
" iyi misin? Dondun!" Dedi Alex.
Değildim.
Savaş sınırı geçmiş büyük kapıya kadar gelmişti.
Ve bir atom bombası şuanda sarayı nişan almıştı.
" Hayır!" Diye bağırdım.
Ve olabildiğince hızlı koşarak saraya gittim.
-Tiago-
MAsadaki adam savaşçıydı.
Kalbindaki yarayı dikiyordum.
John birden " Valencia buraya koşuyor. Kötü bir şey olmuş gibi hızlı geliyor. " Dedi.
Tam bu sırada kapı açıldı ve Valencia elindeki kılıcı yere sapladı.
Karşısındaki pencereden alevler içinde bir bomba geldi.
Koskoca bir mermiydi bu.
Atom bombası.
Valencia büyüyle o bombayı son anda tuttu.
Ama güç gerektiren bir işti.
Bir ayağı geriye kayarken eli ve bedeni daha çok kasıldı.
Bomba alev alev olduğundan gözlüğü kırıldı.
Yüzündeki her damar belli olurken yüzünü buruşturdu.
-Valencia-
Bir dizim kırıldı.
Ve ardından sonra diğeri.
Dayanamıyordum.
Bu acı şuana kadar yaşadığım her şeyden daha fazlaydı.
" Hadi Valenciam. " Diyen Tiagonun mırıltısını duyunca bir an güçlendiğimi hisettim.
Bir ayağım üzerine kalktım.
Ve sonra inlyerek diğeri üzerine de.
Daha fazla kasılırken bombanın yönünü değiştirdim.
Bir adım ileriye attım.
Ve sonra bombayı çığlık atarak ileri fırlattım.
Bomba daha hızlı bir şekilde düşmanlara giderken ben sertçe geriye uçtum.
Sırtımı sertçe duvara vurdum.
En son kendimi yerde bulunca hızlı hızlı nefesler alıp vermeye başladım.
Kuetarmıştım.
Kraliyetini kurtarmıştım.
Çocuklarımı ve sevdiklerimi de kurtarmıştım.
Nefes nefeseyken biraz dinlenip güç topluyordum.
" Başardı. " Diyen bir ses duydum tanımadığım bir Kraldan.
Kalp ritmim normal yüzeyine gelirken yumruğumu yere koyup ayaklandım.
" Gözlügüm. " Dedim.
Hiç bir şey göremiyordum.
" Al. " Dedi Tiago.
Onun kokusuna doğru yürüdüm.
Yüzüne dokundum.
Kendi kafasındaydı bir başka gözlüğüm.
Alıp kendi gözüme taktım.
Ameliyattaydı.
Ve bu yüzden ışınladığı yer kafasıydı.
" Seninle gurur duyuyorum be Kraliçe. " Derken boynumu öptü.
" Kalp atışın normal. " Dedi.
Johna döndüm.
" Bir bombayı patlatıyoruz. " Dedim.
Hemen bombayı ben aldım.
300 kilo vardı.
Kaldırıp yerine taktım.
Nişan aldım.
Tam basacakken durdum.
Neler oluyordu.
Dağın arkasından 7 ejderha geldi.
Askerlerime rüzgar yapıp fırtına oluşturdular.
" Dragons. " Diye mırıldandım.
" Valencia. " Dedi Tiago.
Ona baktım.
" Git ve ejderhalarını geri al. " Dedi ciddi bir ses tonuyla.
Başımı olumsuzca salladım.
" Yapamam. " Dedim.
Yutkundum.
" Lord ben değilim. " Dedim.
" Ne önemi var ki?" Dedi.
" Doktor. Onlara emir veremem. " Dedim.
Gülümsedi.
" O zaman kendini hatırlat. Bak senle ben gibi düşün. Sen ejderhalarsın. Bende Valencia. Bak ben ne yaptım. Her şeyi unutmuştun. Ben sana hatırlattım. Şimdi bana Doktor bile diyorsun Valencia. Sende aynısını yap. Ejderhalarınla tekrar tanış. " Dedi.
İster istemez bir duygu belirdi içimde.
Güven veya sevgi duygusuydu.
Başımı salladım.
Yanına gelip sertçe dudağına yapıştım.
Tabi bunu yapmadan önce maskesini çenesine indirdim.
Elleri hala hastanın kalbindeyken eğildi.
Geri çekildim.
Gözlerine baktım.
" Teşekkür ederim. " Dedim.
Maskesini geri yukarı kaldırdım.
Kılıcımı yerden alıp odadan çıktım.
" Hadi bakalım. " Dedim.
Tanrı bana yardımcı olsun.
Saray kapısının önüne geldim. Ejderhalarıma baktım.
Belkide dikkatlerini çeken şeyi yapıp kendimi hatırlatmalıydım.
HEmen bir sis bombası aldım.
Renkli bir sis bombası.
Patlattım ve elimde sallamaya başladım.
Bana baktılar.
" Sizin lordunuz benim!" Diye bağırdım.
" Bana itaat edeceksiniz!" Dedim.
Bir an durdular.
Ve sonra bana doğru geldiler.
Bende en orta noktada durdum.
7 ejderha benim etrafımı sardılar.
" Meleys! " Dedim en büyük kız ejderhama.
Hamileydi en son.
Eragon ile çiftleşmişti.
Ve ben onları hep kormuştum.
Her ejderhamı.
" Unuttunuz mu beni! " Dedim.
Hepsine baktım.
" Valenciayı unuttunuz mu!" Diye daha da sinirlenip bağırdım.
Başımı olumsuzca salladım.
" Ben sizi Abel gibi dövüyor müyüm! Bir ejderha lordu ejderhalarını döver mı? Ben sizi dövdüm mü!" Dedim.
Birden Eragon bir ses çıkarttı.
Valencia.
Demişti.
Kolunda yara vardı.
Hepsi bir anda bağırmaya başladılar.
Ortalarındaydım.
Beni kabul ediyorlardı.
Ejderha lordu olmam için.
Birden bire karnımda bir şey hisettim.
Dövme miydi?
Meleys Abele saldırın. Dedi.
Uçtular.
" Eragon sen pencereye gel. Revirin olduğu pencereye birazdan gel. " Dedim.
Saraya girdim.
Revire girdiğim gibi hemen üzerimdeki zırhı çıkarttım.
Sonra giydiğim bluzu ve altımdaki pantalonu.
Siyah iç çamaşırlarıyla kalırken üzerime baktım.
" Soyunmasaydın iyiydi. " Dedi Tiago.
Üzerime baktım.
" Yes be!" Diye bağırdım.
Ejderha dövmem yerindeydi.
Heyecanla çığlık attım.
Üzerimi geri giyindim.
Demir zırhı da giydim.
Pencereye ejderham geldi.
Gözlerine bakarken benim gözlerim kızıl oldu.
Gülümsedim.
Pencere bayağı büyüktü.
Aslında camdı ve camı açabiliyordum.
Tüm camları açtım.
" Uzat kanadını. " Dediğimde kanadını uzattı.
Bir kesik vardı.
Yavaşça kesiğe pansuman yaptım.
Bana bakıyordu.
Birden sesli konuştu.
" Özür dilerim. " Dedi.
Gerçekten ejderhaydı. Daha önce konuşmuştu evet. Ama ilk defa sesli konuşuyordu.
" Her dostum adına özür dilerim lordum. " Dedi.
" Eragon. Güvenmemeniz gereken son kişi Abel. Bunu bir daha yapmayın. " Dedim.
Kanadı acımasın diye üfledim.
" Ne oldu senin çocuk işi. " Dedim.
Bazen onunla insan gibi konuşmak iyi gelirdi.
Güldü.
" Meleys hala doğurmamış. " Dedim.
" Az kaldı. Savaşmamasını söylüyorum minik ejderhamız zarar görür diye. Ama beni dinlemiyor. " Dedi.
" Savaşmamasını söylerim. " Dedim.
Başını salladı.
Koluna büyük bir sargı bezi sarmaya başladım.
Yarası dikişsiz kapanırdı ama yinede sargı bezi gerekiyordu.
" Abel size başka bir şey yaptı mı?" Dedim.
" Hayır. Meleyse zarar verecekti. Onu korumak için ben atladım önüne. Zaten bu da o yüzden. " Dedi.
Gülümsedim.
" Bazen seni Doktora benzetiyorum Eragon. Meleysi de kendime benzetiyorum. " Dedim.
" İlerdeki aşk hayatınızından dolayı karşınıza hep iyi şeyler çıkacak. Hatta Tiagonun istediği bir şey gerçek olacak. " Dedi.
Bagırdım.
" Eragon! Gelecek hakkında bilgi verme demedim mi sana!" Dedim.
Arkadan Tiago " Ciddi misin?" Dedi Eragona.
" Arthurun istediği de savaş sonrası olacak. " Dedi.
Eragonun kafasına vurdum.
Sustu.
Ama sonra da güldü.
" Bu şaplakları özlemişim " derken kafasını çeneme sürdü.
Sargı bezini iyice sarıp kanadını öptüm.
" Dikkat edin. " Dedim.
Başını salladı ve yanagımı yalayıp gitti.
Camları kapattım.
Başı boş gülümsedim.
" Doktor hangi hayalinden bahsediyor. " Dedim.
Gülümseyen Tiago oldu.
' savaşa git. " Dediğinde dediğini yapıp bizimkilere yardıma gittim.
-Tiago-
" Desene minik bir kızımız olacak. " Diye mırıldandığımda içerdeki Louis bağırdı.
" Ne!" Dedi.
Gülümsedim.
...
Savaşın 5. Günü.
Artık savaş Sarayın dış kapısını da geçmişti.
Kılıç ve dövüş yöntemleri ile savaşıyorduk.
Ter içinde kalmıştım.
Her yere yetişmeyi deniyordum.
Revir tıklım tıklım dolu olduğundan dolayı silah yerini de revir yapmıştık.
Malzeme sıkıntısı yoktu. Tek sorun askerler artıyordu.
Soluma baktım.
Louis olabildiğince güçle kılıç savuruyordu.
Tam arkasından bir adam geldi ve karnına bir kılıç sapladı.
Çevirdi ve geri sapladı.
Çekti.
Bagırıp adamın boynunu kestim.
Louisin bedeni yere yıgılacakken tuttum onu.
Dizlerimi başına aldım.
" A-abi. " Dedim titrek bir sesle.
Kan kustuğunda hemen agzını sildim.
" Kardeşim. " Dedi kısık bir sesle.
Rengi solmuştu.
Bir göz yaşı aktı yüzüne.
Benden gelmişti.
" Ağlama. Dik dur. " Dedi.
" M-muhafız. " Dedim bagırarak.
Buraya doğru tekerlekli bir sedye sürüyorlardı.
" Kraliyetin için. Bir kez daha ölürdüm. Jasmineye ve çocuğuma iyi bakın olur mu? Tiago babalık etsin. " Dedi ve öksürdü.
" Hayır. Sen bakıcaksın onlara. " Dedim.
Karnına tampon bastırmaya başladım.
Kurtarabilirdim.
Biraz daha bastım. Her tampon kan olurken yeni tamponlar basmaya başladım.
" Söz veriyorum. Ölmeyeceksin. Yaşatacağım seni abi. " Dedim.
Sedye geldi.
Ama Louisin gözleri kapandı.
" Abi!" Diye olabildiğince yüksek bir sesle bagırdım.
Hemen sedyeye yatırıp monitöre bagladık.
Çok zayıf atıyordu.
Sedye in üzerine çıkıp Louisin kasığına oturdum.
" Neşter. " Dedim.
Elime hemen bir neşter verdiklerinde önce Louisin giydiği kıyafeti sonra da tişörtü cıkarttım. Düz çizgi.
Kalbina minik bir kesik atıp parmaklarımı kalbina ilerlettim.
Aortu buldum.
Yavaş yavaş baskı yapmaya başladım.
Açık kalp masajı yapıyordum.
Ama işe yaramıyordu.
" Revire çabuk!" Dedim.
Hızlı hızlı giderken binadaki asansörü kullanıyorduk.
Revire girerken " Abi!" Diye bagırdım bir kez daha.
Bakışlar bize döndü sessizlik oluştu.
Arthur bizi gördü.
O buradaydı.
Bagırıp bize koşarken Tiago onu tuttu.
" Bırak lan beni!" Diye bağırdı Arthur.
Sedye bir yerde durunca hemen indim.
Masaj bir işe yaramamıştı.
Hemen şok cihazı aldım.
" Bir iki üç çök!" Dedim.
Kalbine bastırdım aleti.
Bedeni kalkıp inerken hemşire şoku verdim gibi bir şey demişti.
" Olmadı bir daha!" Dedim.
Kafasından kanlar akıyordu.
Beyin kanaması geçiriyordu.
" 1 2 3 çök!" Dedim yine.
Şoku verdik.
Bedeni yine inip kalktığında birden kalp atış sesleri duyuldu.
Aleti bıraktım.
" Tiago sen savaşa git yoruldun ben burdayım. " Dedim.
Tiago başını salladı.
Hemen kılıçlarını kuşandı.
Bende üzerimdeki mettalleri çıkarttım.
" Ameliyata başlıyoruz. " Dedim.
Hemşireye baktım.
Aslında Asistan doktordu.
" Göğsünü sen dik. " Dedim.
Hemşireler beni giydirirken abimin de üzerine cerrahi poşeti sermişlerdi.
Eldivenlerini giydim.
Bonemi ve maskemi taktım.
Arthur koltuğa oturmuş bize bakıyordu.
" Orda oturacağına git savaşa! " Dedim.
Kriz geçiriyordu.
" Abi! Kendine gel!" Diye bağırdım ona.
Bir an bana baktı.
Ve ayaklandı.
Kılıç aldı.
" Ona iyi bak. " Dedi.
Başımı salladım.
Gittiğinde derin bir nefes aldım.
Tanrım en son 1 yıl önce ameliyat yaptım sen bana yardım et.
O ameliyatta zaten Abelin bir adamıydı.
Benden istemişti.
" Endoskopik ameliyat yapacağım. Neşter. " Dedim.
Herkes bana bakıyordu.
Bir tek Tiagonun yanında ameliyat yapmıştım.
Hemşire elime neşter verince hemen yavaş ve dikkatle kafasına bir kesik açtım.
Ameliyat 1 saat kadar sürecek ti.
Uzun değildi.
" Jasmineyi buraya getir Alex. Rahatsızlanabilir. " Dedim.
Alex dediğimi yaparken Johna " Hangi yönden geliyorlar. " Dedim.
John bakmaya devam ederken neşteri koyup " Dura. " Dedim.
Elime verdiğinde açtığım kesiğin her iki tarafına aleti sıkıştırıp yavaşça kafatasını açtım.
Aleti verip başka bir alet istedim.
" Kuzeyden geliyorlar. " Dedi.
Başımı salladım.
Ejderhalar, yine ihtiyacım vardı.
Büyülü bir kaç sözcük söyledim.
Sonra da " Dragons. " Dedim.
Bir rüzgar eserken siyah camların önüne ejderhalar geldiler.
" Meleys dışında hepiniz. Hedefe. " Dedim.
Meleys " Neden!" Dedi daha çok yine kız bir ejderha olduğunu belirten bir sesle.
" Neden mi! Hamilesin Meleys. " Dedi Eragon.
Meleys bana baktı.
Sonra da direkt uçarak gitti.
Eragon " Off!" Dedi.
Saphira güldü.
" Ben dedim yapmayın etmeyin diy... " Diye devam edecekken Eragon " Sen sus!" Dedi.
" Lan diyorum ki savaşa gidin!" Dedim.
" Sen niye sinirlisin?" Dedi Eragon.
Sonra da Saphira " Masadaki Louis!" Dedi.
Sessizlik oluştu.
" Gitsenize oğlum!" Dedim.
Gittiler.
Ve bir kaç dakika sonra ağlayarak Jasmine girdi içeriye.
Bana baktı.
" Louis!" Diye bağırıp buraya koşunca Alex onu tuttu.
" Beni duyuyor mu?' dedi.
Cevap vermedim.
Ameliyata devam ettim.
Bazen bulanık görüyordum.
...
Saat akşam 8 idi.
Artık dinleniyorduk. Ama savaş hala vardı.
Her sabah 2 saat.
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 1.83k Okunma |
350 Oy |
0 Takip |
112 Bölümlü Kitap |