16. Bölüm

16. Bölüm

Sümsime🤍
oylesine_yazan.__

"Kader başkalarının ellerinde olsa da, kalbinin sesi daima senindir."

 

(Yazarın anlatımıyla)

Hayatta her şey olabilirdi.

Beklemediğimiz anda dönüp dolaşıp aynı noktaya gelirdik.

Hayat her zaman acımasızdı.

En hazır olmadığımız anda bizi bir çok şeyle sınardı...

 

Gözlerini karanlık bir odada açtığında başının arkası dehşet ağrıyordu. Eli istemsizce başının arkasına gittiğinde acısı yüzünden yüzünü buruşturmuştu.

Yavaşça ayağa kalkıp kapıya ilerledi. Açmaya çalışsa da açılmıyordu.

Kilitlemişlerdi.

Beynini zorlayarak olanları hatırlamaya çalıştı.

Bayıltmışlardı.

Boynuna saplanan iğnenin acısı hâlâ yerini koruyordu. Kapıyı açamayacağını anladığında yerine geçip bacaklarını kendisine çekti.

Karanlıkta kalmaktan hoşlanmazdı.

Korkardı.

Bayılmadan önce gördüğü 3 kişi geldi aklına.

Oğuz, Tolga ve Çiğdem.

Oğuzun çaresizce seslenişleri aklına gelince gözleri dolmuştu. Ne yapacağını bilmiyordu. Onlara alışmışken ayrılmak istemiyordu.

Hatice Çakmak yapacağını yapmıştı. Yine hayatını mahvetmişti. Ilgaz'ın artık tek bildiği bir şey vardı. O da bunların hesabını tek tek soracak olmasıydı.

***

Oturduğu yerde uyuyakalmıştı. Kapı gürültüyle açıldığında kafasını yavaşça kaldırdı. Karşısında yine o duruyordu.

"Yine ne var Arjin?" dedi bıkkınlıkla.

"Kalk gidiyoruz."

"Hiç bir yere gelmiyorum."

"Size fikrinizi soran olmadı Ilgaz hanım."

Göz devirmekle yetinmişti. Bu adam ya onunla dalga geçiyordu ya da kendisi delirmek üzereydi. Sinirle ayağa kalktığında Arjin yanına ilerleyip kolundan tuttu.

"Sen çok oldun ama."

Arjin sessiz kalmış, kolundan çekiştirmeye başlamıştı.

Yukarı çıktıklarında salonun ortasına dikilmiş, keyifli gözlerle bakan kadına çevirdi bakışlarını.

"Evine hoşgeldin."

Boş gözlerle bakmaya devam ediyordu Ilgaz.

"Kendini akıllı mı sanıyorsun?"

Alayla sorduğu soru babaannesini kızdırmaya yetmişti.

"Her zaman benim istediğim olur Ilgaz."

Kendisini tutamayıp kahkahasını patlatmıştı. Gerçekten delirmek üzereydi. Koltuğa geçip bacaklarını üst üste attı.

"Ee beni mi özledin? Aksi takdirde bu kadar basit hareketler yapacak bir kadın değilsin."

Kendi kendine güldükten sonra devam etti.

"Yoksa öyle misin?"

Hatice Çakmak sinirlenmeye başladığında bu halini seyretmekten zevk alıyordu. Hayatını mahvetmesine izin vermeyecekti. Tekrardan cehennemi yaşamayacaktı.

"Noldu sustun?"

Tek kaşını kaldırmış, babaannesine meydan okuyordu.

Ayağa kalktığında dibine girip konuştu.

"Bidaha sakın hayatımı mahvetmeye kalkışma Hatice Çakmak. Sakın."

Evden çıkmak için yöneldiğinde kolundan tutmuştu Hatice Çakmak.

"Seni bırakacağımı düşündün mü gerçekten Ilgaz?"

Yaşlı olmasına rağmen fazla sinsi bir insandı. Her istediğini ne yapar ne eder yerine getirirdi. Ama ona boyun eğmeyecekti. Tanımadığı insanla evlenmeyecekti.

"Ben şimdi elimi kolumu sallayarak buradan çıkacağım. Sende Hatice Çakmak. Bana hiç bir şekilde karışmayacaksın anladın mı beni?"

Gülümsedi.

"Umarım anlamışsındır."

Tekrar kapıya yöneldiğinde babaannesinin sesi onu yerinde durmasını sağlamıştı.

"Onlara zarar veririm Ilgaz."

Yavaşça arkasını döndü. Sorgularcasına baktı karşısındaki kadına. Yeşil gözlerinde nefret vardı. Kendi kanından olan torunundan nefret edecek kadar gözü dönmüştü.

"O yanına sığındığın insanlar zarar görür. Bu evden çıktığın an onların hayatını mahvetmiş olursun."

"Böyle bir şeyi asla yapamazsın."

Gülme sırası ondaydı. Sinsi gülüşüyle sinir bozucu bir insandı.

"Beni hâlâ tanımamışsın Ilgaz."

"Ne istiyorsun benden! Ne!"

"Taşdemirlerin gelini olacaksın!"

Gözleri dolmaya başlamıştı. Evlenmeyecekti. Bunu kabul edemezdi.

"19 yaşındayım ben babaanne! Aklın hayalin alıyor mu böyle bir şeyi!"

"Yaşın beni hiç ilgilendirmez. Taşdemirlere gelin gideceksin. Ve senin gibi bir torun bozuntusundan ömür boyu kurtulmuş olacağım."

"Asla ama asla evlenmeyeceğim."

"Sen bilirsin."

Bastonunu tutarak koltuğa ilerledi. Yerine kurulduktan sonra sözüne devam etti.

"Olacaklardan ben sorumlu değilim o zaman."

"Allah kahretsin seni! Allah kahretsin seni Hatice Çakmak!"

Hızla odasına çıkmaya başladığında eli ayağı titriyordu. Odasına girip kapısını sertçe çarptı. Önüne geleni fırlatmaya başladığında kendine hakim olamıyordu. Onlara zarar veremezdi. Onlara dokunamazdı.

Ama yapardı.

O şeytandı. Ve yapardı.

Onlara zarar gelmesini istemiyordu.

Göz yaşları yanaklarından süzülürken kendisine hâkim olamıyordu.

"Ben ne yapacağım?"

Ağlaması şiddetlenirken gözünün önüne tek biri geldi.

Bu oydu.

Kahve gözlü gamzeli çocuk.

Hayal görüyordu. Kafayı yemek üzereydi.

"Ilgaz... Sana ağlama demiştim."

"Canım yanıyor Oğuz."

Elini uzattı Oğuz. Yanağına dokunmak istedi ama dokunmadı.

Ilgaz 'Oğuz' dediğinde silüet ortadan kaybolmuştu. Hayal görmekten delirecekti. Hızla aşağı indi. Onlara veda etmek istiyordu. Böyle bitmesini istemiyordu. Böyle bitemezdi.

Babaannesinin karşısına geçip ters ters baktı.

"Bir kaç gün onlarda kalacağım. Veda etmek için. Bana sakın engel olma."

"1 haftan var Ilgaz. Bir yanlışını görürsem yapacaklarımdan sorumlu değilim."

Bir şey demeden hızla evden çıktı. Kapıdaki korumalar hareketlenirken eliyle durdurdu.

"Sakın."

Arabası orada kalmıştı. Yürüyerek oraya gitmeye başladı. Son kez kalacaklardı onlarla. Son kez bakacaktı onlara. Son kez gülecekti onlarla.

Her şey son kez olacaktı.

Sonunda eve geldiğinde göz yaşları akmaya devam ediyordu. Nasıl açıklayacaktı bilmiyordu. Evleniyorum mu diyecekti? Nasıl derdi böyle bir şeyi. Diyemezdi. Oğuzun yüzüne nasıl bakardı? Ağlaması şiddetlenirken kendisine hâkim olmaya çalıştı. Yavaşça kapıyı çaldıktan sonra beklemeye başladı. Kapıyı Tolga açmıştı. Karşısında Ilgazı görünce şaşırmıştı.

"Ilgaz."

Bir şey demeden Ilgaz'ı kollarının arasına aldı. Sıkı sıkı sarıldı ona.

Bir abi gibi.

Ilgaz ağlamaya devam ederken ayrılıp alnından öptü Ilgaz'ın..

İçeri geçtiklerinde Oğuzun suratı beş karıştı. Çiğdem ise köşede sessizce oturuyordu.

"Ilgaz?" dedi şaşkınlıkla.

Çiğdem sonunda onu fark etmişti. Koşarak ona sarılınca Oğuz hâlâ şaşkın şaşkın bakıyordu. Çiğdemden ayrıldıktan sonra Oğuza ilerledi.

Oğuz onu kollarının arasına alınca Ilgaz'ın ağlaması çoğaldı.

"Şşş geçti Ilgaz."

Oğuzun kolları arasında kalmak istiyordu. Ona sığınmak istiyordu.

Ilgaz ilk defa anlamıştı.

Ilgaz Çakmak, Oğuz Arslan'ı istiyordu.

Oğuzun kollarından çıkıp koltuğa oturdu.

"Ne oldu anlat çabuk."

Çiğdemin telaşlı sesiyle göz yaşlarını sildi.

"Buraya size veda etmeye geldim." dedi fısıltıyla.

"Ne vedası?"

Oğuzun sorusunu duyunca kafasını kaldırıp onunla göz göze geldi.

Yaşlı gözleriyle son kez baktı o kahve gözlere.

Bidaha göremeyeceği kahve gözlere.

Canı yanıyordu.

Ailesinin ölümünden sonra ilk defa canı yanıyordu.

"Gidiyorum." dedi Oğuzun gözlerine bakarak.

"Ne diyorsun sen Ilgaz?"

Bu sefer Tolga konuşmuştu. Hepsi ona anlamayarak bakıyordu. Göz yaşları akmaya devam ederken konuştu.

"Gidiyorum işte. Hayatımı hep mahvetti yine yapıyor. Evleniyorum ben."

Oğuz duydukları karşısında donmuştu. Ilgaz ona evleneceğini söylemişti. Bu olamazdı. Şaka yapıyor olmalıydı.

"Şaka yapıyorsun değil mi?"

Çaresizce sorduğu soruyla Oğuz'a döndü Ilgaz.

Onu böyle görmek istemiyordu.

Ona böyle veda etmek istemiyordu.

"Bir hafta sürem var. Hiç bir şey olmamış gibi vakit geçirsek olur mu?"

Kimse ne yapacağını bilmiyordu. Diyecek bir şeyleri bile yoktu.

"Yorgunsun uyu dinlen sen canım."

Çiğdemin ısrarıyla yerinden kalkıp odasına gitti. Uyumaya ihtiyacı vardı. Yatağına girip derin bir uykuya daldı...

***

Hava karardığı sıra uyanmıştı Ilgaz. Yerinden kalkıp içeri geçti. Salonda sadece Çiğdem ve Tolga vardı. Meraklı gözleriyle Oğuzu aradı ama yoktu.

"Oğuz nerede?"

Sessizce sorduğu soruyla Çiğdem kafasını kaldırdı.

"Uyandın mı?"

"Evet."

"Bahçeye çıktı. Biraz yanına uğra Ilgaz. Konuşacak şeyleriniz vardır."

Başını sallayıp evden çıktı. Bahçedeki çardağa doğru ilerlediğinde Oğuzun oturmuş boş boş karşısına baktığını gördü.

Elindeki sigarayı görünce anlam veremiyordu.

Sigarayı bırakan biriydi.

Ne olmuştu da tekrar içmeye başlamıştı.

Bir şey demeden tam karşısına oturdu. Gözlerini kahve gözlere dikti.

Oğuz da sessizce onu izlemeye başlamış, bir yandan da sigarasından çekiyordu.

"Sigara?"

Oğuz cevap vermeyip karşısına bakmaya devam etti. Bu sessizlik hayra alamet değildi. Konuşması lazımdı. Ilgaz'a bakması gerekiyordu.

Derin derin.

Yine gülümsemesi gerekiyordu.

Ama hiç biri yoktu.

Karşısında hissiz bir Oğuz oturuyordu.

"Oğuz?"

Mırıldanışı karşısında Oğuz bakışlarını ona çevirdi. Derin derin baktı karşısındaki kıza. Yüzünü ezberlemek ister gibi inceledi her bir kusursuzluğunu. Bu yüzü unutmak istemiyordu.

"Efendim Ilgaz." dedi sonunda.

"Neden bu haldesin?"

"Nasıl bir haldeymişim?"

Sigarasından son nefesini çekip söndürdü.

Ilgaz hâlâ Oğuz'a bakıyor, onu anlamaya çalışıyordu. Çözemiyordu. Oğuz şifreli bir kutu gibiydi.

Sessizlik dakikaları kovaladı. İkisinden de çıt çıkmıyordu. Bu durum can sıkmaya başlamıştı.

"Gerçekten evlenecek misin Ilgaz?"

Sonunda sorduğu soruyla bakışlarını onun bakışlarına çevirdi Ilgaz.

İstemiyordu.

Evlenmek istemiyordu.

Ama onlara zarar verirdi.

Oğuzun bidaha zarar görmesini istemiyordu.

Değer verdiği insanlara zarar gelmesini istemiyordu. Bunu kaldıramazdı.

Vicdanı buna izin vermezdi. Ama bunu Oğuza söyleyemezdi.

Tehtid altında olduğunu söylemeyecekti.

"Öyle." dedi kısaca.

"Nasıl bunu kabullenirsin Ilgaz?"

Sitemle sorduğu soruyu duyunca gözlerini kapattı Ilgaz. Bir şey demek istemiyordu. Diyecek tek bir sözü yoktu.

"İstiyor muyum sanıyorsun Oğuz. Söyle bana. Ben çok mu istiyorum bu durumu."

Göz yaşları tekrar akmaya başlamıştı.

"Ya ben sen dedin diye tekrar okumak istedim. Toprağa gömdüğüm hayalimi tekrar yeşertmek istedim. Ben hayallerim olsun istedim Oğuz. Ama olmadı. Hiç bir zaman da olmayacak."

"Yapma böyle lütfen."

"Neyi yapmayayım?"

"Buna boyun eğme."

Çaresiz sesi karşısında canı yandı Ilgaz'ın.

Oğuzu böyle görmek istemiyordu.

"Seni tanımak çok güzeldi Oğuz. Umarım bidaha karşılaşırız."

Söylediği sözler bıçak gibi boğazını keserken göz yaşları akmaya devam ediyordu.

"Sus!"

Oğuz ayağa kalkmış, ileri geri yürümeye başlamıştı.

"Konuşma Ilgaz!"

Ilgaz ne yapacağını bilmiyordu. Şaşırmış gözleriyle Oğuz'a bakıyordu.

"Sakin olur musun?"

Oğuz kendisinden geçmiş gibiydi. Ayağa kalktı ve Oğuzun yanına ilerledi.

"Oğuz kendine gel!"

İleri geri yürümeye başlayan Oğuzun kolundan tuttu. Ve ona dönmesini sağladı.

"Ne yapıyorsun sen Oğuz?!" diye bağırdı.

Ağlıyordu.

Göz yaşları durmuyordu.

İlk defa Oğuzun kendisini sıktığını fark etti. Göz yaşları akmamak için yemin etmişti sanki.

Hâlâ eli onun kolundaydı.

"Yapma." diye fısıldadı.

Oğuz dolu gözleriyle karşısındaki kıza bakıyordu. Bu kız ona ne yapmıştı?

Bu kız onu nasıl bu duruma düşürmüştü.

Oğuz Ilgaz'ın başından tutup alınlarını birleştirdi.

"Yapma." diye fısıldadı.

Göz yaşı akmaya başlamıştı. İkisi bahçenin ortasında öylece duruyordu.

"Gitme Ilgaz."

Elleri Ilgaz'ın yanaklarını okşarken Ilgaz tir tir titriyordu.

Eli istemsizce Oğuzun yanağına gitti. Göz yaşlarını sildi.

Oğuz Arslan ilk defa yenik düşmüştü.

Oğuz Arslan ilk defa biri için ağlamıştı.

Oğuz Arslan kaybetmişti.

Küçük bir kadına karşı kaybetmişti.

Başını kaldırıp Ilgaz'ın gözlerine baktı.

Ilgaz'ın göz yaşları akmaya devam ederken son kez fısıldadı.

"Gitme."

Ve sonra kendi sıcak dudaklarını onun dudaklarıyla buluşturdu.

Ilgaz ne yapacağını bilmiyordu.

Öpmüştü.

Oğuz Arslan onu öpmüştü.

Kahve gözlü gamzeli çocuk onu öpmüştü.

Nefesini tutarken bırakıp, Oğuzun onu öpmesine izin verdi.

Tek istediği bu anda kalmaktı.

Ilgaz Çakmak ve Oğuz Arslan.

İkisi de birbirine karşı çoktan kaybetmişti...

 

Bölüm sonuuuuu...

Bölüm nasıldııı???

1k olduk arkadaşlarrrr bu mutlulukla da hemen bir bölüm yazdımmm umarım beğenirsiniz ve bazı sahnelerde bana kızmazsınızzz

Bol bol yorum yapmayı unutmayınnn ve tabikiii oy vermeyiii

Bayyyysssssss

🩷🤍🫶🏻

 

 

 

 

 

 

 

 

Bölüm : 07.03.2025 21:50 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...