Oylamayı ve yorum yapmayı unutmayın.
"AAAAAAĞĞĞĞĞ!” Çığlık atmamla geri adımlamaya başlarken, ne ara tuttuğunu bilmediğim bacağımı çekmesiyle geriye doğru düşmüştüm.1
Onun da bağırmasıyla kendimi daha da kaybediyordum. Beni bırakması için bacağımı kendime çekmeye çalıştıkça daha beter duruma düşmüştüm.
Şaşkın ve anlamsız bakışlarıyla bir elini başına götürürken, diğer elini dudaklarına götürerek susmam için işaret yapıyordu.
“SUS!” Emir veren sesiyle aniden sesim kesilirken, iki elimle ağzımı kapatmıştım. Ne oluyordu bu lanet yerde?
"Ne işin var EVİMDEE?" Titreyen sesimle kıstığı gözlerini bana çevirmişti.
"Ne evi? Bağırma, ba-ğır-ma." Sona doğru sesini alçaltarak beni uyarmaya çalışan şu adama öldürücü bakışlarımı atarken aynı tonlamada devam etmiştim.
"Hırsız mısın yoksa? Allah’ım başıma bunlarda mı gelecekti?
Yetişin komşular. SAPİK VAAAR, HIRSIZZZ VAARRR-" Daha imdat çağırışımı tamamlamadan ağzımın üzerindeki eller bağırmamı yarıda kesmişti.
Ayy öldürülecektim, genç yaşımda cinayete kurban gidiyorum. Kitaplarım, kocalarım, beni bekleyen yarım aşklar...3
"Bak bir daha bağırırsan seni fareye çevirip, bu etrafta dolaşan sarışına yediririm." Kocaman siyah gözlerini irileşirken, nefesini yüzümde hissetmemle geriye çekilmeye çabalamıştım. Ay birde aklı kaçık bunun.
Etrafta dolanan kedimi görünce, yardım uman gözlerine baksam da nafileydi. Nankör Güneş, burada annen öldürülüyor, nasıl sessiz kalırsın!
Sessizliğimi görünce, ağzımın üzerine bastırdığı elini gevşetmişti. Bunu fırsat bilerek dişlerimi eline geçirdim ve elini çekti; bu defa bağıran o olmuştu.1
Sonunda Güneşim de duruma uyanmış olacak ki, o keskin pençeleriyle adamın üstüne atladı. Elime dün okuduğum kitabı alırken, kafasına indirmek için Güneş’in çekilmesini bekliyordum.
“Parçala kızım, yüzünü, gözünü. Öldür onu. Başkasının evine girmek nedir göster. Fazladan mama vereceğim sana, hadi biraz daha gayret.” Demiştim heyecanla.4
Adam yüzüne yediği darbelerle bağırsa da, sonunda kızımı o kanlı elleriyle köşeye kıstırarak sırtından yapışıp bana döndü. Elimde sıkıca kavradığım kitabımla birkaç adım geriye çekildim.
“Sen bittin, hatta sen artık yoksun.” Diyerek oturduğu yerden doğrularak, her an beni öldürebilecek bakışlarıyla bir adım geri atmıştı.3
Şu an yarı çıplak, kim olduğu belirsiz bir hırsız, sapık, manyak üzerime gelirken bildiğim tek bir şey vardı. O da işimin bittiği.
Güneşimi sırtından tutarken, zavallı hayvan elinden kurtulmak için çabalıyordu. Bir an, o ellerini boynuma yapışarak beni boğabileceği düşüncesiyle bağırmıştım.
“YAKLAŞMA!” Kitabı ona fırlatır gibi yapmamla geri adım attı.
“Bağırma dedim. Lucas, gel çıkar şunu.” Boşluğa konuşmasıyla şaşkın bakışlarım onu buldu. Evde başka biri daha mı vardı?
“Lucas!” Bu defa daha yüksek çıkan sesi yeniden cevapsız kaldı. Aniden gözleri kapıya kayınca odaya garip bakışlar atmaya başladı. Şaşkın bakışları tüm odada gezinirken en son benim üzerimde durdu.1
“Sen de kimsin? Burası neresi? Lucas’a ne yaptın?” Art arda sorduğu sorularla Güneşimi yere bıraktı, hala gözlerini kısarak etrafta gezdirdi.
“Ne Lucas’ı be. Asıl sen kimsin?” Aniden dudaklarının şeytani kıvrımlarıyla bir adım daha geriye attım. Bu bakışlar ve sırıtış hiç hayra alamet değildi. Başını yana doğru yatırarak yüzünden silinmeyen o gülümsemesiyle devam etti. Daha doğrusu, beni küçümseyen gülüşüyle.
“Lordun Loki’yi tanımadığına göre sana gerçek bir ders vermem gerekecek.” Adımlarını bana doğru çevirince kalp atışlarım korkuyla hızlandı.
Öyle bir paniğe kapılmıştım ki, elimde sıkıca tuttuğum 1400 sayfalık kitabı kafasına doğru fırlatmıştım. Fırlattığım kitap tam yüzüne gelirken, dağ gibi adam geri adımladı ve bir de bu yetmezmiş gibi kafasını kitap rafının kenarına vurarak bayıldı. Büyük bir gürültüyle yere yığılmasıyla telaşla geriye adım attım.7
"Katil oldum." Demiştim dehşete kapılırken.
Yavaş adımlarla yanına gittim ve ayağımla kolunu dürttüm. “Heyy, öldün mü?”
“Ayy, altı üstü bir kitap çarptı kafana, ne Ferihalık yapıyorsun?” Ayağımla dürtmelerime bile cevap vermemesiyle daha çok endişelendim.5
“Ölmemişsindir ya. Hem bir kitapla kim öldü ki, sen de ölesin?” Nabzını kontrol etmek için parmaklarımı boynuna yaklaştırdım. Nabzı atmıyordu.5
Korkuyla elim ağzıma giderken titreyen ellerimi geri çektim. “Öldü.” Demiştim titrek sesimle. Gözlerim adamın baygın yüzünde gezindikce içimdeki panik dalgası daha da büyümüştü.
Hızla doğrularak telefonumu aramaya başladım. Ekranı açınca Melis’ten aldığım 17 aramayı yok sayarak hızla onu aradım. Hızla açılan telefonda Melis’in bana saydırdığı azarları kestim.
“Melis, ben katil oldum kızım." Hala sesim titrerken umursamadan burnumu çekmiştim. "Yemin ederim bilerek yapmadım.Hem ben neden bilerek adam öldüreyim? Birden bayıldı.” Durumun dehşetini daha yeni kavramamla boğazımdan kaçan hıçkırık, titreyen sesimi bastırmıştı.3
“Öyle üstüme gelince çok korktum. Ben daha 22 yaşındayım, hapishane köşelerinde dayanamam Melis.” Burnumu çekmemle Melis’in endişeli sesi kulaklarımı doldurmuştu.
“Beliz, ne saçmalıyorsun Allah aşkına. Evde misin? Geliyorum.”3
“Evet,” görmese bile başımı sallayarak kapanan telefona bakakalmıştım. Aynı apartmanda kaldığımız için 8. Kattan 6. Kata gelmesi pek uzun sürmemişti. Kapının açılma sesiyle doğrularak içeri koşar adımlarla gelen Melis’e döndüm.
Yerde yığılan adamı görmesiyle gözlerine inanamayıp bana doğru adımladı.
“İyi misin Beliz? Ne oldu burada?” Başımı iki yana sallayarak akan gözyaşlarımı elimin tersiyle sildim.
“Öldü.” Gözlerimi adamdan ayırmayarak başımı sallayarak cevaplamıştım onu. Hızla bana sarılan kollarla konuştu.
“Emin misin? Nasıl yaptın, ne yaptın, anlat artık.” Onunda sesi endişeliydi.
“Nabzına baktım, atmıyor.” Burnumu çekerek adamın yanına doğru adımladım. Melis de hızla yanıma adımlarken diz çökerek elini adamın bileğine götürdü. Birkaç saniye sonra “aptal mısın sen” bakışlarıyla bana bakarken, ben de umutla ona baktım.
“Nabzı atıyor, onu da geçtim bu adamın nefes alış verişlerini duymuyor musun?”1
“Gerçekten mi? Ölmemiş mi?” Dedim umutla. “Gel kendin bak.” Çektiği elinin üzerine yerleştirdiğim parmaklarımla rahatladım. “Beliz, kim bu adam? Ne işi var senin odanda?”
“Hırsız işte, sabah bir uyandım baygın yatıyor balkonumda. Sonra bana saldırmaya çalıştı. Ben de kendimi korudum, nefsi müdafaa yaptım işte.”
“İyi bok yemişsin. Madem adam uyuyordu neden beni veya polisi aramadın?”
"Ya kızım, üstüme gelmesene. Her gün evime yarı çıplak, dağ gibi hırsız girmiyor herhalde.” Bunu dememle ikimiz de yerde yatan adama doğru döndük. Melis gözlerini kısarak gözü morarmış adama bakıyordu. Aniden konuşmasıyla ikimizinde dikkati dağılmıştı.
“Yüzü çok tanıdık değil mi?” Melis’in aklımı karıştırmasıyla biraz daha adama doğru eğildim. “Aslında evet.” Düşünceli çıkan sesimle yeniden Melis’e döndüm.
“Apartmandan biri mi acaba?” Dedi düşünceli sesiyle. Daha fazla bu saçma duruma katlanmamak adına polisi aramak için telefonumu elime aldım.
“Polisi arayacağım ben.” Telefonda numarayı girmemle Melis’in çığlık atması bir oldu. Eminim ki tüm apartman artık bizi duymuştu.
“Beliz bu LOKİİİ.” Kulak batırıcı sesiyle delirmiş gibi görünüyordu.1
Okur Yorumları | Yorum Ekle |