
" Boynumdakileri de al bak unuttun. " Dedi Tiago.
Hemen ordaki sakalları da aldım.
Gülümsedi.
" Sandalye üzerinde olman komik. " Dedi.
Jileti lavaboya koydum.
Odamı beyaza boyamıştık. Büyüyle.
Ve yepyeni eşyalar getirmiştik. Savaş bitti ve bu 3. Gün.
Ama biz hala uyumamıştık.
Yuvarlak odamı daha güzel bir hale getirmiştik.
2 kişilik yatak 2 gardolap 2 sandalye ve daha fazlası.
Evlenecektik.
Tiago sadece baksırlıyken benim üzerimde de iç çamaşırlarım vardı.
Tek ayağım üzerinde duruyordum çünkü Tiago basmama izin vermiyordu.
" Diyorum ki. " Dedim ve ellerimi omzuna koydum.
" Ne diyorsun. " Derken beni indirdi.
" Düğünü biraz geç mi yapsak. Yanlış anlama. Sadece sakin bir kafayla her iş bitince düğün yapmak istiyorum. Uzmanlık sınavından sonra. 2 hafta sonra. Çok mu geç olur. " Dedim.
Güldü.
" Senin daha gelinliğin yok,daha kimse evleneceğimizi bilmiyor, davetiye yok, şahitler kim olacak? Bir sürü şey eksik daha. " Dedi.
Doğruydu.
Güldüm.
Elleri belime kaydı.
" Masaj yapım mı sana. Canım öyle istedi. " Dedi birden bire.
Durdum.
Masaj. " Hayır demem. " Dediğimde hemen beni koltuğa yatırdı.
Eline bir yağ alırken kalçama vurdu.
" Dön. " Dedi.
Yüz üstü yattım.
Kalçama oturdu ve belime ellerini koyup masaj yapmaya başladı.
Hoşuma gidiyordu.
" Oyy!" Dedim beğenmiş gibi.
Kahkaha attı.
Sırtıma da masaj yaptı.
Sonra da koluma.
En son kütletmeye başladı.
" Oy oy oy oy! Gençleştim!" Diye bağırdığımda belimi tekrar kütletti.
Kıkırdadı.
" Valla kütlemeyenvyerin kalmadı. Ayak parmağına kadar kütlettim!" Dedi gülerek.
Sonra da dönümü çıkarttı.
" Şimdi banyoya!" Dedi ve sütyenimi de ćıkartıp makineye bıraktı.
Altındaki baksırı da çıkartırken ben oturdum.
Esnedim.
" Nasıl gençlestim ama he!" Dedim.
Güldü.
Geldi ve bana baktı.
" Kum saati. Bayılıyorum. " Dedi.
Kolumdaki ve bileğimdeki sargıyı çıkarttı.
" Jakuziye. " Dedi ve beni kucakladı.
Banyoya girdi.
Jakuziye doldurmuştuk.
Önce yavaşça o girdi. Sonra da beni soktu.
İkimizde kenara otururken iki kadeh doldurdu. Birini aldım.
" Savaşın bitişine. " Dedi ve kaldırdı.
Aynısını söyleyip bende kaldırdım.
Bardakları vurup içtik.
En sonunda birbirimizin saçlarını yıkadık.
Jakuzinin köpük ayarlarıyla oynadık. Ve daha fazlasını yapıp saat 8 e kadar vakit geçirdik.
" Kücük Hastam. Aslında sen çok güzel hatta çok mükemmel bir kadınsın. Köylüler sana minnettar. Eee sözlerini de tuttun. Neredeyse kimse ölmedi. Yani hep ôldürdük sadece ağır yaralılar hala var. Yine de sen çok iyi bir insansın. Bir kadın geldi bugün yanıma. Söyler misin Valenciaya. Hepimiz ona minnettarız dedi. Sözünü tuttun! " Dedi bana.
Gülümsedim.
Dişlerime baktı.
" Çok güzelsin." Dedi.
" Sende çok karizmatik. Ve koca sertlikli. Sanırım özledim. " Derken yanına geldim.
Bacaklarımı iki yana acıp ona yer tanırken ellerimi küvetin iki kenarına koydum.
Güldü.
" Olmaz. Vajinan daha yeni yeni iyileşiyor. " Dedi.
Kaşlarımı çattım.
Yine de gelip içime girince gülümsedim.
" Ama çok olmaz. " Dedi.
Ellerimi boynuna doladım.
Gülümsedi ve ellerini kalçama koydu.
Okşayıp şaplak atmaya başlarken sertçe dudağıma yapıştı.
Önce yavaş yavaş öpüştük. Tadını bile özlemiştim. Bazen uyuşturucu tadını bile alırdım. Kahretsin! Uyuşturucu istiyorum!
Onu daha sert öpmeye basladığımda hızlandı.
Bedenimde gezdirdi ellerini.
Ben içinde haraket etmeye başlarken dilimi emdi.
-Bir kaç saat sonra-
Jakuziden sonunda çıkabilmiştik.
Ben üzerime gri eşofman ve tişört giymiştim. Saçlarıma da dağınık bir topuz yapıp gözlüğümü takmıştım.
Koltukta oturup duvara dalmışken düşünüyordum.
Ne yapacaktım?
Ne yapmalıydım?
O kadar şey içinde artık sevildiğimi fark ettim.
Seviliyordum ben. İlk defa bu kadar yakından hisetmiştim.
Tiagoyla olan sevgim değil!
Daha çok insanların sevgisi.
Güçlü hissediyordum.
Yorgundum ama güçlüydüm.
Nasıl oluyordu bilmiyorum ama dik duracaktım.
Gerçekten dik durmam gerekiyordu. Tekrardan insanların sevgisini kaybedemezdim.
Yoksa... Kaybedebilir mıydım?
Nefesimi verdim.
Kendi kendimi strese sokuyordum.
" İlaçlarını almadığından dalgınsın bu aralar. " Dedi Tiago. Düşüncelerimden sıyrıldım.
Hayır diyemedim.
2 gün önce kendime sakinleştirici verdim diyemedim.
Burukça gülümsedim.
Unutmak istiyordum. Gerçekten şu tecavüz olaylarını unutmak istiyordum.
Ama cıkmıyordu aklımdan.
Tiago gelip yanıma oturdu.
Altında bir şorttan başka bir şey yoktu.
Daha çok kaslanmıştı.
Big boy. Gerçekten. Vay canına.
Elini omzuma atıp kafamı kendi omzuna yatırdı.
" Yemek yapalım mı?" Derken tereddüt ediyordu.
O da mı düşünüyordu. Evet. O da düşünüyordu.
Kendi içinden acaba çok mu abartıyorum. O bir Kraliçe fazla işi var birde gelip benimle yemek mi yapacak diyordu.
" Boşver. " Dedi ve kafasını kafama yatırdı.
" Yapalım. Bende acıktım!" Dedim neşeyle.
Ayağa kalktım ama sakat ayağıma basmamak için son anda kendimi geri koltuğa attım.
Kahkaha attı.
Başım dizindeydi.
" Salak kadın. " Dedi.
" Ama ayağıma basmazsam nasıl yemek yapacağım. " Dedim.
Beni kucakladı.
Tezgaha götürdü.
Bıraktı.
" Ne yapıyoruz!" Dedi siyah mutfak önlüğünü giyerken.
Bana da giydirdi.
" Ne yapalım. " Dedim.
" Biftek. " Dedi elini şıklatıp.
Kesinlikle.
" Balkona barbeküleri açıyorum ben!" Dedi.
Güldüm.
Ayaklandım ama sakat olana basmadım.
" Kalkma " dedi.
Beni geri yerime oturttu.
" Ya!" Dedim ve geri indim.
" İnatcı. " Dedi ve boynumu öptü.
Koca balkonuma gitti.
Eti hazırladım.
Ona götürdüm.
Masaya eşyaları koyduk.
Tiago yapmaya başlarken bende içerde salatayla uğraştım.
Bayağı bir şeyler yaparken aklıma bir şey geldi.
Acaba ..
Louis,Jasmine,Arthur ve Katarinayı da mı çağırsak.
Krallar kendi Kraliyetlerine gitmişti. Ve 5 6 gün sonra geri geleceklerdi. Kutlamalar için.
Ama bu sefer herkes. 30 Kralın hepsi.
" Abilerine ve kızlara da haber ver! Onlara da pişirdim!" Dedi Tiago.
Gülümsedim.
Aklımı okuyordu.
Bir dakika. Evliliği onlar biliyorlardı. Salak Tiago bana Müstakbel Karıcım demişti. Ama bunu sadece abilerim duymuştu.
Acaba..
Ne diyorum ben.
Hemen telefonu elime aldım.
Louisin oda numarasını çevirdim.
Açtı.
" Evet!" Dedi.
Jasmine arkadan gülüyordu ve onun sesi de gülücüklerle doluydu.
Birbirlerini hep güldürürlerdi.
Louis komik biriydi.
" Yemek yiyeceğiz. Biftek yaptık. Sizde gelsenize. " Dedim.
" Senin sesin niye böyle. Hasta mısın?" Dediğinde sustum.
Bağırdığımdan sesim biraz kısılmıştı. Demek çok dikkat çekiyordu.
" Ha! Pardon. Peki gelelim kardeşimin teklifini kırmayayım. Kesinlikle işim yemek değil 5 dakikaya geldik. " Dedi kapattı.
Gülümsedim ve Arthuru aradım.
Onun sesi uykuluydu.
" Efendim. " Dedi.
Bir kadın sesi geldi.
" Ne ?" Diye Katarina ait ses.
" Yemek yiyecek tık sizde gelsenize diyecektim. " Dedim.
Hafif cızırtı çıktı.
" Aç mısın? " Dedi Arthur.
Katarina " Hayır demem. " Dediğinde esnedi.
" Geliyoruz 5 dakikaya. Ne yemek var lan. " Dedi. " Dur. Senin sesine ne oldu?"
Yine sessiz kaldım.
" Tamam. Geliyoruz. " Dedi ve kapattı.
Sesim çok mu kötüydü? Ne oldu?
Ben güçlü değildim.
Kural 76:Sen güçlü değilsin kendini güçlü sanan bir eziksin.
" Valenciam. " Diyen Tiagonun sesini duyunca kafamı sallayıp düşüncelerimden ayrıldım.
" Ha!" Dedim ve salatayı aldım.
" Koca bir tabak salata yaptım!' dedim.
Balkona seke seke gittim.
Masaya salatayı koyarken Tiago etleri kontrol etti.
6 biftek.
6 tabak pilav.
Muazzam.
Tiago hemen ônlüğü çıkartıp bir tişört giydi.
Bende önlüğü çıkarttım.
Yere oturup onu izlemeye başladım.
Sessiz sessiz onu izlerken hala düsünüyordum.
Savaş..
İnsanlar..
Abel..
Natho..
Rosalie..
Offff.
" Konuşsana. " Dedi.
Biftekleri çevirdiğinde gözlerimin yandığını fark ettim.
Ağlayamıyordum. Sadece yanıyordu gözlerim. Kırmızılaşıyordu.
Hemen basımı eğip gözlerimi gizledim.
Gözlerimi kapatıp sıktım.
Açtığımda karşımda buldum onu.
Eğilmiş beni kucaklıyordu.
Beni balkondaki armut koltuğa bıraktı ve kendi de oturdu.
İçeriye Arthur ve Katarina geldi ilk.
" Of of of! Leziz yemek kokuyor yanlız!" Dedi Katarina.
Buraya geldiler.
Ve hiç yabancı değil gibi sofraya oturdular.
Biftekleri Tiago zaten çoktan tabaklamıştı.
Onlar biraz sohbete başlarken Tiago ellerimi tuttu.
Sıcak ellerini titreyen ellerimde hisetmek ona bakmama neden olmuştu.
Gözlerimi gördüğünde kaşlarını çattı.
" Ne oldu?" Derken yaklaştı.
Omuz silkip " öylesine. " Dedim.
Kaşları daha çok çatıldı.
" Öylesine de olsa olmuş işte. Ne oldu?" Dedi.
Hiç beklemeden " Sesim çok mu kötü?" Dedim.
Durdu.
Bir an geri çekildi.
Sonra da gülümsedi.
" O kadar bagırdın ve beni öptün. Sence de normal değil mi? Hayvan gibi yiyiştik. " Dediğinde kıkırdadım.
Sofraya baktım.
Gülümsedim.
" Açım ben hadi!" Dedim ve ayaklandım.
Yine ayağıma basınca Tiagonun üstüne düştüm.
Beni tuttu.
Kafam omzuna gelirken sert düşmüştüm.
Gözlüğüm yerdeydi.
" Hop! Dikkat et" dedi.
Güldüm.
Arthur birden ayaklandı.
" Valencia. Bacağına ne oldu?" Derken Katarina da ayaklandı.
Önemli miydim?
" Çıkarttı. Biraz dinlenmesi gerek. Ama hanfendi ayağa kalkmakta ısrarlı. " Dedi Tiago.
Sırtına vurdum.
" Gözlüğüm!" Dedim.
Alıp gözüme taktı.
" Ben gözlüklü bir gelin olmak istemiyorum!" Dedim.
" O zaman lazer attır. " Dedi Katarina.
Kesinlikle evet.
" Hayır. " Dedi Tiago.
" Neden?" Derken ona baktım.
" Seviyorum ben böyle seni. " Dedi.
Yani gözlüğü bıraksam sevmez misin?
" Hayır. Yine severim. Sadece bôyle... Daha çocuk geldin gözüme. Daha tatlı oluyorsun. Ama gözlüksüz ateş saçan bir kadın. İkisine de razıyım. Yani sen ne istersen" dedi.
Yani lazer.
Ama onun isteği.
" Bence de lazer attır ya. Çok düşüyor " dedi sonra vazgeçip.
Güldü kendi lafına.
Bu sırada Louis ve Jasmine geldi.
Jasmine önde Louis arkasındaydı.
Elleri de Jasminenin karnını okşuyordu.
Çok tatlı bir babaydı o.
Tiago onlara bakıp gülümsedi.
" Tanrım! Biftek!" Diye bağırdı Jasmine.
Hemen oturunca Louis kahkaha attı.
Bizlerde oturup yemeğe başladık.
...
Etrafı toparlamıştık. Ben kalan son tabağı mutfağa tek ayak üzerinde zıplayarak götürürken Tiago masayı siliyordu.
Tabak elimden kayıp düşünce hemen kulaklarımı kapattım.
Çıkan sesle sıçradım.
Tiago " İyi misin?" Dedi.
Hemen eğilip kırılan tabağın parçalarını topladım.
Minik parçaları da kenara süpürüp elimdekileri çöpe attım.
" İyi misin?" Dedi Tiago bu sefer içeriye girerken.
Ona baktım.
Gülümsedim.
" İyiyim. Sen nasılsın. " Dediğimde yanıma geldi. Elindeki bezi yıkayıp kenara koydu.
Bileğimi tuttu.
Elimde minik bir kesik vardı.
Yara bandı alıp yavaşça üzerine yapıştırdı.
Bunu yapması beni gülümsetmişti.
" Artık uyuyalım mı?" Dedi.
" Sonunda!" Dedim ve kendimi yatağıma attım.
Tiago güldü.
" Ne rahatmış he. " Dedim otururken hafif zıpladım.
Tiago yattı.
Üzerindeki tişörtü çıkarttı.
Bende sütyenimi çıkarttım.
Kenara fırlattım.
Tiago battaniyeyi açtı.
Benim üzerime örttü.
Yaz ayında hep terlerdi o. Ama ben akşamları fazla üşürdüm.
Ona yaklaştım.
Başımı omzuna koydum.
O da ellerini belime doladı.
" Benim yerim. " Dedi belimi okşarken.
Gülümsedim.
Gözlüğümü çıkartıp kapattım gözlerimi.
Tiago saçlarımı okşadı.
" Biz cidden evleniyor muyuz?" Dedim.
Kıkırdadı.
Kulağıma " Evet dedin. " Dedi.
" Ama sen demedin!" Dedim.
Kahkaha attı.
Bende ona aldığım yüzüğü çıkarttım.
" İyi o zaman sen benimle evleniyor musun?" Dedim.
Güldü. " Sen delisin. " Dedi.
" Evet demedin. " Dedim.
" Tamam tamam. Evet. " Dedi.
" Ver elini ben takcam. " Dedim.
Uzun bir kahkaha attı.
Elini verince orta parmağına altın yüzüğü taktım. İnce ve uzun parmakları vardı.
Tam oturmuştu yüzük.
" Tamam artık evlendik. " Dedim.
" Evlenmedik. Sen benim müstakbel Karımsın. " Dedi.
Karım.
Kocam.
Gülümsedim.
Başımı boynuna sabitlediğimse uyumak istediğimi anladı.
Yanağımı öptü.
Ve sonra ikimizde uykuya daldık.
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 1.83k Okunma |
350 Oy |
0 Takip |
112 Bölümlü Kitap |