
-Tiago-
Valencia ile Eva yan yana dinlenme salonundaki koltukta yatıyorlardı.
Eva birden ters döndü ve Valenciaya sarılıp uyumaya devam etti.
Valencia da ellerini beline doladı.
Onu annesi gibi görüyordu.
Ona annemi bile getirememiştim.
Lanet... Olsun!
Ateşini ayaklanıp tekrar kontrol ettim. Ateşi düşmüştü.
Yanağından öptüm.
Valenciayı da boynundan.
Sargıdan...
Yerime geri oturdum. Ardından onları izlemeye devam ettim.
Eva aslında kendi kendine uyuya kalmıştı. Rahat yattığını görünce kaldırmamıştım.
" Veronika?" Dedi Eva mırıldanarak.
Valencia da mırıldandı.
" Annem olsana. " Dedi.
Valencia ise " Üvey annenim ben sus. " Diye mırıldandı.
Eva ona biraz daha sarılınca gülümsedim ister istemez.
Valencia çok iyi kalpli biriydi.
Üzülürdü. Minicik bir olaya bile.
Ve ben ona acımadan vurmuştum! Sikik kafam!
Gece biraz daha ağladım.
Sabaha doğru askerler ısınmadan buraya geldikleri için ağlamayı kestim.
2 adet dinlenme salonu vardı. Biri hep bizim bulunduğumuz diğeri ise askerlerin giyinip sohbet ettiği soyunma odası gibi büyük bir yer.
Buraya sadece John,Alex ve onlar gibi yakın olduğumuz kişiler geliyordu.
İçeriye askerlerin girmesini beklerken 7 aylık hamile olan Jasmine girdi.
İnleye inleye yürürken gelip tekli koltuğa oturdu.
Sonra da Katarina geldi. O daha 4 aydır hamileydi. Ama karnı ortaya çıkmıştı.
Yerine oturdu ve Jasmineye selamlaştı.
" Arthur ile Louis bir olup bize süpriz mı yapacaklar acaba?" Dedi Katarina aynı anda gelmelerinden dolayı.
Saat 9 olmuştu.
Ayaklanıp Evanın ateşini yine kontrol ettim.
İyiydi.
Korkudan Valenciayı da kontrol ettim.
İkisini de öpüp buradaki mutfağa geçtim.
Valencia için onun tarifi.
Eva için ise krep.
İkisi de bayılırdı yapacağım yemeğe.
Yemeği yapmaya başladım.
Aynı anda yapıyordum.
Bir kaç dakika sonra yemek bitmek üzereyken Valencia ayıldı.
Başını kaldırıp bana baktı ve geri yattı.
Ama saati görünce duraksadı.
" Saat 9. 30 mu siktir ya ben askerlere gidecektim. " Dedi.
Esnedi ve Evayı dürttü.
" Eva. Uyan uyan saat 9. 30 hani biz 6 da kalkacaktık her gün! Ne oldu ormanda verdiğimiz izci sözü. " Dedi.
Eva ise " Başlarım sana da izci sözüne de uykum var benim. " Dedi.
Valencia onu gıdıklamaya başlayınca güldü.
Kalkıp Valencianın kafasına yastık geçirince Valencia da koltukta ayağa kalktı.
Yastık savaşı yapmaya başladıklarında güldüm.
" Ay tamam yeter yoruldum ben. Senin daha çok yorulman gerek! Yaralısın sen!" Dedi Eva.
Valencia gülüp oturdu.
Ayağına terliklerini giydi.
" Gel. " Dedi Evaya.
Sonra odadan çıkıp gittiler.
5 dakika sonra geri geldiklerinde yüzlerine bakım yaptıklarını anlamak zor olmadı.
Eva da tavşan Valencia da aslan maskesi vardı.
Güldüm. Hemde uzun uzun güldüm.
" Abi sen niye zürefa gibisin? " Dedi Eva bana.
Daha fazla güldüm ve kendime hazırladığım yumurta+salata tabağını bitirdim.
" Sen kısasın. " Dedim.
Eva 1. 50 filandı.
Valencia ondan uzundu.
" Sen ne yapıyon orada dağ ayısı. " Dedi Valencia.
Güldü içerideki herkes.
Valencia tarifinin olduğu tabağı alıp Valencianın bacağına bıraktım.
Kreplerin olduğu tabağı alıp Evanın dizine bıraktım.
Ve kendi tarifimi da aldım.
Bir kaç dilim ekmek ve çatal da aldıktan sonra gelip masanın yanındaki armut koltuğa oturdum.
Masaya koydum.
Eva " Krep! Bayılırım! Sen unutmadın mı abi. " Dedi.
" 3 tabak krebi 4 yaşında bitirdiğini nasıl unutabilirim. " Dedim.
Güldü.
Krebi çatalla ağzına soktu.
Valenciaya baktım.
İğrenmiş gibi bakıyordu.
Masaya tabağı bıraktı.
Ayaklandım ve yanına oturdum.
Onu belinden tutup dizlerime oturttuğumda kalçasını erkekliğimde hisetmek hoşuma gitmişti.
Bacaklarımı onun bacaklarına bağladım ve çırpınmasını engelledim.
Kollarını bir koluma sardı dengede durmak için.
Agzını sıkı sıkı kapattı.
Ekmekle yumurtayı aldım.
" Aç ağzını. " Dedim.
Dinlemedi tanı inatçı keçi.
" Ağzını açar mısın Valencia. " Dedim.
Başını olumsuzca salladı.
" Yemeyece... " Diyordu ki ağzını açtığını fırsat bilip soktum yemeği.
Parmaklarımda kalan yağı da agzına sokup çektim.
Elime vurdu.
" Tükürürüm banane. " Dedi ağzı dolu.
Elimi ağzıma bastırdım.
" Onu yiyorsun. Şu haline bak! 35 kilo anca varsın! Hani nerde benim kum saati bedenlim? Yok! Kemiklerin batıyor Valencia" dedim.
Omuzları düştü.
Elimi ağzından çektim.
Kendi isteğiyle çiğnemeye başladı.
Yavaş yavaş çiğnedi. Çünkü her çiğnediğinde midesi bulanıyordu.
Bilirdim ben Karımı.
" Ha şöyle. " Derken bacaklarımı çektim bacaklarından.
Onu yanıma geri oturtup yerime geçtim.
Kendi yemeğimi yerken Valenciaya baktım.
Kendi isteğiyle tabağı eline alıp yemeğini yemeğe başladı.
Bende yedim.
Birden kapı açıldı ve elinde çikolata Elizabeth çıka geldi.
Arkasından da Victor.
Jasmine ve Katarinaya minik çikolatalar verdiler.
Hemen sonra Louis ile Arthur.
İkisi de ellerinde koca koca sepetlerle gelmişlerdi.
Sepetler meyve ve çikolatayla doluydu.
" Alkış!" Diye bağırdı Valencia alkışlarken.
Çiçek verdiler sonra.
..........
-Valencia-
" Yanlız kaldık sonunda. " Dediğimde Tiago başını kaldırdı.
İçeride sadece annem ile babam vardı.
Onlar da kendi aralarında sohbet ediyorlardı.
" Ne istiyorsun?" Dedi Tiago.
" Eskisi gibi olmayı. Eskisi gibi olmamızı. " Dedim.
Biraz sessiz kaldı.
Günler sonra birlikte kalmak...
Aylar sonra...
Ama içeriye birden askerler girince hevesim kursağımda kaldı.
Giren John biraz su içti.
" Yarın her Kralı çağırın. Komşu olan ya da olmayan. Aramızda kimler ihanetçi hem öğrenir hem kutlama yaparız. Ben birazdan halka da kutlamayı bildiririm. Kraliyet genişletme işi nasıl?" Diye sordum.
Kraliyet büyüyordu.
Hemde fazlasıyla.
" Eskiye göre fazla genişledi. Resmen 2 Kraliyet birleşimi oldu. " Dedi ve çıktı.
Gülümsedim.
Tiagoya baktım.
" Sana bir şey aldım ama yalnızken aç. " Dedi ônüme kırmızı bir kutu bırakırken.
" Ne bu? " Dedim.
" Çiçek. " Dedi gülerken.
" Bokunu bırak daha iyi. " Dediğimde gülerek çıktı o da.
Kutuyu alıp odama gittim.
Koltukta uyuklayan Evaya baktım.
Günün yarısını uyumakla geçiren manyak bir kızdı. Asla masum değildi.
Benden daha iyi bir keskin nişancıydı.
O oradayken kutuyu kenara koyup bir elbise giydim.

Hafifte makyaj yapıp parfüm sıktım.
Pencereden dışarıya baktım.
Halk alanda toplanmıştı.
Hızla gittim.
Topuklu ayakkabılarım zemini döverken protez bacağıma baktım.
Engel.
Değildi.
Asla.
Olmayacaktı.
" Kraliçe Valencia! Nicolas tarafından hamile kaldığınız ve çocuğunuzu düşürdüğünüz doğru mu?" Diye sordu onlarca haberci.
İlerleyemeden durdum.
Lanet haberciler.
" Sizi ne çocuğum ne de tecavüz edilmem alakadar etmez. Konu kapandı. " Dedim ve onları ittirip ilerledim.
Sahneye cıktığımda birden alkışlar koptu.
Önce biraz yaşadıklarımdan bahsettim. Tiago ve Eva dan.
Sonra ise kutlamalardan.
" Tekrardan teşekkür ederim beni dinleyenler için. Ve sevgili çocuk halkı! Kutlamada sizleri çok güzel şeyler bekliyor!" Dedim çığlık atarken.
Çocuklar da bağırırken gülümsedim.
" Tiago ve Eva hakkında ne düşünüyorsunuz? Ayrıldığınız doğru mu?" Dedi biri.
" Ayrılmadık. Ve düşündüğüm tek bir şey var. Tiago ve Evaya yapılan herhangi bir hata. Bana da yapılmış demektir. Kim onlara bir zarar verirse karşısında beni bulur. Çünkü onlar benim ailemin üyeleri. Bu Arthur ve Louis için de geçerli. Aynı zamanda Katarina ve Jasmine içinde. Annem ile babam ise ayrı. " Dedim.
" Babanızın sizler için ağlamasına ne tepki veriyorsunuz. " Dedi bu sefer.
" Ağlamakla da baba olunmuyor. Her neyse. " Dedim ve sahneden indim.
....
" Bu da ne?" Dedi Eva kırmızı kutunun içinden çıkana bakarken.
" Elleme! Tiago almış bana!" Diye bağırdım.
Banyoda olduğumdan ses yankı yapmıştı.
" Tamam! Ben biraz nişan çalışacağım askerlerin oradayım!" Dedi ve gitti.
Bende banyodan bir süre sonra çıktım.
Aynanın karşısına gectim.
Tek bacak.
Yaralı beden.
Ama iyileşiyordum.
Kilo da almıştım.
Gerçekten çok hızlı kilo almıştım.
47 kilo olmuştum ve artmaya devam ediyordum.
Kum saati bedenim ortaya çıkıyordu.
Tüm kilo kalçam ve göğsüme biraz da baldırıma gidiyordu.
Mutluydum.
Her şeye rağmen sebepsizce çok mutluydum.
Yüzümde buruk bir gülümseme oluşurken çıplak bedenimdeki kalan tek dövmeye baktım.
Nicolas sen erkeksin resmen diyip dövmeleri lazerle silmişti.
Tek ejderha dövmesi geçmemişti.
Ben gerçek lord idim.
Hep öyle kalacaktım.
" Güzelim ama. " Dedim kendi kendime.
Güzeldim.
Nefesimi verdim ve başladım bedenimi iyileştirmeye.
" Keşke doktor sarsaydı bunları. " Diye bir laf çıktı.
