8. Bölüm
Özge Mikaelson / Queen Heda / 8–Düğün

8–Düğün

Özge Mikaelson
ozgefanfic

Saçları bittiğinde kendini baştan aşağı süzdü. Hiç böyle hayal etmemişti. Roan'ı seviyordu ama onunla evlenme düşüncesi asla olmamıştı.

"Çok güzel olmuşsun" dedi Roan elini tutarak.

"Annemin de burada olmasını isterdim. Sanırım en çok istediğim şey buydu."

"Onun yerine ben varım olmaz mı?" dedi Lexa gülerek. Lexi cevap vermeden ikisinden de uzaklaştı.

"Hadi ama Lexi. Hala kızgın mısın bize?"

"Sence de haklı değil miyim? Birbirinizi öldürmenizi izledim."

"Bunu yapmıycağımızı bilmen gerekirdi."

"Sen hiç konuşma Roan. Seni arenada görünce şoka uğradım. Yapmaz dedim. Kardeşimi öldürmez dedim. Bunun ne demek olduğunun farkındasın değil mi? Lexa ölürse ben de ölmüş sayılırım. Bizden sonra gelen Heda sağ kalanı ya öldürür ya da korur."

"Aden seni öldürmezdi."

"Aden öldürmez ama diğerleri? Çoğu bizi seviyor gözüküyor ama Nia'nın akıllarına gireceğini biliyorsun. Sadece Aden'ın aklına giremez."

"Lexi hala ölmekten bahsediyorsun. Ölmedim işte. Hepsi bir oyundu. Nia'nın seni ve bebeği öldüreceğini biliyorduk. Bu yüzden Roan'ın arenaya çıkmasını ben istedim. Bu bizim için çok büyük bir koz. Azgeda varisini öldürmeye çalıştığı için bunu koz olarak kullanacağız. Böylece halk onu istemeyip Roan'ı kral ilan edecek."

"Siz kafayı yemişsiniz. En azından bana söyleyebilirdiniz."

"Boşver bunları, düşünme. Şuan tek odaklanman gereken bu düğün."

Elini karnına koyup fısıldadı:

“Bugün… her şey senin için.”

 

Taht odasına vardıklarında halk iki yana dizilmişti. Herkes heyecanla bu anı bekliyordu. Köşede oturan Kraliçe Nia, Titus ve Bellamy hariç. Üçü de bir köşede oturmuş mutlu olan insanları izliyorlardı. Roan, siyah zırhının içinde tahtın yanında ayakta duruyordu. Davullar yavaş bir ritimle çalmaya başladı. Kapı açıldı ve Lexi babasının kolunda içeri girdi.

"Çok gerginim baba."

"Ben senin yanındayım. Ve her zaman da yanında olacağım."

Beyaz-gri karışımı uzun bir elbise giymişti. Robert kızını tahtın önüne kadar götürüp Roan'a verdi. Herkes onları alkışlarken Bellamy içkilerin olduğu masada biri bitmeden ötekini içiyordu.

"Hey! Yavaşla biraz" dedi Murphy elindeki bardağı alarak.

"Rahat bırak beni Murphy!"

"Derdin ne Bellamy? Gören de sevdiğin birini kaybettin sanar."

Bellamy Roan'ın koluna girmiş Lexi'ye bakarken boğazı düğümlendi.

Murphy yanına oturarak bir içki de kendisine aldı.

"Her şeyin farkındayım. Hatta belki de sen bile farkında değilsin ne hissettiğini."

"Ne hissediyomuşum?"

"Ona aşıksın."

"Saçmalıyosun. O Finn'i öldürdü. Arkadaşlarımıza eziyet etti ve bizi ölüme terk etti."

"Ve sen de Clarke'la beraber Mount dağında binlerce masum insanı öldürdün. Kimse kusursuz değil."

"Ben halkımı kurtardım."

"O da halkını kurtardı. Finn binlerce masum köylüyü katletti. İçlerinde bebekler vardı Bellamy. Lexi hepimizi öldürse haklıydı."

"Bakıyorum da bu dünyalılarla baya bir samimiyet kurmuşsun. Empati yeteneğin gelişmiş."

"Hepsine karşı değil. Sadece ona karşı."

"Bu hissettiğim aşk mıdır bilmiyorum. Sadece onu burdan alıp götürmek istiyorum."

"Yapma. Sana aşkını içinde yaşa diye tavsiye veremem. Direkt öldür onu içinde. Yoksa bu sadece senin değil hepimizin sonu olur."

"O kadar kolay değil! Emin ol bunca zamandır denedim. İçimde ona karşı çok büyük bir nefret var. Bu nefret bile bastıramıyor hissettiğimi."

"O artık Roan'ın karısı. Belki bu bastırır."

 

Titus istemsizce ayağa kalkıp Roan ve Lexi'nin ellerinden tuttu.

"Bugun daha önce hiç yaşanmamış bir olaya şahitlik edeceksiniz. Bir Heda'nın düğününe. Yasalar gereği böyle bir şeyin imkanı yoktur."

Lexa öfkeyle Titus'a baktı. Titus gülümseyerek konuşmasına devam etti.

"Tabiki Heda'lar yasayı çiğneyebilir, yeni yasa koyabilir. Bu yüzden bugün burada onların mutlu gününe şahit olmak için toplandık. Şahitler kimler?"

Roan ve Lexi birbirlerine baktılar. Bunu hiç düşünmemişlerdi.

"Octavia, şahidim olur musun?" dedi Lexi umutla. Octavia şaşkınlıkla Lincoln'a baktı.

"Ne? Kız kardeşin delirdi herhalde. Biz onun düşmanı değil miyiz?"

"Düşmanı olsaydın seni öldürürdü."

"Sevinmeli miyim?" diyerek Lexi'nin yanına doğru yürüdü.

"Sürpriz oldu değil mi?"

"Bence size de sürpriz olmuş olmalı bu Heda'm"

Lexi gülerek Roan'a döndü.

"İstersen senin için de Lincoln'ı çağırabilirim."

"Gerek yok. Ben daha iyi bir isim buldum" dedi Roan sinsice.

"Bellamy Blake, buraya gelin ve şahidim olun."

"Roan buna gerek yok."

"Neden hayatım? Bence birilerinin haddini bilmesi gerekiyor."

Bellamy itiraz etmeden masaya geldi.

"Tabiki Prens. Onur duyarım."

Titus huzursuzca konuşmaya devam etti.

"Bugün iki savaşçı arasında bir bağ kurulacak. Prens Roan kom Azgeda, Heda Lexi kom Trikru'ya bağlılık yemininizi edin."

"Sen benim ölene dek eşim, yoldaşım ve çocuğumun annesi olacaksın. Seni ve senden olan soyumu korumaya yemin ederim."

Lexi gözyaşları içinde gülümserken Roan "Ama bundan fazlası var" dedi. Dizlerinin üstüne çöktü.

"Ben Azgeda varisi Roan kom Azgeda. Sen sadece eşim olmayacaksın Lexi kom Trikru. Ben her zaman sana diz çökeceğim. Azgeda'dan kimse sana isyan etmeyecek ve boyun eğecekler. Kraliçe Nia Azgeda'nın yeni prensesini ilan edin lütfen."

Kraliçe Nia öfkeyle "Roan bunu nasıl yaparsın! Azgeda Sheidheda'ya bile diz çökmedi. Ne kadar on üç klandan biri olsak da biz ayrı bir krallığız."

"Ben Sheidheda değilim Nia. Hatırlarsan onu tahttan indiren de bendim" dedi Lexi. Ortam bir anda gerilmişti. Herkes Nia'nın vereceği cevabı bekliyordu. Nia oğluna baktı, Roan kararlıydı.

"Ben Kraliçe Nia kom Azgeda. Seni... Seni Azgeda prensesi ilan ediyorum."

Herkes büyük sevinçle alkışlarken Roan buzdan çiçeklerle kaplı kristal bir taç yerleştirdi kafasına.

Tüm Azgeda vekilleri önünde birer birer diz çökerken Lexi gülümseyerek Nia'nın kulağına eğildi.

"Ben sana eğer beni Heda yaparsan bunla kalmam dünya üzerindeki tüm gücü elde ederim demiştim Nia. Şimdi otur ve Kraliçe olup tahtını nasıl altından alacağımı izle" diye fısıldadı.

 

Herkes yoğun müzik eşliğinde dans edip eğlenirken Bellamy yine masada içiyordu. Kafasını masaya koymuş yatarken birinin omzuna dokunmasıyla irkildi.

"Bu kadar içmek için saat çok erken değil mi?"

"İçmenin zamanı olur mu?"

"Doğru. İçmenin sebebi olur. Söyle bakalım senin sebebin ne?"

Lexi'nin Azgeda sembolleriyle süslenmiş tacına baktı.

"Çok güzel olmuşsun."

"Teşekkür ederim ama sorumun cevabı bu değil."

"Gerçekten Roan senin için doğru kişi mi?"

"Küçüklüğümden beri tanıyorum onu. Her anımda yanımda oldu. Ondan başka birini hiç sevmedim."

Bellamy şaşkınlıkla "Ne yani ona aşık mısın? Çocuğun için evlenmiyor musun sadece?" dedi.

"Tabiki hayır. Çocuk sadece halkın evliliği kabul etmesi için bir bahane."

Bellamy yıkılmıştı. Her şeyi bebek için sanıyordu.

"Sen neden böyle düşündün ki?"

"Düşünmedim, düşünmek istedim."

Lexi Bellamy'nin dediğini duymazdan gelerek "Ben aslında teşekkür etmek istemiştim sana. Mount dağından kurtardın beni" dedi.

"Kim olsa aynı şeyi yapardı."

"Skaikru'dan sen hariç kimse yapmazdı. Sahi neden yaptın?"

"Bir anlık boşluğa düştüm. Herkes seni bırakmamı isterken kalbim bırakma dedi. Ve ben hep kalbimi dinlerim."

"Peki kalbin şuan ne diyor?"

"Mutlu ol Lexi. Roan'la... Sadece bunu diyor."

Yüzündeki sahte gülümsemeyle masadan kalkıp Lexi'yi yalnız bıraktı. Kapıdan çıkarken gözleri dolu bir şekilde Murphy'e yakalandı. Murphy ne kadar onu tutmaya çalışsa da Bellamy çoktan uzaklaşmıştı.

 

 

Lexi kalkıp tahtına oturdu. Bu kadar eğlencenin ardından artık asıl meselelerine gelmişti sıra. Lexa ayağa kalkıp konuşmaya başladığında tüm müzik susmuştu.

"Düelloyu ben kazandım. Bu yüzden Wanheda artık Polis'in himayesinde kalacak."

Clarke yüzündeki tuhaf dövmeyle içeri girdi. Skaikru ne yaptığına anlam verememiş bir şekilde şaşkınlıkla onu izledi.

"Clarke kom Skaikru, Weather dağında yaptığın şeyden sonra artık Wanhedasın. Kardeşim sayesinde Kraliçe Nia'nın tutsağı olmaktan kurtuldun. Kaderini kendin belirleyeceksin. Ya bize diz çöküp boyun eğersin ya da ölürsün."

Clarke annesine baktı. Abby hayır anlamında kafasını sallıyordu.

"İki Heda'ya da bağlılık yemini ediyorum" diyerek diz çöktü. Lexi bundan çok keyif alırken Lexa mutsuzdu.

 

Tüm misafirler birer birer giderken Lexa Clarke'ın odasına gitti.

"Neden geldin? Bana yaptığın ihanetler yetmedi mi?"

"Bunun için" diyerek Clarke'ın önünde diz çöktü.

"Sen bana bağlılık yemini ettin. Bu tamamen siyasi bir yemindi. Bende şimdi sana yemin ediyorum Clarke. Seni bir daha asla yarı yolda bırakmayacağım."

Clarke elinden tutarak kaldırdı.

"Söylemek istediğin sadece bu mu?"

Lexa bir an duraksadı.

"Evet, bu."

