Olan biteni kardeşimi de aldıklarını bana yedirdiklerini ve 2 yatsı daha yapmam gerektiğini söylediklerini ve ölmek istemiyorsam yapmam gerektiğini söylediklerini ... kısacası olan biteni anlattım . Mahsun hoca düşünceli bi şekilde bana bakıyordu .
"Kızım sen bu züleyhanın evini biliyor musun " diye sordu lafa Soner abi girdi hemen
"Hocam biz gittik çocuk cin ve babası vardı Züleyha orda değildi büyük ihtimalle yerini değiştirdi " düşündüm . Ordan başka bir yer gelmedi aklıma içimden geçeni söyledim .
"Belki de ormandadır her zaman ordan ot toplar bi şekler ekler kaynatırdı . İlçeye gitmemiştir bence " dedim .
"Haklısın kızım ,gel hep birlikte biraz yürüyelim sende muhtarlıkta kal babanla gece sonunda " dedi mahsun hoca . Ayağı kalktık hepimiz evden çıktık . Ormana doğru gidiyorduk ama yol gittikçe bitmiyordu oysaki evim ormana o kadarda uzak değildi . Soner abiye döndüm .
Nefes nefes kalmıştık hepimiz bi türlü yaklaşamıyorduk ormana . Anladığımızı biliyor olmalılardı . Derin derin nefes aldım yaşlılığın verdiği yorgunlukla . Sonere baktım
"Soner tılsımlanmış orman . Bozmadan giremeyiz yürümeyin artık " dedim zar zor . Oturdum bi taşa yanıma Mesâ geldi
"Hocam affınıza sığınarak soracağım "
"Neden bi çember yapıp onlardan olmayan birini çağırıp soruları sormuyoruz bilirsiniz su falı gibi yaparken haleyi kullanabiliriz . Yani konuşmak için birinin göz perdesinin açık olması gerektiğinden " dedi . Tılsımı bulmak ve yok etmek için onlardan yardım istemek pek uygun değildi . Onlardan olmayan farklı bi kavimden olanı çağırmak ve soruları sormak yanıltıcı olabilirdi ama yapmamız gerekiyordu . Kafamı salladım olumlu anlamda , o sırada
" Hocam benim de göz perdem açık hale bu gün çok şey yaşadı beni kullanın " dedi Soner . İtiraz etmedim . Küçük yaştaki kız bi hayli yorgun duruyordu . Haleye döndüm
"Sen otur evladım olacak olan şeylerden korkma sakın tamam mı " dedim .
Elime bi çubuk aldım önce otları yoldum toprağı açtım gerekli olan şekilleri ve yazıları toprağa çubuk sayesinde yazdım . Sonere baktım çakıyla biraz kanını damlattı . Müslüman kardeşlerimiz kendi ruhani boyutlarına geçip ayete başladılar. Bu bi çağırma ayiniydi . Gelen cin ifritte olabilirdi , yalancı , kötü de ya da bize yardım edecek farklı bi dine mensup bi cinde olabilirdi . Hep birlikte sureyi bitirmeye yaklaşınca Soner çizdiğim toprağın orta kısmına geçti kafasına bi tane tül attık ve beklemeye başladı . Kafası göğe doğru döndü ve ani bi rüzgar esti . Gelmişti ...
Suratına baktık hep birlikte Mesâ birden kendi boyutuna geldi yükseldi ve konuşmaya başladı
"Ey cin kimsin nesin nereden geldin ? " Sonerin kafası yavaşça bize doğru döndü . Derin bi nefes aldı ve konuşmaya başladı .
"Ben Musabbar cin kavminden adım lazım değil size biz sarp kayalıklarda , mağaralarda yaşayan şeytani olmayan yine de bize zarar verileceği ya da verildiği zaman kavim halinde saldıraya geçen bi kavmiz " diye kendini tanıttı . Şansımıza çokta kötü olmayan bi kavim denk gelmişti .
"Şimdi söyleyin siz ne istiyorsunuz neden çağırdınız beni ? "Mesâ yavaşça yaklaştı sonere
"Ey musabbar kavminden gelen cin kardeşim bu ormana sizin sarplık alanınıza ve mağaralarınıza tılsım yapmış bi kadın var . Biz ona ulaşmak istiyoruz lakin tılsım nerde ormana nasıl gireriz birine ihtiyacımız var ormanda yaşayan "
"Anladım derdinizi . O kadın buraya beraberinde kötülüğü de getirdi . Çok sevdiğimiz söylenemez ama neden size yardım edeyim ?"
"Hangi dine mensup olduğunu bilmiyorum ama biz Allahın izni ile buradayız . Yanımda gördüğün Müslüman kardeşlerim ilk Müslüman olup cennette yerini garanti altına alan yedi cinden ikisi ve üçüncüsü de benim , benim adım Mesâ"
" Diğerleri de Hasâ ve Hayâ mı " onlarda kendi formlarına geçip yanına gittiler mesânın
" Evet bizleriz adımız diğer alemde bilinir . Biz Allahın bize yardım etmesi sonucu buradayız " dediler hep bi ağızdan
"Tamam size yardım edeceğim lakin sizden istediğim bi mağara var yaşadığımız oraya bi keçi getirmeniz "
" Tamam " dedi mesâ . O an Soner kafasını yukarı kaldırdı ağzı açıldı . Grimsi bi duman yükseldi ve ormana doğru girdi . Aradan çok zaman geçmeden bi eğerli bi at eğerinin yan tarafında ahşap kutu ile geldi . Şaha kalktı ve Mesânın tam önünde durdu .Mesâ attan kutuyu aldı aldığı gibi at ormana doğru koşup gözden kayboldu . Mesâ yanıma geldi
"Hocam buyrun " dedi . Kutuyu elime bıraktı . Soner de kendine gelince yanıma geldi . Hale bizi kocaman açtığı gözleri ile izliyordu .
Yavaşça elimdeki kutuyu açtım tüm ormanı tılsımlamak için kullandığı parşömenleri çıkardım. Besmele çekerek yavaşça açtım birini
İfritlerin içerde kalmasını sağlamak ama diğerlerinin girmesini önlemek için konulmuştu . Besleme çekerek sonere verdim . Diğerini açmadan önce yine besmele çektim .
Bu da tılsımın bozulmasını engellemek amaçlı yeri belli olmasın diye gizleme büyüsüydü . Yine besmele çekerek Sonere verdim . Mesâ'ya döndüm başlayalım işareti yaptım .
Onlar girip istenilen kurbanı almaya gittiler sonerle bende içeri girebilmek için büyüleri kitabımdan yardım alarak bozmaya başladık . Gerekli ayetleri söylüyor bi yandan da yandaki küçük göletten su çarpıyorduk parşömenlere . Sonere döndüm
" Akan bi dere yok gömeceğiz Soner " dedim. Başını salladı çubukla kazmaya başladı toprağı . Haleye baktım korkmuş gözüküyordu ama az kalmıştı . Züleyhayı bulup en azından bi kavimden kurtulacaktık .
Sonerin açtığı toprağa duaları okuyarak gömdük . Artık girebilirdik ormana tabii ormandakiler de çıkabilirlerdi ...
Okur Yorumları | Yorum Ekle |