81. Bölüm

81. Bölüm

Emine Ekin Yavuz
okurveyazarolankiz

Dinlenmek istiyordum.

Biraz uyumak da istiyordum.

Ama savaşı bitirecek şeyleri yapmalıydım.

Balkonda hala araştırmalara devam ediyordum.

Göz altlarım mosmordu. 5 gündür ayaktaydım.

Bir çok Kral ve Prens de yorulmuş odalarına çekilmişlerdi.

Toplantı odasındaki her sandalye ve masa burdaki balkona taşınmıştı.

Saat 8 di.

Gözlerim kapanırken kahvemden biraz içtim.

Birden bire içeriye bir kaç asker ve krallar girdi.

Prensler hatta prensesler bile.

Martina ve Jasmine de. En son Diana geldi.

Çocuk yoktu.

Hepsi sandalyelere otururken resmen 50den fazla kişi vardı.

Onlar otururken ben yine ipuçlarını incelemeye devam ettim.

" Artık dinlensen. " Dedi Arthur.

" Savaş resmen 1 haftadır sürüyor. Ve ben hala bunu durduramadım. Niye dinleneyim. " Dedim.

Bir yandan uykumda yoktu.

" Yatsam 1 dakikada geri kalkarım emin ol. Louisden ne haber. " Dedim.

" Uyanmadı. " Dedi Jasmine.

Sustum ve incelemeye devam ettim.

Gözlüğümü masaya koyup ellerimi kafama koydum.

" Şifre ne? " Dedim.

" Ne şifresi?" Dedi Arthur.

Duymadım.

Gözlerimi kapatıp arkama yaslandım.

" Hatırla. " Dedim kendi kendime.

Sonra da gözlerimi açıp önüme bir anı getirdim.

Hologram şeklinde bir A4 kagıdı büyüklüğünde bir hologramdı.

" Yürü! O duyduklarını unutacaksın!" Diye bağırıyordu Abel bana.

Ellerim öyle sert kelepçeliydi ki ve artık bileklerim kesilmiş kanlar akıyordu.

Ayakta duracakken gücüm yoktu.

" Bu değil. " Dedim kendi kendime ve biraz daha geriye aldım.

İşte bu.

Abel telefonla odada konuşuyor ve bende kulağımı duvara yaslamış dinliyordum.

" Elbette. Sadece sevgili İgnatova hala ayakta. Yorgunluktan ve zayıflıktan yatalak olunca Kraliyete saldırıyı açacağız. " Dedi Abel.

Telefondaki konuşurken Abel cevap verdi. " bu kadar askeri nasıl mı buluyoruz. Aptallaşma Natho. Tabiki büyü ile. Kendi Kraliyetine bir büyü yapacağım. Ve bu büyü Kraliyetin tam ortasında olacak. O bunu anlayamaz bile. Her neyse. Planlar zaten hazır sadece Valencianın... " Diyip devam edecekken aptal kafamın üstündeki tablo devrildi.

Geriye adımlar attım.

Kapı birden açıldı ve Abel bana baktı.

Arkamdan bir kaç muhafız geldi.

Kollarımı tuttular.

Abel " İşkence odasına. " Dedi.

Bagırdım.

" Hayır! Hayır! " Dedim.

Gelip sertçe çenemi tuttu.

" Bana karşı gelemezsin. Kural 1. Ve şuan karşımdasın. Bana karşı geliyorsun. O lanet hafızan bunu elbet unutacak. " Dedi.

Çenemi sertçe bıraktı.

" İlk olarak hafızasını silin. Tamamen. " Dedi muhafızlara.

Muhafızlar beni odaya götürürken Abel telefondakine " İgnatova biraz sorun çıkartıyor. Ama her şeyi unutmasını sağlayacağım. Merak etme kardeşim Natho. Her şey yoluna girecek. " Dedi ve telefonu kapattı.

Odaya girdiğinde ben kollarımdan masaya zincirliydim.

Ağzımda bir halat vardı.

Ćırpınıyordum.

Ayaklarıma da zincirler bağlanırken kafamın üzerine Abel geldi.

" Küçük Hanım. Belki de hafızanı kaybetmeden önce bir kaç şey daha duymak istersin. " Dedi.

Tam bu sırada ben ekrana bakarken sırıtıp " Zevkle. " Dedim.

Abel ellerine eldivenlerini giydi.

" Kraliyetine savaş açacağız. Rosalie Natho ve ben. Büyü tam olarak senin Kraliyetin merkezinde olacak. Biz kaybetmeyeceğiz. Sonsuz bir ordumuz var. Ama yine de senin ordunu bize çekmek uçin elimde bir koz var. O kozu alsan bile sinirlenmek ten başka bir şey yapmam. Sen orda yer dökerken ben kahvemi içerim. Sen uykusuz kalırken ben uykumu çekerim. " Dedi.

Elleri giydiğim gömleğime kaydı.

Sertçe yırttı.

Siyah sütyenim ortaya çıkarken bagırdım ama ses çıkmadı.

Cırpınmaya devam ettiğimde elleri sertçe kafamı kavradı.

" Sevdiklerini geberteceğim İgnatova. Çocuklarını geberteceğim. Karnındaki o lanet bebekten bile haberin yok. Seni kaç kere tecavüz ettiğimi bile bilmiyorsun. Aptalsın! Kendini bir bok sanıyorsun! Daha sevilmiyorsun bile! O lanet sevgilin Tiagoya da selamımı ilet. Nathoyu tanır. Şimdi Kraliyetin hakkında son bir şey diyeceğim. En zayıf noktanda büyü. Daha neresi bende bilmiyorum ama bil en zayıf noktanda bir büyü olacak. Şimdi bu anları unutmak acınadı gelecek değil mi?" Dedi.

İki demiri aldı.

Gözlerine baktım.

Bir küfür savurdum.

" Evet. " Dedi Va şakaklarıma bastı demirleri.

Şok bedenimi kasarken tüm vücudum havaya kalktı.

Bileklerim kasıldı.

Gözlerim kapanırken 10 saniye bırakmadı.

Aleti çektiğinde bedenim sertçe zemine düştü.

Ama kalbim atmayı kesti.

Monitör düz çizgi olarak ilerliyordu.

" Eğlenceliydi. " Dedi.

Odadan çıkarken ekran mönitöre doğru büyüdü.

Monitör bir kaç saniye sonra atmaya başlayınca hologram kapandı.

Bende gözlerimi kapattım.

" En zayıf noktan. En zayıf noktam. " Diye mırıldandım.

Tiago muydu?

Bir dakika.

" Yarın Tiagonun doğum günü. " Dedim.

Ona akıl hastanesinde tanıştığımız hafta bir saat almıştım. Daha doğrusu Doktor İgordan almasını istemiştim.

Saat istemiştim.

Hem şimdi kolundaki saatte kırılmıştı o da kendine alacaktı.

Yani ihtiyacı da denilebilirdi.

Gözlerimi açtım ve masanın üzerindeki telefonun ameliyathan e telefonunun numarasını çevirdim.

Tiago ameliyattaydı.

Telefonun sesini fulledim.

Bir doktor telefonu açtı.

Erkekti.

" Buyrun. " Dedi.

" Telefonu Tiagoya verir misin?" Dedim.

" Elbette Kraliçem. " Dedi.

O da sesi fulledi ve telefonu ameliyathanenin bir yerine koydu.

Tiagonun sesini duydum.

" Yıka şurayı kandan bir şey göremiyorum. " Dedi.

Elime kağıtlarımı aldım.

İpuçlarını kendi kendime okudum.

" Hocam. Valencia sizinle konuşmak istiyormuş. " Dedi aynı erkek.

" İşim var birazdan arasın. " Derken sınırlı olduğu belliydi.

Telefonun sesini kısıp kulağıma aldım.

" Doktor. " Dedim.

" Off. Efendim Valencia. " Dedi.

Böyle olması biraz moralimi bozmuştu.

Önce sustum.

Sonra da " Ne oldu?" Dedim.

" Kalp ameliyattı biterken hastanın karnında bir tümör buldum. Doktor yok ortada Tümör bulmayı deniyorum. " Dedi sertçe.

" İyi. " Dedim ve kapattım.

Hiç uğraşamazdım.

Abel bazı kurallarında cidden haklıydı. Sınırlı birinin yanında olma olay sana patlar.

Bir sigara yaktım.

Ve kendi kahve bardağımdaki kahveyi içip bir viski doldurdum.

İçerken masaya sertçe bıraktım.

LOrd. 

Gözlerim kırmızı olurken bana seslenen Eragona kalbimle cevap verdim.

Efendim yarıma mı ihtiyacınız var?

Sana birini getiriyorum hemen.

Gözlerim eski rengini alırken ayaklandım.

Sigarayı bıraktım ve trabzalara gittim.

Havaya baktım.

Bir ejderha gördüm.

Buraya doğru geliyordu.

Eragon.

Geldi ve balkona indi.

Balkon o kadar büyüktü işte.

" İyi misiniz? Birden bana sesleniyorsun korkuyor insan. " Dedim.

Gülümsedi.

Mutluydu.

Kanadının altından bir yumurta çıkarttı.

" Şaka!" Diye bagırdım.

Yumurtayı zemine bıraktı. Yumurta karnıma kadar geliyordu.

Çaylaktı.

İçinde bir şey haraket ederken Eragon " Biz savaşayken Meleys bu minigi ortaya cıkarmış. " Derken gerçekten mutluydu.

" Türümüze bir yeni daha eklendi. " Dedi.

Gülümsedim.

" Ve o da kız. Meleys gibi güçlü bir ejderha olacağına eminim. " Derken gururluydu.

Yumurta tamamen kırılırken bir ejderha çıktı.

Daha minik bir şeydi.

Dediğim gibi karnıma zar zor gelen beyaz tüyleri yeni bir ejderhaydı.

Titriyordu.

ERagon hırlayıp ona bir şeyler söyledi.

Bana baktı minik ejderha.

Sonra yaklaşıp kafasını bacaklarıma sürtünce eğildim.

Üzerime atlayınca yere düştüm.

Kucağımdayken yüzümü yaladı.

Ben ise onun tüylerini okşadım.

" Ağlayacağım sanırım. " Derken ağlamaya bile başlamıştım.

Eragon gülerken ben ağlıyordum.

Minik ejderha bana baktı ve göz yaşlarımı yaladı.

Sustum.

" O kutsal an geldi Lord. Sen ilk ejderha lordusun. Ve şimdi yeni üyemize de ismini lord olarak sen vermelisin. Ekleme yap8yorum. Her bir ejderha geldiğinde ağlamak zorunda mısın?" Dedi.

" Ama valla ben de mutlu oluyorum. " Dedim ve ejderhaya baktım.

Gözlerini gözlerime dökerken benim gözlerim kırmızılaştı.

Dagahra.

" Senin ismin Dagahra. Yeniden doğuş senin isminin anlamı Dagahra. " Dedim.

Onaylarcasına bir ses çıkarttı.

" Lord. " Dedi başını salladı.

Gülümsedim ve ona sarıldım.

" Ejderhalarım benim. Yerim ben sizi ya!" Dedim.

Eragon " Görende yer sanır. Ağzımı.. " diyip devam edecekken " Sen sus. " Dedim.

Güldü.

Ayaklandım.

Minik ejderha hafif kanatlar8nı açarak babasına gitti.

Kafasına kondu.

" Meleys iyi mi?" Derken ayaklandım.

Başını salladı.

" Ona gitmesini söylediğinde haklıydın. Teşekkürler. " Dedi.

Başımı sallayıp kafasını öptüm.

" Hadi gidin. Dagahra! Meleysi öp yerime. " Dedim.

Dagahra güldü.

Onlar yavaşça uçup giderken arkalarından baktım.

" 8. Ejderham. Dünyama hoşgeldin. " Derken gülerek oturdum yerime.

Suratımdaki salyaları peçeteyle sildim.

Sigaramı geri içtim.

Telefon çaldığında tereddüt ettim.

Ve açmadım.

Susunca ayaklandım.

Eşyalarımı topladım.

" Sizlere iyi zamanlar. " Dedim ve odama gittim.

Gelince içerdeki koltuğuma eşyaları bıraktım.

Bir kek kabı aldım.

Ve sonra bir çok jelibon.

O jelibonları eritip suyu kaba döktüm.

Ve kabı dondurucuya atıp banyoya girdim.

Rahatlayana kadar banyoda kaldım.

Her dikişe dikkat edip yıkandım.

Ve sonra çıkıp bir tayt ile tişört giydim.

Saçlarıma baktım.

Hemen makası elime alıp kestim saçlarımı.

Ama bu sefer kısa kesmedim.

Omzuma kadar kestim.

Dümdüz kesip hafif kahkül yaptım.

Gözlüğümü takıp sadece koluma sargı sardım.

Üzerime parfüm sıktım.

Saçlarımı odamda bulunan bir tablodaki saç yığınına koydum.

Koltuğa yattım ve biraz uyumayı denedim.

Ama imkansızdı.

Yanımda değildi Tiago.

Ve şimdilik yanımda olmasını istemiyordum.

Odamdaki telefonlar arada çalıyordu ama umursamıyordum.

Dolaptaki jöle 3 saat sonra donunca-donduğunu düşününce- kalkıp keki dolaptan aldım.

Bir tabağa keki çıkarttım.

Jelibon kekiydi.

Renkli renkli bir jelibondu.

Bu jelibon kekin ortasına biraz kremşanti ve o kremşantinin üzerine dilim portakal dilimedim.

O portakala da bir mumu geçirdim.

Keki ve hediyeyi aldım.

Ameliyathane kapısının önüne geçtim.

Bir masaya keki ve saati bıraktım.

Bir kağıda Doğum günün kutlu olsun Tiago yazdım.

Odama geri gittim ve kapıyı kilitledim.

Tiagoyla çekildiğim fotoğrafı elime aldım.

Koltuğa uzandım.

Fotoğrafa sarılırken uyuyabildim.

... 

Neydi bu sıcaklık.

Peki ya boynumdaki ıslaklık.

Gözlüğüm neredeydi? Elimdeki fotoğraf.

Başımı kaldırıp efrafa baktım.

Tiago boynumdaydı.

Kolları sıkı sıkı belimi sarıyordu.

Yaşlar ondan gelmişti.

Elleri bir yandan saçlarımı okşuyordu.

Cevap vermeden gözleri kapalı duruyordu.

" Sen benim için her şeyi yapıyorsun. Peki ben... Ben seni kırmaktan korkutmaktan baßka bir şey yapıyor muyum? Saçlarını kesmene neden olmaktan başka bir şey yapıyor muyum? Gecmişte de aynı olay oldu. " Dedi.

Burnunu çekti.

" Sen kendine göre zengin bir koca bul. " Dedi.

Ayağa kalktı ve yüzüme bakmadan kapıya ilerledi " Doktor dinle!" Diye bagırıp ayaklansamda çıkmıştı.

Nefesimi verdim.

Saçlarımı kesme nedenim o değildi ki! Çok uzamışlar ve her yere takılıyorlar diye kesmiştim.

Pastayı ona götürememiştim. Hediyemi beğenmez diye utanmıştım.

Ama şimdi o beni yanlış anlamıştı.

Umursamadan her sabah yaptığım şeyleri yaptım.

Bacağım iyileşsin diye girdiğim aleti yaptım.

Halter kaldırdım.

Kalça ve karın kası omuz çalıştım.

Sonra ise giyindim.

Ama lanet demirleri zırhımın omuz kısmı kırıldığından bir elbise giydim.

Tabi elbisenin altına siyah bir tayt giymiştim.

 

 

Bölüm : 02.12.2024 21:25 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...