78. Bölüm

78. Bölüm

Emine Ekin Yavuz
okurveyazarolankiz

Terastaydım.

Bir kaç Kral sohbet ediyordu.

Gabriel,Lancelot,Wallace ve Loyal. Louis,Arthur,Jasmine ve Katarina da buradaydılar.

Jasmine armut koltukta oturmayı tercih etmişken hepimiz içiyorduk.

Onlar yemeklerin lezzetliğini konuşurken acıkmaya başlıyordum.

" Hay yemeğinizi sikeyim. Acıktım amına koyayım. " Diye bagırdığımda kapıda Tiago belirdi.

" Ne iyiki bende aşçı olarak yemek yaptım;" dedi.

Yanıma geldi. Yemekleri masaya koydu.

Ayaklanıp " Ay gel valla öpücem. " Dedim ve parmak ućlarıma yükselip yanağını öptüm.

" Birde burdan. " Dedi. Diğer yanağını ve sonra dudağını öptüm.

Beni kucakladı.

" Kısa küçük hastam. " Dedi.

" Sen öküzsün. " Dedim.

" Öyle mi?" Derken koltuğa oturdu.

Çatalı eline alıp 2 tabaktan birine bastırdı. Bir şey kesti.

Baktım.

Benim yumurtam.

2 tabak vardı.

Birinde tavuk diğerinde de benim tarifim.

" Bu ne?" Dedi Arthur be im yemeğimi gösterirken.

" Küçük hastamın her günki yediği tek yemek. " Dedi." Onun tarifi. Yumurtayı kırıyon tamam mı? Sonra küp küp sosis doğruyon üzerine de kaşar rendeleyin al sana Valencia yemeği "

Gülümsedim.

Meyve suyuma baktım.

Vişneli!

Hemen açıp içmeye başlarken Tiagonun kendine de meyve suyu getirdiğini fark ettim.

Biz büyüyemeyen çocuklardık.

" Aç şu ağzını " dedi Tiago.

Ağzıma ekmek arası yumurtayı uzatınca hemen yedim.

Koca bir lokma olduğundan çiğnemek zordu.

Ama yine de çiğnedim.

Çenemi Tiagonun omzuna kollarımı onun boynuna doladım.

Sol kolum tamamen ona bağlıydı ve elimde meyve suyu vardı.

Bir elim hep cebimdeydi.

O da tavuğu yerken yine sohbet etmeye başladılar.

" Al sana tavuk " dedi Tiago ağzımdaki lokma bitince ağzıma bir but yerleştirdi.

Öyle kaldım.

" Yesene " derken kendi butunu ısırdı.

Meyve suyunu bırakıp butumu yedim.

" Mıymıntı mıymıntı yiyişe bak hele. Kızım salak mısın sen 10 dakika geçti bir but bitiremedin. " Dedi Tiago 10 dakika sonra.

" Yalan atma bitirdim. " Dedim ve kemiği havaya kaldırdım.

Gülerek elimden aldı.

" Tipe bak " dedi.

Yüzüme baktı.

Hemen sonra uzun bir kahkaha attı.

Fotoğrafımı çekti.

" Hayatımda görebileceğim en kibar Kraliçe. " Dedi.

" Zaten başka da görmezsin " dedim kıskançlığım tutunca.

Kahkaha attı. " Tipe bak ya. " Dedi yine.

Burnumu yaladı.

Dilini gösterince gözlerim fal taşı gibi açıldı.

Dili sos doluydu.

" Sanırım biraz fazla bulaşmış. " Dedim.

" Kesinlikle biraz " derken yanağımı yaladı.

Sonra da peçeteyle sildi.

" Zengin kocam olmaya ne dersin?" Dedim.

" Büyü öyle gel. " Dedi ve peçeteyi cöpe attı.

" Bir dakika senin evlilik şeylerin geri mi gelmiş. " Dedi.

Utanarak yüzümü omzuna gömdüm.

" Çıplakken bu kadar utanmıyorsun?" Dedi.

" Niye utanayım. " Dedim.

Kıkırdadı.

" Aç ağzını " dedi.

" Doydum. " Dedim.

" Ne doydum! Hiç bir şey yemedin! " Dedi.

Yemeklere baktım.

5 but vardı. Kemik tabi.

O 4 tane butla doymuştu.

" Butlar kalındı ama. " Dedim.

" Yani ben öküzim. " Dediğinde kahkaha attımm

" Sen proteinli bir öküzsün. Sadece bu tavuk fazla kalın. Ben doydum. Anladın " desemde ağzıma yine ekmek arası yumurtayı bastı.

Çiğnemedim.

Çenemi yukarı aşağı yaptı.

" Bak onu da ben yapıyorum. " Dedi.

Güldüm ve yedim.

" Kusarsam senden bili... " Diyip devam edecekken ağzıma yine bastı.

" Olur olur sonra kusarsın şimdi ye. " Dedi.

Kıyafetime ellerini sildi.

" Havlum benim be!" Dedi.

" Bak ne yapıyorum!" Dedim sinirle ve yakasından içeriye tükürdüm.

Ağzımdaki her şeyi.

Gülümsedim ve kucağından kalkıp koşmaya başladım.

" Iyyyy!" Dedi.

Sevmediği tek şey buydu.

Kıkırdadım.

" Yaa al şunu! Valla ben Kusucam!" Dedi.

" Banane sen kaşındın!" Dedim.

" Kussaydın olur duuuu! " Dedi.

Gülümsedim.

" Onu da yaparım " dedim.

Ayaklandı ve peçetyle içindeki pisliği aldı.

Çöpe attı. " Sanırım banyo yapacağım!' dedi ve üzerindeki tişörtü çıkarttı.

Giderken arkasından koşup sırtına atladım.

" Ben malım ya! Gerizekalıyım ben! Kendime getirdiğim Şarabı senin meyvesuyuna enjekte etmişim. Sarhoşluğa bak hele!" Dedi.

" Pislik!" Diye bağırdım.

" Sensin o!" Dedi.

Tişörtünü çöpe attı.

Beni kucakladı.

" Gel lan buraya. " Dedi ve beni koltuğa fırlattı.

Koltuğa sertçe düşünce çığlık attım.

" Sapık var! Doktor Bey sapıklaş!" Diye bağırsamda dusaklarıma kapandı.

Geri çekilince sustum.

" Hah şöyle sus!" Dedi.

Eski tekli koltuğa gitti.

O kendi tekli koltukta otururken elini ıslak mendille iyice sildi ve kuruladı.

Kolanya sıktı.

Koltuktan inip emekleyerek ona geldim.

Bacaklarına ellerimi koyup yukarı çıktım.

Kedi gibi kucağında yattım.

Cenin pozisyonunda.

Saçlarımı okşarken sohbetler geri başladı.

1 saat sonra kucağına oturup göğsüne işaret parmağı bastırdım.

Göğsüne dokunmaya devam ederken neden bu kadar yumuşak olduğunu da sorguluyordum.

Dokunmaya devam ettim.

15 dakika sonra " Valenciam. Tam olarak ne yapıyorsun ha bebeğim " dedi.

" Senin göğsün niye benden yumuşak. " Dedim.

" Onu mu sorguluyosun ?" Dedi.

" Evet. " Dedim.

Yanındaki Louise baktım.

Uzanıp onunda göğsüne bastırdım parmağımı.

Ee bununki de yumuşak.

" Ühü! Benim ki niye sert!" Diye bağırdım.

Dengemi kaybedip arkaya düştüm ama neyseki Tiago beni tuttu.

Kafam Tiagonun ayak bileğindeyken bacaklarım onun omzundaydı.

Bir elimi tutuyordu.

" Kalk şurdan gerizekalı. " Dedi.

Beni çekti.

Elimi tutup önce yaralı göğsüme bastırdı.

" Sert işte!" Diye bağırdım.

Sonra duğerine bastırdı.

Yumuşak.

Ağlamayı kestim.

" Senin bu göğsün şuan ödem dolu. O yüzden sert. Gerizekalım. " Dedi.

Gülümsedim.

" Temam. " Dedim.

Gülümsedi.

" Uyu hadi saat geç oldu. 9 oldu. Çocukların uyku vak... " Diyip devam edecekken omzuna yumruk attığımda inleyerek sustu.

" Off omzum!" Dedi.

Uykum gelirken yavaş yavaş kapattım gözlerimi.

Gerçekten birden güçsüz düşmüştüm.

" İyi misin?" Dedi o da anladı.

" Hıhı. " Dedim.

Kolumu masaya vurunca inledim.

Kolumu tutup sıktı.

Mesela bir yerimi vurduğumda hemen tutardım çünkü acısını çok hisetmezdim.

" Sen nerden biliyorsun bunu? " Dedim gözlerim kapalı.

" Neyi?" Dedi.

" Bir yerimi vurunca hemen tuttuğumu. " Dedim.

" Acısını daha az hissetmiyor musun?" Dedi.

Başımı salladım.

" Ee o zaman?" Dedi.

Sorumun cevabı bu değildi?

" Hani biz dostuz ya. Ondan bilirim ben " derken kolumu bıraktı.

Gülümsedim.

Gözlüğümü aldı.

Masaya koydu.

Birden bire uyudum.

-Tiago-

Bir kaç dakika daha savaşla ilgili konuştuk. Sohbet ettik.

Ve bu sırada Jasmine " Tiago, Valenciadan benim adıma özür diler misin? Ben yüzüne bakamıyorum. " Dedi titrek bir sesle.

Louis " Jasmine. " Dedi.

Eli hep Jasminenin karnındaydı.

" Ama gerçekten ben. Çok aptalım. O bebeğimizin hayatını.. hatta belkide benim bile hayatımı kurtarırken ben onu bıçakladım. Kahroluyorum Louis. " Dedi.

Louis başını onun omzuna yatırdı.

" Jasmine. Sen sınırlıydin. Valencia kendi isteğiyle girmiş odaya. Ama kendini suçlayıp durma bak sonra sancı giriyo " dedi.

Onu öptü.

Jasmine yine de aban baktı.

" Söylerim. " Dedim.

Kucağımda kedi gibi yatan kadına baktım.

Başı karnımın yan tarafındaydı.

Sürekli hızlı nefesler alıp veriyor göğüsleri kasığıma değiyordu.

Bacaklarını kendine çekmişti.

Üşüyordu sanki.

" Valenciam. " Dedim ve yanağını öptüm.

Ateşi yoktu.

" Üşüyor musun?" Dedim.

Başını hafifçe salladı.

" Tamam o zaman içeriye gidelim. " Dedim ve onu kucakladım.

" Size iyi uyumalar. Yarın görüşürüz. " Dedim.

Kucağımdaki kadın zapzayıf duruyordu yanımda. Ama o tam kendine uygun bir kilodaydı.

Kum saati vücudu vardı.

Koca göğsü ve kalçası.

Hafif kasları da vardı.

Odaya değil Dinlenme salonuna gittim.

Orası daha sıcaktı.

Gelince koltuğu büyüyle açtım.

İki yastık ve bir battaniye koydum.

Onu yatırdım ve üzerini örttüm.

Bende üzerime tişört giyip yanına yattım.

Yanıma yaklaştı.

Çenesi biraz titredi.

" İyi misin?" Dedim.

Başını salladı.

" Beni korkutuyorsun. " Dedim saçlarını yüzünden çekerken.

Yanağını öptüm.

" Hasta oluyorsun. Zaten hastasın. Ama daha da ilerledi. Grip. " Dedim.

Arada kuru kuru ôksürüyor hapşuruyordu.

4 günlük uykumuzda da hep olmuştu.

" Midem bulanıyor. " Dedi.

" Hastalık. Bacağında göğsünde etki yaptı. O yüzden. Kusacaksan bak kenara poşet koyuyorum. " Dedim.

Baş ucuna bir poşet koydum.

" Şimdi dinlen. " Dedim. " Yanında olacağım "

Sonra ise sessiz sessiz uyudu.

