2. Bölüm

2. Bölüm

Nisa
olurenkler

2. Bölüm

Sabahın ilk ışıkları penceremden süzülürken, odama dolan solgun gün ışığı beni yeniden uyandırıyordu. Gözlerimi açmak istemesem de, kaçınılmaz olarak gerçekliğe geri dönmek zorundaydım. Yorganımın altındaki sıcaklığı bırakmak istemiyordum, ama zaman akıyordu ve ben, içimdeki sessizliği kırmak zorundaydım.

Her sabah olduğu gibi, kalkıp aynanın karşısına geçtim. Yüzümdeki yorgun ifadeye bakarken, içimdeki dalgalanmalar da yüzeye çıkıyordu. Kim olduğumu, ne hissettiğimi yalnızca ben biliyordum. Elimi yüzümde gezdirip, yavaşça kendimi toparlamaya çalıştım. Bir gün daha… diye düşündüm. Bir gün daha bu yalnızlığın içinde kaybolmamak için çabalayacaktım.

Tam o sırada, annemin sesi yankılandı evin içinde, "Felix, kahvaltı hazır, hadi gel!" Yumuşak ve şefkatli bir tondu ama bana bir o kadar da ağır geliyordu. İçimdeki karmaşayı saklamak zorunda kalacaktım yine.

"Tamam, geliyorum," dedim usulca. Sesimdeki donukluğu hissetmesin diye sesimi biraz neşelendirmeye çalıştım ama içimden gelen bir şey değildi bu.

Mutfakta beni bekleyen anneme doğru yürürken, adımlarım her zamanki gibi ağırdı. Mutfağa girdiğimde annemin sıcak gülümsemesiyle karşılaştım.

"Bugün nasılsın, canım?" diye sordu. Beni gerçekten önemsiyordu, bunu biliyordum ama bazen duygularımı saklamak o kadar zor geliyordu ki.

"İyiyim anne, sen nasılsın?" diye cevap verdim. İçimdeki boşluğu saklamaya çalışarak, yüzümde sahte bir gülümseme oluşturdum. Annem bir süre yüzüme baktı, sonra başını sallayarak bana bir tabak uzattı.

"Bugün güzel bir gün olacak, hissediyorum," dedi neşeyle. Sözlerindeki umudu paylaşmak istedim ama içimdeki o sessizlik her zamanki gibi sesini yükseltti.

Kahvaltıya otururken, dışarıda bir yerde, hayatın devam ettiğini biliyordum. Ama ben, kendi içimde kaybolmuş bir şekilde, bir gün daha geçirecektim. Belki de bu sefer farklı olurdu, belki de Hyunjin'le geçirdiğim o kısa zaman bana biraz olsun nefes aldırırdı. Ama şu an için, tek yapabildiğim, annemin yanında oturup, içimdeki sessizlikle başa çıkmaya çalışmaktı.

Kahvaltımı bitirip masadan kalkmak üzereyken, annem arkamdan seslendi. "Bu gün baban gelecek, akşam seninle bir şey konuşacakmış." Sesi, her zamanki gibi yumuşak ve dikkatliydi ama içinde bir gerginlik de vardı. Kalbim anında sıkıştı, sanki göğsümdeki hava çekilmişti. Babamın eve gelişi, her seferinde içimde bir ağırlık yaratıyordu. Onun sert bakışları, suskunluğu, ve o dolambaçsız sözleri… Ne hissettiğini, ne düşündüğünü anlamak kolaydı, çünkü duygularını saklamıyordu.

Babamla aramızdaki bu sessiz savaş, beni tüketiyordu. Onunla ne zaman yalnız kalsak, içimdeki o karanlık derinleşirdi. Sanki varlığım bile ona bir yük gibi geliyordu. Annem, babamın sert düşüncelerini bildiği halde, aramızda bir köprü kurmaya çalışıyordu, ama bu köprü hep yıkılmaya mahkumdu.

"Tamam," diye mırıldandım, sesim neredeyse duyulmazdı. Annem yüzüme bakmadan, sofrayı toplamaya devam etti. Onun da ne hissettiğini bilmiyordum; belki o da babam kadar zorlanıyordu ama bunu bana yansıtmamaya çalışıyordu. Babamın gelişinin yarattığı huzursuzluğu içimde taşıyarak, yavaş adımlarla odama doğru yürüdüm.

Okula gitmek için hazırlandım, ama kafamda yalnızca babam vardı. O eve geldiğinde, duygularımı saklamak için ne kadar güçlü olmam gerektiğini düşündüm. Ama asıl zor olan, bu güçsüzlüğü gizlemeye çalışmaktı. Kapıdan çıkarken, içimdeki ağır taşlar, adımlarımı daha da yavaşlattı. Babamın eve geleceğini bilmek, tüm günü bir kara bulut gibi üzerimde taşıyacağım anlamına geliyordu. Sessizce evden çıkıp, okulun yolunu tuttum. Bugün karşılaşacağım tüm zorluklardan önce, içimdeki bu fırtınayla baş etmem gerekiyordu.

Okulun kapısından içeri adımımı attığımda, içimdeki karanlık daha da yoğunlaştı. Koridorda ilerlerken, adımlarımın ağırlaştığını hissediyordum. Sınıfa girdiğimde Hyunjin beni hemen fark etti. Yine o her zamanki sıcak gülümsemesiyle yanıma geldi ve "Bugün de beraber oturalım mı?" diye sordu. Başımı hafifçe sallayıp kabul ettim, ama içimdeki ağırlık yüzümden okunuyor olmalıydı.

