
Kapı ardı açıldı ve Azna bir anda kendisini Alasla beraber bir çölde buldu. Çöl sessiz ve sakindi. yerde öğrencilerden kalmış olsa gerek kemik yığınları bulunuyordu. Bir anda ışıklar yandı. Geçmiş anılar ortaya çıktı. Asker grubu geçilmez denen bu çöle girmeyi başarmıştı. Hepsi yorgundu. Askerlerin başı Çuva onlardan daha da bitkindi. Askerlerine cesaret vermesi için dik durmalıydı. Biraz sonra ayrıldı. Bir grupla şu arayışına girdi. Yavaş yavaş bir kısmı eksiliyordu askerlerin. Susuz ölmek en kötü durumlardan biriydi. Çuva kaybolmuştu. Diğer askerlerin kaderi neydi? İşte şimdi bir bilinmez olmuştu. Güneşe doğru yüzünü döndü. Ölümü beklemeye başladı.
Demek her şey burada bitecekti. Sonra birden yanında çölün dibi çökmeye başladı. Çöl dibe çekildikçe şu ortaya çıkıyordu. Şimdi yanında küçük bir su adası oluşmuştu bile.
Çuva bunun bir serap olduğunu düşündü. İnanmadı. Sonra havanın etkisiyle serçe parmağına doğru küçük bir damlacık geldi. Çuva irkildi. Gerçekti! Kurtulacaktı. Yüz üstü döndü ve suya doğru sürünmeye başladı. Suyun berraklığı cam gibiydi. Biraz toparlandı ve avuçlarını suya daldırdı. Kana kana suyu içti. Sonra vücudunu bu serin suya bıraktı.
Azna, elini bu adama uzattı. Burada ölmesini izleyemezdi. Onu kurtarmayı o kadar çok istedi ki ne yapabilirdi?
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |