"Evet bende börkü taşıyabilecek gücü olduğuna inandığım birine verdim. İyiki de vermişim. Uzun süredir böyle bir müsabaka yapmamıştım. " Babası kızgın kızgın bakıyordu. Mollasının emanetini takmam için bana verdiğinden dolayı. Çok kötü hissettim. Benimde modum düştü şimdi. Ayaz'ın da kaşlar çatıldı.
------------_-------------_---------------_---------------
"Oğlum ben sana böyle mi öğrettim." Dedi sakin sakin. Ne demeye çalışıyor. Ben börkü taktım diye mi sinirlendi bu kadar. Öylece adama bakarak dondum kaldım. Ayaz yerinde kıpırdandı. Tam birşey söyleyecekti ki babası elini kaldırarak bir şey söylemesine fırsat vermeden susturdu.
"Sen ona layık görmüş vermişsin ama geri almak nedir. Verdiğin armağan geri alınır mı oğlum. Biz böyle mi yaparız, bizden böyle mi gördün sen." Nee hiçbirşey anlamadım. Kızmasının nedeni neymiş neymiş.
Bana döndü babası, gülümseyerek baktı ve konuşmaya başladı, "Kızım sen bizim oğlanın kusuruna bakma. O sana vermiş börkü. Ama sonrasından geri almaya kalkmış." Sonlara doğru Ayaz'a ters ters bakarak. Ayaz'a baktığımda rahatlamış görünüyordu.
"Ben sizi izledim dışarıdan o börkü, atışların kusursuz olmasa da kalbinle attığın için hakediyorsun. Biz bu börkü verdik sana bizden yana helal olsun, hem çokta yakıştı tam Alpkızlara benzedin. "
Şimdi anladığıma göre, börkü takmama kızmamış, benim geri vermeme kızmış diye yorumladım. Börkü bana veriyorlar yani hemde ata yadigarı börkü, hemde tanımadıkları birine. Bir dakika Neğğ börkü bana mı veriyorlar.
Ulan ben börkü takmak istemedim saygısızlık olmasın diye. Ayaz'ın babası bana vermek istiyor. Bu daha büyük bir yük. Kabul etmeyeceğim tabiiki ama güzel bir dille söylemeliyim.
Hem ne dedi benden için o, Alpkız mı? Ne demek ki o.
"Efendim düşünmeniz yeter, ben börkü ata yadigarı diye takmak dahi istemedim. Arkadaşları kırmamak için taktım. Ama şimdi geri vermem gerekli. Sizler ve Ayaz için çok önemli bu börk, Ayaz'a emanet edilmiş birşey. Geçici süreliğine de bana emanet edildi. Benim teslim etme vaktim geldi." Uzun ve açıklayıcı bir konuşma yaptım. Ama daha da açıklık getirmek için ekledim.
"Ayrıca hikayesi derin olan, manevi değeri yüksek börkü takmak, bunu bana layık görmeniz benim için en büyük hediyedir zaten. Teşekkür ederim." Adamın yüzü gülümsedi gibi. Vermek istememeleri çok normal, manevi değeri çok yüksek ben olsam bende vermek istemezdim. Ama ilerde gerçekten iyi birini görürsem işte o zaman verebilirim.
Elimdeki börkü Ayaz'a verdim. Teşekkür manasında bir baş selamı verdim. Elimden alınca geri çekildim. Ellerimi önümde birleştirip, "Bize müsade o zaman herşey için teşekkür ederiz. " Dedim. Geç olmadan gitmemiz lazım daha altüüğz yedüüğz kilometre yolumuz var sonuçta. İçimden kendi kendime güldüm. Dışardan gören de deli sanacak beni.
"Müsabaka daha bitmedi kazanan belli olmadı. Hem saat daha 3 gitmeyin. " Dedi Yağız. Gitmemiz lazım hem erken varmamız gerek eve. Anca gideriz.
"Biliyomusun yarışmanın bitip bitmemesi hiç önemli değil benim için. Öyle güzel bir müsabaka oldu ki kazanan olmasa da olur. Hemde erken çıkmamız lazım. Evlerimize varana kadar çok zaman geçer." Dedim. Yağız hak verircesine kafa salladı. Birşey demedi. Ayaz ve babası hiç konuşmadan ortamı izliyorlardı.
"Muhasebe ye geçelim mi?" Dedim Ayaz'a hitaben. Kaşlarını çattı. Anlamamış gibi. "Ne muhasebesi? Ödeme yapmak için mi? Eğer onun içinse zaten ödemeyi yaptınız siz." Yok artık biz iki saatlik ödedik ama neredeyse beş saate yakındır buradayız. Düşüncelerimi aynı şekilde ilettim. Ödememizi yapmazsak rahatça gidemeyiz.
"Biz sadece iki saatin ücretini ödedik ama neredeyse 5 saattir buradayız. Geriye kalan saat ücretini de vermeliyiz." Babasıyla birbirlerine baktılar. Babası dönüp bize hitaben konuştu. Daha doğrusu biraz azarladı.
"Börk konusunda ısrar etmedim kızım, gördüm bu konulara ne kadar hassas olduğunu. Maşallah sana da arkadaşlarına da. Ama siz yarışma süresi boyunca bizim misafirimiz sayılırsınız. İtiraz istemiyorum bu konuda. " Haydaaa buyur burdan bak şimdi. Yardım istercesine kızlara baktım. Bakmama gerek kalmadan onlar hemen itiraz için atıldılar.
"Efendim Hare ve Ayaz atış yaparken bizler atlara baktık, ilgilendik. Burda diğer müşterilerden farkımız yok bizim. Kimse kimsenin hakkına girmesin. Biz ödememizi yapalım. " Sare çok doğru konuştu. Helal bacıma, hadi şimdi de cevap versin hadiii. Adam hepimizin yüzüne tek tek baktı. Yorma bizi be amca ya. Anladı pes etmeyeceğimizi konuşmaya başladı.
"Ortak yol bulalım arkadaşlar. Ben sizden tek bir kişi parası alayım, hepsi içinde olsun çünkü bütün hepsini yarım yarım yaptınız zaten tam parasını öderseniz biz sizin hakkınıza girmiş oluruz. İtiraz istemiyorum anlaşıldı mı? Ayrıca müsabaka süresi boyunca oğlumun misafiriymişsiniz." Kızlarla birbirimize baktık. Hepimiz kafa sallayınca ortak yol bulundu.
"Öyle olsun efendim. Kimse kimsenin hakkına girmemiş olur böylelikle. . " Dedim. Arkamı dönüp eşyalarımı aldım kızlardan. Çantamı sırtıma taktım, telefonu hırkamın cebine koydum. Her şeyimi alınca arkamı döndüm. Arkamdakilere baktım Ayaz ve babası konuşuyordu diğerleri de yanlarında durup onları dinliyordu.
Onlar orda konuşurken bende kızlara döndüm. "Nasıldım bacılarım, iyi atış yapabildim mi sizce? " Diye sordum. Hepsi de gülümsedi. Kafa salladılar, "Kızım o neydi öyle çok dişli bir müsabaka oldu aynı filmlerdeki gibi. Ben bile heyecanlandım yanii." Bunu söyleyen Sareydi. Sporu sevmez ne izler ne de oynar. Ama o bile beğendiyse huhuuu.
"Uhuuu varya sen görmedin o atışlarını değiştirdin ya. Orda insanların yüzünü görmen lazımdı. Hele hele Ayaz'ın yüzünü öyle şaşırdı ki atışların bitene kadar izledi seni. Ay çok iyiydiii." Heyecanla elini kolunu sallayarak anlatması çok tatlış geldi gözüme Mine'nin. Gittim yanaklarını mıncırdım biraz. "Acıyı acıyıııı" Ellerimi yanaklarından çekmeye çalışırken diye kısık seste bağırdı. Kısık seste bağırmayı nasıl yaptığımızı bilmiyorum ama yapıyoruz işte heheh hehehe.
"Sence bacım nasıldım?" Dedim Sineme doğru. "Etkileyici, hani iyi değildin kız bizi niye kandırdın hain domdom. Gayette atıyorsun işte." Tam itiraz edecekken oğlanlar geldi yanımıza. Olimpik okçu olan çocuk yani Gökmen, o da Sinem'in sözlerine ekleme yaptı. "Arkadaş çok haklı hani iyi değildin okçulukta. Hani yeni başlamıştın. Her iki türünü de yapıyorsun nasıl olacak o"
"Helal kız sana Hare, aman dikkat edelim bundan sonra Faruk, mazallah sinirlenirse vuruverir kafamızdan. " Ulan Bilâl vururum tabi ne olcaadı.
"Aferin korkun benden mazallah vuruverirsem bianda sizi. " Dedim dışardan sadece gülümsedim ama içimden kötü kadın kahkahası atıyorum. Heheh. Neyse, Gökmen ne demişti ha atışlardan bahsetmişti.
Bu iyi değil ki 30 metreye çıkınca bu kadar iyi değilim hatta bu attıklarımın yarısı kadarını atabiliyorum. Kendimi geliştirmeliyim bu konuda ve bugün ne olduysa herzamankinden daha iyi atış yaptım. Ama iyiki de her zamankinden da iyi atışlar yapmışım yoksa direk yenilirdim. Belki de börkün altında ezilmemek için iyi atışlar yaptım. Her şey olabilir.
"Normal zamanda 30-60 metre de bu kadar iyi değilim. Gerçekten, bakmayın öyle. Her konuda iyi olursam ancak o zaman iyiyim diyebilirim. " Dedim bana dik dik bakanlara.
"Neyse otobüslerde dede-nine saati gelmeden binelim de gidelim. Emin olun o saatler çok kötü." Deyip arkamı döndüm. Ayazların yanına gidip utanıp çekinerek,
"Lafınızı bölmüş gibi olmasında muhasebeye geçsek. Geç oluyorda otobüslere yetişelim." Dedim. Kim gelecek diye bakarken Yağız atıldı ama Ayaz Alp onu durdurdu. Ben giderim der gibi işaret yaptı. Bana döndü gülümsedi. Eliyle geç buyur işareti yaptı.
Tam kafa salladım döndüm gidiyordum ki diğerlerine görüşürüz demediğim geldi aklıma. "Bir dakika. " Dedim arkamı döndüm.
"Hepinize çok teşekkür ediyoruz, hepinizle tanıştığıma memnun oldum. Kendinize iyi bakın Allah'a emanet." Dedim baş selamı verdim arkadaşlara.
En son Ayaz'ın babasına döndüm, "Tanıştığıma memnun oldum efendim. İnşallah bizde siz gibi atlı okçulukta ilerleyebiliriz." Ona da selamımı verdim. Benden sonra arkadaşlarımlada selamlaştılar. Son kez görüşürüz deyip muhasebeye geçtik.
Orda Ayaz Alp ile birlikte ödememizi yapıp onunlada vedalaştık. "Ayaz Alp, sağolasın varolasın her şey için. Çok dişli bir müsabaka oldu benim için." Sözlerimle gülümsedi. O da kafa salladı.
"Sende varolasın Hare Hatun, gönül ister ki hep böyle müsabakalarımız olsun. Seni bekliyorum birdaha ki sefere atlı okçuluk yaparız. Bakalım onda kim iyi kim kötü. İtiraz etme sakın puta atışlarında da iyi değilim dedin ama maşallah hepimizin ağzını açık bıraktın. Ben sevdim bu işi çokça tekrarlayalım. "
Onunda benim gibi düşünmesine sevindim. Atlı okçuluk isterim tabii ama birdaha gelmeyiz büyük ihtimalle. Niye kötü hissediyorum ki ben.
"Doğruyu söylemek gerekirse, birdaha gelebileceğimizi düşünmüyorum. Atlı okçuluk yapmayı çok isterdim ama nasip olmadı. Daha ata binmemişken atlı okçuluk çok zor. Neyse tekrardan sağolasın. Unutulmaz bir gün oldu benim için. Allah'a emanet olun." Deyip son noktayı koydum vedalaşma.
"Yolunuz belki yine düşer buraya bilemeyiz. Ben bir daha görmeyi isterim sizleri. Okçuluk adına sohbet edebiliriz belki." İyi söylüyor güzel söylüyorda işte yani işte. O zaman şey diyeyim olmayacak duaya amin denmez. Ne diyelim her şeyin fazlası zarar.
"Hayırlısı olsun diyelim. " Dedim kafam önüme eğikken. Yağız Mineye doğru "Sana gıcığım sen gelme bidahakine. " Dedi. Mine bana mı söylüyosun der gibi parmağıyla kendini gösterdi. Yağız yandan yandan bakıyordu Mineye. Mine ne dediğini anlayınca verdi cevabını. "Bende sana çok meraklıyım sanki muşmula surat. Ayrıca ben gelmezsem Hare de gelmez Sinemde gelmez Sare de gelmez. Çokta fifi yani." Puhahaha muşmula suratlı iyiymiş. Gülmemek için dudaklarımı birbirine bastırdım. Kafamı önüme eğdim, yandan yandan kızlara baktım ikisininde aynı ben gibi gülmemek için zor durduklarını gördüm.
Sakin kalmalıyız. Bakmayacğım kızlara baktıkça gülesim geliyo ya. O sırada Mineye baktım ters ters bakıyordu Yağız'a. Yerim bunu ben ya.
"Ulan terbiyesiz muşmula, onlar tekrar gelecek olursa gönderecem seni buradan. Sen git, onlar değil cık cık cık." Dedi. Ayaz Alp o da eğlenmiş muşmula sözüyle belli. Bize döndü Ayaz "Kusura bakmayın, ne oldu bilmiyorum normalde böyle yapmaz." Mine ellerini önünde topladı ters ters bakmaya devam etti Yağız'a. Yağız baya keyifli görünüyor sırıtıyor. Amacın ne çocuğum senin.
"Hep bana denk geliyor böyleleri zaten. Neyse belli arkadaş biraz," eliyle birşeyler demeye çalıştı ama uygun bir şey bulamayınca "değişik." deyip kapattı konuyu. Haklı, hepimiz Mine'nin hareketlerine güldük. Mine de güldü. Yağız da güldü. Uğraşıyorlar birbirleriyle ya. Görüyorum görüyorumm...
Atış alanındaki arkadaşlar burdaydı galiba. Sıla, Mert, Yağız, Gökmen..hepsi burda. Hepsine baş selamı verip son kez vedalaştık kızlarla. "O zaman kendinize iyi bakın teşekkür ederiz. Hayırlı günler. " dedik. Uğultu halinde 'görüşürüz, Hayırlı günler.' sözleriyle döndük arkamızı çıkış kapısına doğru ilerledik. Şimdi sıra otobüs beklemeye geldi. İnşallah boş gelir de bineriz.
"Alpkız!!" biri seslendi. Ayaz'ın babasıydı. Bana en başından beri böyle sesleniyordu. Ne anlama geldiğini bilmiyordum ama araştıracaktım. Seslenince döndüm elinde bir poşetle bize doğru geliyordu. Çokta uzaklaşmış sayılmayız ama. Geldi yanımıza, "Bir şey mi unuttuk efendim?" dedim sorarcasına bekletmeden cevap verdi.
"Gönlüm razı gelmedi. Senden aldık ya börkü o börkün yerini tutmaz ama bak bakalım yeni yapmıştım." İstemsizce kaşlarım çatıldı. Kabul edemem diyorum onlar zorla kabul ettiriyorlar.
"Düşünceniz için teşekkürler. Ama kabul edemem." Onunda kaşları çatıldı. "Sana sormadım Alpkız sadece sana ve arkadaşlarına vermeye geldim. Hem biz börk üretiyoruz denemiş olursun." Deyip elime tutuşturdu paketi. "Açın bakın bakalım." dayanamadım ve açtım poşetti en üstte 3 tane şapka vardı. Çok güzel ve geleneksel duruyor, tahminimce Özbek Şapkası. Rengarenkti.( Resimde görünenin biraz daha sadesi olarak düşünün.)

"Bunlar arkadaşlarının. Diğeri de senin." Kızlara verdim hepsi taktı kafalarına. Ay çok güzel oldular ya. Tam hanım hanımcık oldular.
"Teşekkür ederiz efendim çok güzeller. Nedir bu adı ne." Sare sordu. Adam sevinmişti beğenmelerine. "Adı doppa, Özbekistan'ın geleneksel kadın şapkasıdır. Çokta yakıştı size maşallah. Bu arada efendim deyip durmayın. Adım Hasan, Hasan amca deyin. Hiç bana sesleniyorsunuz gibi değil." Ayazlar da gelmiş arkamızda duruyorlardı. Herhalde diyorlardır içlerinden bir gidemediler bunlar da diye.
"Ay Hare böyle şeyleri takmak çok güzelmiş. Nasıll yakışmış mı?" Kocaman gülümseyerek kafa salladım. Çok tatlı olmuşlardı. "Evet hepinize çok yakışmış." Ben hala onların düzeltmelerini izlerken Ayaz, "Hadi sen de aç bi bak bakalım." Kendiminkine bakmayı unutmuşum ya. Birşey demeden poşeti açtım. Baya tüylü bir börktü. Çıkarttım börkü. Ooooo benimki hakiki deri. Aynı zamanda kuyruklu börk Çok güzel bu.
Hayran kaldım resmen tüyleri harika, rengi muhteşem. Elimdeki poşeti yere koydum ve iyice inceledim. İşlemesi yoktu ama çok güzeldi. Ayaz'ın bugün taktığı börke benziyordu. Bayıldım. Ama bu gerçek tilki kuyruğu mu ki. "Efendim bu çok güzel." deyip kaldım. Ne diyeceğimi bilmiyorum ki. Tüyleri öyle yumuşaktı ki elimi hiç çekesim gelmedi. Bir dakika eğer bu gerçek tilki kuyruğu börkse maliyeti çoktur.
"Gerçek tilki kuyruğu ve gerçek deri mi?" dayanamayıp sordum ona göre davranacaktım. Hasan beye baktım. Ayıp ettin der gibi bakıyordu. Arkamdan Ayaz geldi önüme geçti. "Biz orijinal olmayan hiç bir şey yapamayız." dedi gülümseyerek. Bu çok güzel ama kabul edemem çok pahalıdır bu bide hepsi gerçek, Amovvv.
"Efendim -" sözümü kesti Hasan Bey. "Hasan Amca de amca efendim veya bey deme." gülümsedim. Sözlerimi düzelterek bidaha itiraz etmeye çalıştım. Ama sadece çalıştım, izin vermedi konuşmama Hasan amca.
"Bak şimdi kesin itiraz edeceksin belli. Hiç itiraz etme kabul etmek zorundasın Alpkız. Beğendin mi onu söyle yoksa konuşma." Baya baya azar yedim şimdi. Afalladım bir an yine Alpkız dedi. "Haklı daha fazla itiraz etmeyesin Hare Hatun. Yakışır sana bu börk." Ayaz da konuşmama müsade etmedi. Arkadan Sare kulağıma fısıldadı. "Bacım alsan ne olur hediye sonuçta, bence birşey olmaz."
"Elimdekinin en kötüsü 700 lira, bu hakiki olduğuna göre 1000 vardır. Sence kabul etmelimiyim." Arkaya doğru konuştum. "Oha nee." biranda sesini yükseltti. Hemen döndüm ağzını kapattım. Al işte biliyordum. "Şşşştt" yaptım. Sare hayır dercesine kaşlarını kaldırıp indiriyordu. Kafa salladım.
"Ef- Hasan amca teşekkür ederiz ince düşüncen için ama tek bir şartla alırım bu börkü." dedim. İkna etmek istercesine kafamı yana eğdim, şirin şirin gülmeye başladım. Hasan amca gülümsedi. "Bir kısmını ödeyeyim bari, lütfen. Büyük bir hediye bu. Hakiki deri hakiki, tilki kuyruğu kolay bulunmaz. Lütfen." Hasan amca baktı bana, sonra Ayaz'a baktı, bidaha bana baktı, bidaha Ayaz'a baktı. Gülümsedi kocaman.
"Senden tek isteğim, girdiğin bütün yarışmalara bu börkle katıl ve kazan, e tabi bizleri hatırla. Benim parasında falan gözüm yok. Ben sadece sizler gibilerin iyi yetiştiğini görmek ve yardımcı olmak isterim. Sakın yok pahalıymış, yok ayıp olurmuş diye düşünme. Bana güzel haberler getir yeter. Bu arada hocan kimse bir gün tanışmak isterim. Ailene de selamlarımızı ilet. " Oğlum duygulandım lan. Gözlerim dolu dolu oldu. Kafa salladım bunun üstüne daha birşey denmez. "Birdaha gel Alpkız." Kafa salladım. İnşallah birdahaki gelişimde birşeyler kazanmış olarak gelirim. "Varolasınız. Artık Ayaz'ın börkünden bir farkı yok bu börkün. Bundan sonra börkün hakkını vermek için çalışacağım. " Gülümsedim, hepimiz gülümsüyorduk aslında. "Hadi geç kalmadan gidin, yolunuz açık olsun Alpkız ve yoldaşları." Unutmadan sormalıyım.
"Hasan amca Alpkız ne demek, bana öyle sesleniyorsun ya." Gülümsedi "Alpkız, savaşçı kadın demek. Bu lakap yakıştı sana." Ay bir gururlandım. Kocaman gülümsedim birazda utandım. Kafa sallayıp, "Sağolun her şey için teşekkür ederiz. Alpkız olmak için çalışacağım Hasan amca." dedim. Tamam der gibi kafa salladı kocaman gülümsedi.
"Hayırlı günler." hepimiz vedalaştık. Bu sefer gerçekten çıkıp, durağa geçtik. Otobüsün 7 dakikası vardı. Kızlarla birbirimize baktık. Sonra hepimiz gülümsedik. Birbirimize bakarken biranda kocaman sarıldık. "Nasıl geldik nasıl gidiyoruz. Bugün güzeldi çok şükür." dedi Sinem. Öyle durduk bir kaç dakika. Ayrılıp otobüsü takip ettik. Doğrusu ben ayakta otobüse baktım onlar bugünün değerlendirmesini yaptılar. En son otobüs geldi bindik. Karşılıklı 4lü koltuklara ilerleyip oturduk. Yorulduğumuzdan hepimiz sessiz sessiz geçtik eve...
Okur Yorumları | Yorum Ekle |