
<3°°°
Kay biraz ileri, konumuz yasak ihlali
Çok saftım değil mi, ben de? olanları, yuttum yani
Sen sustukça ben, haberlerini kuşlardan aldım
İnsan böyle işte, bozuldum gel, gör şaşırmadım
Kim bilir, zehirli dudağında
Kaç gecenin, kaç güneşin tadı
Bende hiç, hasar yok aslında
Çocukken oynardım ben bunları
Denenmişi denemek yok
Hiç olmadı kitabımda, olduramazsın
Nasıl bir düşmek bu böyle gözden?
Superman olsan toplayamazsın
Denenmişi denemek yok
Hiç olmadı kitabımda, olduramazsın
Senin kırık sandığın bu kalbi
Çoktan uçurdum, durduramazsın
Zor
Hiç zahmet edip de, düşünme o ihtimali
Hiçbir söz değiştiremez kararımı, fikrim baki
Kim bilir, zehirli dudağında
Kaç gecenin, kaç güneşin tadı
Bende hiç, hasar yok aslında
Çocukken oynardım ben bunları
Denenmişi denemek yok
Hiç olmadı kitabımda, olduramazsın
Nasıl bir düşmek bu böyle gözden?
Superman olsan toplayamazsın
Denenmişi denemek yok
Hiç olmadı kitabımda, olduramazsın
Senin kırık sandığın bu kalbi
Çoktan uçurdum, durduramazsın
Zor
Denenmişi denemek yok
Hiç olmadı kitabımda, olduramazsın
Nasıl bir düşmek bu böyle gözden?
Superman olsan toplayamazsın
Denenmişi denemek yok
Hiç olmadı kitabımda, olduramazsın
Senin kırık sandığın bu kalbi
Çoktan uçurdum, durduramazsın
Denenmişi denemek yok
Hiç olmadı kitabımda, olduramazsın
Nasıl bir düşmek bu böyle gözden?
Superman olsan toplayamazsın
Denenmişi denemek yok
Hiç olmadı kitabımda, olduramazsın
Senin kırık sandığın bu kalbi
Çoktan uçurdum, durduramazsın
Zor
Zor
Zor...
...
...
...
BU KİTAPTA GEÇEN OLAYLAR HAYAL KURGUSUDUR... GERÇEK HAYATTAN BAĞIMSIZDIR...
...
İyi okumalar...
°°°°°
ARSAL Ailesi Geçmişi...
ARSAL ailesi konaklarında her zaman ki gibi işleri ile uğraşıyordu.
Konağın babası Albay olarak görev yerinde, konağın annesi daha yeni doktorluktan emekli olmuş yuvasında oturuyor, konağın en büyük çocuğu yeni görevden döndüğü için 1 hafta iznini kullanıyor evinde, karısı okulda çocuklar ile uğraşıyor. Konağın 2. çocuğu görev geldiği için operosyonda, karısı kocası ile 2. çocuğu beklerken mesleğinden bir kaç ay izin isteyerek dolaşmaya çıkmış, 3. ve 4. çocuk şirkette harıl harıl çalışıyor, konağın ikizi erkeği ve kızı meslekleri için odalarına çekilmişler. En küçük, vurdum duymaz erkeği ise konaktaki herkese bulaşıp kızlarla bulaşmaya gitmiş. Tabii ikizlerden kız olan baba parası yiyip ortalıkta yoktu.
1. abi Tuğra ikizlerden Hande'nin tavırlarını hiç beğenmiyordu. Hatta kendisini beğenmiyordu. Hatta ve hatta bütün konak halkı beğenmiyordu. Hande bunu bildiği halde duymamış gibi yapıp paraları yemeye devam ediyordu. Ama bir gün bunların intikamını almaya aklına not tutmuştu. Hande'de hiç birinden haz etmiyordu. Kim yanına gelse tersliyip kovuyordu. Bu duruma en çok annesi üzülüyordu, kızı olduğu için de kıyamıyordu ki.
Ama konağın gelinleri fırsat bulup yolmak için kendilerini zor tutuyorlardı. 2. gelin hamile olduğu için takmamaya çalışıyordu. Eğer üzüntüye maruz kalırsa düşük ihtimali daha da yükselip ya da bebeği düşürebilirdi. Bunun nedeni birinci hamileği çok zor olmasıydı, bunun nedeni de tabii ki de Hande idi. Hande fırsat bulup hamile yengesini üzüntüye boğuyordu. Biraz daha devam etseydi Gökçen doğmaz ölürdü ama kocası karısının halini anlayınca doğuma kadar tatile çıkmışlardı. Gökçen'de sıkıntı olmadan doğmuştu.
Allah'tan Erva Göktuğ'a hamile iken Hande buralarda değildi. Herkes onu okumak için İstanbul'a gittiğini zannediyordu ama ama o full barlardaydı. Okumak onu hiç hedefi olmadı, hedefi hep özgür, kimse karışmasın, istediğim kadar para yiyeyim di.
Gökçen doğunca baya bir sinirlenmişti. Amacı o çocuk doğmayacaktı ama öyle olmamıştı işte. Gökçen hep yanına yanaşsa ya hep onu öteler ya da annesi izin vermezdi. Doğa kızına zarar vericek diye korktuğu için yanına bile yanaştırmazdı. Şimdi Doğa, ikinci hamileliğini yaşadığı için Hande ile göz göze bile gelmiyordu.
Tuğra salonda oturmuş oğlu ile uğraşıyordu. Oğlunu o kadar özlemişti ki bütün gününü onla ile geçirmeyi düşünüyordu. Saate baktığında yengesini baba evinden alacaktı. Kardeşi görevde olduğu için yengesi ve yeğeni ona emanetti. Yukarı çıkıp hazırlandıktan sonra tam kapıdan çıkacekken arkasından biri seslendi.
"Abi, nereye gidiyorsun?" diye sordu Hande.
"Doğa yengeyi alıcağım"
"Sen mi alacaksın? Daha yeni görevden döndün. Otur sen."
"Hani kardeşim karısını ve çocuğunu bana emanet etti ya o yüzden olabilir mi?"
"Tamam anladık. Sen otur ben alıyım yengemi hem canım sıkıldı, biraz da dolaşırım."
"Yok ben giderim sen git dolaş."
"Yaa abi otur işte oğlun ile ilgilen 2,5 ayın hasretini giderin."
"Kızım zorlama gideyim alıyım geleyim."
"Abi asıl sen zorlama hem bebek için alışverişe çıkarız, alırız bir şeyler."
"Offf tamam ama çok gezinmeyin alın gelin tamam mı?"
"Tamam merak etme o iş bende."
"İnşallah"
Tuğra tekrar salona geçip oğlu ile ilgilenmeye başladı. Hande hızla hazırlanıp arabasına binip yola çıktı. Evin önüne gelince arabada yengesini bekledi. Doğa ailesi vedalaşıp evden çıktı, evin önünde arabayı görüp hızla ilerledi. Arabanın kapısını açıp bindiğinde bin pişman oldu. Çünkü onu alan kişi düşmanı olan görümcesi idi. İkisi birbirlerine ters ters bakıp önlerine döndü.
"Sen niye geldin?" diye sordu Doğa.
"Keyfimden gelmedim herhalde, yolum buraya düşüyordu abim de beni aradı yengeni al diye mecbur bende geldim."
"Kesin öyledir."
"Sana yalan borcum mu var?"
"Yok mu yalan kraçilesi."
"Dua et hamilesin dua et."
"Merak etme her gece dua ediyorum. Sen onu bunu bırak arabayı çarşıya sür."
"Şoförün müyüm ben?"
"Beni almaya ve şoför koltuğunda olduğuna göre..."
Doğa alayla gülüp cama baktı. Hande de sinirle arabayı çalıştırıp çarşıya sürdü. Arabada ölüm sessizliği vardı adeta. Hande arabayı park ettiğinde ikisi de inip bebek eşyaları için bir mağazaya girmişlerdi bile. Doğa her yeri gezip daha mutlu olurken, Hande bunalıma girmişti. Hande en sonunda Doğa'ya bulaşmaya karar vermişti.
Doğa elinde mavi zıbın ile patiklere bakıyordu. Hande yanına gelip ona birşeyler söylemeye başlamıştı.
"Zevkin çok kötü yaaa, bana bıraksan neler alırdım."
"Allah'tan sana bırakmayacağım, senin zevkini de biliyoruz."
"Nesi varmış benim zevkimde?"
"Çocuğa altın renkte kıyafetler almayacağına, boya kutusuna çevirmeyeceğin ne malum."
"Ayy sana da yaranamıyoruz."
"Yaranma bana, senin niyetinde başka onu çok iyi biliyoruz."
"Neymiş benim niyetim?!"
"İlk önce bana bağırma, senin niyetinde daha doğmamış bebeğime dokunmak ama dokunursan seni beter yaparım."
"Klasik sözler, bunu Gökçen doğmadan önce de söylemiştin ama noldu bak kızın yanında."
"Oda kocam sayesinde!"
"Asıl sen bana bağırma hamileyim diye kendini üstün görme!"
"Hamile isem ne olacak, sen ben ne olursa olsun bana birşey yapamazsın!"
"Öyle mi?!"
"Öyle!"
Hande etrafa baktı. Bütün herkes onları izliyordu. Alay bir gülümse ile yengesine döndü.
"Doğa Arsal sen hiç bir zaman iyi anne olmadın, hep rol yaptın, hep beni aşağıladın, hep Gökçen'den beni uzaklaştırdın sen kimsin? Sen ARSAL gelini isen ben ARSAL aşiretin kızıyım, hanımıyım. Sen kimsin be?!"
"Ben DEMİR aşiretinin kızı, ARSAL aşiretinin gelini, aileye torun vermiş kişiyim. Sen ARSAL aşiretininin kızı isen ona göre davran, ona göre hareket et. Ayrıca benim anneliğim sana fazla mı geldi?"
"Ne diyorsun sen be? Seni harbiden bebeğin ile gömerim buraya!"
"O gömmeyi ben sana yapma- AHH!" diye inledi Doğa.
"Hemen sancı numaralarına başvur hemen!"
"AHH! Hande!"
Hande karnını tutan kadına baktı. Kadının bacak aralarından kan sızmaya başlamıştı. Hande şaşkınlıkla yerinde oynamıyordu bile. Şuan yengesi ve yeğeni tehlike deydi. Etraftaki kadınlar hemen Doğa'nın yanına koşarak yardım ediyorlardı. Birisi ambulansı arıyordu, birisi Doğa'yı tutuyordu. Doğa şuan Hande yüzünden bebeğini kaybediyordu.
Ambulans geldiğinde dikkat ederek Doğa'yı araca bindirip hastaneye götürdüler. Hande kendisine gelerek arabasına binip ambulansı takip etmeye başladı. Yolda abisini arıyıp durumdan haberdar etti. Hastaneye geldiğinde arkasından abisi hızla geldi. Doğa'yı hemen muayene etmeye başlamışlardı bile.
Doğa'nın kocası Hakan'da yeni görevden gelmişti. Eve geldiği gibi karısının hastanede olduğunu öğrenmişti. Vakit kaybetmeden, hız falan önemsemeden hastaneye gelmişti. Kısa süre içerisinde ARSAL ve DEMİR aşireti hastanede olmuştu. Hakan sinir krizi geçirmek üzereydi, Hande ise içerisinde yalan ile olayı anlatıyordu. Ve kendisini haklı çıkarmıştı, bir süre sıyırmıştı.
Bir kaç dakika sonra doktor odadan çıkmıştı. Kötü haberi vermek için...
"Anneyi kurtardık ama maalesef bebeği kurtaramadık. Başınız sağolsun. Geçmiş olsun..."
Tuğra kardeşinin emanetlerini koruyamamıştı...
3 kelime cehennemi tartırmıştı. Hastaneye elinde kanlı zıbın ile gelen anne bebeğini kaybetmişti...
...
...
...
•••••
ARSAL Ailesi: DNA gününden...
Varlıksı abiler koltukta oturup ne yaptıklarını düşünüyorlardı. İçeriye anne ve babaları girmişti. Selen içeriye baktığında kızını görememişti.
"Gecem nerde?" diye sordu annesi.
"Senin şu çocukların sayesinde yok burda!" diye kızgın sesle söyledi ikiz.
"Ne yapmışlar?" diye tekrar sordu annesi.
"Siz söylemek ister misiniz abilerim!"
"Haddini fazla aşma Deniz!" diye gürledi 2.abi
"Söylesene o lafları tekrar söylesene!"
"Deniz karşında abilerin var sesini kıs." diye araya girdi babası.
"Acaba o lafları duyunca bağırmayacak mısın baba."
"Ne dediniz oğlum?" diye tekrar sordu annesi.
Cevap sessizlik...
"Ne dediniz dedim!"
"Güya gerçek kardeşimiz olacak kız oda aynı anne. Hande gibi para için geldi. Niyeti aynı. Hem o bence..." dedi 3. abi.
"Ne bence? Söyle!" diye bağırdı babası.
"Altındaki arabayı görmediniz mi? Mesleğini bile bilmiyoruz. Allah bilir ne işlerle uğraşıyor-" 4. abinin sesi annesinin bağırması ile kesildi.
"Kes sesini Ediz! Sen nasıl böyle bir şey yaparsın! Hele ki bir kadına!"
"Anne-"
"Hakan sus! Niye ön yargı ile yaklaştınız? Daha tanımıyorsunuz bile! Biz kızı buraya tanışalım diye getirdik ama bizim çocuklarımız ona edepsiz lakaplar yapıyor." diye gürledi babası.
"Baba-"
"Pişman mısınız?!" diye sordu Erva.
"Erva yenge sen karışma!" dedi 2. abi
"Niye karışmayacağız? Bizde kadınız! O kadına edilen laf bizide ediliyor Hakan!" dedi Doğa.
"Pişman mısınız?" diye sordu annesi.
"Değilim! Bakın sizde benim haklı olduğumu inancaksınız!" diyerek yukarı çıktı Hakan. Arkasından da kardeşleri çıktı.
"Eğer kızımı bulup kendinizi affetirmezseniz bende hakkımı helal etmiyorum! Bunu da bilin!" son sözünü söyleyerek odasına doğru gitti.
...
Akşam yemekleri yenmiş, kimse birbirleri ile konuşmadan odalarına çekilmişlerdi. Giray ve Ediz bugün yaptıklarından dolayı biraz olsada pişman olmuş ve uykuya çekilmişlerdi. Hakan ise hala bir gram pişmanlık duymuyordu. Kararının arkasındaydı.
Hakan yatağında uzanmış karısını bekliyordu. Bir kaç dakika sonra odanın kapısı açılmış karısı içeriye girmişti. Karısı hiç kocasına bakmadı bile. Hızla dolaptan geceleğini alıp banyoya giyinmek için girdi. Lavaboda işlerini hallettikten sonra kocası ile göz teması kurmadan yatağa girdi. Hakan anlamamıştı niye böyle yaptığını.
Karısına arkadan sarılarak boynunu öperek, "Benim karım bana neden trip atıyormuş?" diye sordu. Karısı derin nefes alarak "Neden acaba?" diye karşılık verdi.
Hakan kaşlarını çatıp, "Bana o konu yüzünden deme Doğa." dedi. Doğa kocasına doğru dönüp "Hangi konu olabilir Hakan sence?" dedi.
"Doğa karıcığım yapma böyle konuyu kapatalım hem senle bayadır vakit geçirmiyoruz."
"Şimdi de geçirmeyelim Hakan!"
"Doğa derdin ne senin?"
"Derdim o kıza öyle laflar etmen. Derdim bir kadına öyle konuşman. Farkındaysan bende kadınım ve bana da dokunuyor. Tamam mesleğin gereği uzak ol, şüphe ile bak ama saçma laflar etme."
Kocası cevap veremedi.
"Anlıyorum seni o kız yüzünden bir can kaybettik ama böyle yapma." Ellerini kocasının yanaklarını tutarak "Seni çok seviyorum bunu bil." dedi.
İkisininde gözleri dolmuştu...
"Bende seni seviyorum." diyerek karısının dudaklarına kapanarak "Hem biz senle biraz hasret giderelim." dedi. Karısı "Ama ben hala size tripliyim ağam."
"Merak etme birazdan o tribi unutursun." diyerek karısını üstüne çıkarak kolları ile hapis etti. Uzun yılın hasretini giderdiler.
...
ARSAL ailesi o bir hafta içerisinde Gecem'i bulmaya çalışıyorlardı. Numarayı almalarına rağmen ulaşamıyorlardı. Büyük ihtimal engellemişti. Bu durumdan sıkınlan Hakan, Giray, Ediz dolaşmaya çıkmıştı. Yanlarında zorla Deniz'i de götürmüşlerdi. Evin küçüğü Kuzey de sıkıldığı için arkadaşları ile basketbol oynamaya gitmişti.
Akşam olmuştu bile ama hala 4 kardeş parktaki banktan kalkmamışlardı. Çünkü evdeki negatif enerji ile karşılaşmak istemiyorlardı. Parktaki oynayan çocukları izliyorlardı sadece. En son sessizliği Hakan bozdu.
"Oğlum annem perişan, evde kızımı getirmeden gelmeyin diyor." dedi Hakan.
"Biliyorum maalesef, annem bu kıza nasıl bağlandıysa artık." dedi Ediz.
"Kızda gururluluk yapıp çekip gitti merak etmeyin bir iki güne gelir." dedi Giray.
"Oğlum pardon da siz salak mısınız? Kıza demediğiniz kalmadı lan! Bende olsam yüzünüzü görmek gibi niyetim olmaz." dedi Deniz.
"Harbiden bir kadına böyle demek fazla bence." dedi Ediz.
"Bence değil direk fazla, hiçbir kadın haketmiyor." dedi Deniz.
"Tamam çok konuştunuz, biraz susun, oturun sonra kalkalım." dedi Hakan.
Bir kaç dakika daha oturduktan sonra bir kadının acı ile bağırmasını duydular. Yana baktıklarında bir kadın kanlı olan karnını tutuyordu. Arkasından kapişönlü elinde bıçak olan adam koşuyordu. Hiç vakit kaybetmeden kadına doğru koştular.
Birisi daha yanlarına gelmişti. Kız kardeşi...
Kız kardeşi onlara hiç bakmadan kadının yarasına bakıyordu. 4 kardeş hala şaşkındı, kardeşleri buradaydı ama görmemişlerdi. Sonra bir kadın şeritten atlayarak doktor olduğunu söyledi. Bir kaç dakika içerisinde kanamayı durdurmuştu bile. Ambulans gelip yaralı kadını götürmüştü.
Polisler gelip ifade almak için tüm insanları toplamıştı. 4 kardeşin önünde de Gecem vardı. Gecem tam ifade vericekken bir kimlik çıkarmıştı. O kimliği çok iyi biliyorlardı. Asker kimliği...
Polis kardeşlerine 'Komutanım' dediğinde harbiden kalpten gidiceklerdi. Kız kardeşleri asker miydi?..
4 kardeşin ismi de pişmanlık olmuştu...
...
...
...
°°°°°
Asker olduğumu öğrendikleri günden beri o aile ile hiç bir iletişimim olmadı. Zaten DNA günü olanlardan sonra numarayı engellemiştim. Bir kere de engeli kaldırdıktan sonra bir sürü arama ile karşı karşıydım. Acaba pişman mı oldular?
Olsunlar, sürünsünler abisi varlıklar.
Gerçi umursamaz kardeş ve ikizim bir şey yapmadı ama olsun. Şuan odam da oturup kitaplarımı sayıyordum. Çünkü her an çalınabilirdi. Ben onları bulmak ve ne kadar ödediğimi bilmiyorlar. Onlar benim bebeklerim. Aslında tek benim değil, Şifacının da. Çünkü oda benim gibi kitap hastası, ben olmasam o hep sayar korur.
Onlar bizim yalnızlığımızdaki ilaçlar.
Tabii kocalarımız da var orası ayrı...
Odam da olma sebebim kızların soru bankasından kurtulmam için. Kaç gündür beni soru yağmuruna tutmak için her fırsatta yanımda oluyorlardı. Ama ben bordo bereliğimi konuşturarak her an ortadan kayboluyordum. Yarın erkenden kalkıp time içtima yaptırmam lazımdı. O yüzden pijamalarımı giyip tam uyuyacakken telefonum çalmıştı. Kimin aradığını baktığımda Albay'ın aradığını fark ettim. Görmese de yine esas duruşa geçerek telefonu açtı.
"Kıdemli Üsteğmen Gecem Mona Akar/ Şırnak/ Emredin komutanım!"
"Rahat asker"
Rahatta dinlendim.
"Asker yarın PÖH ile ortak bir göreviniz olduğu için toplantı var. Timine içtima yaptırdıktan sonra toplantı odasında ol."
"Emredersiniz komutanım!"
Telefonu kapattı. Bir PÖH ile ortak görevim var ama haberim yok ve ne görevi olduğunu bile bilmiyorum. Ne güzel ama...
Neyse yarın öğrenirim diyerek uyumaya daldım.
...
Şuan karargaha doğru gidiyordum. Sabahın 4'ünde kalkım. Kahvaltımı edip birde kızlara haber verdikten sonra yola çıktım. 05:00'te içtima vardı ve şuan saat 4:30'du. Karargaha geldiğimde direk timin yatakhanesine gittim.
"ASKER UYAN!" diye bağırdım. Bağırdım an tüm tim esas duruşa geçmişti. "15 dakika içerisinde içtima alanında olun!" dedim ve yatakhaneden çıktım.
İçtima alanında timi bekliyordum. 5 dakikaları vardı. 5 dakika neredeyse dolacakken tim tam 05:00'te sırada olmuştu.
"ALACAKARA TİMİ GÖRÜŞ VE EMİRLENİZE HAZIR KOMUTANIM!"
"RAHAT ASKER!"
Rahatta dinlendiler.
"GÜNAYDIN!"
"SAĞOL!"
"NASILSINIZ?!"
"SAĞOL!"
"ALACAKARA TİMİ, koşu için 50 tur!"
Hizaya geçip koşmaya başladılar. Koşmaları bittiğinde "200 şınav, pozisyon al!" dedim. Pozisyonu alarak şınava başladılar. Şınav da bittiğinde "200 mekik için pozisyon al!" dedim.
"Olum biz tim komutanı istemedik. Nerde çıktı bu ya." dedi Ayaz.
"Nerde bileyim ben merak etme diğer komutanlar gibi oda gider yarı yolda." dedi Baran.
"Valla hiç de inatçı durmuyor." dedi Tamer.
"Tim yeter bu kadar, Ayaz, Baran ve Tamer hariç diğerleri gidiyor." dedim. Üçü birbirlerine 'Boku yedik' bakışı atarak yan yana durdular. Herkes gittiğinde üçü ile baş başa kalarak ters ters baktım.
"Demek başka komutan istemiyormuşsunuz! Demek yarı yolda sizi bırakırım! Demek inatçı da değilmişim!" dedim. "Bu dediklerinizin arkasında mısınız?!"
Cevap vermediler.
"ARKASINDA MISINIZ?!"
"Arkasındayız komutanım"
"İyi bari adam ve dürüstsünüz. Şimdi yaptığımız içtimanın iki katını yapıyorsunuz 1 hafta boyunca."
"EMREDERSİNİZ KOMUTANIM!"
"Başlayın."
Birbirlerine baktıktan sonra koşmaya başladılar. Bitirine kadar başlarında durdum. Bitirdikleri de "Şimdi gidin diğerlerinin yanına bir daha o diliniz puştlara çalışsın.!"
"Emredersiniz komutanım!"
Hızla odama girdiğimde duş alıp üniformamı giyip yemekhaneye gittim. Allah'tan iki tim de kavga etmiyorlardı. Yemeğimi alıp ayrı bir masaya oturdum. Yemeğimi yerken birden karşımdaki sandalye çekilip birisi oturdu. Karşıma baktığımda askerdi, üniformasındaki rütbeye baktığımda aynı rütbede olduğumuz fark ettim. Arkama yaslanıp karşımdakini konuşmasını bekledim.
"ALACAKARA TİMİ komutanı Kıdemli Üsteğmen Gecem Mona Akar." dedi.
"BOZKURT TİMİ komutanı Kıdemli Üsteğmen Taha Demir." diye karşılık verdim.
"Bildiğim kadarı ile tim komutanı olduğu sürece başka time ceza vermek gibi şeyler yapmak saygısızca bir hareket değil mi?" dedi.
"Bildiğim kadarı ile tek bir time dediğimi hatırlamıyorum. Her iki timi de söylemiştim." dedim.
"Kendi timiniz kendinize Üsteğmenim!" dedi.
"O timde kiler benden rütbe olarak düşük ise komutan olarak karışırım Üsteğmenim!" dedim.
Cevap vermesine izin vermeden "Size afiyet olsun Üsteğmenim timinize uyarı yapmayı unutmayın bence." diyerek oradan ayrıldım.
Bütün cins varlıksılar beni mi buluyor? Onu hiç anlamadım. Kendime çeki düzen verdikten sonra toplantı odasına doğru ilerledim. Toplantı odasına geldiğimde şifreyi girerek içeri girdim. Keşke girmeseydim.
Çünkü şuan karşımda abisi varlıklardan Hakan ARSAL vardı.
Maalesef.!
Birbirimize bakıyorduk sadece. Ben ters ters, o ise pişmanlık içerisinde bakıyordu.
Umursamadan Albay'ın karşısına geçerek "KIDEMLİ ÜSTEĞMEN GECEM MONA AKAR/ ŞIRNAK/ EMREDİN KOMUTANIM!"
"Rahat asker"
Rahatta dinlendim.
"Otur asker."
Oturmadım.
"Bu bir emirdir asker otur!"
Oturdum...Abisi varlığın karşısındaki sandalyeye...
Artık o gözlerde daha çok pişmanlık görecektim...
Ama onlar benim gözlerimde nefret ve kırgınlık göreceklerdi...
...
...
...
•••••
Merhaba canovvvlarımmm,
Nasılsınızzz???
Bölüm nasıldııı???
Bu bölüm biraz ARSAL ailesinin geçmişini okuduk. Bir kaç bölüm böyle olucak. Biraz da onları tanıyalım.
En sevdiğiniz sahne hangisiydiii???
Gecem ne zaman abisi varlıkları affedicekkk???
Birde başka hesabımda ise bütün kitaplar ile videolar paylaşıyorum orda da destek verirseniz sevinirim...
_okurumyazar_
SİZLERİ ÇOK AMA ÇOK SEVİYORUM CANOVVVLARIMMM...
^o^

| Okur Yorumları | Yorum Ekle |