"Yalan söylüyorsun. Eğer bana açık olursan sonumun Costia gibi olacağından korkuyorsun."

"Onun adını ağzına alma Clarke!"

Clarke Lexa'nın yüzünü avuçlarının arasına aldı.

"Ben seni bırakmayacağım Lexa. Benden ne kadar uzaklaşsan da ben pes etmeyeceğim."

"Costia da pes etmemişti."

 

                                    ***

Tüm Polis ayaklarının altındayken onlar güneşin doğuşunu seyrediyordu. Lexa Costia'nın kıvırcık saçlarında gezdirdi elini. Ele ele tutuşmuş rüzgarın saçlarını uçurmasından keyif alırken Lexa "Sence turnuvayı kazandığımızda ne olacak?" dedi merakla.

"Muhtemelen halk son birkaç yüzyıldaki en iyi dönemini yaşayacak."

"Nerden biliyorsun?"

"Sen ve Lexi, birleşince ortaya mükemmel bir yönetim çıkacak. Bunu görmemek için kör olmak gerekir. Sen iyi bir savaşçısın, merhametlisin ve halkı seviyorsun. Lexi ise senin aksine daha çok siyasi bir zekaya sahip. Yönetmek için doğmuş. Sen mantıkla hareket ederken o duygularıyla ilerliyor. Ama en büyük düşmanı yine kendisi. Hırsına ve öfkesine hep yenik düşüyor. Bunu da sen dengeliyorsun. Onun öfkeyle karar verdiği yerde sen onu dengelersen yüzyılın gördüğü en iyi Heda olacaksınız."

"Yine de korkuyorum."

Costia sıkı sıkı sarılarak Lexa'yı öptü.

"Ben her zaman yanında olacağım."

Tam o esnada Lexi içeri daldı.

"Ah, yanlış bir zamanlama galiba. Özel bir anı böldüm sanırım. İsterseniz çıkabilirim."

Costia gülümseyerek "Gel lütfen, özledim seni" dedi. Lexi koşup arkadaşına sarıldı.

"Lexi cidden zamanlaman çok kötü!"

"Bana diyene bak sen. Roan'la tüm güzel anlarımın katili kim acaba?"

Bir anda dışarda büyük bir gürültü koptu. Askerler etraftaki köylülere saldırıyor tüm tezgahları deviriyorlardı. Kızlar ne olduğunu anlamaya çalışırken Luna geldi.

"İsyan çıkmış hemen natbilda odasına toplanmamız lazım."

"Bizi öldürecek değiller herhalde."

"Costia yanımızdan ayrılma, koş."

Hepsi bir anda dışarıya koşmaya başladı. Etrafta bir oraya bir buraya koşuşturan kalabalığın içinden geçerken defalarca yere düştüler.

"Arenaya!" diye bağırdı Lexi. Ama görünüşe göre onu sadece Costia duymuştu. Kalabalığın içinde Luna ve Lexa'yı kaybetmişlerdi. Lexa koşarken durdu ve arkasına baktı.

"Bir dakika... Askerler resmen birbirimizi kaybedelim diye bir duvar ördüler bize. İyi de neden?"

Costia ve Lexi arenaya vardıklarında nefes nefese kalmışlardı. Arkalarını dönüp diğerlerini ararken kendilerini bir çemberin içinde buldular.

"Ne oluyor?" diye fısıldadı Costia korkuyla.

"Ne yapıyorsunuz? Delirdiniz mi?"

"Seninle işimiz yok natbilda. Bize kızı ver ve git."

"Neden? Napacaksınız onu?"

Askerler Azgeda'nın askerleriydi. Hepsinde Azgeda'nın sembolleri olan kıyafetler vardı.

"Ben de Azgedalıyım" dedi Costia umutsuzca.

"Sen Azgeda'nın piçisin."

Askerler gittikçe yaklaşıyorlardı. Lexi sıkıca Costia'nın elini tuttu.

"Korkma..."

"Sana zarar vermek istemiyoruz natbilda. Çekil önümüzden."

