
8. Bölüm
🎭
şarkı : Göksel (yanlız kuş)
keyifli okumalar bebeklerimm 🦋💖💕
Allah kahretsin ki çok kalabalık bir mekana gelmiştik. Dedemin bana bunu yaptığına gerçekten de inanıyorum.inanmak istemezdim ama dedem bu her haltı yapardı...
Fuat amcama ne demeli peki bir bayılma numarası bile yapamadı. Oysa ben çok güzel kalp krizi numarsı yapmıştım. Yaşlı kurt uyanık işte. uyanık. "Kalbin nasıl atıyor torun, umarım damarlarındaki kan akışı normale dönmüştür" bu sözleri rahat rahat söyleyen dedem olacak ihtiyar bakışlarını benden çekip Fuat amcama dikti "yirmi sekiz yıldır yan yanayız benden ufacık bir şey kapmadın be Fuat." Dedikten sonra uzun bir soluk verdikten sonra, sanki öğrencisini kınar bakışlarını Fuat amcaya atarak "öylemi bayılıllır Fuat?"
Pes yani.
Fuat amcayla birbirimize bakıp daha sonra dedeme bakarak onun her zaman bana söylediği o meşhur cümleyi Fuat amcamla aynı anda "o kadar beceriksiziz ki kaç yıldır senin gibi olamadık" bu sözleri söyledik, dedem ise aferim anlamında baş salayıp hunharca kahkaha attı ama Fuat amcamla birlikte tepkisiz kalmaya çalışmıştık.
Bu adamın canıma kastı vardı. Biraz teselli etmesi geregirken o gülüyor. Böyle gülmeye devam ederse karnı acıyacak. "Dede acaba biraz gülmesen mi" insanlar bize bakıyordu çünkü. "O kadar güzel gülüyorum ki gülüşümü kıskanıyorsun dimi torun"
daha neler.
Dedeme göz devirip "senin, ihtiyar gülüşünü kıskanacak biri değilim" bu ihtiyar niye susmuyır artık ya, bana bulaşmasına bile razıyım, ama yeter ki bu kadar sesli gülmesin. Allahın cezası insanlar bizim masaya bakıyordur.
Kesin.
Kontröl etmeye bile gücüm yoktu fakat baktıklarını hissedebiliryordum çünkü ünsanlar bakardı. Bu kalabalık ve mekanın radyosundan çalınan bu gürültülü müzik, insanların varlığının bilincinde olan zihnim durmuyordu. Anksieyetem tetikleniyordu. Umarım fısıltıları duymazdım... yeni oturmamıza rağmen Şimdiden bile terlemeye başlamıştım. Kış aylarındayız ve ben ter içinde kaybolucaktım. Kahrolsun piskolojik sorunlarım..
"dedişim, insanlar bize bakıyor" diye sızlandım. Kötüleşeceğimi haberdar ettim dedeme. Anlımdaki terlerin yanağımdan süzldüğünü hissetim. Fısıltıları duymak istemiyordum.
Asla.
Fuat amcam sorunumu bildiği için şefkatle elimi tutup "sakin ol kızım. Kimse bakmıyor buraya" ellerim titriyordu. Bir parkison hastası gibi tiriyorlardı hem de .sakin bir tınıyla "Gözlerini kapat ve sanki kimseler yokmuş gibi düşün" Fuat amcamın sözünü dinleyip gözlerimi usulca yumdum ve sanki kimseler yokmuş gibi hayal ettim.
Tamamı kahve ve yeşil rengle boyanmış bu kafede yalnızdım şimdi. İlk geldiğimiz rap karışımı modern müzik çalmıyordu radyoda, kulak zarını patlatacak müziğin yerine, daha soft ve sakin bir müzik vardı artık. Bu şarkıyı ezbere biliyordum. Şarkıya Göksel eşsiz sesiyle başlamıştı artık, bende radyodan çalan müziğe eşlik ediyordum.
Bende bi' aşk var,
onu hep yanlış kalplere bıraktım
Bende bi' aşk var,
onu soğuk yataklarda harcadım.
Sakinleltiğimi hissedebiliyordum
Tutup dileğimi neden köksüz ağaçlara adadım
Bende bi' aşk var,
onu hep kırık yelkenlere bağladım.
Senin gökyüzünde, benim yerim yoktu
Kuru dallarında kanatlarım kırılıp koptu
Senin toprağında, benim evim yoktu
Kader aynı sondu, yazdığı son hikaye buydu
En sevdiğim nakarata geldiğimde sesimin yükseldiğini fark ettim ancak insanlar yoktu ve bu şimdilik benim için sorun olmazdı. Kimse yoktu çünlü. Kimse bakamazdı..
burası sadece benimdi.
Yanlış yerde geziyor bu kuş
Bu yüzden yalnız uçuyor bu kuş
Beklediğim biri var,
o sen değilsin yazık ki anladım
Bir yudum sevgin var,
neden hep kötü rüyalarla uyandım.
Her zaman olduğu gibi bu nakarat yüreğimi sızlattı. Nedenini hiç bir zaman bilemedim. Her dinlediğimde böyle olurdu ve yüreğimde oluşan bu butukluk geçmişümün mi yolsa geleceğimin milmediğim bir hissti..
Bende bi' kalp var,
onu en ucuz romanlarda harcadım
Bende bi' aşk var,
onu hep yanlış kalplere bıraktım
Senin gökyüzünde, benim yerim yoktu
Kuru dallarında kanatlarım kırılıp koptu
Senin toprağında, benim evim yoktu
Kader aynı sondu, yazdığı son hikaye buydu
E son bir kez daha sesim her zaman olduğundan daha gür çıkararak. Şarkıyı mırıldandım...çünkü kimseler yoktu. Ben vardım sadece ben...
Yanlış yerde geziyor bu kuş
Bu yüzden yalnız uçuyor bu kuş
Hep yanlış yerde geziyor bu kuş
Bu yüzden yalnız uçuyor bu kuş
Radyodan çalan şarkı bittiğinde usul usul kapadığım gözlerimi yarıladığımda görüş alanıma , bana doğru eğilen dedemi, daha sonra Fuat amcamı gördükten sonra kulaklarıma tanıdık olan o uğultu kalabalığı duymaya başladım. İnsanların sesi çok baskındı. Her şeye hakim olabilecek bir yüksekliği vardı insan sesinin ve bir o kadarda yoktu, mesela benim sesim gibi. Benim sesim yoktu.. baskın değildi.
dedem gözlemleyici bakışlarını benden çekti ve oturduğu sandalyesine tekrar yaslandı. Ama bakışları halen bendeydi. Fuat amaca elimi tutup "daha iyi misin Hazan kızım" , "iyiyim Fuat amca" evet daha iyiydim ellerim artık titremiyor, anlımda biriken terlerin yerine yenisi eklenmiyordu. Fakat kalbim hâlâ panikle mi, yoksa korkuylamı olduğunu bilmeden çok hızlı atıyordu.
Hâlâ.
Sanki bir atletmişim ve hala koştuğum için öyle şiddetli atıyordu... insanlar beni yoruyordu. Keşke öyle olmasaydı lakin ben kendi cinsimle aynı ortamda bulunamıyordum, oysa ki insanların insanlar arasında yaşaması gerekiyordu. "Gösterdiğin gibi yapa bildim mi Seyfi" dedem Fuat amcaya kısa bir bakış atıp ciddiyetle "yaptın Fuat" dedikten sonra tekrar bana baktı. Fazla şüpheci bakıyordu.
"Zihninde ne hayal ettin Hazan"
"Yanlız olduğumu hayal ettim dede" diye cevapladım, dedem baş parmağını çenesine sürterek "sadece sen mi vardın?" Anlaşılan derine inemek istiyordu,
"evet"
dedemden hiç bir şey saklamazdım. Her şeyimi bilirdi, seslere kadar her şeyimi. Hatta instagram hesabımı bile biliyordu. "Peki mekanda çalınan şarkıyımı mırıldanıyordun" tabi ki hayır ben bu saçma sapan şarkıları sevmiyordum, ne öyle yengeniz heycanlı falan ben daha sakinleştirici müzikler dinliyorum. Bu kuşağa ait olsamda zevklerim kendi kuşağımla uyuşmuyor. Asla.
"Gökselin , yanlız kuş adlı eseri çalıyordu kafamda" dedem aynı ifadeyle bana bakmaya devam ediyordu. Bakışlarında seslerinde olup olmadığını sorgulayan bir şeyler vardı ve Fuat amcanın yanında bunu sormayacağından, ben üstü kapalı bir şekilde "sadece ben ve Gökselin şarkısı vardık dede. Ne tek bir insan ne de başka bir ses" dedim.
Fuat amca açıkladığım şeyi anlamadı ama dedem anladığını anlamıştı. "Sesin hiç güzel değildi torun bu arada" dedi. Resmen dedem çirkef bir insandı. Duygusal olmaktan nasıl bu kadar çabuk çıkıp bana çirkeflik yapa biliyordu anlamıyordum. "Sesim gayet güzel " dediğimde Fuat amca bana kıyamadığından olsa gerek "güzel sesin Hazan kızım" dedi. Bakışlarımı Fuat amcadan çekip göz dağı verir gibi dedeme baktığımda dedem küçümser bir şekilde bana baktı. "Fuata yalan söyletiriyorsun torun," onunla aynı renkte olan gözlerimi baş parmağıyla işaret edip "o yavru köpek bakışlarıyla" dedi,
Fuat amca "sesi güzeldi Seyfi" ,
"yalan söylemek sana hiç yakışmıyor Fuat. Kötüydü sesi"
fuat amca bıkkmışlıkla "senle tartışmıyacam" diyip bana baktı. Anlarım ben halden Fuat amcam. Bu yaşlı kurtla kimse tartışamaz, hatta tartışabilecek bir varlık yok, varsa da daha doğmadı..
🎭
Şükürler olsun ki kahvaltımızı yapıp , o insan dolu yerden kendimizi dışarı atabilmiştik. Yani ben atabilmiştim, çünkü Fuat amca ve dedemin benle aynı problemleri yoktu. Keşke benim de olmasaydı.
"İşte benim hergele de sonunda gavur memelektlerinden gelecek" yüzünde ki hasret okunuyordu. Dedem her zaman ki rahatlığıyla "dua et Fuat o da gavur olmasın" Seyfi Korkmazın herkese bir lafı vardır elbette. Evledına hasret kalmış bir babaya bu söylenilirmi yahu. Üstelik gavur falan diyip de Fuat amcamın hasas noktasına basıp. Bence yapılmazdı. Ama dedem yapardı. Yaptı da.
"Olmaz benim oğlum, gavur mavur" kesin söylemişti Fuat amca, dedem ise sen öyle san diyen vücud diliyle yürümeye devam ederek "bence kimseden bu kadar emin olma Fuatcım" manupüleye gel. Fena bu adam, hem de çok fena. Yazdığı kitaplarının yanınayeni kitaplar yazsın, okumayan gavur olsun..
Fuat amca tedirgin olsa gerek dedeme bakarak "gavur olmuşsa onu red ederim Seyfi" daha neler Fuat amca diyecektim ki dedem Fuat amcanın omuzuna elini koydu ve teselli eder gibi yanaştı. "Red et Fuatcım ben arkandayım" dedi.
"Sağol Seyfi. İyi ki varsın" acaba Fuat amca dediklerinin farkındamıydı. Bence değildi. Hem de hiç değildi.
"Allah gecimden versin Fuatcım"
"Dede sanki o söz öyle değildi ya" olmadığına emindim.
"Hazan, senin beynin yok. Sen nerden anlayacaksın sözleri"
sözleri yetmemiş gibi gözleriyle de kendine gel aptal der gibi baktı. Yahu bu adamın bana ne garezi vardı ya. Hep bir zorbalamalar, aşağlamalar. Olmazdı ki böyle. "Beynimin olduğuna o kadar eminim ki sana anlatmak istemiyorum dede" söylediklerimden sonra göz devirdim. Fuat amca ise ılımlı yaklaşarak dedeme "Seyfi , Hazanın bir beyni olduğuna ben de inanıyorum" onlar yürümeye devam ederken ben yerimde durup "bir de inanmasaydın Fuat amca ya" inanmamaya o kadar müsaitiki anlatamazdım..
önümde yürüyen iki adamada kızgındım ve öyleyde bakıyordum. Kötü adamlar işte ne olacaktı. onlar yürümeye devam etikleri için aramızda az da olda mesafe vardı ve onlar arkasını dönüp bakmadan yürümeye devam ediyorlardı. İkiside kötü insannlar işte napacaksınız. Telefonum cebimde titreştiğinde, kalakaldığım yerde yürüye yürüye önümdeki huysuzlara yetişirken bir yandan da telefonumu cebimddn çıkarıp açtım. Arayan Gamzeydi.
"Efendim"
benim efendim demem gerekmiyormuydu. Pek üstünde durmadan
"alo" dedim bende.
Tersten gitiğimize o kadar emindim ki.
"Nasılsın bebek"
"İyim , sen nasılsın"
"Her zamanki gibi"
her zaman iyinin iyisi hata mükemel ve mükemelden öte olduğu için artık tuhafsamıyordum.
"Bir işin var mı Hazan" ,
arabayı iyi ki bu sokapa park etmiştik, insanlar azdı ve ben önüme bakma cesareti göstere göstere dedemlere yetiştiğimden onlara kısa bir bakış atıktan sonra
"hayır yok. Neden sordun?"
Dedemin bakışları karşısında olsa da beni dinlediğini biliyordum. Fuat amca istediği kadar konuşabilirdi, dedemin dikati bendeydi şu an. Üzgünüm Fuat amca dedemin önceliği her zaman ben olmuşumdur.
"Aptal sevgilim galiba benden ayrılacak gibi, benim yanımda olmanı istiyorum. Olurmusun Hazan?"
Sesi kötü gelmiyordu ve hangi erkek arkadaşı, bana anlatığıyla çoktan ayrılmıştı bu yeni olsa gerek ki anlatmamıştı. Gerçi başka birini anlatırken nasıl diğeriyle çıkılırdı ki.
Anlamıyorum.
"Olurum. Sen bana konum at geleyim" umarım kalabalık bir yerde ayrılmazdılar. "Teşekkür ederim Hazan. Seni çok seviyorum" diyip telefonu kapatı.
Doğrusu ben bir süre sesiz kaldığımdan dolayı kapatıp konum atmıştı. Ne yapabilirdim ki, sevip sevmediğimi bilmediğim bir insana seni seviyorum diyemezdim. Beni sevdiğini söylemesine karşıda teşekür etseydim Gamze konuşurda konuşurdu. Hatta Hazan teşekkür etme, her şeye teşekkür edilmez siyeceğinsen o kadar emindim ki. O yüzden En doğrusu susmaktı ve bende öyle yapmıştım.
"Kim di o?" Dedemin sorusuyla bakışlarımı yeşileriyle buluşturup "seansta anlatacağım kişi" dedim. Dedem tek kaşı kalkmış bir şekilde bana baktı ardında suratındaki ifadeyi sildi ve yerine kısık gözlerle bana baktı. "Deden olarak soruyorum torun. Özel hayatınla tedavi hayatını karıştırma"
acaba beyfendi kafamı bıraktınız
demeden Koluna girip arabaya doğru yürümeye devam ettik. Beraber.. "Doktorumun tafsiyesi üzerine arkadaş edindim. Arkadaşımın adı Gamze ve acayip özgüvenli biri" Gamzenin özgüveninden istemek ayıp olurmuydu acaba. Çok istiyorum da. "Anladım" diyip kahverengi dizlerinin üstüne gelen kabanını çıkartıp arabanın önünde durdu.
"Akşam boğazda terapi seansınız var Hazan hanım saat 8.00 da orada bulunursanız mesut olurum" dedi, dedem gözlüklerini gözlerinden çıkaryıp gömleğinin bir parçasıyla silmeye başlamıştı. "Hani hafta haftaydı dede" bir türlü doğru düzgün silemediği gözlüğünü elinden alıp cebimdeki peçetyle silip ona uzatım.
Elimdeki gözlüğünü alıp yeteri kadar iyi silip silmediğimi kontrol ediyorken "o kadar şanslısın ki doktorun senin iyliğin için , seni her gün terapiye alabilir" dedem gözlüklerini tekrar gözüne takıp yan bir gülümseme sunmuştu bana "doktoruma müteşekirim" dediğimde artık birlikte tebesüm etmiştik.
Bu ihtiyarı gerçektende çok seviyorum.
Ama her şeyiyle çok seviyordum.
"Biz mi seni bırakalım yoksa sen tek başınamı gidersin?" Arabanın kapı kolunu tutup "dedişim bırakmalı bence" ince dudakları kıvrılıarak "dedesi, torunu nereyi isterse bırakır" buruşuk yanağına ıslak bir öpücük bırakrıktan sonra kapıyı açıp içeriye girerken dedem huysuzca "o kadar beceriksizsin ki bir türlü ıslak öpmemen gerektiğini öğrenemiyorsun" dedi şikayetle.
Dedeme cevap vermedim ama ikimizde biliyoruz ki ben sevdiklerimi ıslak ıslak öperdim. Ve en önemliside ben sevdiklerimi, en kötü huylarıyla bile severdim.
Çünkü birini sevmeyi kötü huylarından başlardım.
Zaten birini sevmek her şeyiyle sevmek değilmiydi. Sadece iyi ve hoş yanlarını sevmek ve kötü olan beğenmediğimiz yanlarını değiştirmeye çalışmak sevgi olmamlıydı. Sevgi beğenmediğimiz yanları bile seve bilmek, değiştirmeye çalışmaktan çekinmekti.
En azından benim lügatımda öyleydi.
Birini değiştirmeden sevmeyi, her yürek beceremezdi çünkü, ancak gerçek sevgiyi taşıyan yürekler bunu yapabilirdi.
bir uzun bölümü daha iki ye ayırıp buraya yazdım:) bana kızmayın yapmak zorundayım çünkü çok uzunlar, hem sıkıla bilirsinizde diyerek iki ye ayırıyorum...
ve siz ballarım yıldızı yakmayı ve yorum yapmayı unutmayın olurmu? Seviliyorsunuzzzzz <3 <3
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |