5. Bölüm

4. BÖLÜM

Özlem çelebi
ozlm.clb

Selamm canlarımm bir bölümü daha düzenledik🦋🥰🫶🏻

 

 

🦋🦋

"Bazı ayrılıklar gidiş değil, ait olduğun yere yürüyüştür."

 

 

 

 

 

🦋🦋

 

Pencereden sızan güneş'in yüzüme vurmasıyla gözlerimi aralamıştım. Etrafıma bakındığımda İrem'i göremeyince mutfakta olduğunu anlamıştım. Elimi yüzümü yıkayıp odadan çıktıktan sonra İrem'in neşryle şarkı söyleyen sesini salondan duymuştum.

 

 

" Tutsak yüreğim

Biliyorsun sen de ince ince

Yangın yeri hep

Buralar sayende, yok şikayet "

Diyordu. Kaşıklarla ritim tutturmayı da ihmal etmiyordu.

 

 

Bende İrem'e ayak uydurup

" gel bir sarayım

Aşkın olayım "

Diyerek şarkının son kısmını bağıra bağıra İrem ile beraber söyledik. Bu şarkı İrem ile benim en sevdiğimiz şarkıydı, ne zaman moralimiz bozuk olsa neşelenmek için hep bunu söyleriz.

 

 

İrem'in yanına gidip doğradığı domateslerden küçük bir dilim ağzıma atacaktım ki hesaplayamadığım bir deprem şiddetiyle domates elimden düşmüştü.

 

 

" güneeşşşş!, yapma şunu iki dakika beklesen ölürsün sanki, senin yüzünden bir domates eksildi " diye cırladığında sabah sabah İrem'in cırlayan cırtlak sesini duymak kulaklarıma da ağır gelmiş olmalı ki bir zamandan sonra kendilerini tıkamışlardı.

 

 

 

" kapatma kulaklarını! " diye bir kere daha cırlayınca ellerimi kulaklarımdan çekip teslim oluyorum der gibi havaya kaldırdığımda " ben kapatmadım, kendileri sabah sabah senin azabından kurtulmak için kendilerini dışarıya karşı tıkadılar " dediğim de İrem'in önemli bir şey diyecekmişim gibi dikkatle beni dinlemesine kahkaha attım.

 

 

 

Pişman değilim, aklım yapamadıklarımda deyip fırsattan istifade elime küçür bir domates aldım, İrem'in deprem şiddetine yakalanmamak için hızlıca ağzıma atıp hiçbir şey yapmamış gibi kesilen ekmekleri alıp mutfaktan çıktım.

 

 

 

Ama çok geçmeden İrem'in cırtlak sesini duymak adım atmamı engellemişti, çok geçmeden yanıma geldiğinde elinde ki bıçağı görmek nefesimi kesmişti. Yuhhh bu kadar da olmaz yaa cani kız kesecek beni sanırım.

 

 

 

"İrem...

E... 

şey... "

diye kekelediğimde İrem " ne var !" Diye yine cırladı. Eehh yeter di ama artık bu ne yaa uyandığımdan beri eziyet çekiyorum. Önümde duran bıçağa karşı büyük bir yürek yiyerek sesimi çıkarmak istemiştim ama sesim bana "sus, otur aşağıya kız kesecek bizi görmüyor musun? " demişti.

 

 

 

 

Yok bu böyle olmayacak yüce gönlüm biricik kardeşimin kardeş katili olmasına razı gelmedi, elim ile bıçağı indirip " ilk önce şunu indirelim, sonra gel sakin sakin oturup konuşalım" deyip İrem'i kollarından tutup yavaşça sandalyeye oturttuğumda İrem afallamış gözlerle bana bakıyordu. Tabiri caizse " ne yapıyor bu mal " der gibi.

 

 

 

Dakikalar sonra İrem'in çatık kaşlarıyla bakışının yerini masum bir kedi bakışı aldı. Çok şükür ki kudurmuş, saldırganlık moduna geçen kediyi sakinleştirmiştik. Ne yalan söyliyim bir an Batuhan'a kavuşamadan ölecem diye çok üzülmüştüm.

 

 

 

Batuhan demişken, benim uykucum kardeşinin hırlamasına bile uyanmadıysa demek itfaiyeyi çağırmak lazım heralde diye düşünürken uykucu mavişimin " cırlamanız bittiyse kahvaltı yapabilir miyiz " diyen minnoş sesini duydum. " Mavişim sen iste tüm kahvaltılıkları önüne sereyim be "

kimse duymasın diye kısık sesle mırıldandım.

 

 

 

Üstümde gezinen bakışları hissettiğimde İrem'e bakıp kaş göz işaretiyle " sesli mi söyledim, yok canım yapmamışımdır " diye sordum. Ama İrem'in bakışları " yaptın " der gibiydi. Allah cezanı versin güneş, Bir ömür batuhan ile kal güneş. diye kendi kendime beddua ederken içimden

"AMİN" demeyi ihmal etmedim.

Böyle bedduaya can kurban.

 

 

 

Rezil olmuştum ama buna utanamazdım şuan kalbim mavişsizlikten ölmek üzereydi.

Aşk utanmaz deyip en utanmaz yüzümü takınıp sanki az önce çocuğa rezil olan ben değilmişim gibi arkamı döndüğümde uğruna can vereceğim bir çift mavişlerle karşılaşmak beni sarsmıştı.

 

 

 

" şey... abi vücudunuz taş mı?, yoksa heykel mi? " diye kısık sesle söylendikten sonra bir rezil olmayı daha kaldıramazdım, lütfen duymamış ol diye umarak gözlerimi kapattım.

 

 

 

Batuhan mavişleri ve çıplak üstü ile tam dibimdeydi. Zalımın oğlu, zalımın oğluuu, acımasızzz diye aklımdan geçenleri durduramıyordum. Gözlerimi de üstünden alamıyordum. Gözlerime bu kötülüğü nasıl yaparım ben, gözlerimi bu yakışıklıya bakmaktan nasıl alıkoyayım, gözlerimin hakkı bunlar ama yani. Neyse ki evde ben ve İrem den başkası yoktu. Bu muhteşem ötesi sanat eserini bir tek ben gördüğüm için kendimi dünyanın en şanslı insanı ilan ediyorum.

 

 

 

İrem beni kollarımdan tutup kendine çevirdiğinde gözlerim İrem'e füze göndermeye başlamıştı bile. İrem de bakışlarımdan rahatsız olacak ki " abimi yiyecek gibi bakıyorsun güneş, kendine gel, tamam abim senin" dediğinde utancımdan yerde

Ki halının desenlerini saymaya başlamıştım.

 

 

 

 

Dakikalar sonra İrem beni bırakıp tezgahın üstünde ki benim sayemde bir tane eksik olan domates tabağını elime tutuşturup üstüne birde bir güzel dalga geçti " hadi götür bakalım, abim görsün nasıl getiriyorsun tabağı " dediğinde İrem'e gözlerimle füze attım. Terbiyetsiz yengesiyle dalga geçiyor diye içimden geçirdiğim sırada sinirle elimde ki tabağı da masaya bıraktım.

 

 

 

Kahvaltı yaptıktan sonra hepimiz bir köşeye çekilmiş uzanıyorduk, İrem tekli koltukta yayılmış kitap okuyor, ben elimde telefon ile uğraşıyorum ama işin bahanesi telefon ile uğraşmak asıl olarak karşımda uyuyakalmış Batuhan'ı izliyordum.

 

 

 

İrem'in " telefon ile uğraşmadığını biliyorum güneş " diyen sesini duydum. Hayır bu kız nasıl olur da her şeyi biliyor anlamıyorum diye içimden söylendiğim de İrem'e dönüp " kızım sen benim duygularımın katilimisin ya senin yüzünden gizli hiç bir duygum yok " diye sitem ettiğimde İrem en sinir bozucu şekilde gülmeye başladı.

 

 

 

" yarın abim gidecek, bugün bir şeyler yapsak keşke ya " diyen sesini duydum ama bakışlarımı Batuhan dan ayıramıyordum, hiç sıkılmadan bir ömür onu dinler, bir ömür onu izleyebilirdim. Yarın tekrar geri gidecek olması beni derinden sarsıyordu.

 

 

 

Gözden ırak olan gönülden ırak olmazmış. Yıllar önce gittiğinde aklımda yine o vardı, her gün gizli gizli fotoğraflarına bakar, küçüklük anılarımızı düşünürdüm, yıllardır bir tek onu bekledim, bir tek onu sevdim. Sadece sevdiğim değil Batuhan benim çocukluğumun en güzel yanı.