"Bana zarar veremezsin zaten" diyerek askere tekme attı. Elindeki kılıcı yere düşünce koşup kılıcı aldı.

"Costia arkamda dur!"

Askerlerin hepsi bir anda saldırıyor bir yandan da zarar vermemek için çabalıyorlardı. Costia onu izlerken aslında geleceği görmüştü.

"Lexi kazanacak... Gerekirse herkesi öldürecek ama kazanacak."

Ağzındaki kan tadıyla dövüşmeye çalışırken bir anda nerden geldiğini anlayamadığı bir darbe yedi. Atlı askerler gelmişti. Elinde atı yokken onlarla savaşması zordu. Zar zor ayağa kalkmaya çalışırken bir tekme daha attılar. Askerlerden biri Costia'nın kolundan tutup sürüklemeye başladı.

"Bırak beni! Bırak!"

"Hayır! Costia!" diyerek peşinden koştu. Askerler hemen tutup onu da peşinden sürüklediler.

 

Costia'yı bir çadıra getirmişlerdi. İçeri kadar sürükleyip yere fırlattılar. Kraliçe Nia bir masanın başında oturmuş elindeki hançeri izliyordu.

"Sonunda geldin seni küçük fahişe."

"Ne istiyorsun benden. Bunca zamandır yaptıkların yetmedi mi?"

"Sana bunca zamandır çok bile müsamaha gösterdim. O orospu annen gibi boğdurtmalıydım seni de!"

"Hayatta hiç sevilmemek zor olmalı Nia. Doğduğunda ailen tarafından sevilmedin. Evlendin kocan sevmedi. Kendi oğlun bile seni sevmedi. Ve bunu sonuna kadar hak ediyorsun. Babam benim annemi sevdi. Sen onu sadece tek gecelik bir ilişki olarak gördün ama o sana her ava gidiyorum dediğinde annemin yanına geldi."

Nia büyük bir kahkaha attı.

"Ve ben de onu sonsuza kadar fahişesinin yanına yolladım. Şimdi bu tatlı küçük ailenin tamamlanma vakti. Orospu anneni özlemiş olmalısın."

 

Herkes surların etrafında toplanmış yukarıyı izliyordu. Lexa kalabalığın ne için toplandığını anlamak için herkesi ittirerek en öne kadar geçti. Kafasını kaldırıp surun tepesine baktığında bayılacak gibi oldu. Costia surun tepesinde Kraliçe Nia'nın yanında elleri bağlı bir şekilde duruyordu.

"Bak Costia en önemli seyircilerimizden biri geldi. Lexa, biz de seni bekliyorduk."

"Nia napmaya çalışıyorsun bilmiyorum ama senin derdin onunla değil."

"Benim yıllardır derdim onunla.Kocamı aldılar benden! Herkesin gözünde küçük düştüm."

"Bu hikayenin en masumu o. Lütfen Nia yapma."

Costia gözyaşlarını tutamayıp ağlıyor bir yandan da dik durmaya çalışıyordu.

"Lexa... Seni sevdiğimi unutma olur mu?"

"Unutmam. Asla unutmam. Korkma tamam mı? Korkma bir şey olmayacak."

"Bir dakika. Bizim en önemli seyircimiz nerde. Getirin diğer piçi de!" diyerek yanındaki askerlere bağırdı.

Askerler Lexi'yi kollarından tutarak kalabalığın önüne attı. Luna hemen koşup onu yerden kaldırdı. Saçları birbirine karışmış bir şekilde yerden kalkarken korkudan titreyen Costia'ya baktı.

"Nia lütfen! Ne istersen yaparım. Yalvarırım yapma. Söz veriyorum ne istersen yapacağım. Nia! "

Nia sinsice gülümseyerek Costia'nın kulağına eğildi.

"Eğer son sözün varsa şimdi söyleyebilirsin."

Costia dolu gözlerle Lexa ve Lexi'ye gülümsedi.

"Jus drein, jus daun."

Asker kılıcını çektiği gibi tek hamleyle başını gövdesinden ayırdı.

                 

                                     ***

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Bölüm : 24.11.2025 00:28 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...