O bana yaklaşmaya korkuyordu hala.
8 gündür burada olmama rağmen tek temas ağladığım gündü. Yanıma geldiği zaman.
Bir ıslık sesi duyunca soluma baktım.
Banyonun duvarına yaslanıp kollarını birbirine bağlamış altında tek gevşek duran bir havluylaydı.
Saçları ıslaktı.
" Burada mıydın?" Dedim.
" Her zaman yanındaydım. Banyo yaparken küvetteydim. Konuşmanı yaparken kürsü arkasında. Merdivenden çıkarken tam arkanda tetikteydim düşersen filan diye. " Dedi.
Yanıma geldi ve sertliğini kalçamda hisedeceğim kadar yakınlaştı.
Yavaşça ellerini karnıma doladı.
Başını boynuma koyup kokumu soludu.
" Bayılıyorum sana. " Dedi.
Temasından dolayı kaskatı kesilmiş durumdaydım.
" Sarar mısın? Yaralarımı. " Dedim.
Göğsümden boynuma sarılı sargı bezini aldı ve biraz daha sarıp en son kapattı.
Bacağıma protezi takıp bana baktı.
Bedenime.
Gülümserken elleri göğsümden kalçama gezindi.
" Kum saatim gelmiş. " Dedi.
Gülümsedim ve traş olmuşken yanaklarını okşadım.
" Sikik herifim. " Derken ondan kaçıp giyindim.
Eşofman ve sweat.
" Doktorluğa geri döner misin?" Dediğimde durdu.
" Neden?" Dedi.
Bacağımı kırdığımdan sonra bir daha asla doktorlukla ilgili konuşmamıştı bile.
Doktor İgor onu istiyordu. Ama istifası ondaydı da.
" Bilmem. Eskisi gibi doktor olsan... Güzel olurdu. Doktorum olurdun belki. " Dedim.
" Bir daha asla doktorun olmak istemiyorum. Yaralanmanı istemiyorum çünkü. " Dedi.
Burukça gülümsedim.
" Doktor. Ama sen doktor değilken doktor diyesim gelmiyor ki!" Dedim.
Gülümsedi.
" Bıraktım Valenciam. Senin yanında olacağım bundan sonra. " Dedi.
" Ama doktor olduğunda senin yanına gelmek güzel oluyordu. Mutlu oluyordum. Şimdi sıkıldım! Doktorluğa geri döner misin? Lütfen!" Dedim.
Nefesini verdi.
" Tamam hadi... Söylerim Doktor İgora. " Dediğinde heyecanla zıpladım.
Güldü.
Tam gidecektim ki yanağından öptüm ve gittim.
....
Her şey hazırdı.
Hazırdık.
Evet.
Değil mi?
Valencia?
Valencia!
Lanet karanlık odamda yanlız kalmak...
Yanlızdım. Ölecektim.
Panik atak mı geçiriyordum.
Tanrı kahretsin yanlız ölecektim.
" Ben buradayım. " Dedi Tiago birden.
Ellerini ellerimde hisedince ona baktım.
Görmedim belki de yüzünü.
Ama buradaydı yine yanımdaydı.
Ona sarıldığımda belimi kavradı.
" Şşt. " Dedi.
Işığı yaktı.
" Bir şey yok. " Dedi.
Başımı salladım.
Ağlamıyordum.
İyiydim.
" İyisin. " Dedi.
Gözlerimi sıkıca yumdum.
" Bunu bir daha yapma. Hazır değilsin. " Dedi.
Başımı yine salladım.
" Konuş. " Dedi.
Sessiz kaldım.
Yavaşça sarılmayı kestim.
" Güzelim. " Derken saçlarımı düzeltip bana baktı.
" İyiyim. " Dedim.
Yaklaşıp dudağını öptüm ve hemen geri çekildim.
Ayağa kalktık.
" Biraz toparlanayım gelicem. " Dedim.
Başını salladı ve tereddütle gitti.
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 1.83k Okunma |
350 Oy |
0 Takip |
112 Bölümlü Kitap |