
Telsizi kapatıp askerlerin yanına döndüm. Hala durmuş bana bakıyorlardı. Elim ile yemekleri gösterip konuştum.
" Yiyin beyler buluşma yerine üç saatlik yol var."
Ateş binbaşı derin bir nefes verip çatık kaşları ile bana bakıyordu. Tim komtanlarından emir bekledikleri için ellerini bile kıpırdatmamışlardı. Ateş binbaşı ile bir süre bakıştık, bu bakışma daha çok bilgi almak içindi. Beni çözmeye çalışıyordu bende ona meydan okuyordum. En sonunda üstüme doğru gelip yanımdan geçerken sesini duydum.
" Karnını doyur barut."
Askerler emir ile bıraktığım yemekleri alıp yemeye başladılar. Onlardan biraz uzaklaşıp küçük bir tepeciğin önüne oturdum. Ateş binbaşı askerlerin biraz gerisinde hepimizi görebildiği bir noktadan bize bakıyordu. Bir dal sigara içmek istiyordum, yada biraz su ama yüzümü açmamam gerektiği için sadece bekledim. Gözlerim etrafta geziniyordu. Tim karınlarını doyurunca toparlanıp yola çıktım.
Önden giderken arkamdan gelen timin sohbet ettiğini duydum. Üç ay öncesi gözlerimden hızla geçince kalbimdeki ateş tekrar harlandı. Adımlarımı daha sağlam bastım. Sanki önemde biri varmış gibi ve onu öldürmek istermişim gibi karşıya bakıyordum. Arkadan yanıma yaklaşan adım sesleri duydum. Hemen ardından yanımda duran binbaşı ile ona baktım. Önüne bakmasına rağmen ona baktığımı biliyordu. Geri önüme döndüm.
Uzun bir süre yan yana yürüdük. Yolun yarısında oturup biraz dinlendik. Çantadan çıkardığım suyu alıp time arkamı döndüm. Şalın altından suyu içip geri çantaya attım. Çantayı kapatıp doğtulduğum zaman ilerde bir hareketlilik gördüm.
" Birileri var."
Hepsi söylediğim ile yere pusup baktığım yere baktılar. Yanımda duran binbaşı konuştu.
" Bize doğru geliyorlar."
Söylediği gibi bize gelen bir terör grubu var.
" Çok fazlalar, cephane yetmeye bilir."
" Kasaturular iler hallederiz o zaman."
" Yorgunsunuz binbaşı, ayriyeten sizi sağlam bir şekilde göndermem gerekiyor. Uzaktalar şu anda, kalkın gidelim hadi."
" Sana ne diye sesleniyorlar?"
Sorduğu soru ile ona döndüm. Zaten bana baktığı için göz göze geldik.
" Tehlike."
Bir süre gözlerime bakıp konuştu.
" Alcan"
Ne demeye çalışıyor? Ben soracakken o konuşmaya devam etti.
" Alcan, cesur, yürekli, can alıcı demek."
Kalbimin ritmi anlık bozuldu ama hemen kendimi topladım. Duygu yok, intikam var, görev var. Önüme dönüp ilerdeki itlere baktım. Şimdi çıkıp ağızlarına sıçmak vardı ama yapmadım.
" Gidelim."
Soğuk sesimle bulunduğum yerden çıkıp ilerlemeye başladım. Bir kaç saniye sonra peşime takıldılar.
Buluşma yerine kadar ağzımı bile açmadım. Konuma gelince ise bir kenara çekilip haber verdiğim helikopterin gelmesini bekledim. Tim kendi arasında sohbet etsede binbaşının gözleri üzerimdeydi. Onu çok takmadan ileriye bakmaya devam ettim. Gözlerimin önüne sevdiklerim geldi. Kalbimdeki küçük bir sarsıntı bile ona ihanetmiş gibi geldi. Evet belki daha yeni sevgili olmuştuk ama...seviyordum onu. Binbaşının bakışları ise rahatsızlık vermesi gerekirken hiçbir şey hissettirmiyordu. Belkide beni merak ettiği içindi bu davranışlar. Yinede söylediği isim aklımı karıştırdı ve kendime itiraf edemesemde hoşuma gitti. Her şeye rağmen kafamın karışmasına izin vermeyin olduğum konumu ve kişiyi hatırladım. Ben Yüzbaşı Pınar Öztürk ve ben intikam için burdayım.
Gelen helikopter ile time döndüm. Binbaşı bir kaç adımda yanıma yaklaşıp karşımda durdu.
" Tekrar karşılaşacağız Alcan."
Sessiz kalıp gözlerimi helikoptere çevirdim. Bir kaç saniye sonra tim ile helikoptere binip gittiler. Derin bir nefes verip kafamdaki şalı çıkardım. Bir dal sigara yakıp yeni görev ile ilgili bilgi almak için yuvaya bağlandım....
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |