8. Bölüm

0.7

Okyanus
okyanuss_s

Oylamayı ve yorum yapmayı unutmayın🎀

Keyifli okumalar🫶🏻

Neredeyse akşam olmuştu. Son diyalogumuzdan sonra gözlerine bakma cesaretim olmadığı için onu yalnız bırakmıştım. Birkaç defa çaktırmadan baktığımda pozisyonunu bile bozmadan pür dikkat kitabı okuyordu. Mimik bile oynamayan yüzüne bakarken bakışlarım uzun kirpiklerine ilişmişti. Bakışları beni nişan almadığında aslında o kadar da ürkütücü değildi.

Bazı işlerimi halletmek için dışarı çıkmam gerekiyordu. Zaten çabuk döneceğim için onu rahatsız etmeden evden çıkmıştım. Eve döndüğümde Melis'le asansörde karşılaşmış, ikimiz de bizim eve geçmiştik.

Eve geldiğimde Loki'yi hâlâ aynı pozisyonda görmek beni biraz şaşırtmıştı. Saatlerce oturmaktan yorulmadı mı bu adam ve üstelik kitabın yarısına bile gelememişti. "Bu hâlâ okuyor mu?" dedi Melis.

"Kafasını bile kaldırmadı." Kapı ucundan bakmıştım ona. İkimiz de salona geçtiğimizde Melis koltuğa yayılmıştı. "Aç mıdır acaba?" Düşünceli sesimle Melis bana dönmüştü.

Geldiğinden beri ne bir şeyler içmiş ne de yemişti. Belki ben evde olmadığım zamanda yemiştir diye düşünsem de mutfakta her şey olduğu gibi duruyordu. Neredeyse 10 saattir buradaydı sonuçta. "Bir şey ikram etmedin mi?"

"Hayır. Yani aklıma gelmedi." Bunu daha önce düşünmediğim için kendime kızmıştım. "Ben de acıktım ya." Dedi oflayan sesiyle. Daha asansördeyken bile bir şeyler atıştırıyordu. Bunu hatırlayınca gülmüştüm. "Hiç şaşırmadım." Dedim mutfağın yolunu tutarak.

En azından yiyebileceği bir şeyler hazırlarsam hiç fena olmazdı. "Aşk olsun, sanki ben 7/24 yemek yiyormuşum gibi." Melis tripli sesiyle buzdolabına yönelmişti. Pek yemek becerim olduğu söylenemezdi.

O yüzden Melis'le yaptığımız ciddi fikir alışverişinin sonunda tost yapmayı kararlaştırmıştık. Yarım saatin sonunda hazırladığım tost ve meyve suyuna beğeni dolu bakışlar atmıştım. "Çok güzel yaptım be." Dedim Melis'e bakarak.

"Tam bir sanat eseri." Her hatamda bile arkamda olan kankamın bana verdiği motivasyonla Loki'nin yanına gidebilmiştim. Doğrusu tabağı ve meyve suyunu Melis'in eline tutuşturup odaya göndermeye çalışsam da reddetmişti. Hâlâ aynı pozisyonda kitabı okuduğunu görünce derin nefes almıştım.

Bu adam kitap işini ne kadar da ciddiye alıyordu. Yarı açık olan kapıya yavaşça vurduğumda o siyah gözleri yine beni bulmuştu. O yorgun muydu? Bakışları biraz garipti. Nasıl desem, fırtınalı havası gitmişti. Dingindi diyemem ama sakindi. Garip bir ağırlık çökmüştü sanki. Bir an gözlerindeki hayal kırıklığı mı yoksa çaresizlik mi olduğunu bilememiştim.

Gözlerimi gözlerinden kaçırmamak için büyük bir çaba harcıyordum. Yine ondan korktuğum gibi düşüncelere kapılmamasını istemiyordum. "Sana yiyecek bir şeyler getirdim." Sona doğru kısılan sesime lanetler etsem de artık geçti. Bu adamla yalnız olduğumda gerilmeme engel olamıyordum.

Bakışları üzerimde sabit kalırken bana hiç bir tepki vermemişti. Bunu onay olarak kabul ederek yanına adımlamıştım. Tostu ve meyve suyunu yavaşça yanındaki masaya koyarak bir adım geriye çekilerek orada durmuştum. Normalde hemen verip gitmeyi düşünmüştüm ama böyle tepkisiz kalması sinirlerimi bozuyordu. En azından bir teşekkürü hak ediyordum.

Gözleri benim üzerimden yavaşça masaya indiğinde hâlâ yüzü ifadesizdi. Bakışlarından yüzlerce duygu geçerken nasıl bu kadar ifadesiz kalıyordu anlamıyordum. Ben hâlâ beklentiyle ona bakarken artık sessizliğinden bıkmıştım.

"Rica ederim." Dedim ona göz devirerek.

Gerçek bir odundu. Yontulmamış odun. Hızlı adımlarla arkamı dönerken o nazik ses tonuyla konuşmuştu. "Teşekkür ederim." Aynı hızla ona doğru dönsem de o gözlerini içmek için eline aldığı meyve suyuna dikmişti.

İşte yine aynı şey oluyordu. Benim bakışlarım yine onun tüm yüzünde gezinirken dudaklarında duruyordu. Allahım, ne yapıyordum ben. "O sapkın gözlerini üzerimden çek." Kelimelerini hatırlayarak bakışlarımı hızla başka yöne çevirmiştim.

Tüm odada gezinen gözlerimin ona kaymaması için büyük çaba harcıyordum. "Beliz." Dudaklarından dökülen ismimle bakışlarımın onu bulmasına izin verdim. "İsmin bu değil mi?" Gözleri şaşkın yüzümde gezinirken başımı olumlu anlamda sallamıştım.

"Konuşabilir miyiz?" dedi yine o sakin sesiyle. Sanki bugün kükreyerek ortalıkta dolaşan o değilmiş gibi bu kadar sakinliği beni şaşırtıyordu. "Tabii ki." Dedim hızla onu onaylayarak yanında oturmuştum. Dizlerinin üzerindeki kitabı alarak benim kucağıma koymuştu.

"Bana dürüst ol." Dedi net sesiyle. Aniden değişen buz gibi soğuk ses tonuyla irkilmiştim. Bu adam nasıl saniyeler içinde duygu değiştirebiliyordu? "Buradan gitmemi istiyor musun?" Bu nasıl bir soruydu? Şimdi neden soruyordu? Yani ne alakası vardı ki konumuzla?

Aniden afallayan yüz ifademi fark etmiş olacak ki kendini açıklamaya başlamıştı. "Bana ne düşündüğünü söyle. Çekinmene gerek yok, Beliz." Sona doğru daha ılımlı çıkan sesiyle cesaretlenmiştim. "Yani gitmen gerekiyor. Biliyorsun... Bu evren... Sen buraya ait değilsin."

Yanlış bir şey söylerim tedirginliğiyle çekinsem de yüzünde aniden beliren memnun gülümsemeyi yine garipsemiştim. "Aynı fikirde olmamıza sevindim." Elinde tuttuğu meyve suyundan bir yudum aldıktan sonra ayaklanarak düşünceli şekilde odada yavaş adımlarla sağa sola yürümeye başladı.

"Bana yardım edeceksin." Dedi aniden. Bir kaşımı kaldırarak ciddiyetini yokluyordum. Sonuçta ne kadar güçlerini kaybetse de o yine Loki'ydi. Grondal'ın her yerine acımasız gücüyle korku salan adamdı. Gururun ve kibirin beden bulmuş hâli olan Loki'nin benden yardım istemesi gülünçtü.

Aslında yardım istememişti. "Bana yardım edeceksin." Demişti. Bildiğin itiraz kabul etmeyecek bir tonda bana emir veriyordu. Yine öfkelendiğimi hissetsem de bunu görmezden gelmeye çalışıyordum. En azından gerçek amacını öğrenene kadar birkaç dakikalık rol yapabilirdim. "Ne yapmayı planlıyorsun?" dedim sesimi sakin tutmaya çalışarak. "Aklımda bir şeyler var."

"Tamam da ne var?" dedim. Gözleri bir süre yüzümde gezinirken yeniden konuştu. Melis de içeriye girerek yanıma oturdu. "Yazarı bulmam gerekiyor." "Kitabın yazarını mı?" Melis'in sorusuna başını olumlu anlamda sallamıştı.

"Bulup da ne yapacaksın?" Meraklı sesimle bana dönmüştü. "Olayları yeniden yazmaya ikna edeceğim." Kendinden emin sesiyle Melis'le ikimiz birbirimize bakmıştık. Aniden ikimizin de gülmesiyle kaşlarını çatmış garip şekilde bize bakıyordu. "Yazarı mı bulacaksın?" Melis'in kahkahaları arasında konuşmaya çalışırken Loki'nin yavaş yavaş öfkelendiğini görebiliyordum. "Evet." Dedi düz bir şekilde.

"Bak, biz sana inanmış olabiliriz ama herkes bizim kadar deli değil." Deyip ayağa kalkmıştım. Önünde durarak bunun imkansız olduğunu ona anlatmaya çalışıyordum. "Gidip yazara, bak ben senin yazdığın karakterim, yanlışlıkla bir okuyucun yüzünden dünyaya geldim, şimdi gitmem için senin kitaptaki olayları değiştirmen gerekiyor diyecek hâlin yok ya." Bu defa onun yüzüne memnun bir ifade yerleşti.

"Biliyor musun, tam da böyle söyleyeceğim. Ama önce hangi olay örgüsünün değiştiğine karar vermem gerekiyor. Bunun için de şunları bitirmeliyim tabii." Sona doğru yüzü memnuniyetsiz bir ifade alarak kitaplara bakmıştı.

"Sen iyice aklını kaçırdın. Dünyada işler öyle yürümüyor. Gidip öylece kiminse karşısına dikilemezsin. Akıl hastanesine mi yatırılmak istiyorsun?" Ben onu uyarmaya çalışırken o beni umursamadan az önce getirdiğim tosttan bir ısırık almıştı.

Doğrusu söylediklerimi pek umursadığını da sanmıyorum. "Bu ne?" dedi tostu incelerken.

"Tost, beğendin mi? Beliz yaptı." Melis'in bana bakmasıyla Loki'nin de gözleri bana kaymıştı. "Hep böyle şeyler mi yersiniz dünyada?" Loki'nin Melis'in sorusunu görmezden gelmesi gözümden kaçmamıştı. Ama şu an konumuz bu değildi.

"Sen dünya yemeklerini boş ver. Konuyu dağıtmaya çalışmayın." Dedim ikisini de uyararak. "Ne yapacağımızı söyledim. Konuyu dağıttım filan yok." Loki'nin meydan okuyan gözlerini üzerimde hissedince konunun ciddiyetini anlamaması beni delirtiyordu.

"Sen konuştun, ben de olmaz dedim." Sesimin yükselmesini beklemiyormuş gibi gözlerini kısarak beni süzdü. "Olmaz derken? Ben senden izin almadım Beliz. Konu burada kapanmıştır." Yine aynı tonlaması beni biraz ürkütse de şu an geri adım atacak değildim.

Bazı şeyleri anlaması gerekiyordu. Durması gerektiği yeri bilmeliydi. Gerekirse boyun eğmeyi öğrenmeliydi.

(Bu dediğine kendin inandın mı Beliz? Loki ve bize boyun eğmek?)

"Bana bak." Dedim göz alanına girmek için birkaç adım sağa giderken. "Benim daha söyleyeceklerim bitmedi. Az önce benden yardım istiyordun hatırlatırım." Kollarını göğsünde birleştirerek bir adım bana doğru attı.

"Yanılıyorsun küçük hanım. Ben senden yardım istemedim. Bana yardım edeceksin dedim." Son kelimesinin özellikle üzerine basarak söylemişti. Yüzümdeki alaycı gülüşe engel olamamıştım.

"Belki de etmem." Kaşları aniden çatılarak ciddiyetimi sorguluyordu. Ne kadar da emindi ona her konuda yardım edeceğimden. Belki de bu yardım değildi. Onun her dediği kendi dünyasında bir kanunken benim ona hayır diyebilme ihtimalimin olmasını bile düşünmemişti. Evet, gerçekten düşünmemişti. Çünkü bunu her saniye değişen yüz ifadesinden görebiliyordum ve bu beni delirtiyordu.

"O zaman başka yollara da başvurmam gerekecek." Soğuk sesi odayı doldururken gözlerini benden ayırmıştı. "Belki de ailenle tanışmalıyımdır. Eminim ki kızlarının akıl sağlığından şüphe etmezler. Ne de olsa onlar senin ailen." Bu defa afallayan taraf ben olmuştum.

"Beni tehdit mi ediyorsun sen?" "Bunu nasıl adlandırmak sana kalmış." Aniden bedenimi ele geçiren öfke dalgalarına engel olmayı bile düşünmedim. Evet, bu adamın yüzünü gözünü parçalayacaktım.

Tam ona doğru atılacaktım ki Melis ne yapmak istediğimi tahmin ederek ikimizin arasına geçerek kollarıyla beni durdurmuştu. "Ya bir durun. Çocuk gibi tartışmayı bırakın artık." Melis'in uyarıcı sesiyle Loki'nin iyice öfkeyle parlayan gözlerine bakarak onu cevaplamıştım. "Her şeyi başlatan o."

"Ha şimdi suçlu ben oldum. Dediklerimi kabul etmek bu kadar zor değil." Dedi öfkeyle. "Kabul etmemem beni tehdit edebileceğin anlamına gelmiyor." Ona diklenmemin onu ne kadar çileden çıkardığını bilsem de kendimi durduramıyordum. "Çünkü bana başka yol bırakmıyorsun."

Melis ikimizi de sakinleştirmek adına beni balkona çıkarmıştı, anlaşılan hâlâ ona saldıracağımdan korkuyordu. Odanın bir ucunda duran Loki'yle aramızda mesafe olsa da ikimiz de gözlerimizi birbirimize dikmiştik. Galiba öfkem bütün çekingenliğimi yok etmişti. Çünkü böyle korkutucu bakışlara dayanabilmemin bir anlamı olmazdı.

Aslında konuyu bu kadar abartmak belki de saçmalıktı ama bu adamın emirvari tonunu çekemiyordum. Yukarıdan bakan, umursamaz bakışları, taviz vermeyen tavırları ve egosuna dayanamıyordum.

"Gözlerini adamdan çek, yemin ederim ateş eden bakışları altında öleceksin." Melis'in fısıltılı sesiyle bana yaklaşmıştı. "Önce o çeksin." "Bir gün bu inadın yüzünden ikimizin de başını yakacaksın." Melis haklıydı. Fazla inatçıydım ve bu başıma zaman zaman bela oluyordu.

"Hem adam hadi şimdi yazarı bulalım demedi ya. Daha bir kitabı bile bitirmedi. O zamana kadar doğru dürüst bir plan kurarız. Bak böyle yaparak onu daha da kışkırtıyorsun."

"Melis belki de zamanımız yoktur. Bak ben artık gerçekten endişeleniyorum. Adam kendi ağzıyla söyledi evrenler arası geçit hala açık. Bu normal mi sence? Ya bizim bilmediğimiz başka ruhlar da yer değiştirdiyse? O burada oldukça baş verecek felaketleri düşünmek bile istemiyorum." Melis endişelerimi anlamış olacak ki bir kolunu bana sarmıştı. Beni rahatlatmak isteyen sesiyle konuşmuştu.

"Bence bunu kafaya takmaya gerek yok. Yani kehanetin gerçek olacağını sanmıyorum. Sonuçta kitapta yazılan uydurma sözler işte."

"Düne kadar Loki de bizim için bir uydurmaydı. Ama şu an odamın ortasında dikiliyor." Sona doğru sesim yükselirken Loki'nin hâlâ bana bakan bakışlarını görmezden geldim. Melis'le biraz daha konuştuktan sonra bunları sonra konuşmaya karar aldık.

Belki de haklıydı, daha zamanımız vardı. Şu an üçümüz de yorgunduk ve sağlıklı düşünemiyorduk. Loki odamdan çıkmaya bile tenezzül etmediği için benim odamda uyuyabileceğini Melis ona söylemişti. Melis abimin odasında uyurken ben de annemlerin odasına geçmiştim. Bu günün bitmesini dileyerek uykunun beni kollarına alıp bu yaşananları bir süre unutturmasını dilemiştim. Bu gece ilk kez gökyüzüne bakmadan uyumuştum. Ona bakabilecek cesaretim olduğunu sanmıyordum. Belki de korkuyordum, bilmiyorum.

"Kızım, biz geldik." Kulaklarımda annemin çınlayan sesiyle yerimde dönmüştüm. Rüyalarım iyice gerçekçi olmaya başlıyordu.

"Uyanmadın mı hâlâ sen?" Yine annemin sesiyle gözlerim yavaşça aralandı. Uyandığım zaman ilk 10 dakika kendime gelemiyordum. Gerçekten tüm algılarım kapanmış ve hislerim yok olmuş gibi hissediyordum. Şu an buna dayanılmaz baş ağrım da eklenince yerimden kalkmak ve olanları algılamak birkaç dakikamı aldı.

Çünkü bunun bu kadar kısa sürmesinin sebebi annemin kulak batırıcı tiz çığlığı ve abimin küfürleriydi. Aniden gelen farkındalıkla yataktan resmen atlamıştım. Ayağıma değen sertlikle acıyla inlemiştim. Bu sahneyi yaşadığıma emindim.

Korkuyla bakışlarım hızla yere inince yatağın ucuna çarptığımı anladım. Tam rahat nefes alacaktım ki evdeki seslerin artmasıyla hızla odadan çıktım. Kendi odama koştuğumda işimin bittiğini anlamam zor olmadı.

Çünkü yatağımda yarı çıplak yatan Loki'nin boğazına yapışarak küfürler savuran abime ve hala avaz avaz bağırarak çığlık atan anneme bunu açıklayamayacaktım.

✰𝑾𝒂𝒕𝒕𝒑𝒂𝒅: _𝑜𝑘𝑦𝑎𝑛𝑢𝑠_𝑠

✰𝒀𝒐𝒖𝒕𝒖𝒃𝒆: 𝑜𝑘𝑦𝑎𝑛𝑢𝑠_𝑠

Bölüm : 28.10.2024 18:08 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...