Oylamayı ve yorum yapmayı unutmayın 🎀
Keyifli okumalar 💫
Sabah yaptığımız 2 saatlik kavga, 1 saatlik hazırlık, 1 saatlik kahvaltı ve annemin 1 saatlik nasihatlerini dinledikten sonra yolculuğa çıkabilmiştik. Şu an Selim amcanın karavanıyla köye doğru yolculuğa çıkmıştık.
Melis, ben ve Evren bir otururken diğerleri de bizim arkamızdaydı. Şimdilik şoför koltuğunda abim oturuyordu. Tabii yolculuğumuz neredeyse 5 saat süreceği için bazen Evren ve Ali de devralıyordu.
“Allah’ın cezası bizi nereye getirdin.” Elimdeki telefonla etrafa ışık tutmaya çalışsam da göz gözü görmüyordu. “Kızım ben nereden bileyim, navigasyon ne gösteriyorsa onu takip ettim.”
“Sana da senin yaptığın işe de.” Abim kısık sesle yaptığı küfürler havada uçuşuyordu. “Abi söyledim şu iti oturtma o koltuğa.” Ali yerden aldığı dal parçasını Evren’e doğru fırlatmıştı.
Evet, olmaz dediğimiz her şey olmuştu. Şu an saat 12 ve biz 7 kişi kocaman ormanın içinde yolumuzu kaybetmiştik. Evren yolu biliyor diye bizi kandırarak kestirme yoldan getireceği için tüm dağı dolanmış ve karavanın yakıtını da bitirmiştik.
Dağ başında olduğumuz için karavanda bile olsa orada kalmamızın tehlikeli olduğunu söyleyerek araba bulmak için yola çıkmıştık ama bu saatte dağ başında bir Allah’ın kulu dahi yoktu.
Bu da yetmezmiş gibi telefonlarımız da çekmiyordu.
Evren salağı yine ninemin evi yakın zaten hadi yürüyerek gidelim dediğinde biz de el mecbur yine onu takip etmiştik. Ve tam 2 saattir buz gibi havada donarak ormanda dolaşıyorduk.
“Allah’ım sen kurda kuşa yem etme bizi.” Melis eline aldığı kocaman dalla abimin arkasına saklanarak yürüyordu. Ben mi ne yapıyordum? Soğuktan donmama az kalmıştı.
“Bu yaşımda bu hallere düşecek kadın mıydım ben?” Dişlerim birbirine değerken ters ters Evren’e bakıyordum. “Yemin ederim yarım saat içinde evi bulmazsan seni buraya gömerim.” Ellerimle kendimi daha da sararak ısıtmaya çalışıyordum.1
Diğerlerine kıyasla daha ince giyinmiştim. “Abla biliyorum diyorum ya. Bak şu tepeyi de aştık mı ninemin evi.” Diyerek bizi bilmem kaçıncı tepe adıyla kandırıyordu.
Omuzlarımda hissettiğim hareketle irkilerek arkama dönecektim ki enseme değen nefesiyle hareketsiz kalmıştım. “Benim, korkma.” Kısık sesi bile varlığını bu kadar belli ederken yavaşça ona döndüm.
Omuzlarıma attığı onun ceketi miydi? Zaten o da benim gibi ince giyinmişti. “Ne yapıyorsun?” İçime kaçmış sesimle siyahlarına bakarken o gözlerini benden çekmiş, kollarını bana dolamıştı. Ne yapıyordu bu adam? Ya birisi görürse?
“Üşüyorsun.” Nefesi yüzüme dökülen saç tutamlarımı hareketlendirirken yüzlerimiz arasındaki mesafeyi açmak için önüme döndüm. “Ama sen de üşüyeceksin.” İtiraz eden sesimle dudakları usulca kıvrılmıştı.
Boşta kalan elimi kendi avucuna alırken hissettiğim ısıyla irkilmiştim. Bu sıcaklık hiç normal değildi. Avuç içinde olan elimi okşarken buz tutmuş tenim hissettiği ısıyla gevşerken şaşkın bakışlarımla ona döndüm. “Sence üşüyor muyum?”
Şu karanlıkta bile o siyahların bu denli hisle parlaması normal miydi? Onun buz tutmuş kalbinin aksine tüm bedeni ateş misali yanması normal miydi? Ellerimi ısıtmasına izin verdiğim elleri yine tüm irademi elimden almıştı.
Zaten diğerlerinden hayli arkada yürüdüğümüz ve karanlık olduğu için kimsenin fark edeceğini sanmıyordum. Fark etseler bile şu an bu sıcak kollardan çıkar mıydım orasını da bilmiyorum.
“BULDUM. BULDUM LAN.” Evren’in kulak batırıcı çığlıklarıyla hepimiz ona dönmüştük. Sonunda gerçekten bulmuştu salak. Hepimiz sevinçle bağırırken deliler gibi eve doğru koşmaya başladık.
Kapıya vardığımızda Ali ve Evren kapıyı kırarcasına yumruklarken Hatice nineyi çağırıyordular. “NİNE biz geldik.”
“Kız açsana şu kapıyı, donduk soğuktan.”
Kapının arkasında duyduğumuz adım sesleriyle ninenin geldiğini anlamıştık. Sonunda kapı açıldığında Ben, Ali, Evren, Uraz ninenin üzerine atlayarak ona sıkıca sarılmıştık.
“Nasıl özlemişim kız seni.” Evren ninenin yüzüne sulu bir öpücük kondururken hiç beklemediğimiz bir şey olmuştu. Hatice nine dördümüzü de büyük bir hızla geri itmişti.
“Höst” Bizi daha da iterek kapının arkasına uzanırken bizi daha da şaşırtmıştı. O eline aldığı silah mıydı? Allahım genç yaşımda mezarı boylayacaktık. Kurt kuşa yem olacaktım dağ başında.
“Sapık herif sen kimsin de beni öpüyorsun?” Nine silahı Evren’e doğrultarak bağırdı.
“Ninem ne yapıyorsun sen?” Ali korkuyla arkaya adımlarken koluma dolanan elle arkaya çekildim. Çarptığım sert bedenle bileğimdeki ısının sahibini tahmin etmek benim için hiç zor değildi. Uraz da hızla Ali’nin arkasına geçerken bir tek silahın karşısında Evren kalmıştı.
“Ninem kurban olayım indir şu silahı. Allah korusun şeytan doldurur.” Evren bir adım geri atsa da nine de üzerine yürüdü.
“Dolu zaten sapık herif.” Diyerek silahı kafasına doğrulttu.
“Nine tanımadın mı bizi?” Uraz’ın titreyen sesiyle ona döndü.
“Ne tanıyacağım sizin gibi çulsuzları. Hadi defolun şimdi. Dizmeyim kurşuna size.” Ninenin sinirle kükremesiyle birbirimize şaşkınlıkla bakıyorduk. Bu kadın aklını mı kaybetti?
“Ninenin durumu galiba gerçekten ağır.” Kısık sesle Ali’ye söylediklerimle herkesin endişesi daha da artmıştı. Durumunun bu kadar vahim olduğunu bilmiyordum.
Bu kadında bir inat vardı ki çocukları ne kadar yalvarsa da İstanbul’a gelmemiş, yıllarca burada bir başına yaşamıştı. Bu durumla gözlerim istemsizce dolmuştu.
Çocukluğumun büyük bir kısmı onun yanında geçmişti, onu böyle görmek beni üzüyordu. Bir anda gözleri beni bulan ninenin gözleriyle şimdi işimin bittiğini anlamıştım.
Çünkü silahın hedefi ben olmuştum. Abim tam önüme geçecekti ki Karan hızla beni arkasına çeker bağırmıştı.
“Ne yapıyorsun be kadın.” Öyle bir bağırmıştı ki hepimiz irkilmiştik. Ben şaşkınlıkla yerimde kıpırdanırken elimi sıkıca tutarak daha da arkasına çekmişti. Bu adam iyice delirdi.1
“Kız Mukaddes?” Ninemin sesiyle Karan’ın geniş omuzlarının arkasından yavaşça başımı çıkarmıştım.
“Bu hayırsız kocanı da mı getirdin?” Herkes bize şaşkınlıkla bakarken ben yavaşça Karan’ın arkasından çıktım.
“Şu uğursuz kocanı getirme demedim mi ben sana?” Bir Karan’a bir bana bakarken biz de birbirimize bakıyorduk.
KARAN BENİM KOCAMMM!!!2
“Nine ne söylüyorsun. Ne kocası? Hatırlamadın mı Meral’in kızı Beliz.” Abim hızla araya girerken nine ona ters bakışlar atmıştı.
“Şu hayırsız kocan yetmiyormuş gibi bir de bu salak damadını da mı getirdin.” Ninenin sesiyle hepimiz şoka uğramıştık. Bu kadın bizi başka birileri sanıyordu öyle değil mi?
“Girecekseniz girin. Gelmeyecekseniz hadi Allah’a emanet.” Ninenin sesi bizi şaşkınlıktan ayırırken bizden ses çıkmayınca nine içeri girerek kapıyı yüzümüze kapatmıştı. Sanki olanları yeni fark ediyormuş gibi Evren kapıya koştu.
“Nine gözünü seveyim aç şu kapıyı. Gecenin köründe bizi dağın başında mı bırakacaksın?” Evren kapıyı yumruklasa da nineden ses yoktu.
"Ay öleceğiz biz burada.” Melis korkuyla abime sokulurken ben şok içinde düştüğümüz durumu algılamaya çalışıyordum. Uraz ve Ali delirmiş gibi Evren’in saçını başını yolmaya başlarken abim Melis’in ağlamalarını sakinleştirmeye çalışıyordu. Yana dönerken beni izleyen iki çift siyah gözle şaşkınlıkla ona bakıyordum.
“Bunlar 5 dakikaya kalmaz kendilerini imha ederler.” Dedikleriyle yanımızda olan kaosa bakarken yeniden ona döndüm.
“Ne yapacağız?” Sesindeki endişenin sebebinin kendisi değil de biz olduğumuzdan emindim. Bir süre daha siyahlarına baktıktan sonra Evren’in acı dolu bağırışlarıyla gözlerimi devirmiştim. Kurt sesleriyle tırsarak etrafıma bakınarak kendini yerlere atan Melis’e döndüm.
“Hepsi senin yüzünden oldu. Bitirdim seni oğlum” diyerek Melis beklemediğim bir şekilde Evren’in üzerine atıldı. Evren’in saçlarını avuçlarken Evren de aynı şekilde Melis’in saçlarına yapışmıştı.
Attıkları çığlıklarla yüzümü buruşturmuştum. Bunu gören abim Melis’i Evren’den kurtarmaya çalışırken kızın belinden yakalayarak kendine doğru çekti. Ama bu Melis’in canını daha çok yakmış olacak ki diğer eliyle abime tokat atmıştı.
Anlamadığım bir şekilde Uraz da Evren’in bacağını tutmuş çekiştiriyordu.
“Bırak lan bacağımı, kuduz köpek gibi ne ısırıyorsun?” Evren bir taraftan saçlarını Melis’ten kurtarmaya çalışırken diğer taraftan Uraz’a sövüyordu.
“Senin aklına uyan aklımı sikeyim.” Ali, Evren’in ensesinden tutup çekmeye çalışırken bu defa tokat yine abime gelmişti. Sanki abim de bunu bekliyormuş gibi “Ulan Ali, ulan Ali bitirdim seni!” diye bağırarak Ali’ye saldırmıştı.
“Daha yeni bakım yaptırdım o saçlara ben!” Melis’in ciyaklayan sesiyle Evren’in saçlarını daha sert çekiştirmişti.
“Önce sen tuttun, ilk sen bırak!”
“Hayatta olmaz, ilk sen bırak!”
Sona doğru konuşmaları vıcık vıcık yeni sevgililerin telefonu ilk sen kapat diyaloguna dönünce iyice onlara garip bakışlar atmaya başlamıştık. Ay, bunlar ne kadar çirkef arkadaşlar. Allah’ım, böyle yol arkadaşları düşman başına.
“Ey tırtılı kelebeğe dönüştüren Rabbim, bu salakları ne zaman adama dönüştüreceksin?” Ayıplar gibi başımı iki yana sallarken Karan da bana dönmüştü. Bize de bulaşmadan hemen bu işi çözmeliydim.
Sıkıntıyla nefes verirken elini tuttum. Ani hareketim onu afallatsa da karşı çıkmamıştı. Elinden tutarak kapıyı çalmaya başladım.
Yapacak başka bir şey yoktu. Adam haklıydı, bunlar beş dakikaya kurt kuşa kalmadan birbirlerini çiğ çiğ yerlerdi. Yetmez bizi de yerlerdi. Kendimden emin sesimle ona dönerek konuştum.
“Kocam olacaksın.”2
Arkadaşlar ben taslakta olan 20-21. Bölümleri yanlışlıkla silmişim🥲. Genelde bölümleri Word’e yazardım ama bu sefer uygulamanın kendisine yazmıştım. Ve şu an elimde bölümün başka kopyası yok. Gerçekten şaka gibi 🤦🏻♀️.
Sinirlerim iyice bozuldu. Sen gel o yoğunlukta bölüm yaz ve kendi ellerinle sil. Neyse, artık yapacak bir şey yok.2
O yüzden yeniden kısa bir bölüm yazdım. İçime sinmese de paylaşıyorum.
Kendinize iyi bakın güzellerim.💕 Havalar iyice soğudu, sıkı giyinin. Ellerinizi kalbiniz gibi sıcak tutun. 🦭🤍
Oylamayı ve satır aralarına yorum bırakmayı unutmayın güzel okurlarım.🌟🎀
Okur Yorumları | Yorum Ekle |