

Hazırdım.
Silahlarımı da kuşanmıştım.
Saçımı da örmüştüm.
Hızlı adımlarla toplantı odasına ilerliyordum.
Bir tarafını ameliyathane ve revir yapmıştık.
Bir çok sandalye ve eşyaya kadar her şey vardı.
Bir tarafı da silah yeri yapmıştık.
Ve burdaki pencereler 4 tarafı de gösterebiliyorlardı.
Revire girdiğimde şimdilik doktorlar hazırlanıyorlardı.
Ve bir kaç asker de burada silah hazırlıyorlarlardı.
John da buradaydı. Gözetleme yerinde.
Elime dürbünü verdi.
Hemen gözüme dayadım.
Büyüttüm.
Sınırda büyük bir savaş vardı.
Birden bire bir patlama oldu.
Hatta o kadar büyük bir patlamaydı ki hafif bir deprem oldu.
Sınırdan büyük bir duman ve alev çıkarken gelen bombanın bize olduğunu anlamak zor olmuyordu.
" Bombayı ateşleyelim mı?" Dedi John.
Toplam 9 atom bombamız vardı.
" Hayır. Ateşlemeyin. Hala yardım çağrısı gelmediğine göre ağır yaralı yok. " Dedim.
Birden kulağım çınlayınca elimdeki dürbün düştü.
Kulaklarımı kapattım.
Sus.
" Ne?"
Beni dinle. Beni dinle beni dinle beni dinle beni dinle beni dinle.
Korkma korkma korkma korkma korkma.
7 Ejderha 7 ejderha 7 ejderha 7 ejderha.
" Ne diyorsun!" Diye bagırdım.
Birden kulağım çınlamayı kesti.
Birden yukarıda bir hayalet şeklinde dede canlandı.
Ok ve yayımı alıp ona nişan aldım.
" Sakin ol. Valencia. " Dedi tane tane.
" Sen kimsin be!" Diye bağırdım.
" Kain. Unuttun mu? " Dediğinde hatırladım.
Abilerim ve babamı getiren Cin.
Oku ve yayı indirdim.
" Valencia sana diyeceklerini iyi dinle. Sen. Evrendeki en güçlü insan olmakla beraber en güçlü ejderha lordusunda. Belki bunu çok az kişi biliyor. Ama sen biliyorsun. 7 ejderha var. Artık yok?" Dedi.
"! Ne" dedim.
" Abel ve Natho. Rosalienin yardımıyla ejderhalarını kendilerine çektiler. Dikkatli ol Valencia. Bu sefer de diyeceklerimi unutma. Bunlar sana savaştaki ipucular. " Dedi.
Öksürdü.
" Dinliyorum. " Dedim.
" Akıllı olmalısın. Önüne verilecek tuzaklar sadece korkutmak amacıyla. Unutma. Akıl,güç ve sevgi bir arada oldukça önünde duracak bir engel olamaz. " Dedi.
Birden gitti.
" Zaten kaybolmasan şaşarım". Diye mırıldandım.
Birden bir fişek patladı.
Yardım fişeği.
" Siktir. " Dedim.
Dürbünü bıraktım.
İçerdeki asker olan Alexsin sırtına vurup koşarak çıktım.
Kapıya ilerledim.
Arkamdan bir çok asker ve hemşire koşuyordu.
Savaş 40 dakikadır devam ediyorken şimdi yardım çağrısı gelmişti.
Muhafızlar bizlere kapıyı açarken atlara binmeden koşa koşa gittik.
Alana geldiğimizde askerler saklanıyordu.
Bize ait askerler de vardı.
Yerde yaralı yatan Samuele baktım.
" Sen ne geziyorsun burda?" Derken onu kaldırdım.
Öksürdü.
" Şu durumda yanında olmayacağımı mı sanıyorsun? Dianaya hoşlantımı söyleme sebebim sendin. Şimdi bir ailem var. Ama sanırım geberiyorum. " Dedi.
Onu ağacın arkasına çektim.
Belimde asılı minik çantadan bir kaç tampon çıkarttım.
Karnından okla vurulmuştu.
" Ok zehirli. " Dedim.
Bilinci kapandı.
" Samuel!" Dedim.
Ama bayılmıştı.
Hemen okun olduğu yere şifalı bir panzehir sürdüm.
Kraliyete gidene kadar tutsun diye şifalı otu karnında tutup sargı beziyle karnını sardım.
" Uyan Samuel. Diana köylülerin arasında da değil revirde. Seni böyle görmesin. Uyan!" Dedim. Yüzüne biraz su döktüğümda uyandı.
" Seni kaybedemem. " Dedim.
Elini omzuma attım.
Ayağa kaldırdım onu.
Sonra da yavaş yavaş etrafı gözeterek onu yürüttüm.
Koşmuyorduk. Yaralıydı. Yarası da derindi.
" Çocuklarım önce Dianaya sonra sana ema... " Diye devam edecekken " Etme lan! Geberirse ciddi anlamda ağlarım !" Dedim.
İnlerken güldü.
Ayakları tutmuyordu.
Kafası öne ilerlerken daha hızlı yürüdüm.
" Valencia. Savaş bitince gel bir kahve içek. " Dedi.
" Ne diyorsun ?" Dedim.
Güldü.
" Sen ne yaptın bana. Kendimi iyi hisediyorum valla bayılcak gibi değilim ama uyuşuyorum. " Dedi.
" Panzehir. Elimde 4 tane var. 3 kaldı. Ok uyuşturuyor demek. Bunu dediğin iyi oldu" dedim.
Kraliyet kapımı görünce " Muhafız!" Diye bağırdım.
Muhafızlar sedyeyler geldi.
Samueli yatırdım.
" Çabuk. " Dedim.
Onlar giderken arkamda hisettiğim bir hisle kılıcımı belimden çekip arkaya savuedum.
Bir adamın boynu koptu.
Sarayın kapısını kapattım.
Etrafa baktım.
Gelen yoktu.
İleriye koştum.
Ağaçlar arkasına saklanarak.
Sonra da alana geri geldim.
Savunma onlardaydı.
Onları sıkıştırmıştık.
Arkamdaki ağaçta bir ses duyunca hemen arkamı döndüm.
Üzerime gelecek olan oku sertçe kılıçla kestim.
Arkamdaki ağaçtan adamı yakalayıp kılıcımla ona vurdum.
Ama gerçekten çok iyi kılıç kullanıyordu.
Kılıcıma karşılık verdi.
Onu ağaca yaslayıp kılıcı boynuna uzatsamda ittirdi.
Tam o aırada ayağıma gelen bir bombayla durdum.
Korkma korkma korkma korkma korkma.
Bombayı elime aldığım gibi ileriye fırlattım ve kendimi bir ağacın arkasına atıp kulaklarımı kapattım.
Bomba sertçe patlarken etraf toz duman oldu.
" Anne kolum. " Dedim.
" Victor kızının koluna bak " dedi.
Hatırlama geçmişi. Sen güçlüsün.
Kendi yaranı sarabilirsin.
Koluma baktım.
Bombadan dolayı biraz parçalanmıştı.
Arkadan bir yerden Arthur çığlık attı.
" Gebertirim lan seni!" Diye bagırıp bombayı atan herifi dövmeye başladı.
Bazıları kılıç bazıları ok bazıları döverek saldırıyorlardı.
" Kendine gel. " Diye mırıldandım.
Ağaca sırtımı dayayıp çantadan bir spanç aldım.
Aynı zamanda ip ve gazlı bezde.
Kolumdaki demirleri çıkarttım.
Paramparçaydı tahmin ettiğim gibi.
Hemen üzerine biraz kolanyağ sıkıp gazlı bez ile temizledim.
Ardından dikiş atmaya başladım.
" Valencia bekle yanına geliyorum!" Diye bağırdı Arrhur
" Gelmene gerek yok. Kolumu dikiyorum iyiyim. " Dedim.
" Hayır geliyorum!" Diye bağırdı yine.
" Gelmiyorsun!" Diye bağırdım.
Merak etmesin diye kolumu az biraz gösterdim.
Makasla da dikişi kestim.
" Ben sen iyi misin diye soruyorum!" Diye bagırdı.
Gülümsedim.
" İyiyim. " Dedim.
Koluma sargı bezini bağladım.
Kıyafetin parçası olan demiri hemen giydim.
" Sayıları artıyor " dedi biri.
" Bize de yardım geliyor!" Dedim ve belimdeki silahı çıkarttım.
Bir dağın tepesinden gelen orduya baktım.
" Tam ortası. " Diyerek silahı ateşlediğimde atom bombasından daha büyük bir patlama oldu.
" Saldırın!" Diye bağırdı ordu.
Ve hemen Abel,Natho ve Roselianın ordusuna saldırmaya başladılar.
" Çekiliyoruz! Savaş 2 saati doldurdu! Çekilin!" Diye bağırdı karşıdan biri.
Herkes giderken " Hop ya nereye " diyip yerimden çıktım.
Kılıcımla aynı anda 3 kişiyi kestim. Birden Patrici gördüm. Arkasından bir adam geliyordu.
" Patric arkanda " diye bağırıp bir mızrak attım arkasına. Adam ölürken Patric arkasını dönmüştü.
Terlemiştik.
Hepimiz.
" Gidin bakalım. Geri dönüşümüz da olacak. " Diyip arkamı döndüm.
Arthur yanıma geldi.
" Hangi kolun!" Dedi.
" Ya of be abi! Diğer kolum merak etme bir şey yok! Sadece revire gidince dikişi yenilerim. " Dedim.
Bizimkilere baktım.
" Yaralı var mı?" Dedim.
Herkes birbirine baktı.
" Louis nerde?" Dedim.
" O da eskiden doktorluk okuyunca, Tiagoyla. " Dedi.
Başımı salladım.
" Siz gidin. Ben geliyorum. " Dedim.
" Nereye!" Dedi Arthur.
" Kusucaktım da neyse mide bulantım geçti. " Dedim.
Hepimiz saraya ilerledik.
" Tempolu 2 saatti. Demek her zaman saat 6 da gelecekler. " Dedim.
Muhafızlar kapıyı açtı.
Başım agrımaya başladı.
Bomba seslerinden dolayı.
Ya da bombada zehir vardı.
Çünkü patlayan şey yeşil bir şeydi.
Yine de bunu umursamadan saraya yürümeye devam ettik.
Gelince herkes saraya girdi. Ben ise Köylülerin yanına.
Merdivenden inince herkes bana baktı.
" Louis!" Dedi Jasmine.
" Dur bir dur. " Dedim.
Merdivenden inerken düşünce kendime güldüm.
" Neyse. " Diye ayaklandım.
" Savaş daha bitmedi. Ama Alex de Louis de yaralı değil. Samuel zehirlendi. Ama çok agır geçmez. Yarına kalkar. Yaralı herkesi öğrenip size telefondan geber edeceğim. " Dedim.
Martina yutkundu.
Jasmine de korkuyordu.
" Teşekkür ederiz. " Dedi bana bir çiftçi adam.
Başımı eğip kaldırdım.
" Sen iyi misin? Yaralı gibisin başka birinin kanı mı?" Dedi Martina yere bakarken.
" Bomba kolumu parçaladı. Sorun yok ben ilk yardımı yaptım kendime. " Dedim.
" Ejderhaların Abelde dediler. " Dedi Martina.
Başımı salladım.
" Ejderha lordluğu ona geçecek. " Dedim.
Merdivenden çıktım.
" Bugün burda eşleri olmayanları güvenli bir vakitte getireceğim. " Dedim ve kapattım kapıyı.
Saraya ilerledim.
O bin kişilik ordu sarayın etrafında duruyorlardı.
" Kraliçem. " Diyip başını egdiler.
Saraya girerken birden başım dönünce durup bir duvara tutundum.
"My Dragons " diyebildim. Ejderhalarım.
Zarar veriyordu.
Başım daha çok dönünce birden ayaklarım uyuştu.
"Kraliçe. " Diye mırıldandı John.
Yanıma geldi.
" İyi misiniz?" Dedi.
Değildim.
Hemen beni kucakladı.
Bir eli belimi diğeri bacaklarımı tutarken gerçekten o da bayağı kaslanmıştı.
" Sizi Tiagoya götüreyim. Ameliyatı bitmiş Samuel ile ilgileniyordu. " Dedi.
Merdivenlerden çıkarken gözlerim kapandı.
Ayık durmayı denedim.
" Tiago!" Diye bagırdı John.
" Küçük Hastam. Hey ona ne oldu?" Dedi ve beni kucakladı.
Bir koltuğa oturttu.
" Buraya gelirken çok iyiydi. Sadece koluna bomba patlamıştı ama ilk yardımı kendine yapmıştı. " Dedi Alex.
" Valencia beni duyuyor musun?" Dedi Tiago. Gözlüğümü aldı.
Gözlerimi açıp ışık tuttu.
" Bilinci hala açık. Hey Valencia. Neler oldu. " Dedi.
Gözlerimi açtım.
" Göz rengi kızıl. Neler oluyor?" Dedi John.
" My Dragons. " Dedim yine. Ejderhalarım.
Tam bu sırada bir ekran açıldı duvara.
Abel.
Arkadında kanatlarından zincirli 7 ejderha.
" AA. Sevgili İgnatova. Ejderhalarına vurduğumdan dolayı bana kızgın olmalısın. " Dedi ve en büyük ejderhamın karnına sopayla vurdu.
Ejderham inleyerek bir ses cıkartırken elim karnıma gitti.
Tekrar vurunca karnımı sıktım.
Ejderham bu sefer bagırdı.
Göz bebeklerim büyürken o bagırış benim canımı yakıyordu.
" Ejderhalar. " Diye mırıldandım.
Biri bağırdı bana.
Ejderha dilinde yardım et demekti bu.
" Edemiyorum. " Dedim.
" Hadi ama. Sizin lordunuz benim!" Diye bagırdı Abel.
Tam bu sırada zaman durdu belkide.
Bedenimdeki ejderha dövmem yavaşça çıkarken Abelin koluna o dövme geldi.
" Sonunda. Evrenin en güçlü ejder lordluğunu alabildim. " Derken benim gözüm eski rengine geldi.
Karnımın agrısı geçti.
Ejderhalar birden çırpınmayı kesti ve Abele baktılar.
Abelin gözleri kızıl olurken " Ey Dragons! Sizin lordunuz benim!" Diye bagırdı.
Tam bu sırada bunun bir kabus olduğunu düşünerek bayıldım.
Gerçekten bu bir sondu.
...
-Tiago-
" Bu yaraya bu pansumanı hangi doktor yaptıysa zeki biri olmalı resmen hayatını kurtarmış. " Dedim Samuelin yarasını tedavi ederken.
" Valencia yaptı. " Dedi.
Bakışlarım koltukta uzanan kıza kaydı.
Üzerindeki demirleri ç8kartmış şort ve tişört giydirmiştim.
Yorgun ve halsizdi.
Ejderhaları artık onun olmadığından dolayı baygındı da.
" Baygın olsa da kolunu tedavi ettirmiyor değil mi?" Dedi Samuel. " Bagırma sebebi oydu "
Evet bir kaç saat önce kolunu tedavi edecektim ama izin vermemişti.
Şimdi enfeksiyon kapmıştı kolu.
" Dragon. " Diye mırıldandı yine.
Başındaki Arthur onun saçlarını yavaş yavaş okşadı.
Alnına bez tutmaya devam etti.
Ateşliydi.
" Dragon. " Dedi tekrar.
Samuelin yarasıyla ilgilenmeye devam ettim.
" Kraliçe nerde!" Diyerek geldi Lancelot.
" Ne var. " Dedim.
" Kraliçeye teşekkür edeceğim. Oğlum Patrici kurtarmış. " Dedi.
Başımla yattığı yeri gösterdim.
" Ona ne oldu?" Dedi.
" Ejderhaları ve lordluğunu Abel aldı. Gücü tükendi yorgun düştü. " Dedim.
Yutkundum.
" Haydi geçmiş olsun. " Dedim.
Diana bana sarıldı.
" Teşekkür ederim. " Dedi.
" Bana değil Valenciaya et. Eğerki o panzehiri tam zamanında sana koymasaydı büyük ihtimalle felç kalacaktın. Zekilik yapıp yanına eşya almış. " Dedim.
Diana " O zaman ona teşekkür et şimdi uyuyor. " Dedi bana sarılmayı kesti.
" Baba!" Diye bagırdı bir kız çocuğu.
Gülümsedim.
Samuel ile Diananın kızıydı.
Arkadan da oğlu geliyordu.
" Babasının kızı. " Dedi Samuel emekleyerek gelen kızını kucakladı.
Gülümsedim.
" Aaa Tiago abi de burdaymış!" Dedi.
" Selam küçük hanım. " Dedim.
" Senin var mı çocugun " dedi.
Valenciaya baktım.
" Yok. " Dedim.
Geri döndüm. " Ama olmasını isterim. " Dedim.
" O zaman öpüşsene onunla. Çocuğun olur!" Dedi.
Kahkaha attım.
" Çok öpüstum ben ama o abla daha önce çok çocuk yaptı diye kalbi dayanamiyor başka çocuğa. Hem biz evlenmedik ki!' dedim.
" Evlensenize o zaman. Evlenin evlenin bende geliyim. " Dedi.
Samuel " Yorma doktor abiyi. " Dedi.
Onlar gülüşerek giderken eldiven degiştirip Valencianın yanına geldim.
" Valencia. Artık koluna mı baksam diyorum. Bak kaç saat geçti. " Dedim.
Kolunu yavaşça tuttuğumda çığlık atınca elimi çektim. Sustu.
Nefes alıp verdi.
" Dragon. " Dedi yine.
Sonra da bag8rdı.
" Dragon!" Diye.
Birden sıçrayarak kalktı.
" Ejderha " dedi başını kaldırıp.
Onu yatırdım.
Arthur kalkıp giderken ona teşekkür ettim.
Rica etti ve gitti.
" Kabustu diyin bana. Yalandı demi. " Dedi bana bakarak Valencia.
" Doktor yalandı demi o. " Dedi.
Kolunu aldım.
Önce sargıyı sonra dikişi aldım.
Bri kaç krem ve buz operasyonu sonrası dikmeye geri başladım.
" Çocuklarım gitti!" Dedi.
" Alıcaksın geri. İçimden bir ses yarın alacagını söylüyor. Bana güven Valenciam. " Dedim.
Elini öptüm ve sargı bezi sardım.
" Teşekkür ederim. " Dedi.
Yaklaşıp dudağımı öptü.
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 1.83k Okunma |
350 Oy |
0 Takip |
112 Bölümlü Kitap |