Şeytan Ağacı

Azna, kendini bu garip ortamda bulduğu için ne yapacağını bilmiyordu. Ağaçlıkların arasında ulu bir çınar görüldü. O agaç, sanki oraya ait değil gibiydi. Ulu ruhların olduğu hayvanlar bu ağaca tünemişti. Çeşit çeşit kuşlar vardı. Daha önce görmemişti Azna. Ağaca yaklaştığında o kuşlar, onu selamlarcasına karşıladı. Ağaç kovuğunun kısmından ışıklar saçılıyordu. Azna elini o nurlu ışığa daldırdı. Daldırdığıyla içine çekilmesi bir oldu. Hayat içinde hayat mı vardı? Bu boyut karışık bir alemdi. Sanki içine sıkıştığı bir labirentte bulmuştu kendini. Her şeyin ağaçtan oluştuğu bir labirentte kendini bulmuştu. Örümcek tutmuş. Uzun yıllar kimse buralara uğramamış gözüküyordu. Azna eliyle kenara iteledi. Saçına gelen o yapışkanlık hissi onu yeterince rahatsız etmişti.

...

Adımlıyordu. Çarka benzer bir alan çıktı. Kendi içinde döndükçe dönüyordu. Azna eline aldığı metal parçasını dönen çarkların arasına attı. Çarklar garip sesler eşiğinde durmuştu. Azna arada oluşan boşluktan geçmeyi başardı. Yoluna devam ediyordu. Ne garip bir yerdi! Bitmek bilmeyen türlü işkenceler vardı. Bir ayak sesi duydu. Kendini takip eden bir ayak sesi gibiydi. Adım attıkça o da adım atıyordu. Durdukça da sesler kesiliyordu. Hızlandı...

Hızlanmıştı evet. Şimdi koşmaya başlamıştı. Arkadan çirkin suretten bir şey ona doğru koşuyordu. Örümcek sureti olan birisiydi. Azna çığlığı bastı. Koşarken ayağı takılıp çukurluk bir alana düşmüştü.

Uyandığında kendini örümcek yumaklarından oluşan bir yatakta buldu. Garipti. Bir tüy kadar rahattı. Yapışkanlıktan eser yoktu.

Biraz sonra gözleri karanlığı biraz daha kavrayınca içeride bir masa gördü. Üzerinde görmediği bir çift kırmızı çiçek...

Yavaşça yerinden kalktı. Burası bir odaydı. Biraz sonra odaya boylu poslu bir adam girdi. Elinde pasta tabağı vardı. Yanına bir bardak süt koymayı ihmal etmemişti.

_Ovvv! Uyandınız Hanımefendi!

_Şimdi daha iyi misin?

Azna iki çift bakış attı.