Beraber otururken Hyunjin’in bakışlarını üzerimde hissettim. "Bir şey mi oldu? Üzgün gibisin," diye sordu endişeyle. Bir an ne diyeceğimi bilemedim. Duygularımı paylaşmak her zamanki gibi zor geldi. "Babam… geliyor," diye sadece mırıldandım, kelimeler ağzımdan zorla çıkıyordu. Hyunjin ne demek istediğimi tam anlamamış gibiydi ama üstelemedi. O sessizce bekledi, ben ise daha fazla bir şey söyleyemedim.

Ders başladığında, Hyunjin'e daha fazla bakmamaya çalışarak, defterime odaklandım. Ama düşüncelerim beni ele geçirmişti; babamın gelişiyle ilgili hissettiğim endişe her şeyin önüne geçiyordu. Bir ara Hyunjin’in bana baktığını hissettim ama ona dönüp karşılık veremedim, sadece başımı eğip ders notlarımı karaladım. Kağıda yazmak bile içimdeki duyguları açıklamaya yetmiyordu; sözcükler hep yarım kalıyordu.

Günün geri kalanı sessizlik içinde geçti. Hyunjin birkaç kez bana bir şeyler söylemek için döndü, ama ben hep gözlerimi kaçırdım, cümlelerim yarıda kaldı. Dersler bittiğinde, Hyunjin'le vedalaşmak için ona baktım ama konuşmak içimden gelmedi. "Yarın görüşürüz," dedi kısaca, ben ise sadece başımı salladım. İçimdeki karamsarlık ve korku beni eve doğru çekerken, sessizce okuldan çıktım. Babamla yüzleşeceğim anı düşündükçe, adımlarım daha da yavaşladı. Yine de, kaçmak yerine eve gitmek zorundaydım.

Eve vardığımda, kapıdan içeri girdiğim an babamın varlığını hissettim. Salondan gelen konuşma ve televizyonun sesi, ortamın huzursuzluğunu gizleyemiyordu. İçimdeki korku bir kez daha kendini gösterdi, ama yüzüme bir şey belli etmemeye çalışarak salona doğru yürüdüm. Babam, her zamanki gibi ciddi bir ifadeyle koltukta oturuyordu. Annem ise mutfakta bir şeylerle meşgul görünüyordu, ama gözleri ara sıra endişeyle babama kayıyordu.

Yemek masasına oturduğumda, havadaki gerginlik daha da yoğunlaştı. Yemek boyunca aramızda doğru dürüst bir konuşma geçmedi; annem, ortamı yumuşatmak için birkaç kez laf atmaya çalışsa da, babamın sert bakışları onu susturdu. Yediğim her lokma boğazımdan zor geçiyordu. Annemin endişeli bakışları altında, yemeği bir an önce bitirmek için acele ettim.

Yemek bittikten sonra babam ağır bir sessizlikle yerinden kalktı ve beni oturma odasına çağırdı. İçimde büyüyen korkuyla ayağa kalktım ve onu takip ettim. Oturma odasına girdiğimde, babamın kararlı ve sert bakışlarıyla karşılaştım. Oturup bekledim; ne söyleyeceğini zaten biliyordum, ama duymak istemiyordum.

Babam derin bir nefes aldı ve söze başladı. "Felix," dedi, sesi her zamanki gibi soğuk ve kararlıydı. "Seninle ciddi bir şey konuşmamız lazım. Senin… bu… durumun," derken kelimeleri adeta tükürür gibi söyledi, "beni ve anneni çok endişelendiriyor. Seninle ilgili düşündüğüm bir şey var." Cümlesini bitirirken, gözlerindeki öfkeyi saklayamıyordu.

Sözlerinin nereye varacağını biliyordum ve içim titredi. Babam devam etti, "Seni bir psikoloğa götürmek istiyorum. Bu durumu… düzeltebilecek birine. Bu normal değil, Felix. Ailemizin itibarı için..."

Söyledikleri, kalbimde derin bir yara açtı. Babamın gözünde, ben bir "sorun"dum, düzeltilmesi gereken bir hata. Sözleri içimde yankılanırken, gözlerimi yere diktim. Bunu istemiyordum, hiçbir hücrem buna razı değildi, ama babamın karşısında itiraz edecek gücüm yoktu. İçimdeki isyanı bastırarak, dudaklarım titreyerek cevap verdim, "Tamam…"

O an, babamın bakışlarında bir memnuniyet belirdi ama bu memnuniyetin arkasında benim içimdeki karanlığı derinleştiren bir soğukluk vardı. Annem, uzaktan sessizce bizi izliyordu; yüzünde endişeli bir ifade vardı ama bir şey söylemedi. O da babam gibi, bu durumun üstesinden gelmek için çabalıyordu belki, ama onun çaresizliği de beni daha da yalnızlaştırıyordu.

Oturma odasından çıkıp odama döndüğümde, içimdeki ağırlık daha da yoğunlaşmıştı. Babamın söyledikleri kafamda dönüp dururken, yatağıma uzandım. Gözlerim tavana dikili, düşüncelerim karmaşa içinde dolaşıyordu. Kendimi, olduğum gibi kabul ettiremediğim bir dünyada, yalnız ve güçsüz hissediyordum. Babamın beni değiştirmek istemesi, sanki varlığımı inkâr etmek gibiydi. İçimdeki fırtınaya rağmen, göz kapaklarım ağırlaştı. Yavaşça uykuya teslim olurken, içimdeki karanlık, beni rüyalarımda da yalnız bırakmayacakmış gibi hissediyordum.

Bölüm : 03.09.2024 04:20 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...