 

 

 

 

Düşüncelerimi bölen " ne düşünüyorsun güneş? " diyen Batuhan'ın sesini duydum. Uyanmıştı kurban olduğum. Uyku mahmurluğu ile o güzel maviş gözlerini dikmiş bana bakıyordu. Benim Batuhan'ı sevdiğim gibi o beni seviyor mu bilmiyorum ama bana olan bakışı, bana olan koruyucu tavrı içimi ısıtıyordu.

 

 

 

 

 

" öylesine düşünüyorum işte ya aklıma bir şey geldi de" diye bahane uydurduğumda İrem hiç inanmamış gibi " tabi yaa gözlerini bile kırpmadan karşıya bakmış bir şeyler düşünüyor " diye mırıldandı. Çenen düşmesin hemi İrem duygularımın katili.

 

 

 

İrem " abi yarın gideceksin zaten, bugün parka gitsek olur mu? " diye sorduğunda Batuhan " olur tabi fıstığım ne isterseniz onu yapalım" demesiyle İrem yerinden fırlayıp Batuhan'ın boynuna sarılıp " canım abim" diye neşeyle cırladı.

 

 

 

 

Ah İrem, âdi İrem, ben sarılamıyorum sen neden sarılıyorsun ya diye içimden mırıldandım.

 

 

 

Lunaparka geldiğimizde İrem'in gülen yüzü bir anda solmuştu. Buraya en son Murat amca ile beraber geldik ondan sonra ne ben gelmek istedim ne de İrem gelmek istedi. Yıllar sonra ilk defa tekrar yeniden lunaparka ayak bastık ama bu sefer yanımızda murat amca yoktu...

 

 

 

İrem'in buraya gelmek istemesini artık bir şeyleri başarabileceğini, başarmak isteyeceğini düşündürdü bana. İrem; murat amca öldükten sonra Murat amca ile gittiği tüm yerleri aklından silmişti, hatta murat amca onu bırakıp gitti diye murat amcaya küsmüş, mezarlığa hiç gitmedi, daha doğrusu gidemedi...

 

 

 

 

 

Şehitliğin kapısına kadar gelip defalarca geri dönmüştük. Küs değil ama o şehitliğe adımları gitmiyordu...

 

 

 

 

Şehitliğe en son 5 yaşında elinde Murat amcaya göstermek istediği oyuncak ile babasını sonsuzluğa uğurlarken girmişti...

 

 

 

 

İrem'in elini tutup " korkma ben yanındayım, başaracağız İrem, buraya gelmek istemen bile başaracağının bir kanıtı " diyerek İrem'e moral verdim.

 

 

 

 

Batuhan İrem'e bakıp " hadi Fıstığım, sen güçlüsün, ben yanındayım bitanem yapabilirsin sen " diye o da İrem'e destek çıktığında İrem bir abisine bir bana bakıp "tabi ki yapabilirim, haydi o zaman ilk önce gondola binelim" dedi.

 

Bu İrem için çok büyük bir adımdı, yıllar sonra ilk defa buraya gelmek istedi.

 

 

 

" güneş sen yüksekten korkuyorsun biliyorum ama, bak İrem buraya bir şeyleri başarabilmek için geldi sende bugün yükseklik korkuna burada yenebilirsin " dediğinde o bana güven veren sesi içimde kelebekler uçuşturmuştu.

 

 

 

 

Bunu yapamazdım, ama Batuhan'ıda kırmak istemiyorum, " korkma, ben yanındayım " diyen Batuhan ile beraber Batuhan'a bakıp içimde ona sarılmamak için bin takla attım. Bana güveniyordu, Batuhan bana güveniyorsa onun için her şeyi yaparım.

 

 

 

 

İrem elimi tutup " haydi " deyince bir cesaret ile gondola binmiştim. Bir yanımda Batuhan, bir yanımda İrem vardı. Oyuncak çalışmaya başladığında yavaş yavaş gidip geliyordu. İrem'e dönüp" Bunda korkulacak bir şey yokmuş ki, çok eğlenceli deyip İrem ile beraber çığlıkla ellerimizi havaya bıraktık, rüzgar saçlarımızı savuruyor, İrem ile beraber ellerimizi havaya bıraktık.

 

 

 

 

Oyuncak Git gide daha yukarı çıkıyordu, ve ben artık korkmaya başlamıştım, midem bulanıyor, kalp atışlarım hızlanmaya başlamıştı.

 

 

 

 

 

Aşağıya ineceğimiz sırada ellerimi Batuhan'ın ellerinin üstüne koydum. Koymakla yetinmedim ellerini sımsıkı tuttum " beni bırakma " der gibi. Batuhan şok olmuş bir şekilde yüzüme bakarken o da fırsattan istifade sımsıkı tuttu ellerimi " seni hiç bırakmayacağım " der gibi. Bu ani hareketimle Batuhan şok olsa da şikayetçi değildi.

 

 

 

 

O gün yıllar sonra geçirdiğim en güzel gündü. Çarpışan arabalara bindik, ama tabi ki ben Batuhan'a kıyamadığım için Batuhan'a hiç çarpmadım daha çok İrem'e çarptığım için şuan İrem'in sitemlerini dinliyorum. İrem bana sitem edip, söylenirken benim zihnimden geçen tek şey " Batuhan'ın yarın gidecek olmasıydı ".

 

 

 

 

 

Lunaparktan çıktıktan sonra beraber Pamuk şeker yiyerek eve doğru yürümeye başladık. Lojmanın kapısına geldiğimiz de İrem ile batuhan'a dönüp " ben eve geçiyim artık annem gelir şimdi " diyerek arkamı dönüp gidecekken arkamdan duyduğum bir ses adımlarımı kesmişti.

 

 

 

 

"Güneş" diyen Batuhan'ın sesini duydum. Dönüp Batuhan'a baktığım da Batuhan " yarın ankara'ya dönecem, gitmeden seni de görebilir miyim? " dedi. Yarın onu son kez görecektim bunu tekrar hatırlamak beni yıkmıştı. Keşke hiç gitmeseydi, hep burada yanımda olsaydı. Onu son kez görmek istemiyorum ben, ama onu görmeden de gitmesini istemiyorum, son kez de olsa Onun o güzel maviliklerine bakıp ona veda edecektim.

 

 

 

 

🦋🦋

 

" güneş, nerdesin abim gidiyor abimi görmiyecek misin? " demesiyle hızla yataktan kalkıp ayağıma bir terlik geçirip merdivenleri ikişer ikişer inmeye başladım. içimden " beni görmeden gitme lütfen " diye geçiriyordum. Ya gittiyse, ya yetişemediysem son kez de olsa göremeden, son kez de olsa maviliklerine bir kez daha bakamadan gittiyse diye düşünmeden edemiyordum.

 

 

 

 

Dışarı çıktığımda etrafıma kısa bir bakış attığımda sonunda aradığımı bulmuştum. batuhan arabaya biniyordu, hızla " Batuhan " diye seslendiğim de Batuhan arkasını döndüğünde göz göze gelmiştik. Gitmemişti, beni görmeden gitmedi, düşüncesiyle içten içe mutlu olmuştum. Merdivenleri hızla inip koşarak Batuhan'ın yanına gittim. Durdum hiç bir şey demeden sevdiğim gözlerine baktım derin derin.

 

 

 

 

Gözlerinde gördüğüm o derin sevgi dolu bakışlarını, gözlerinin içi parlıyordu, küçükkende böyle güzel bakardı bana, beni görünce mavilikleri parlardı.

 

 

 

Kendimi Batuhan'a sarılırken buldum. Ah o muhteşem barut kokusu ona ayrı bir hava katıyordu. Sımsıkı sarıldım Batuhan'a " gitme " der gibi. Batuhan da kollarını belime dalayıp bana sarıldığında dğnya o an dönmeyi bırakmış gibiydi. Sadece ben ve Batuhan vardık. Ve birbirimize sımsıkı sarılıyorduk.

 

 

 

Sarılmamızı bölen taksicinin " evlat. Geç kaldık uçağı kaçıracaksın " diyen sesi olmuştu. İstemeye istemeye kollarımı Batuhan'ın boynundan çekmiştim. Söylemek istediklerimi geç olmadan söylemek istiyordum ama söyleyemiyordum, ağzımdan kelimeler dökülmüyordu.

 

 

 

 

Batuhan " merak etme sadece baksan bile ben gözlerine bakınca anlarım ne demek istediğini, konuşmasan da yeter ki gözlerime bak " dediğinde maviliklerine bakıp sadece " kendine dikkat et " diye mırıldanabildim.

 

 

 

Batuhan ile biraz daha bakıştıktan sonra arkasını dönüp arabaya bindi. Gidiyordu işte, bir daha maviliklerine bakamayacam, hatta bir daha onu göremiyecem. arabanın lojmandan çıkışı ile içimde derin bir boşluk oluştu.

 

 

 

 

Batuhan uzaklaşırken, ardında bıraktığı boşluk rüzgarla doldu. O gülerken bile sanki vedayı içinde taşıyordu. Gitti...

Ve ben, kalabalığın içinde bir başıma kaldım.

 

 

Lunaparktaki neşemiz, şimdi yankı gibi uzakta çınlıyordu kulaklarımda. Dönme dolabın en tepesinde göz göze gelişimiz... O kahkahalar... O anlar...

Hepsi şimdi bir "önce" oldu.

 

 

Sustum. Çünkü bazen kelimeler yetmez.

Bazen sadece bir bakışta anlatılır her şey

 

 

İrem'in " 2 gün sonra abimin mezuniyeti var orada görürsün " diyen sesini duyduğumda gözlerimi daldığı yerden ayırıp " ne, kimi görecem " dediğimde İrem " abimi diyorum, 2 gün sonra mezuniyeti var orada görüceksin abimi üzülme bu kadar " dediğinde kafama dank etmişti. 2 gün sonra tekrardan onu görecek olmak mutlu etmişti beni, hatta bu sefer üniformalarıyla görecektim onu, bunun dişüncesi kalbimi heyecanlandırmıştı.

 

 

Eve girdikten sonra direk kendimi yatağa atmıştım uyumak istiyordum ama aklımda hep Batuhan vardı, nereye dönsem gözlerimin önüne Batuhan'ın o gülen yüzü geliyor gözlerimin önüne, kulaklarımda " güneş " diyen sesi yankılanıyor.

 

 

 

Telefonuma gelen bildirim sesi ile telefonumu alıp gelen mesaja baktım. Mesaj İrem den gelmişti, mesajını görür görmez İrem'e hem sövdüm hem de içten içe teşekkür ettim.

 

 

İREMCİK : " CANIM ARKADAŞIM GÖNLÜM ABİMİ ÖZLEMENE EL VERMEDİ BENDE SANA ABİMİ ÖZLEDİĞİNDE AÇIP BAKABİLECEĞİN BİR FOTOĞRAF ATMAK İSTEDİM🥰 SEN ŞİMDİ BANA SÖVERSİN AMA NEYSE İÇTEN İÇE BU MESAJ İLE MUTLU OLDUĞUNU HATTA BANA TEŞEKKÜR ETTİĞİNİ BİLİYORUM, KULAKLARIM ÇINLADI YETER ARTIK NE ÇOK SÖVDÜN YA"

 

Deyip altına da Batuhan'ın numarası ile Batuhan'ın ünüformalı bir fotoğrafını atmıştı.

 

 

 

 

Hemen numaranın üstüne basıp numarayı "Batu'm" diye kaydettim.

 

 

 

 

Batuhan'ın ünüformalı fotoğrafına bakınca murat amcaya benzediğini gördüm, yüzü, bakışı hatta sesi bile murat amcaya benziyordu. Fotoğrafa bieaz daha bakınca zihnime başka bir fotoğraf düştü. Murat amca ile babam güneşin batışına karşı dağın üstünde ikisi beraber ellerini birbirlerinin omuzlarına atıp poz vermişlerdi.

 

 

 

 

 

Batuhan da aynı fotoğrafı çekmişti güneş batımına karşı ellerini göğsünde bağlamış, gülüyordu. Bu gözler, bu gülüş içimde tarifsiz bir aitlik hissi ve huzur, güven, mutluluk veriyordu.

 

 

 

 

 

🌹🦋

 

"Bazı günler vardır; önce kahkahalarla başlar,

sonra sessizce kalbin bir yerinde kırılır zaman.

Gidene bir şey olmaz,

kalan her şeyi ezberler..."

 

 

 

🦋🦋

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Eveett canlarımm bölümü buraya kadar okuduysanız yorumlarda bölümün dedikodusunu yapabilirizzz🥳. İnstegram adresimi aşağıya ekleyeceğim instegramdan da kitap dediokudularını yapabilirizz🥳🫶🏻🦋

 

İnstegram: @w.kitaplarimm

 

 

Bölüm : 08.07.2025 22:10 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...