10. Bölüm

10. Bölüm

Rahab
orion

 

10. Bölüm

 

🎭

Şarkı: Sıla (kafa)

 

Keyifli okumalarrr...

 

2005 , 25 Aralık

 

"Annişim, bizim karlar çok az" diye sızlandı Hazan.

 

 

Canan ve Halil umutsuzlukla bir birine bakaraken Halil, atkısını boynundan çıkardı ve ailecek yaptıkları kardam adamın boynuna astı, bir yandan da "Canan, bizim bu kız çok aç gözlü" diye yakınmaktanda çekinmedi. Canan da sevdiği adamın yanına yanışıp "sus Halil, kızın duyarsa babamı üstüme salar" Canan ve Halilin korkulu rüyasıydı Seyfi.

 

 

 

Halil başını doğru söylüyorsun anlamında salldı ve Hazana ufak bir bakış atığında Hazan koca bahçeye doyumsuz bir şekilde bakıp sitemli sitemli "bizim karımız çok az, dışarıdaki karları da bizim bahçeye getirmeliyiz" kendi kendine mırıldanırken Canan, Halilin yanağına buse kondurduktan sonra "çok aç gözlü bu kız." Dedi.

 

 

 

Halil ise Cananın belinden tutup kendine doğru çekti. "Bu kızın gözü duymuyor " Cananın şakağına bir öpücük kondurdu "biz en iyisi yenisini yapalım." Diyip Hazana baktı "bu olmadı Canan" ardından bir erkğe yakışır cilveyle Canana biraz daha sokuldu Halil "bir tane daha yapalım mı yavrum" dedi.

 

 

 

Canan şuh bir sesle kıkırdayıp "olur Halil, ama bu sefer sen taşı tamam mı?" Halil, Cananın ne dediğini tam olarak kavrayamamıştı, kafasında koca bir soru işareti yanmasına rağmen Cananın ikinci çocuğa hayır demediğini düşünüp gülümsemişti. Çünkü Halil tıpkı kendi ailesi gibi kalabalık bir aileye sahip olmak istiyordu.

 

 

Kardeşleriyle ayrı şehirde yaşıyor olsa bile.

 

 

Hazan anne ve babasını birbirlerine bir şeyler anlatığını görüp onların yanından uzaklaşarak dışarıya çıkmıştı. Bahçede ki kar çok yetersizdi çünkü. "Herkesin karı çok, bir bizim karımız az" diye diye kar topu yapıp bir yerde topluyordu. Karşı evden bir çocuk çıktığında Hazan beresini düzeltip telaşla çocuğa baktı.

 

 

Hazandan yaşça büyük olduğu çok belliydi, bunu anlayan küçük kız korkuyla yutkunup sesizce "Allahım sen daha fazla kar yağdır olur mu? Bu çocuğun gözü doysun" dedi sonlara doğru dediklerinin anlamını bilmiyordu.

 

 

 

En son anne ve babasından duymultu bu lafı. Hızla kar topu yapmaya devam eden Hazan çocuğa ufak kaçamak bakışlar atmaya devam ediyordu ancak çocuğun karla oynamayıp ya da karları toplayıp eve götürmeden Hazana bakması tuhaftı. Ve sesizce durup ona bakan çocuğun bakışlarından rahatsız olduğundan yaptığı kar topuyu çocuğun kafasına fırlatı Hazan.

 

Hak etmişti.

 

 

"Ne bakıyorsun sen öyle?" Diye de bağırmayıda eksik etmedi. Çocuk kendine gelmişçesine toparlanıp "niye vuruyorsun?" Dedi ama rahatsız olmuşa benzemiyordu. "Heyfel gibi bana bakarsan yersin topu, taş olsaydı taş atardım kafana" Hazanın söyledikleriyle kıkırdayan çocuk yerden kar topu yapacak kadar kar alıp "heyfel değil akılım, heykel" diyip yaptığı topu Hazana atı. Top Hazanın biriktirdiği kar toplarının yanına düşmüştü. "Her neyse, bana öyle bakma" çocuk bir kez daha yaptığı kar topunu Hazanın toplarının yanı fırlatığında Hazan bıyık altından gülümsemişti.

 

 

 

Bu çocuğun onu isabet alamadığını düşünüyordu ve üstelik toplarının yanına atığından daha çabuk kar toğlayabilirdi. "Baksam ne olur ki" diyip yaptığı kar topunu yerde yuvarlayıp Hazana doğru sürüklüyordu. Hazan kısa zamanda büyük kar topu yapan çocuğun topuna bakarken nutku tutulmuştu.

 

 

 

Çocuk yanına gelince ayağa kalktı ve sabırsız bir hâlde elini ona doğru uzatarak "merhaba, ben Hazan" dedi aceleyce. Arkadaş olursa adını bilmediği bu kara çocuğun ona yardım edeceğini düşünmüştü. Çocuk bir an afalamıştı ama daha sonra kendini toparlayıp "Murat ben" diyen çocuğa sarıldı Hazan. "ayyy canım arkadaşım" dediğinde Murat dumur olmuştu. Az önce posta koyan kız ile bu kız arasında fark vardı. Ne değişmişti şimdi? Murat kısa da olsa ona karşılık verdikten sonra Hazan onadan ayrılıp asıl meseleye girş yaptı.

 

 

 

"Muratcım, ben kar topluyorum biliyormusun" diyip nefes aldı "sen büyük toplar yapabilmişsin ya" Murat başını onaylar anlamda saladı "bana yardım edermisin?" Muratın ağızı bir karış açık kalmıştı, kendi yararı için arkadaş olduğunu anlamıştı Murat şimdi. "Hayır edemem" dedi düz bir sesle. Hazan koca yeşil gözlerle altan altan Murata bakıp "ama sen benim arkadaşımsın Muratcım" dedi cilveyle. Murat omuzunu hayır anlamında silkerken Hazan Muratın yamacına girip melül melül bakarken daha fazla dayanamayan Murat oflayıp "tamam be tamam. Yardım edecem" diyince Hazana iki eliyle Muratın kafazsını tutu ve parmak uclarından havalanarak yanağına ıslak bir öpücük kondurdu.

 

 

 

Murat donup kalarken o esna da Halil kızının bir çocuğu. Halile göre bir erkeği öptüğünü gördüğünden koşar ayak yanlarına gidip kızını yanına çekti ve Murata ise ters bir el hareketiyle "kış kış, haydi gid evine" ancak Murat yerinde öylece durup anın şokuyla kala kalmıştı. Az önce Hazan onu öpmüştü. Tiksinirdi ıslak öpücükten ama şu an farklı hissediyordu Murat. "Git buradan. Kızımdan da uzak dur çocuk yoksa -" o esnada Halil kafasına bir kar topu yediğinden lafı yarım kalmıştı."Hey bırak onları" sesin geldiği tarafa bakan Hazan, Murat ve Halil karşılarında sarı saçlı küçük bir kız görünce üçüde şaşırmıştı.

 

 

 

Çocuklar Halile attığı kar topundan ağızları açık kalırken Halil ise küçük kızın cesaretinden şaşırmıştı. Çatık kaşlarla onlara doğru yürüyen sarı saçlı kız çocuğu Halilin karşında durdu ve gözlerine bakrak "onlar hiç bir yere gitmiyor adam" kimseden çıt çıkmıyordu. "Benim canım sıkılıyor ve bu kıvırcık havuç ile kömür karası çocuk benimle oynayacak" diyip bir yandanda Murat ve Hazanı gösteriyordu.

 

 

 

Hazan babasının arkasından çıkıp Muratın yanına geçti. "ben kıvırcık havuç değilim süpürge kafa" dedi sinirle , Murat da Hazanla aynı öfkeyle Sarı saçlı kıza bakıp "bende kömür karası değilim, yer elması" Hazan, Muratın son söylediği şeyle Muratın kolunu dürtüp " elma deme Murat, yazık elamalara" dedi aşkla, Murat başını Hazandan tarafa çevirip "neden yazıkkine?" Hazan kendinden geçmiş gibi Murata baktı "elmalarla, canım elma şekerleri yapılıyor. Ona başka bir şey bul" dedi öneri verir gibi. Murat tamam anlamında başını salladaıktan sonra sarı saçlı kıza bakıp "vazgeçtim sen yer elması değilsin. Sen " aklına hiç bir şey gelmiyordu Muratın zaman da kaybetmemesi gerekiyordu. Yoksa Sarışın kız onun ağızının payını bir güzel vereceğinden emindi.

 

 

 

 

Hazan Muratın kolunu bir kez daha dürtüp "yer limonu de çabuk" dedi.

 

Murat "Sen koca bir yer limonusun" dedikten sonra Hazana bakıp "çok saçmaydı" Hazan ellerini yularıya kaldırıp "limon sarı ve ekşi"

"Evet ama yer saçmaydı"

"O da saçma zaten üstelik ekşi ardından kendini gösterip "bak mesela ben tatlıyım, elma şekeri gibi" dediğinde Halil kaşlarını çatmıştı, Murat ise bepeniyle "gerçektende öylesin" dediğinde Hazan keyifle "limon iyiydi" dediğinde Murat bir kez daha mahçup bir ifadeyle bakıp "yer demem saçmaydı" ardından derin bir nefes alıp "Keşke daha iyi bir şey bulsaydım" dedi.

 

 

"Aman boşver Muratcım" Hazanın Muratcım demesiyle yüzünde güller açan Murat keyifle "Sen nasıl diyorsan Hazanım" dedi.

 

 

Halil iki çocuğun konuşmalarına kızgınlıkla bakarken birden ne olduğuna şaşırdı. Çünkü aynı anda Hazan ve Murat kafasında kar topu yemiştiler. Ve üstelik İkiside yere kapaklanmıştı yüz üstü. Halil ve sarı saçlı kız yere kapaklanan çocuklara neler olduğunu çözmeye çalışıyordu taki Seyfi kızgınlıkla "Halil torunumun yanıdaki o velet ona sahiplik eki mi kullandı?" Dedi sinirle.

 

 

 

Halilin cevap vermesine kalmadan Fuat Seyfinin öfkesine gülüp keyifle "Hazan da oğlanın adının yanına cım eki ekledi Seyfi" dedi, Seyfi yerden aldığı karları sıkıştırıp Haliln kafasına atı. "Ve sende mal gibi izliyordun öyle mi?" diyip yanlarına gitti.

 

 

Murat ise yere düşen Hazanı kaldırırken Hazan dedesinin onlara yere düşürdüğünü anladığından sitemle "dede, ama sen beni sevmiyorsun" dedi. Seyfi çatık kaşlarla Murata bakıp "sus torun hatan büyük, çabuk gel yanıma" dedi Murat ise yaşlı adamın bakışlarından ürktüğü içün Seyfiye bakmamak da ısracıydı ancak Hazanın elinide bırakmıyordu.

 

 

"Gelmiyorum yanına" Murat Hazana yaklaşarak fısıltıyla "bencede gitme onun yanına, burada kal" diyip Hazanın elini daha sıkı tutup yanına çekti.

 

 

 

Seyfi bir kar topu daha sıkıp Mutatın kafasına attı. Vaziyet katlanılmazdı Seyfi için, hele ki kızından sonra torununu öyle görmek daha bir katlanılamazdı. "uzaklaş torunumdan velet" Hazan dedesinin sözlerine kale almadan Muratın boynuna sarıldı. "Aferim kıvırcık havuç, kömür karasını sıkı tut bir yere gitmesin daha oyniyacağız" diyen sarışın kızın yanına koştur koştur arabadan inen Mehmet hevesle "bende oyniyacam, bende" dediğinde sarı saçlı kız ona göz ucuyla bakıp "tamam sende oyna, ne kadar çok olursak o kadar eğlenceli olır" ardından Hazan ve Murata bakıp "sen Hazan, Sen Murat" dedi anladığı kadarıyla, isimleri öyleydi.

 

 

 

sonra yönünü Mehmete çevirip işaret parmağını Mehmete yönelti "senin adın ne?" Diye sordu. "Mehmet ben" dedi hızlıca konuşurken, bir an önce oynamak istiyordu karla. Sarışın kız hepsine bakıp "bende İrem" dedi.

 

 

Hazan ve Murat sarılı bir şekilde durmaya devam ederken Hazan "meymun olmadım İrem" dedi.

 

Murat bakışlarını Hazana çevirip "meymun değil, memnun"diye düzelti.

 

Hazan memnuniyetle "sağol Mutacım" dediğinde Murat utanarak gülmüştü.

 

 

Seyfi ve Halil ise Murata çatık kaşlarla baka baka Allah da sabır dilenmiştiler. Mehmet , Murat ve Hazanın olduğu pozisyona bakıp "Hazan sen orada ne yapıyorsun?" dedi safça. Hazanın cevap vermesini beklemeyen Seyfi ve Halil aynı anda kızgınlık dolu suratlarıyla "halt yiyor " dediklerinde Fuat kahkha atmamak için yanaklarının içini ısırıyordu.

 

 

İrem Halil ve Seyfinin sinirli bakışlarını bir savaş olarak algıladığı için etrafında olan çocuklara bağırarak "çocuklar, büyüklere saldırın" dediğinde Hazan , Murat , İrem ve Mehmet yere eğilip kar topu yapıp Halil, Seyfi ve Fuata saldırıyorlardı. Onlarda karşılk vermişti ancak dört çocuğun enerjisi onlardan fazlaydı.

 

 

 

Günün sonunda ise Seyfi Hazanın prensseslerin aptal olduğunu anlatıp durmuştu ve dedsinin öğütleri yetmemiş gibi Halil de Hazana okuduğu tüm masalardaki prenssleri kötü gösterdi ve tüm prenslere kötü bir kulp bulmuştu. Hatta bir ara Halil, Hazana Prensler hepsi erkek ve tehlikeli olduğunu anlatmıştı. Ve Hazana prenslerden uzak durmasını tembihlemişti. Hazan uykuya dalamadan ise onu ikna etmeyi balarmıştı.

 

 

Prenslerden uzak olacaktı.

 

Kızını kimseyle paylalamazdı Halil.

 

Tıpkı Seyfi gibi.

 

Halil ilk kez kayın kayınbabasını bu kadar yakından anlamıştı duygularını. İnsanoğlu sevdiği her şeyi biriyle paylaşmak istemezdi. Belki tehlikede olacak diye belkide göz nuru olduğu için. Ama paylaşmayı her zaman red eder insan.

 

Ballarım bu bölümü ayırdım haeriniz olsun. Çünkü bir bölümde hem grrçek hemde şu an ki zaman var ve hâl böyle olunca bölümler uzun olacaktır, yani özet olarak bölümleri ayırıp yayınlayacağım haberiniz olsun🦋🧚‍♀️

 

Ve siz ballarım oy vermeyi ve görüşlerinizi paylaşmayı unutmayın sizi seviyorummm💕💕💖☀️🎡🧚‍♀️🦋

 

Bölüm : 05.02.2025 17:22 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...