
Merhabalarrr💗
Öncelikle yeni kurguma hoş geldiniz. Hikayeye biraz hızlı giriş yapacağım, o yüzden aklınıza takılan bir şey olursa sorabilirsiniz. Umarım eğlenceli ve keyif alarak okuduğunuz bir kurgu olur. Oylamayı ve yorum yapmayı unutmayın.
Keyifli okumalar✨
Not: Bazen kısa texting bölümleri de olacak.
⭐️
"Karanlık ormanın derinliklerinde, kadim büyülerin yankıları hala kulaklarımda çınlıyordu. Zorlu mücadelelerin ardından nihayet huzura kavuştuğumuzu sanmıştık. Ancak, gökyüzünde parlayan yıldızlar, gelecekteki bilinmezliklerin habercisi gibiydi. Eski kehanetler, yeni sırların kapısını aralıyordu. Sessizlik, bir an için her şeyi sardı ve dünya derin bir nefes aldı.
Ve böylece, yıldızların altında, yeni bir çağ başlıyordu.”
Kitabı bitirdiğim an öylece boşluğa baka kalmıştım. Hayır, bu sonu yazamaz, öyle değil mi? Böyle ucu açık bir son nasıl yazarsın zalım kadın!
Arkadaşım Melis’le gece 00.00’dan itibaren kitabı okumaya başlamıştık. Serinin 6. ve son kitabı olduğu düşünülen kitabı bitirmemle çıldırmıştım.
Telefonu elime aldığımda saatin 4.13 olduğunu görmemle kafamı yastığa gömmem bir olmuştu. Gece okumalarını sevsem de uyku düzenim berbat durumdaydı.
Hızla kişilerden Melis’i bularak, daha az önce bitirdiğim kitabı anlatabileceğim tek kişi olan arkadaşıma yazmıştım. Bu saatte deli gibi kitap okuyan kaç aklı uçuk arkadaşım vardı ki zaten?
Siz: Kızım o nasıl sonnnn
Siz: Kafayı yiyeceğim.
Siz: Her şey yine boka sardı yaa.
Siz: Abi ben böyle ters köşe görmedim.
Siz: Gece gece bana yine geldiler.
Siz: Ama ben patlarım, çatlarım.
Görüldü.
Yazıyor…
Melis’im🐧: Nee çok mu kötü?
Melis’im🐧: Ay dur, daha 27 sayfam var.
Melis’im🐧: 10 dakikaya geliyorum.
Siz: Sayfa 1358 değil mi?
Siz: Derin bir nefes al ve öyle oku.
Melis’im🐧: 27 sayfada en fazla ne olabilir ki? (4.25)
Görüldü.
Melis’im🐧: Aaaağğağğğaaaaaağğğğğ (4.35)
Melis’im🐧: Bu bir de son kitap değil mi?
Melis’im🐧: Böyle son mu olur aq?
Melis’im🐧: Sinirden yastığı kemiriyorum.
Siz: Bir de kocamı o yelloz sarışınla yaptı ya, inanmıyorum.
Melis’im🐧: Emery kadar gıcık, toksik karakter okuduğumu hatırlamıyorum gerçekten.
Melis’im🐧: Ida varken neden Emery yani?
Siz: Hayır, onu da geçtim, ben varken neden Emery, değil mi?
Melis’im🐧: Haklısın kanka.
Siz: Hazırlan, gidiyoruz.
Melis’im🐧: Kız, ne oldu, gece gece ay mı çarptı başına?
Melis’im🐧: Nereye gidiyoruz hem?
Siz: Yazarın konumunu buldum. Baskın yapacağız.
Melis’im🐧: Ay bekle, geliyorummm.
Melis’le yazışmaya üşenmiş, aramıştım. Ailem bir haftalığına abimi görmek için Antalya’ya gittikleri için evde rahatça gecenin bu saati bağırabiliyordum.
Uzunca kitap incelemesinin sonunda Melis daha fazla dayanamayıp uyumaya gidince öylece balkonda kalmıştım. Hava aydınlanmaya başlasa da gökyüzünde yerini koruyan yıldızları görünce iç çektim.
Kendimi bildim bileli hep kitap okurdum. Her kitap başka bir yaşam, başka bir hayat olmuştu bana. Mutlu bir aileye, arkadaş ortamına sahip olsam da, kitaplar bu dünyayı benim için daha çekilir bir yer yapıyordu.
Yanımdaki kitabı elime alınca içinden karakter kartlarını çıkararak gözlerimi bilmem kaçıncı aşık olduğum adamın üzerinde gezindirmiştim. “Yazarına kurban olduğum be, ne güzel yazmış seni,” dedim kendi kendime.
Sırıtan yüzüm aniden kitaptaki son olayları hatırlamamla bozulmuştu. “Seni yazan yazarın ben…” Tam yukarı balkondan ses gelmesiyle sustum. Yeniden Ryan’ımı hayran hayran izlemeye koyuldum.
Karakter kartının diğer yüzünü çevirince gördüğüm Loki’yle yüzümü buruşturdum. İşte her hikayenin olduğu gibi bu hikayenin de kötü, kıskanç, ukala karakteri tam karşımdaydı.
Yakışıklı yüzünün aksine kibirli sırıtışıyla gözlerimi devirdim. Çoktan yırtıp atardım da diğer yüzünde Ryan’ımın fotoğrafı vardı.
Kitabı yeniden açarak dizlerimin üzerine koyup son sayfayı yeniden okuduktan sonra diğer sayfaları çevirdim. Normalde son 3-4 sayfa yazarın teşekkürleri, dilekleri ve kendinden bahsettiği kısımlar olurdu. Bu yüzden okumamıştım.
Sayfalara hızlıca göz gezdirirken son sayfada kitabın ortalarında bahsedilen kehaneti görmemle durdum. Parmaklarım harflerin üzerinde gezinirken yeniden okumaya başladım.
Kehanete göre yıldızların en parlak olduğu gecede, gökyüzü bir sır fısıldar. Sırrı yalnız gökyüzüne ait olana gösterir kendisini. Evrenin iki ucunda birbirine bağlı olan ruhlar, tanrıların yasakladığı kehaneti okudukları ve yasaklananı arzuladıkları için lanetlenirler.
Lanetin birbirine bağladığı bu ruhlar, kalplerinin yok olduğundan habersiz, yasaklı olanın arzusu ile yanıp kavrulurlar. Ve sihirli kelimelerin söylenmesiyle evrenlerin güçleri eşitlenir. Tüm evrende yer değiştiren ruhlar, evrenler arası eşitliği getirse de, düzeni bozar.
Çünkü asıl düzen eşitsizliktir.
Kelimeleri sesli şekilde okurken gözlerimin kapanmaması için büyük çaba harcıyordum.
Yıldızsız geceleri arzula,yıldızlardan kaç,
Onlar, evrenin lanetini gizler içinde
Yıldızlardan kaç,cazibesine kapılma,
Kayan her yıldız, bir tuzak kurar sana.
Kumar oynar kalbinle, bir dilek sunar,
Birer düş kapanıdır, seni kandırır.
Seni hayallerinle oyalarken çalar kalbini,
Yıldızsız geceleri arzula, yıldızlardan kaç.
Ancak öyle huzura kavuşur ruhun, rahatlar.
Sonunda dayanamayarak kitabı kapattım ve başımı koltuğun arkasına yasladım. Gözlerim yeniden gökyüzünü bulduğunda, dans eder gibi parlayan yıldızlar yüzümde bir gülümseme oluşturdu.
Kitaplarda lanetli yıldızlar benim dünyamın umuduydu. Kapanmakta olan gözlerim, kayan yıldızlarla bir an parladıktan sonra yeniden eski haline dönmüştü. Her gece gördüğüm kayan yıldızlardan biriydi işte.
“Tüm hakkımı senin için kullanıyorum, Ryan,” dedim. Gözlerim daha fazla dayanamayarak yavaşça kapandı. Her gece tuttuğum dileklerden biriydi bu. Ama bu defa Ryan’ımı istemiştim. Dilediğim kişiler her gece değişirken, gökyüzü hala aynıydı. Her gece bana yeni umutlar vermeye devam ediyordu.
☀️
Gözlerime gelen gün ışığıyla yavaşça yerimde kıpırdanmaya çalıştım. Aniden sırtımda hissettiğim acıyla inlerken yüzümü buruşturdum. Gözlerimi açmak için zorlasam da görmemi engelleyen ışıkla yeniden kapattım.
Galiba balkonda uyuya kalmıştım. Gece 4-5’e kadar kitap okursan böyle olur işte. Annem burada olmasa da o ikonik sözleri resmen kulaklarımda çınlıyordu. Hem ne kadar uyumuştum ki ben, neden her yer bu kadar aydınlık?
Uykulu bir halde koltukta doğrularak telefonumu aradım. Bulduğum telefonun ekranında 12:36 görünce aniden ayağa fırlamıştım.
“Geç kaldım!” Telefonu hızla koltuğa fırlatırken odama girmek için ayağa kalktım. Hala gözlerimi tam açamazken ayağıma çarpan sertlikle yeniden acıyla inledim ve aşağı baktım.
Yerde gördüğüm yarı çıplak adamın odamın girişini kapadığı için üzerinden geçmek zorunda kalarak banyoya ilerlemeye başlamıştım.
“Şimdiki devirin gençlerinde de ne adap var ne ahlak. Hiç insan geç kızın balkonunda yarı çıplak uyur mu?” Annemin tonlamasında söylenmeye başlarken esneyerek banyoya girip suyu açtım.
Avuç dolusu suyu yüzüme çarpmamla aynada kendimle göz göze geldim. “Bu nasıl bir tip Allah aşkına?” Gözlerimi kısarak dağılmış saçlarıma ve uykusuzluktan halkalar oluşmuş göz altlarıma baktım.
“Bir de yani, belki ben müsait bir durumda değilim, ne diye yatıyorsun kapımın önüne?” Dediklerimi yeni idrak eder gibi aynada kendime tekrar baktım. Ne söylüyordum ben?
Aklımı mı kaçırdım? Korkuyla hızlanan kalbimin sesi gerginliğimi artırırken başımı hızla kapıya çevirdim. Koşar adımlarla balkona girdiğimde karşılaştığım manzara yerde yarı çıplak yatan adamın bana bakan baygın siyah gözleriydi.
✰𝑾𝒂𝒕𝒕𝒑𝒂𝒅: _𝑜𝑘𝑦𝑎𝑛𝑢𝑠_𝑠
✰𝒀𝒐𝒖𝒕𝒖𝒃𝒆: 𝑜𝑘𝑦𝑎𝑛𝑢𝑠_𝑠
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |