2. Bölüm

2. Bölüm

Rahab
orion

2. BÖLÜM

 

🎭

 

Şarkı; Göksel (yanlız kuş)

 

keyiflli okumalarrr kuzular....

 

 

Ocak ayının başlarında olmamıza rağmen bu yıl kar kendini özlettirmeye niyetliydi. Geçen sene Aralığın başlarında her zaman yağardı bu yıl kırmızı kar mı yağacakta yağmıyordu bu kar ve buna rağmen hava buz gibi.

 

 

Neyseki kaşemin üzerine aldığım şal beni ısıtacak, yani tek temennim bu.. yoksa annemin bana buldum dediği psikolog dedemin olmasıyla buz gibi havada boğazda ısınmam imkansız.

 

 

 

Dedemin yanında getirdiği termosta ne olduğunu bilmeden “dede artık bana termosta getirdiğin şeyi ikram etmeyecek misin?” Sıcak bir şeyler içmek iyi olurdu. Dedem manzarası olan Kızkulesi’nden bakışlarını çekip tonton bir gülümseme bana bahşedip, yanında getirdiği fincanlardan birini bana uzattı “tutun bakalım şunu” demesiyle elindeki fincanı aldım ve alınmış bakışlarla “ne bu resmiyet Seyfi bey” diye onun bana kurduğu set gibi ben de resmi davranmıştım.

 

 

 

“Senin için prensiplerimi hiçe saydım” dedi mutsuzlukla, “ben, sen ol demedim ki. Sadece tedavi olmayı kabul ettim, bana böyle davranamasın dede” dedemi ben seçmedim, her halt annemin başının altından çıkıyor resmen... adamcağız benim için neleri feda etmiş öyle. Böyle deyince de sanki çok da şey feda etmemiş sanki ama...

 

 

 

“sus, istediğim gibi davranırım. Diyip fincanıma buzlu elma suyu döktü, Allah kahretsin ki küp küp buzlar erimemiş bile. “Diğer insanlar gibi bu havada sıcak bir şey içmek yerine neden buz gibi meyve suyu içiyorsun, hatta içiyoruz” ağlamak üzereydim, götüm dondu benim burada, tek umudum sıcak bir şeyler içmekti benim ama dedem olacak ihtiyarın buz aşkından dolayı o umudum mum alevinden daha kısa sürmüştü.

 

 

 

“Bacaksız, birincisi ben diğer insanlara benzemem, ikincisi meyve suyu değil elma suyu o madalyalı gören körler gibi davranma. Üçüncüsü de içmek istemiyorsan elma suyumu ziyan etme, seni zorlayan yok torun”

 

bir de psikolog olacak.

 

 

“Öyle ölmem dede füze at. Huysuzluğun da hep bana, hep bana” diye serzenişte bulundum, millete mır bana hır bu adam yahu, herkesin dedesi gibi olsaydı ne olacaktı sanki... ben buraya iyileşmek için geldim o bana bir kamyon laf söylesin... keyifle elma suyundan, eksik söylememeliyim, keyifle buzlu elma suyundan bir yudum aldıktan sonra göz ucuyla bana bakıp ihtiyarlığın verdiği kırışıklıkla haylaz bir çocuk gibi gülümseyerek “olsa babana atarım biliyorsun dimi?” Daha sonra baş parmağını yeni çıkmış beyaz sakallarında sürttü ve ciddi bir ifadeyle

 

“Acaba füzeyi satarlar mı bana ha?”

 

“Ne!”

 

“İlk ödevin bu, araştır bunu. Satıyorlarsa bir tane almam lazım. Umarım bir tane yeterli olur”

 

 

çok ciddiydi, yok artık, bunamış diyecem de bunamış gibi de durmuyor.. umarım aklıma gelen şeyi yapmayı düşünmüyordur. Temkinli bir şekilde yaklaşarak

 

“Babamı öldürmeyi düşünmüyorsun dimi?” Diye sordum, dedem daha neler bakışı atığında içime su serpilmişti ancak dedemin

“Tabiki düşünüyorum” deyişiyle dumura uğramıştım.

 

 

Bu adam beni kanser edecek elinde sonunda... babama füze atmakta neymiş Allah aşkına...

 

 

ayıplayarak bakıp “Sana inanamıyorum, bir de psikolog olacaksın.” Dedim lakin benim fevkalade dedem ultra süper kinci bir insan olduğundan dolayı

“İnanmalısın torun, o baban 24 yıl önce çok pis damarıma bastı” sözleriyle bir kez daha şaşırtmamıştı beni.

 

 

Deve kini bu olsa gerek. Bu gerçeği ona söylemek için öne doğru eğilip “Çok kindarsın dede!” Dediğimde, Daha neler bakışı atarak cık cıklayıp ardından baş parmağıyla kendini gösterip

“Ne kindarı, ben. Daha neler torun” dedikten sonra başını sağa sola sallayıp ciddiyetle “sence benim kin tutacak halim mi var?” diye bastonunu gösterdi, yalnız bastonunuda aksesuar olarak kullanıyor huysuz ihtiyar.

 

 

“Kusura bakma ama deve kini var sende dede. Artık annem ile babamı ayırmaktan vazgeç” babamla annem, bana dua etmeleri gerekiyor, yoksa kara kedi gibi aralarına girecekti... resmen adam hala annemi babamdan geri alma peşinde.

 

 

“O salak annen, beni dinleseydi şimdiye ikinizi de o baban olacak adamdan almıştım bile” dedikten sonra yönünü tamamen bana çevirip ikna edici bir tonda “torun bak, ben sana ne diyeceğim” başlıyorduk yine “ anneni ikna edip gelin benim yalıda hep beraber yaşayalım ha” asla vazgeçmiyor, “karşılığında bana ne vereceksin peki?”

 

 

Öylesine sordum, söylediklerim kayıtlara geçmesin lütfen, babam bu söylediklerimi duyarsa beni hayin ilan edecek... ben sadece pazarlık konusunda kendimi geliştirmek istiyordum...

 

 

dedem bana kınayarak bakarak “cık cık cık, nankör torun, aynı babası. Dedemin bir dediğini ikiletmeyim demek yok hiç” dedi. Ağızım bir karışık açık kalmıştı bu adam gerçek bir manipülatör “sen de makul bir şeyler iste o zaman. Konuşmayı söktüğümden beri annemle babamı ayırmak için beni kullanıyorsun” derin bir soluk aldıktan sonra “hem ne var yani, karşılığında ne vereceğini merak ettiysem. Pazarlıkta mı öğrenmeyelim” dedim üstelik kendimi çok haklı buluyorum.

 

 

Dedem bastonuyla bacağıma acıtmadan vurup “hayırsız torun!! O kadar beceriksizsin ki kaç yıldır verdiğim görevi beceremiyorsun, üstelik karşılık bekliyorsun”

 

 

“Manipülasyoncu ihtiyar”

 

 

“Bana iftira atma,” baş parmağını kaldırıp “dedeye iftira atılmaz” dedi kendine gel der gibi...

 

“Hayatımda senden manipülatörünü görmedim”

 

 

“Ne, görmedin, yaşadığın evin içinde bir tane var ya”,

 

“Bizim evde öyle biri yok dede” dedim ciddiyetle,

 

 

var mıydı ki? Dedem bir kez daha bastonunu alıp bu sefer koluma vurmuştu neyseki acıtmıyordu, “kör torun, baban varya illaki ben mi açacağım gözlerini” babama olan kini ona her şeyi yaptıra bilir. Masumca “Ben kör değilim dede” diyip işaret parmaklarımla gözlerimin etrafında gezdirip hayali bir gözlük çizdim. “Doğru sen kör değilsin, sen safsın hatta safosun” dediğinde dudağımı büzerek “ama kalbimi kırıyorsun” dedim dudak büzmemeden nefret eden dedem “tamam saf değilsin büzme o dudaklarını” diyip bana dikkatlice bakarak “ama var bir şeyler “ dedi

 

 

merakla gözlerine bakıp “ne var” dedim soğuktan dişlerim birbirine çarpmıştı ve dedem bunu umursamıyordu bile “şu anlık bende bilmiyorum, ama hayret edilecek bir şey hadi anneni anladım o salak babanı boşamıyor sen neden onları boşatmaya çabalamıyorsun anlamıyorum. İnanılır gibi değilsin Hazan”

 

dedemin umurumda olan tek şey annemin babamı boşaması.

 

“Onları birlikteyken seviyorum çünkü” dediğim an çatık kaşlarla bana baktı ve benim aptal olduğum iması yaparak “zaten çocukluğundan beri akıl sağlığından şüpheleniyordum, şimdi bir çok tahtanın eksik olduğunu bana ispatladın torun seni tebrik ederim”

 

“Ayıp ediyorsun ama” gücenmişliğimi belli edecek bir ses tonuyla söylemiştim. Dedem bana yok artık der gibi baktıktan sonra “sen anneni ikna et birlikte yalıya taşının o zaman ayıp edip etmediğime bakacağım” dedi.

 

 

Onunla asla işbirliği yapmayacağım, bana aptal olduğumu söylese bile.. “sana inanamıyorum, bırak artık onları” çok uzlaşmacı sözler söylemiştim ama dedem omuzlarını bir çocuk gibi yukarı aşağıya hareketlendirip manzarayı seyretmeye başladı. Umarım manzarayı seyrederken anne ve babamı ayırma planlarını yapmıyordur...

 

 

 

benim dedem kızına bağlı bir baba, yılardır kızını babamdan geri almak için beni kullanıyor. Adamın tek hedefi beni ve annemi yanına almak tabi birde annemin babamı boşaması. Zavallı babam, neyseki anneannemden yüzü gülmüştü... dedem yönünü tamamen bana çevirdi ve o muhteşem cümlesini tekrar kurdu “o kadar beceriksizsin ki dediklerimi yıllardır bir türlü beceremedin” yok artık gerçekten, kendimi atıp boğulmama ramak kaldı artık “annem ve babam birbirlerini seviyor artık kabul mu etsen evliliklerini” diyip buzlu elma suyumdan bir yudum aldım, almaz olaydım.

 

Boğazım şişecek.

 

 

Bir insan neden yaz kış buzlu şeyler içerdi ki “Annen salak işte, bok vardı sanki evlenmekte, o evliliğin benim için tek iyi şeyi sensin.” Ardından sinsi bir gülüşle “zaten sen olmasan babanın götünde maytap patlatırdım” söylediklerinde ciddi olması beni korkutmuyor diyemezdim. “Benim için babamı sevmeyi deneyemez misin?” Torunu için yapabilirdi dimi? Başını sağa sola sallayıp “baban olacak o herif annenle evli olmasaydı o dediğin şey olabilirdi” dedi, merakla “babam annemle evli olmasaydı hangi yönlerini severdin peki?” Diye sordum gerçekten merak ediyordum.

 

 

Dedem elma suyundan bir yudum aldı ve baş parmağını dudaklarına kısa bir an götürüp indirdikten sonra “bir bakayım benim kızımla evli olmasaydı, holdingi var yani zengin iyi bir şey bu, dürüst de, sonra adam da satmaz en son yaptığımı ninene diyebilirdi mesela şahsen ben olsaydım Canana anlatırdım..” dedikleriyle kendine gelmişçesine “aman her neyse sonuç olarak kızımla evli onu sevmemem için yeterli bir neden” dedem kızına aşık bir baba ancak bu kadar da fazla acaba arada kendine terapi uygulasa mıydı? Olabilir miydi böyle bir şey, oluyorsa biri dedemi haberdar etsin lütfen çünkü ben ona yetişemiyorum artık, bu yaşta bu huylar akıl alınacak gibi değil.

 

 

 

Dedemin anne ve babam hakkında metaforlarına artık cevap vermeyi yetiştiremediğimden sesiz kalmıştım ve bu sessizliğimi fırsat bilen dedem dikkatimi kendine çekmek için yalandan bir kaç kez öksürüp “şimdi, terapi bu gün başlıyor ve sen her hafta sonu terapi için buraya geleceksin” ciddiydi “yalıya niye gelmiyorum?” Çaresizlikle sormuştum, çünkü bu huysuz ihtiyar bir şeye karar vermişse kararından asla geri dönemezdi, adam inat...

 

 

profesyonel bir hâle “danışanlarıma evde hizmet veremiyorum” dedi, ne diyor yahu bu adam. Torun sıfatından kovulmuş hissediyorum şu an. Üstelik soğuğa karşı dirençsiz biriyim. Yavru köpek bakışlarıyla “ama ben senin torununum, bu havalarda üşümemi istemezsin bence” istiyor galiba yoksa biz burada niye buluşalım ki... gerçekten iğrenç bir hayat..

 

 

dedem gülümseyerek “biricik torunum için burayı seçtim zaten. Çok şanslısın torun boğaza baka baka anksiyetinin a’sı bile kalmayacak sende”

 

 

“Bence ben senin danışanın falan olmayayım ha ne dersin? Baksana kızınla evlenen adamın kızıyım” söylediklerime inanamıyorum ama söylemek zorundaydım da. Bazı müşküliyetlerim var...

 

 

dedem çelik bir zırhla kuşanmış gibi “torunum olduğun için çok şanslısın Hazan. Burada seanslarımızı yapacağız. Bir de rica ederim babanın kızı olduğunu söylemesen mutlu olurum” gıcık herif , son kozumu kullanmak için yerimden kıpırdanıp hayırlı ve sevimli torun gibi konuşmaya yeltenecektim gibi kurt ihtiyar “soğuğu severim Hazan, hasta da olmam sen beni düşünme” dedi, bu kadar da pes “dedeler önceden bilir torunların ne söyleceğini” acaba bu dedem olacak ihtiyar zihnimi mi ele geçirdi...

 

 

“ağlamak istiyorum” dedim gerçekten ağlamak istiyorum fakat bundan bile etkilenmeyen dedem “kocaman kız oldun hiç yakışık kalmaz sana, ha illaki ağlayacaksan az ötede ağla” dedi bu adam benim dedem olamaz.

 

 

Üzgün gözlerle benle aynı olan yeşil gözlerine bakıp “çok gaddarsın dede” diye çıkıştım ve lanet olsun ki sessiz çığlıkları duymaya başladım ‘öldür onu, öldür onu’ derinlerden gelen fısıltılar beni kendine çekmek üzereyken yılardır yaptığım gibi “zaten ben boğazı çok seviyorum” dedim bunu yıllardır yaparım çünkü sevmediğim veya istemediğim bir şeyi sevip kabul etmeden sesiz ancak bana göre çığlık gibi gelen sesler susmuyordu...

 

 

 

dedem dediklerimi duyduğundan tebbesüm ettikten sonra ciddi bir hâle bürünüp gözlerimin en derinlerine baktı “Hazan, kızım ne kadar süreceğini bilmediğim bir yola girdik ve bu süreç boyunca farklı tedavilerim olacak, senden tek istediğim şey bu süre zarfı boyunca sana dediklerimi harfiyen uygulamanı istiyorum” dedeme büyük bir samimiyetle bakıp evet anlamında baş salladım.

 

 

 

Sırf iyileşmek için dedemin dediklerini yapmalıydım ve bunun için dedem ne diyecekse uygulamaya hazırdım...

 

 

çünkü ben artık kendi kafesimi kırıp uçmak istiyordum. Artık kendi oluşturduğum karanlık kafeste yaşamımı sürdüremezdim....

 

kuşun artık kanat çırpma vakti gelmişti...

 

yıldızı yakmayı ve yorum yapmayı unutmayalım kuzularım 🪷💖🦋🥂🌙🐣

 

 

 

 

 

Bölüm : 18.12.2024 13:58 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...