
"Gece, saklanan yaraları fısıldar."
(Yazarın anlatımıyla)
Hayatta bazen kötü şeyler yaşardık. Her şeyin bir sonu vardı...
Bazen bir mucize olur her şey güzelleşirdi.
Herkes o mucizeyi dört gözle beklerdi...
Akşama doğru doktor yine Oğuzu muayene etmek için gelmişti. Tekrar durumundan bahsedip yanında bir kişinin kalması konusunda yeterli olduğunu söylemişti. Aralarında birini seçerlerken Çiğdem kalmak istemişti. Ama Tolga Ilgaz'ın kalması gerektiğini söylemişti. Ilgaz için bu durum fark etmezdi. Sonunda Ilgaz'ın kalacağı kesinleştiğinde Çiğdemlerle vedalaşmışlardı..
***
Ilgaz çoktan Oğuzun yemeğini almış, içeri gelmişti. Oğuzun doğrulmaya çalıştığını görünce hemen araya girdi.
"Dur acele etme Oğuz dikişlerin zarar görecek."
Tepsiyi masaya bıraktıktan sonra yardımcı olup Oğuzun doğrulmasını sağlamıştı.
"Teşekkür ederim."
Ilgaz yatağın köşesine oturup tepsiyi de kucağına koydu.
"Ben hallederdim."
"Sus Oğuz."
Oğuz hemen sesini kesmiş, Ilgazı inceliyordu. Derin derin baktı ona.
Saçlarını tepeden toplamıştı. Uykusuzluktan göz altları morarmıştı. Küçük burnu ağlamaktan kızarmıştı. Önündeki çorbayı karıştırırken perçemlerinden bir tutam gözlerinin önüne düşmüştü. Eğilip Ilgaz'ın saçını kulağının arkasına sıkıştırdı. Ilgaz kafasını kaldırıp Oğuz'a bakınca sıcak bir şekilde gülümsedi. Ilgaz ne yapacağını bilemese de hemen kaşığa çorbayı doldurup Oğuz'a uzattı.
Konuşmadan sadece önündeki yemekleri Oğuz'a yediriyordu. Yemek bittikten sonra ilacını verip tepsiyi götürmek için ayaklandı.
***
İçeri geldiğinde Oğuz uzanıyordu. Akşam olmuştu ve hava kararmıştı. Kendisi de koltuğa geçip dizlerini kendine çekti. Pencereden dışarıyı seyretmeye başladığında derin bir nefes aldı. Akşam saatlerini gündüz saatlerine göre daha çok seviyordu. Oğuz uyanmıştı. Stres yapmasına gerek yoktu. Oğuz ise gözlerini dikmiş, sadece Ilgaz'ı izliyordu.
"Neden öyle bakıyorsun?" dedi sonunda dayanamayarak.
"Bilmem."
Ilgaz tekrar dışarıyı seyretmeye başladığında Oğuz konuştu.
"Beni bırakma demiştin?"
Ilgaz başını çevirip tam gözlerinin içine baktı. Oğuz başını yana yatırmış, gülümsüyordu.
"Hâlâ öyle mi düşünüyorsun?"
Ne diyeceğini bilmiyordu. Derin derin Oğuzun gözlerine bakmaya devam etti.
"O an... Seni kaybedeceğimi sandım." diye fısıldadı.
"O zaman gitmeyeceğim."
Oğuzun dediğini düşündü. Neye göre onu yanında istiyordu bilmiyordu. İçindeki duyguları çözemiyordu. Kendisine hâkim olmakta zorlanıyordu. Saçma sapan duygular, içinde birbirini kovalıyordu.
"Neden yaptın bunu?"
Sonunda dayanamamış, kendi içerisinde çözmeye çalıştığı soruyu sormuştu.
Oğuz derin bir iç çekti. Gözleri hâlâ Ilgaz'ın gözlerindeydi.
"Sana zarar gelmesini istemedim."
Gözlerini kaçırmıştı. Ama Ilgaz bakmaya devam ediyordu. Aklındaki karmaşık soruların cevabını bulmalıydı. Kendisini iyi hissetmiyordu.
"Neden?"
Oğuz tekrar Ilgaza döndü. Bir süre ne diyeceğini düşündü. Ağzını açtı ama konuşmadan geri kapattı.
"Çok soru soruyorsun Ilgaz."
Önüne döndüğünde ayağa kalktı Ilgaz. Bu sefer tam önündeki sandalyeye oturdu.
"Soruma cevap alamadım."
"Pes etmeyecek misin?"
"Hayır."
"Bilmiyorum Ilgaz. O an onu yapmak geldi içimden. Bende bilmiyorum. Sana zarar gelseydi çok mu iyi olurdu?"
"Ben alışığım Oğuz."
"Buna alışmak zorunda değilsin Ilgaz."
Gözlerinin içine baktığını görünce bu sefer gözlerini kaçıran Ilgaz olmuştu.
"Uyanmadan önce dediklerin."
Ilgaz başını kaldırıp şaşkınlıkla Oğuza baktı. Duymuş olamazdı. İçini dökerken Oğuz duymamıştı değil mi?
"Endişelenmiştin."
"Benim yüzümden zarar görmüştün çünkü."
"Bu kadar mı?"
Ne diyebilirdi ki. Duygularını söyleyemezdi. Çıkmazda olduğunu söylemek istemiyordu. Oğuz sadece bu kadarını bilecekti. Devamını bilemezdi.
Oğuzun gözlerinde kırgınlık vardı. Bu kadar mıydı. Kendi de bilmiyordu. Bu kadar olamazdı. 'Bu kadar' diyecek kadar basit olamazdı. Birden ağzından kelimeler döküldü.
"Seni kaybetmek istemiyorum Oğuz."
Oğuzun bakışı değişti. Daha anlamlı daha derin hâle geldi. Ilgaz demeyeceği şeyi demişti. Ağzından kelimeler ondan izinsiz dökülmüştü. Oğuz elini Ilgaz'ın eline doğru uzatınca Ilgaz birden yerinden kalktı. Yalnız kalmak istiyordu. Yalnız kalıp kafa dinlemek istiyordu. Ama gidemezdi. Oğuzu bu hâlde tek bırakamazdı.
"Geç oldu uyu dinlen."
Oğuz bir şey demeden sessizce başını salladı. Ilgaz da koltuğa uzanıp üstünü örttü. Zor olacaktı ama uyumak zorundaydı. Aklı karışıktı. Sonunda zor da olsa uyuyakalmıştı.
***
"Babaanne yapma lütfen."
"Geç içeri!"
İçeri sürüklenmişti. Kapının üstüne kilitlendiğini görünce bağırmaya devam etti.
"Babaanne lütfen! Ben korkarım. Çok karanlık burası."
"Aklın başına gelir belki Ilgaz!"
Gitmişti.
Onu bu karanlıkta tek başına bırakıp gitmişti. Karanlıktı. Korkardı.
Karanlıkta yalnız kalmaktan çok korkardı. Odanın küçük camından içeri zorlukla sızan bir ışık vardı. Varla yok arası bir şeydi. Sessizce duvarın dibine ilerleyip oturdu. Küçük bacaklarını kendine doğru çekip ağlamaya başladı.
Küçüktü.
Bir çocuğun bunları yaşamaması gerekecek kadar küçüktü.
"Korkuyorum babaanne." diye seslendi.
Ama ses yoktu.
Onu bu karanlıkta tek başına bırakmıştı.
Ve daha sesli ağlamaya başladı.
Annesini ve babasını çok özlediğini bir kez daha o anda anladı.
...
"Babaanne çok karanlık!"
Kan ter içinde kalmıştı. Gördüğü kâbus karşısında gözünden bir damla yaş aktı. Yan tarafına dönüp, yatağında uyuyan Oğuz'a baktı. Derin derin uyuyordu.
Ayağa kalkıp su içti. Oğuzun yanına ilerleyip peçeteyle alnında biriken terleri silmeye başladı. Saçları alnına yapışmıştı.
"Çok korkuyorum Oğuz." diye fısıldadı.
Ellerini saçına dokundurmak istese de kendisini tuttu. Elini aşağı indirdi.
"Çıkmazda kalmaktan çok korkuyorum."
Uyuyamazdı. Gördüğü kâbus onu bidaha uyutmazdı. Sandalyeye oturup uyuyan Oğuzu izlemeye başladı. O uyurken uzun uzun izledi onu. Yüzünün her zerresini ezberlemek ister gibi inceledi. Ne yapacağını bilmiyordu. Nasıl hareket edeceğini bile bilmiyordu. Bu durumdan çok yorulmuştu. Eski hayatını düşündü. Umursamaz hallerini. Ne olmuştu da birinin hayatı için bu kadar umursayan birine dönüşmüştü. Kendisini tanıyamıyordu. Hiç kimse için ağlamamıştı bu zamana kadar. Ailesi dışında.
Ama ilk defa ağlamıştı. İlk defa uyuyan bu çocuk için ağlamıştı. Aklı almıyordu. Kendisini anlamakta zorluk çekiyordu.
Tekrar Oğuz'a döndü. Huzurlu uyuyordu.
Elini kaldırıp Oğuzun elinin üstüne koydu.
"Olur da bir gün yollarımız ayrılırsa beni hiç unutma olur mu?" diye fısıldadı.
Derin bir nefes alıp devam etti.
"Gerçi neden hatırlamak isteyesin ki."
Uykusu gelmeye başlamıştı. Yavaş yavaş gözleri ağrımaya başladığında elini Oğuzun elinden çekmeden başını kolunun üstüne koydu. Onun yanında huzurluydu. Kendisini mutlu hissediyordu.
Yavaş yavaş göz kapakları kapanmaya başladığında bu geceyi hiç bir zaman unutmayacaktı...
Bölüm sonuuuuu...
Bölüm nasıldııı
Aşağıya Oğuzla Ilgaza temsili bir fotoğraf bırakıyorum. Modelleri onlar değil bunu da belirtmek isterim. Sadece gözümüzde canlansın istedimmm..
Oy ve yorumlarınızı bekliyorummmm..
Bol bollll..
Bayyyysssssss
🩷🩷🤍🤍💝💝

| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 10.55k Okunma |
8.22k Oy |
0 Takip |
47 Bölümlü Kitap |