ama abimiz işte büyüklere saygı...
Yok lan saygı maygı onlara döv de bak bakalım laf ediyorlar mı sana. Bir kaç dakika oturduktan sonra bir kadın bağırma sesi geldi. Sesin geldiği yere baktığımda bir kadın karnını tutup yere düşmüştü. Kan vardı.... Kadının arkasına baktığımda bir kapüşonlu adam koşuyordu. Elinde bıçak ile...Hiç beklemeden kadına koştum çünkü o adama yetişemezdim, arkamdan da abisi varlıklar geliyordu. Kadının etrafı fazla kalabalıktı.
"Lütfen açılın açılın nefes alsın kadın." dedim.
Park görevlisi herkesi uzaklaştırıp şerit çekmişti bile. Çünkü insanların durmayacağını biliyordu. Kadını kendisine getirmeyi çalışıyordum. Ama bilinci çoktan kapanmıştı. Sonra evin önünde Şifacıyı gördüm, Şifacı da bizi gördükten sonra bize doğru koşmaya geldi.
"Hanımefendi lütfen girme-"
"Beyefendi doktorum ben" diyerek şeritten atladı. Çok havalıydı. Ayy ben ne düşünüyorum.
Şifacı durumu anlar anlamaz yaralı kadının kıyafetinden parça koparıp kadının yarasına baskı yaptı. Bir kaç dakika öyke bekledi.
"Kanama böyle durmaz, kimde çakı var?" diye sordu. Birisi çakısını Şifacıya uzattı.
Sara bez parçasını çekip çakı ile kanayan yere açtı. Sonra elini sokarak birşey aramaya başladı. Herkes susmuştu... Sara bir kaç saniyeden sonra aradığını bulmuş ki gözlerini açtı.
"Ambulansı aradınız mı?" diye sordu Sara.
"Aradım ben birazdan gelir." diye söyledi birisi.
Sara hiç hareket etmeden öyle duruyordu. Toplanan insanlara baktığımda abisi varlıklar ile göz göze geldik. Birbirimize öldürcekmişiz gibi bakıyorduk. Daha sonra tekrar Sara'ya döndüm. 3-4 dakika sonra ambulans sesi duyuldu. Ambulans geldiğinde Sara yine hareket etmeden ambulansa bindi. 5-10 dakika sonra da polis sirenleri duyuldu.
Polisler herkesten ifade alacaktı. Sıra bana geldiğinde askeri kimliğimi çıkartıp polise gösterdim. Polis şaşkınlık ile,
"Komutanım, şuan ifadeleri alıyoruz. Sizinde ifadenizi almam gerekiyor."
"Komutanım mı?" aynı anda 4 ses duyuldu...
Allah kahretsin. Arkamda abisi varlıklar vardı. Arkama dönüp onlara göz kırpıp polise ifade vermek üzere arkama bakmadan gittim...
Arkamda sadece şaşkın 2 abisi varlık, 1 ikiz, 1'de kardeş 2 bıraktım...
Artık onlar düşünsün bari. Mesleğim neymiş acaba?...
...
...
...
•••••
Merhaba canovvvlarımmm,
Bir bölüm sonu daha...
Bölüm nasıldı?
Bu bölümde abisi varlıklar biraz zort oldular.
Bu bölümde en sevdiğiniz sahne hangisiydi?
Abisi varlıklar şimdi ne yapıcaklar?
Ve Gecem abisi varlıkların pişmanlığı karşısında ne yapacak?
Oy ve yorumlarınıza kapım her zaman açıkkk...
Canovvvlarımmm ben bir kaç gün sonra kitabımla ilgili tiktok ya da YouTube hesabı açıcağım ve videolar göndereceğim. Açtığım zaman panomda ve bölüm sonunda size söylerim. Siz de takip ederseniz çok mutlu olurum...
SİZİ ÇOK AMA ÇOK SEVİYORUM CANOVVVLARIMMM...
^o^

| Okur Yorumları | Yorum Ekle |