Bende uyudum.

.... 

-Arthur-

Erkenden uyanmıştık. Saat 5 di. Askerler bile şimdi uyanmışlardı.

Herkes yemeklerini yemiş dinç bir şekilde duruyorlardı.

Bazı Krallar savaşmayacaktı. Ama onlar da oğullarını çağırmışlardı.

Zaten Krallar yaşlılıktan savaşamayacaklardı.

Gabrielin bile yaşı 60 den fazla olmasına rağmen gencecikti. Hala spor bile yapıyordu.

Evrenin bazı Krallara sunduğu hediyeydi bu.

Her neyse. Şimdi içerde bir çok Kral ve Prens hatta Katarina buradaydık.

Louisin Jasmine ile vedası biraz uzun sürmüştü ama yine de o da buradaydı.

" Yine mi? Hadi ama bari savaşta yapmayın?" Dedi Louis.

Birden Tiago biza döndü.

" Susun lan " dedi ve geri önüne döndü.

" Sen uyumadın mı?" Dedim.

" Valencia hasta. Biliyorsun 1 hafta sürüyor. Ama daha da uzun sürecek gibi. 2 haftaya çıkıyor. " Dedi.

" Dün olanlardan sonra bende tedirgin oldum. Ne oldu?" Dedim.

" Baş ağrısı, mide bulantısı,kuru öksürük,hapşuruk ve üşüme. Grip oldu. Ama bayağı ağır bir grip. Zamanında senin olduğun grip gibi Louis. " Dedi.

Louis bir an titredi.

" Ay çok kötüydü be o. Ben hastanelik oldum. Valencia nasıl dayan... " Demeye kalmadan Valencia birden elini başındaki poşete uzatıp hemen Tiagoya arkasını döndü.

Koltuğun aşağısına doğru poşeti tutup kusmaya başladığında Tiago hemen ayaklanıp saçlarını tuttu.

Valencia kusmaya devam ederken başı poşette olduğundan onu görmemiyorduk.

Birden Jasmine içeriye girdi " Gel " dedi Louise.

Onu çekerken Louis bana " Bana da haber edin. " Dedi.

Valencianın yanına gittim.

Bende elimi sırtına koyup sıvazladım.

Tiago diğer eliyle poşeti tutuyordu çünkü Valencianın bir eli uyuşmuştu. Bazen olurdu öyle.

O kol başka birinin olduğundan sinirler bazen dururdu.

Bende poşeti tutup yardım ettim.

Valencia öksürdü.

Ve sonra da tükürdü.

Başını çıkartınca poşeti ben alıp ayaklandım.

Çöpe attım.

Tiago da bu sırada Valencianın ağzını sildi.

Valencianın teni atmıştı.

Bembeyazdı.

" İyi misin? " Dedi Tiago.

Valencia ses çıkartmadan geri yattı.

" Midem iflas ediyor. " Dedi.

Gözlerini kapattı.

" Saat kaç?" Dedi.

" 5. 11 " dedi Tiago.

" Daha 49 dakika var askerlerin toplanmasına. Uyurum ben. " Dedi.

" Savaş ne olacak küçük Kraliçe. " Dedi Tiago gülerek.

" Savaşı iptal ediyorum ben Kraliçe Vale... Victori... Vela.... Neydi lan benim ismim" dedi sonra.

Tiago kahkaha attı.

" Doktor uyu. " Dedi Valencia.

" Yanlız askerler uyanmış. " Dedi Tiago.

" Geri yatsınlar emir veriyo... " Diyemeden bayılırcasına uyudu.

Tiago daha çok gülerken bana baktı.

" Şu oklava olayını yapsana ya. Küçukken yapıyordunuz ya. " Dedi.

Kalktı.

Oklava elime ışınladım.

Valencianın götüne oturup kafasına sert olmadan vurmaya başladım.

" Bip bip! Uyanma vakti!" Dedim.

Uyanmadı.

Hep böyleydi.

Bu sefer sırtına vurdu.

" Dig diğ! Uyanana pamuk şeker!" Diye bağırdım.

Uyanmadı.

Bu sefer oklavayı bırakıp kafasına darbuka gibi vurdum.

Elime vurdu.

" Abiye şiddet yok!" Diye bağırdım.

" Şimdi bir şiddet uygulayacam var ya! Çocuk müyüm lan ben! Kalksana popomdan!" Diye bağırdı Valencia.

" Bağırma lan!" Dedim.

" Valla sinirlendim !" Diye bağırıp birden götünü kaldırınca yere yapıştım.

Tiago öyle bir güldü ki.

" Kadın götüyle 80 kilo kaldırdı. " Dedim.

" Bende bende!" Diye bağırdı Tiago.

Valencia ona baktı ve orta parmak çekti.

Ama çektiği kişi Gabriel di.

Tiago daha çok güldü.

" Sabah sabah altıma işicem gülmekten!" Dedi Tiago.

Valencia da " Tuvalet orda. Bende geleyim mi?" Dedi.

.... 

-Valencia-

Askerler Krallar Prensler hazırdaydık.

Sınırlar en iyi adamlarımla doluydu. Kralların da bir kaç askeri vardı. Bir kaç bin daha doğrusu.

Ben şuan şınav çekiyordum.

Crop ve şort giymiş rahat rahat geziniyordum.

Şınav çekmeye devam ederken bir yandan her şeyi kafamda planlıyordum.

Ter içindeydim.

Şınav çekmeyi bıraktım ve hemen 500 kiloluk bana ait haltere gittim.

Elime tozu sürdüm.

Bazı prensler kendi arlarında bazı Krallar tek başlarına bazı askerler de neredeyse herkesle sohbet ediyorlardı.

Spor da yapıyorduk.

Ama kimsenin bakışı bende degildi.

Bundan mutluydum. Beni rahatsız etmek istemiyorlardı.

Haltere ellerimi koyup derin bir nefes aldım.

Halteri dizime kadar kaldırdım.

Kafam geriye giderken indirdim.

Çıkan sert sesten bana baktılar.

Bir daha kaldırdım ama bu sefer omuzlarım üzerine.

Tam bu sırada birden bacağımdaki ipte asılı olan Koz-silah- birden alınınca halteri savurup arkamdaki ne yumruk attım.

Ama arkamdaki Tiagoydu.

Geriye savruldu.

" Doktor!" Diye bagırdım.

" Acil durumda ne yaparsın diye yapım dedim. Biraz fazla sert geldi. " Derken burnundaki kanı siliyordu.

" Burnum kırıldı. " Dedi.

Ona yaklaştım.

Silahı bacağıma geri koydu.

Tampon bastırdı burnuna.

" Ayyy! Aşkım ben ne bilim. " Dedim birden.

" Ama sende salak mısın!' dedim.

Kıkırdarken " Neyse ki halterle girmedin. " Dedi.

Tam bu sırada birden bir bomba patladı.

Sıçardım.

Uzakta patlamıştı. Sınırda.

John " Geliyorlar!" Diye bagırdı gözetleme kulesinden.

Tiago hemen koşarak bir yere gidince ben koşarak halkın yanına gittim.

Yerdeki gizli yere.

Hemen sığnağın demir kapısını açtım.

Merdivenlerden inip etrafa baktım.

Bebekler uyuyordu ama neredeyse her kadın ayaktaydı.

" Savaş başladı. Umarım ses gelmi... " Diyip devam edecekken Jasmine bana " Louis iyi mi?" Dedi.

Martina da " Peki Alex. " Dedi.

" Yemin ediyorum şu savaş bitsin sevdiklerinizin ölmemesini sağlayacağım. Yemin ediyorum. " Dedim.

" Sana güveniyoruz. " Dediler.

Başımı salladım.

" Teşekkür ederim. " Dedim ve merdivenden çıktım.

Kapıyı kapattıp şifreyi girdim kilitledim ve zincirledim.

Koşarak saraya girdim.

Odama çıkıp hemen savaşçı kıyafetlerimi giydim.

 

 

Bölüm : 30.11.2024 23:01 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...