
" Seninle görüşme isteme sebebim. Kraliyette... Senin okuduğun okulda günde 2 kız ölüyor. Hep kız. Nedenini araştırmayı denedim. Ama anlayamadım. Bir tür büyü gibi. Ama yemekten zehirlenme... Kantinci hapiste. " Diyerek konuya girdi Gabriel.
" Büyü mü? O okulda büyü mü? Hem lise hem üniversiteydi. Teo ve Mia oradaydı. " Dedim kendi kendime.
Mia en yakın dostumdu!
Teo da eski sevgilim!
" Mia yaşıyor. " Dediğinde rahatladım.
" Yönetici sensin. Benim halkım ve bir çok halk bilmese de Krallar biliyor. Bu yüzden kısa sürede gelebilirsin çok sevinirim. Yarın ring benim Kraliyetimde. Yani istediğin zaman iptal de edebilirim " dedi.
Bir düşündüm.
" Yarını iptal et. Ama kimse beni anlamasın. Ben maskeyim. " Dedim.
Başını salladı ve gitti.
O gittikten hemen sonra bizim hayalet dede Kain canlandı.
Ona baktım. " KAİN?" dedim.
Güldü. " Sevgili Valencia Trusova. Evliliğini tebrik ederim. " Dedi.
Başımı salladım.
" Burada ne geziyorsun?" Dedim.
" Kıyamet yakında. Bunu engellemek gerek! Eskilerden kalma kasayı biliyorsun! Lanetli kasa. O senin kurtuluşun." Dedi.
Anlayamadım.
K8yamet mı?
" Ya kalp ya beyin Valencia. Doğru bir seçim yap. Yarın görüşmek dileğiyle. " Dedi.
Yok oldu.
Anlamıyordum!
......

( Ceketi giymedi sadece omuzlarında )
Gabriel ile okula ilerliyordum.
Tek gelmiştim. Ve aklım dopdoluydu.
" Öğrencileri derse alın. " Dedi Gabriel güvenliğe.
Ben onu beklemeden ilerlemeye devam ettim. Kantin lise ve üniversite arasındaydı. Tam orta noktada.
İçeriye girdiğimde bir temizlik görevlisi " Yeni bir kız daha öldü! Yemekhanenin ortasında!" Diye bağırıyordu.
Yutkundum.
" Tanrım. " Diye bağırdı bir erkek.
Gabriel arkamdan ilerledi.
" Öğrencileri uzaklaştıramıyorlar. Yemekhane bu taraf.... " Diyordu ki " Biliyorum. " Dedim.
Sustu.
Müdür geldi arkamızdan.
" Önce siz bakın isterseniz. " Dedim durup.
Müdür neden hapiste değildi. Belki de cinayeti o işliyordu?
" Elbette " dedi müdür.
Onlar ilerlerken bir sigara yaktım.
Tiago burada değilken içebileceğim kadar içmeliydim!
Tam 1 dakika içtikten sonra sigaramın yarısını bitirmiştim.
Bende yemekhanenin kapısını ittirip içeriye girdiğimde derin bir sessizlik vardı.
Çantam elimdeyken Gabriel bana baktı.
" Hepsi gözü açık ölüyor. Zehirlenme... Doktorlar baktı. Tek sorun... Ölmüş gibiler. Ama nabızları var?" Dedi müdür.
Gabriel bir kıza bakıyordu.
Topuklu ayakkabılarımı tıklatarak içeriye adım attığımda her bakış bana döndü.
Gabriel içerideki bir kaç uzaman doktora bakarak " Valencia Trusova. Kraliyetin biliyorsunuzdur. Yeni ismini söyleyeyim. VALE KRALİYETİ. Hani şu kimliği bilinmeyen çocuk Kraliçe var ya. İşte o. Yöneticiliği Roselieyi işkence çektirerek kazandı. Aslında Rosalie ona verdi de diyebiliriz. Ejderha lordu. Beyin cerrahı. Tiago Trusova ile evli. Şu evrenin güçlüsü diye bilinen kişiyle. " Dedi ve minik bir açıklama yaptı.
Umursamadan yanlarına geldim.
" Valencia Hanım. " Dedi Bir uzman doktor.
Gabriel atılıp " Sadece Valencia de. Hanımı resmi buluyor. " Dedi.
" Valencia. Yaptığımız araştırmalarda bir sonuca varamadık. Sadece her kadın bu şekilde ölüyor. Zehirlenme olduğu kesin. " Dedi Uzman.
Kıza baktım.
Teni sapsarıydı. Gözleri fal taşı gibi açıktı ve dudakları kup kuruydu.
Zehirlenmeydi evet.
" Son çare seni çağırdım. " Dedi Gabriel.
" Bu ne zamandan beri oluyor. Yani cinayetler. " Dedim.
" 1 haftadır. " Dedi.
" Ve sen beni yeni çağırdın. " Dedim.
Sustu.
Kıza bakmaya devam ettim.
" Ne yediler de böyle?" Dedim.
" Makarna. Hepsi makarna yerken. Ama... Tadım yapılırken bir şey yok. Tabaklara alınırken var. Bunlardan başka makarna yiyen de yok. " Dedi Müdür.
Makarna?
Ceketimi omzumdan alıp masanın birine koydum. Çantamı da.
Sonra içerisinden eldiven ve steteskop çıkarttım.
Kızın yanına geldim ve yere çömeldim.
Steteskobu kulağıma takıp kızın göğsünü dinledim.
Kalbi atıyordu evet.
Hemen sonra uzman doktorun birinden " Işık var mı?" Dedim.
Biri verince kızın gözüne tuttum. Tepki de vardı.
Işığı geri verdim.
Kızın koluna iğnenin birini sapladım ve kan çektim.
Kan kırmızı değildi. Yeşildi.
" O da ne?" Dedi doktorlar.
Aptal mı bunlar. Gerçekten hiç dokunmadan mı muayne ettiler?
Sessiz kaldım.
İğneyi çıkartıp bakarken " O makarnayı bir tabağa koyun getirin. Gabriel sende hapisteki kantinciyi getir. " Dedim.
Gabriel hemen emir verirken içeriye Samuel girdi.
" Sevgili Valencia! En son dügünde görüşmüştük. " Dedi gülerken.
" Karın ve çocuğunun yanına siktir olup gitmeye ne dersin Samuel?" Dedim.
Güldü.
Ve tam o anda kimi gördüm.
Teo ve Mia. El ele yan yana.
Sevgili olmuşlardı. Üniversite yerindelerdi.
Burukça gülümsedim belli etmeden. Hemen sonra önüme döndüm.
Enişteci ha?
Konu bu değil! Kendine gel!
Makarna ve kantinci getirilmek üzereyken zehiri inceledim.
Değişik bir mikrop barındırıyordu.
Zehiri doktorun birine fırlattım.
" Test yaparsınız artık. Zehir ne biliyorum ama yine de... " Dedim ve getirilen makarnayı aldım.
Kokladım.
Gerçekten iğrenç bir koku vardı.
" Koklamaya ne dersin Gabriel. " Dedim.
Uzattım.
Kokladı ve yüzünü buruşturdu.
" Off bune ?" Dedi.
" Makarna. " Dedim ve bir çatal alıp h8zla sapladım.
Ağzıma soktum ve makarnayı yedim.
Çatalı bıraktım.
Samuel " Lann! Delirdin mi kızım sen!" Dedi.
" Doktor İgor. Beni yine akıl hastanesine yatırmayı düşünüyor. " Dedim.
Yuttum.
Sonra da bir tadım testi yaptım.
" Makarna gibi. Hani ben niye gebertmedim?" Dedim.
Masaya geri koydum.
Tam arkamda bir sızı hisedince arkama dönüp yumruk attım ama koca cüsseli kişi yumruğumu tuttuğu gibi beni ters çevirdi.
Bileklerimden tek eliyle tutup beni havaya kaldırmıştı ve ayaklarım yere bile değmiyordu.
" Sana da selam karıcım. " Dedi.
Tiago!!
" Doktor! Ne geziyorsun burda!" Dediğimde güldü.
" Acaba niye? Düşün? Manyak mısın sen? O kadar tecavüz olayları arttı tek başına lanetli bir okula gelmek ne demek? Yürek mı yedin kızım sen?" Dedi.
" Ben dövüşçüyüm. " Dedim.
" Ama görüyorsun bir erkek sana yaklaşınca ne olduğunu. " Dedi ve beni yere indirdi.
Bileklerini ovaladığımda ellerimi tutup bileklerim öptü.
Ölen kıza baktı.
" Şu zehirlenme meselesi. " Dedi.
Ellerimi bıraktı.
" Zehirin olduğu yemek neymiş?" Dedi.
Az önce koyduğum makarnayı aldım.
Ona uzatıp " Makarna. Ve acayip güzel. Kraliyete paket yapıp götüreceğim. " Dedim.
Kıkırdadı.
" Yedin demi. Gerizekalı. Bir gün gerçekten gebericen ama ne zaman bende bilmiyorum?" Dedi ve kıza gidip onu muayne etmeye başladı.
Bende biraz düşündüm.
10 dakika filan düşündüm.
" Valenciam. İyi misin?" Dedi Tiago ciddi bir ses tonuyla.
" Buldum?" Dedim.
" Ne?" Dedi Gabriel.
Ama tam bu sırada bir sarsıntı yaşadık.
Uzun bir deprem.
Bir yere tutunduk.
" Siktir!" Dedi Arkadan biri.
Deprem dönerken etraf karanlık gök kırmızı oldu. Fırtına başladı ve içeriye koşarak annem Arthur ve Louis girdi. Arkalarından yürüyerek Katarina ve Jasmine.
" Neler oldu?" Dediler.
KAİN havaya gelince yutkundum.
" Kıyamet. " Dedim.
Bana öksürüp " Doğru tahmin Valencia. Sana 2 şık ile geldim. 10 dakika süren var. Süren bitene kadar. Ya insanları kurtar ya kendini. Seçim senin. " Dedi ve solda bir süre başladı.
Yutkundum.
Öne bir yere geldim.
Tiago biliyordu ne olduğunu.
Bu yüzden biraz ileriye karşıma geçti.
Annem " Neler oluyor!" Dedi.
" Dur. " Dedi Tiago.
KAİN ise " Kalp veya beyin Valencia. Aklını veya kalbini kullan. Çünkü bunun bir geri dönüşü olmayacak. Kurtuluş için 2 kişi. Çocukların veya baban. Ya kendini kurtar ya insanları. Ya sevgin ya aklın!" Dedi.
" Hadi ama Valencia. Bir mühür bu! Bebeklerinin kulağına fısıldayıp kasanın her bilgisini verdiler. "
" Tamam hemen ayarlıyorum. Elizabeth kocan olarak sana emrin şu ki Valenciayı öldürmelerine sebep ol. Kasayı koruyun. "
Bebekler ve babam.
Bebekler mı baban mı?
" Yapamam. " Dedim Kaine bağırarak.
" Yaparsın. Valencia bana bak. " Dedi Tiago.
Ona baktım.
Gôğsüm hızla inip kalkarken " Yapamam. " Dedim.
Geldi. Tam karşımda durup ellerimi tuttu.
Sıcak ellerini hisedince her şey bir anlığına yok oldu ve sadece ben ile o kaldık.
" Çocukların mı? Baban mı? Yapacağın en iyi şeyi yap. Hem kendini hem insanları hem de bizi kurtar. " Dedi.
Bu mırıltısı kulaklarımda çınladı.
" Kasanın şifresi... " Derken bedenim boşluğa düştü ama tuttu beni.
Yine dik tutarken ağzıma bir ilaç dayadı.
Yavaş nefesler çektim.
Dudağımdan çekip cebine geri koyunca açtım gözlerimi.
" Astımdı. Bir şey yok. " Dedi rahatlatmak istercesine.
Ellerimi okşadı.
" Güzelim. Yapma böyle. Sen şimdi böyle ani bir şey olduğunda krize girersen ve yanında ben olmazsam ne yapacaksın?" Dedi.
Ne yapacaktım?
Oturup ağlamak mı?
" Şimdi. Sana iyi gelecek bir seçeneği seç. " Dedi.
Aniden herkesin sesini geri duydum.
" Son 15 dakika kaldı neyi bekliyorsun!" Diye bağırıyordu müdür. 20 dakika da kasanın şifresini bulmaliydim.
Ve bir lanet vardı. Hissediyordum.
Tiago ellerimi yavaşça bırakıp kenara gitti.
Kaine baktım.
" Babam. Babamı canlandır. " Dedim.
Tiagonun gurur dolu hisedebildiğini biliyordum.
" Babanı canlandırıyorum. " Dediği gibi tam karşıma ışınlandı babam.
Direkt " Kasanın şifresi ne?" Dedim.
" Sevgili Kızım!" Diye bağırdı.
" Kasanın şifresi ne?" Dedim.
" Uzun zaman oldu. Ne özlemişim sizleri. En çok da annenizi özledim. Elizabeth. Güzel Karım. Kukla olmak .... " Diyordu ki yakasını kavradığım gibi yüzüne en sert yumruğumu vurdum.
Onu havaya kaldırdım.
Rahatça havada duruyorken duvara yasladım.
" Kasanın şifresi ne diye sordum sana!" Diye bağırdım.
" 2 3 5 " dedi.
Yüzüne bir yumruk daha vurdum.
" Gerçek şifre ne!" Diye bağırdım.
Güldü.
Burnu kanıyordu.
Umursamadan bağırarak yüzüne sayısız yumruk attım.
Bayılacağı noktaya gelince durdum.
" Kasanın şifresi ne? " Dedim.
Güldü.
Ağzı kan doluydu.
" Yalvar. " Dedi başını kaldırırken.
" Bir kere de babam ol be! Bir kere de bir eş ol! İyi bir Kral ol! İnsanlara yardım edebilecek bir şey ol be!" Diye bağırdım.
Onu bıraktım.
" Bir kere ya! Bir kere şevkatle de Kızım diye! Bir kere de olsa bunu de be baba. Bir kere de anneme saygı duy!" Diye bağırdım yüzüne.
" Ne yaşattılar sana benden sonra? Soruyorum ama bir baba olarak. " Dediğinde sesinde hiç beklemediğim bir duygu vardı.
Yumuşama gibiydi.
Bir durdum.
" Ne oldu? Kimsin sen? Ben seni tanımayacak kadar hayvanın önde gideniyim. KAİN neden sana geldi?" Dedi.
" Ben kimim biliyor musun? Ben senin kızın olmayan tecavüz sonucu doğan delinin tekiyim! Akıl hastanesinde yattım 1 yıl deliyim diye! Yine aynı teşhis konuldu üzerime ama buradayım! O ayakta tutamadığın lanet Krallığı ayakta tutan kişiyim ben! Yönetici Rosalie var ya. Sen hakediyorsun diyip bana verdi yöneticiliği! Hapis ettim onu! X ve beni hamile bırakan diğer adam Nathoyu! 2 çocuğum var lan benim herkesden gizleyip durduğum! Belki herkes biliyor belki kimse bilmiyor gram sikimde bile değil! Kaç kez ölümden döndüm ben senin haberin var mı? Kaç ilaç kullan8yorum bir günde ondan haberin var mı!" Diye bağırıp çantamı aldım.
Açıp içindeki 12 hap kutusunu yere döktüm.
Astım ilaçlarını da cebimden çıkartıp fırlattım.
" Haberin var mı! Şu lanetler saydığın kadına bir bak! O senin kuklan mı! Oyuncağın mı! Değil! İsterse o oynatır seni kendi ellerinde! İsterse kendi elleriyle gebertir seni! Şu oğulların! Lan hiç değer verdin mi be ! " Diye bağırdım.
Nefesim daralıyordu.
Nefes alıp elime bir bıçak aldım.
" Şimdi bak bana. Şu yarattığın canavara bak! Şu gerizekalı beyinsiz kızına bak! Deliyim lan ben deli! Bazen mantıklı konuşabilsemde içten içe yiyorum kendimi! Şimdi söylesene be adam! Bekliyor muydun kızının böyle olmasını. " Dedim.
Sonra da daha çok bağırıp " Bekler mıydın zamanında işkenceler cektirdiğin kızının böyle biri çıkmasını! Bekler miydin!" Diye bağırdım.
Bıçağı kendi elime bastırıyordum.
Sinirim artıyordu ve kain " Son 5 dakika. " Diyordu.
" Şimdi. Bana söyle ne bu yıllardır açılmayan kasanın şifresi. " Dedim.
" Nathoyla iş birliği içindeydim. " Dedi sakince.
" Ne?" Dedim.
" İşin ucunda para vardı. Elizabeth'e sor. Ben kötü biri değildim ki. Sonra para göz biri oldum. Mahfettim sizi. " Dedi oğullarına bakarken.
Sessiz kalmaya devam ederken kapıda ve pencerede 8 ejderhanın durduğunu görmek zor değildi.
" Son 5 dakika " dedi Kain.
Yine bir zelzele yaşanırken babam devam etti.
" Natho... Size bunları yapmamı isteyen oydu. Ben... Çok özür dilerim. " Dedi.
" Babanın böyle kötü biri olmasını ben sağladım. Para. Para sağladı. Şimdi her şeyi öğrendin. Git. "
Nathonun sözleri kulağımda canlandı.
Gözlerim kararınca elimi başıma attım.
" Natho... Natho bunu demişti. " Dediğimde bakışlar bana döndü ama ben iyi değildim.
Yine saçlarm simsiyah gözlerim kırmızı olmuşken her damarım ortaya çıkmıştı.
" Babanı ben kötü yaptım demişti. Şimdi her şeyi öğrendin git demişti. " Dedim.
Tiago yanıma geldi ve bir elini belime koydu.
Ondan destek aldım.
Göz kapaklarımı zorlayarak açtım.
" Çocuk.... Çocuklar.... Ben... Tiago vardı bir tane. Onu ben çiplemiştim. Tecavüzcü yapmıştım onu. Bilmem kaç kadını tecavüz etmişti. Emir vermişti. " Dedi.
Geçmiş.
Bizim geçmişimiz.
Ejderha Eragon " Sadece birbirlerine tokattan sonrasını unutmuşlar. " Dedi.
Ama hayır. Tokat taciz tecavüz eldiven ve daha fazlası.
Hepsini hatırlıyordum. Şimdi hatırlamıştım.
Ama yine de güvenmeyi seçiyordum.
Tiago da biliyordu yaptıklarını. Bu yüzden sessiz kaldı.
Yutkundum ve derin bir nefes aldım.
" Tiagoyla evliyim baba. Emir veren kişi olan Tiagoyla evliyim. Hamile bırakılmama sebep olan o Tiagoyla. " Dedim.
Tiago üzgündü.
Onu aşalıyordum resmen.
" Ama biliyor musun? Şimdi 20 yaşıma geldiysem. 13'ümden sonra hep yanımda o vardı. Senden daha çok durdu yanımda. Yaptıklarından dolayı ben hala ölemediysem Tiagoydu sebebi. Kaç kez kestim boynumu bileklerimi. Kaç kez sardı Tiago o yaraları. Bak.... Biz asla normal olamadık. " Derken Tiagoya başımı kaldırıp baktım.
" Ne biz normal olduk. " Dedim ve aileme döndüm.
" Ne de siz. " Dedim.
Babama baktım.
" Biz savaş içinde büyüyen ve kurtuluşunda yara alan kişilerdik. Hepimizin bir yarası vardı. Yaralar da derinliklerine göre tedavi edilirdi. Benim yaram en deriniydi. Ve şimdi sen o yaraya bir şeyler yapıyorsun baba? Af değil bu. Veya sinir öfke. Seni asla affetmem. Nathoyu Abeli ve Rosalieyi afettim ama seni asla afetmem. Edemem. Seçim hakında ya çocuklarım vardı. Ya da sen. Ben seni seçtim. Nedeni yüzleşmek de olabilirdi. Ama çocuklarımı seçemezdim. " Dedim.
Derin bir nefes alıp verdim.
" Kendi canımı yakardım biliyorum. Çünkü onlar da bir gün ölecekti. Ama sen ölsen üzülmezdim. Seni şuan bile geberte bilirim ben. " Dedim.
Tiagonun parmağını bıçak tutan elimde hisettim.
Bıçağı yavaşça aldı.
" Şimdi. Söyle kasanın şifresi ne? Yeteri kadar bilgi aldım. " Derken kendimi iyi hisettiğimden Tiagoya baktım.
Elini yavaşça çekti.
" Son 1 dakika. " Dedi Kain.
Uzun bir deprem daha yaşanırken ejderhaların getirdiği koca kasaya yürüdüm.
" 736 " dedi.
Hemen yazdım.
Açıldığında içinden çıkan altınları umursamadan tek tacı aldım.
Kaine gösterdim.
Büyüyle elimden aldı.
Büyülü kelimeler söyledi bağırarak.
Ben daha fazla bakamadan kapandı gözlerim.
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 1.83k Okunma |
350 Oy |
0 Takip |
112 Bölümlü Kitap |