12. Bölüm

11 🧡 KISKANIYORUM!

ÖZLEM TATLI
ozsoowan

Yine her seferki gibi haksızım

Sebep yok, olması da imkansız

Bu yaptığım iş ayıp rezalet

Fakat elimde değil
Seni kıskanıyorum...

Nazım Hikmet

Yüreği sızlayan adamın saçacağı dehşet korkunçtur. Hele ki ne yapacağını bilmiyorsa... Devrim ne Ali'nin bağırışını duyuyor ne de savurduğu küfrü.

"Öldüreceksin ulan yeter! " Hiç bir sözü duymuyor öfkeden deliye dönmüş adam.

Evvel gece Zülal'den duydukları ile kalbine kezzap dökülen adam, yandığı gibi yakmak istiyor. Hele bir de bu aşağı mahallenin psikopat iti Aysima'sı hakkında ileri geri konuşunca dövmek farz olmuştu. Oysa ilk başta uzak dur mahallemden de o kızdan da diye uyarmak için gelmişti sadece.

Sıkı sıkı yakalarından tutuğu adamı sarsıyor ilk başta, ardından öfkeyle bir yumruk attığında dişlerinin arsından tıslıyor; " Karışma Ali! " Tekrar bir yumruk atıyor. Karşısındaki adamın burnundan çıkan ses ve akan kanla kırıldığını anlasa da durmuyor. Aklına gelen sözlerle nevri daha çok döndüğünde hırlayarak bir yumruk daha indirip, yaralı adamın yüzüne doğru öfke kusuyor.

"Senin öldürürüm lan!"

Sesinin aldığı ton, gözlerindeki o lacivert hareler karşısındaki insanı korkutuyor. Beyninde yankılanan cümlelerle katil olmanın raddesine gelen adam bir yumruk daha indireceği sıra, Ali adamı Devrim'in elinde kalmasından korktuğu için tutuyor dostunun kolunu.

"Devrim yeter ağabey, dersini almıştır!"

Hırçın dalgalarla bezenmiş gözlerini kolundan tutan dostuna çeviriyor. Dişlerini sıkıyor, durmak istemiyor! Öldüresiye dövmek, içindeki alev sönene kadar devam etmek istiyordu. Gözlerini sıkıca kapatırken, eş zamanlı kolunu Ali'den kurtarıyor.

"İşime karışma Ali!"

Ali kaş çatarak baktığında Devrim hırlayarak yere düşmüş kıvranan adama bir tekme daha savuruyor var gücüyle. Adamın boğazından acı dolu bir hırıltı çıkarken, Devrim saçlarını yolarcasına çekiştirip; "Ulan! Benim..." diyip susarken devamını getiremiyor. Diyemiyor 'Benim ay yüzlüm hakkında iğrenç şeyler dedi! '

Yumruk yaptığı elini bu sefer sıvası dökülmüş duvara sertçe geçiriyor, öfkesini dindirmek ister gibi. Sinirden koyulaşan gözleri yerde ağzından burnundan akan kanlarla cebelleşen aşağı yukarı kendi yaşıtı olan, kirli sakallı, bal rengi gözleri çipil çipil parlayan, çapkınlığı ile bilinen adama dikiyor. Nefesini kesmeyi deli gibi istiyor, fakat kendini zor tutuyordu.
Gözlerini iğrenerek karşısındaki adamdan alıp bu defa Ali'ye dikiyor nefes nefese. Aysima'sına... Ay yüzlüsüne, " Mahallenizde ki cevherin tadını çıkarmayı bilmiyorsunuz!" demişti, genç kıza gelen kağıdın hesabını sorduğunda. Bu iğrenç adam daha neler demişti!

Bakmaya kıyamadığı küçük kadını milletin gözünde nasıl canlandığını düşündükçe çığrından çıkıyor, delirmenin de ötesine geçiyordu.

Ali, yerdeki adama yüzünü buruşturarak bakıp tekrar Devrim'e döndü. Durduk yere bunu yapacak serseri bir adam olmadığını adı gibi biliyordu Devrim'in, fakat böylesi deli olmasına da neyin sebebiyet verdiğini bilmemesi onuda delirtiyordu.

Adam kalkacağı an son darbeyi vurduğunda, Cemal yere yığılıp bayılmıştı. Yemin etmişti Körfez'e gömeceğine. Lakin böylesi iğrenç bir insan için böylesi bir deliliği yapamazdı. Hala hırsını alamamanın verdiği öfke ile bu defa duvara hatırı sayılır bir yumruk daha indirdiğin de; "Aysima.." diyebildi bir tek. Acı bir his yaktı yeniden dudaklarını. O lacivertleşen hareleri alev alevdi.

Ali gördüğü bakışlarla derin soluk alıp, arkasını döneceği an vazgeçip tekrar Devrim'e dönerek var gücüyle bir yumruk indirdi yüzüne. Genç adam hazırlıksız yakalandığı yumrukla sendelerken daha da delirerek baktığında Ali'nin sesi çınladı sessiz ortamda.

"Yeter ulan! Millete davetiye çıkaran bizzat kendinsin! Yetti artık! Ulan gidip söylesen, şimdiye kucağında bebe bile vardı demedik mi sana! Bugün bu adamı engelledin. Ya yarın? Ya sonrakiler?"

" Ya tamamen kaybedersem! Ne anlarsın lan sen avucunda tutamadığın elin ömründen kayıp gidecek olmasını! Ne anlarsın yüreğine değmeyen yüreğin uçup gitmesini! Ne anlarsın sen kaybetme korkusunu lan! "

Boğazını yırtarcasına söylediği sözler ardından yakasını tuttuğu Ali'yi sarsıyor elleri titrerken. Sesi düşüyor o anlarda. Gözü dolu dolu bakarken bir isyan daha düşüyor dudakları arasından. Yüreği ezik zaten... Bi'çare!

" Ölüyorum Ali.. Gün gün ölüyorum. İçim acıyor ama haykıramıyorum. Çok acı çekiyorum da dile dökemiyorum. İş cesaret işi değil be kardeşim! Söyleyince bitecek mi sanıyorsun? O bana hayat veren gözleri kayıp giderse benden yaşarım mı sanıyorsun? Tutunduğum sadece bir ihmal. Belki... Belki sever? Bundan ne bir adım ileri gidebiliyorum ne de geri. O umudum da kesilirse benden geriye toprak olacak boş bir bedenden başka bir şey kalmaz. Anla be kardeşim. Anlayın artık... "

Yıkılmış bir şekilde ardını dönüp giderken az ileride yere attığı ceketi alıyor. Arabasına binip gazladığında insanoğlunun ayak basmadığı bir yere göçüp dinlenmek istiyor. Yorgun düştüğü aşkı değil de bu söylemler.

Kimse anlamıyor mu korkusunu?

Sevmemiş mi be kimse böyle ?

▪▪▪▪▪▪

O sıralar bir diğer aşkzede de odasında ağlıyor. Dün gece bir tek Devrim'i değil Aysima'yı da yıkıp geçmişti.

" Varla yok arası sevdalar gördüm. Kalbim acıyor diyip acıdan bi'haber olan. Onsuz ölürüm diyip ölümsüzlüğü başkasında arayan... Ben dilden çok sevdalar gördüm; gidenin ardından ağlayan, yaşları çok akmadı ama, tükendi hemen. Gördüm işte çok seviyorum diyip sevmenin ne olduğunu bilmeyenleri!

Sevdiler! Sevdiler evet! Fakat hiç biri... Hiç biri sevdiğinin kirpiğinden atlayıp gözlerinden atarak intihar edecek kadar gözü kara değildi!

Hiç biri o intiharın başrolü olamazdı!

Oysa sevda başlı başına bir intihardı. Bir ateşti sevda. Atmaktı kendini o ateşe, O ateşte yanmaktı!

Ben yandığımı da tutuştuğumda anladım. İntiharın izleri kalbimden akarken farkettim. Bir araba kazası gibi ani değil, bil yılanın sokması gibi yavaş yavaş zehrin bedene dağılması gibiydi tarifi.

Fakat ne oluyor biliyor musun?

Ben yansam da ölsem de hep yeniden ona doğuyorum.
Yeniden... Yeniden... Ve yeniden! Hep yeniden.

Kimse anlayamaz Nur. Kimse anlayamaz benim sevdamı. "

Nur, dolan gözleri ile bakarken son bir umut tutunuyor bir cümleye.

" Yapma böyle be kızım. Hayatın ne göstereceğini bilemezsin. "

Yalandan dudağını yakan bir tebessüm geçiyor.

" Hayat ne gösterecek ha? Kim ne diyecek ki Nur'um! Ne gösterecek! Derdime ne çare olacak? Kime diyeceğim ben Devrim'i seviyorum diye! Kime diyeceğim ölüyorum aşkımdan diye! Yüreğimde sevdası rehin, nefes almak yaşamak değil diye kime diyeceğim! Kim anlayacak? Ayıplamaktan başka kim ne yapacak bana?

Devrim... Devrim ya Devrim! Bana mı bakacak! " sinirle sesi yükselirken," O gitsin anca Yeliz zillisine baksın! " diye tıslıyor acıyla.

" Kızım sen ne bakıyorsun o yalancı Yeliz'e ya! Onun tek ayak üstünde Guinness rekorlar kitabını zorlayacak kadar yalan söyleyebileceğini cümle alem biliyor. Ulan kıza kalsa Ronaldo bile ona hasta ölüyor aşkından!"

Dün geceden bu yana Yeliz'in sözlerini unutamayan Aysima sabaha kadar ağlamış, şimdi de can acısından başka bir şey duyumsamıyordu. Ne Nur'un tesellisi etki ediyor ne de çabaları...

Sonunda pes eden Nur, sırıtarak telefonu eline alıyor. Kaç gece böyle ağladığına şahit oldu genç kızın. Her seferinde yine aşığı olduğu adamın gözlerine bakarak iyileştiğine şahitlik etti.

Aysima yine Devrim uğruna dağılacak ama sonra yine tek bakışı, gülüşü ile can bulacaktı biliyordu.

" Aman!" diyor saçlarını savurarak deli kız sonunda. " Uğraşamam daha seninle Hazır Ronaldo aşkımdan bahsetmişken az sosyal medya hesabını taciz edeyim. İki gündür girip sapıklık etmiyorum adam öldüm sanacak."

Kahkaha attığında aslen tek amacı karşısındaki kızı güldürmekti. Ve başarmıştı da. Aysima başına bir yastık atıp," Ergen ergen hareketler... Bir kendine gel ya. Zehra sultanın dediği gibi seni alacak adam bulamayacağız bu gidişle. '' diyor gözünden damlayan yaşları silerken.

" Aman! Zehra sultan önce gözünün önünde ki gülü oğluna alabilsin de ben varacak koca bulurum."

" Ah tabi! Kesinlikle bulursun ona ne şüphe! Yeter ki şeytanlık girsin içine."

"Tabi kızım! İstedim de ne elde edemedim sanki!"

" Bir Ali hakkından geliyor ha. Gerisi boş. Aslında var ya, Allah Ali'ye karı edecek seni. Ha babam ha! Gör dünya kaç bucak!"

Konuşmanın başında gülen Nur son cümleyle açtığı kocaman gözleri ile kucağına aldığı yastığı aynen iade ederken arkadaşına küfürler savurup duruyor.

" Yuh! Böyle beddua mı olur! O meymenetsizden bana koca değil, bildiğin gazap meleği olur. "

"Ha yani adam sonuç da melek diyorsun?"

Muziplikle konuşmasını yapan genç kız karşısında deliren Nur ile kendi kalbinin acısını bastırmıştı bir nebze de olsa. Bundan sebep Nur aşırı tepkiler vererek bir süre küçük bir boğuşma yaşarken onları ayıran Aysima'nın annesi Hacer'in ince sesi oldu.

" Kızlar! Hadi Zehra teyzeniz bekliyor. Zülal börekler çörekler yapmış bile!"

Nur duyduğu sesle sırıtırken genç kızın üstünden kalkıyor.

" Tamamdır teyze geliyoruz!"

Anında gülen yüzü buruşurken, Aysima'ya dönüyor bakışları.

"Kızım kızacaksın ama ben o Zülal'i de sevmiyorum. Kızın bakışları bir tuhaf. Sessiz ama içinde fırtınalar estiren tipe benziyor."

Aysima kızacakken duraksıyor bir an. Dün gece ona laf sokmak için yanan gözlerini hatırlayınca yüzü buruşurken, "Yok" diyor kararlı sesi ile. "Bu defa bana da öyle geliyor. Hislerine katılıyorum. Alttan alttan göz süzüp laf sokması ile alenen belli de ediyor aslında kendini."

Gülüşerek odadan çıktıklarında zaten kapıda bekleyen Hacer hanımla çıkıyorlar evden. Karşıda olan eve direk geçtiklerinde Zehra sultan her zaman ki büyük neşesiyle kucaklıyor can bildiklerini. Sıra Aysima'sına gelince uzun uzun öpüp," Gül kokulum benim." diyerek güzel tebessümünden yolluyor genç kıza. Aysima bu kalpten davranışlarla kollarını sardığı kadının yanaklarını sıkıp öptüğünde bu defa homurdanıyor şakayla Zehra sultan.

"Dur kız! Sonra amcan kim morarttı seni diye hesaba çekiyor bu yaştan sonra. Deli adam!"

Şimdiki gençlerin tabiri ile, kankası Hacer kahkahalarla gülerken Aysima ve Zülal kızarıyor. Tabi kahkahalara eşlik eden bir de edepten yoksun Nur oluyor.

"Kız Zehra sultan papuç bırakma amcama hâlâ hayranım çok, sıkıştırıyorlar de."

"Sus edepsiz! Kız bu kime çekti diyeceğim anası terbiyesizin önde gideni de, gençken öyle değildi. Ensesine vurup elinden ekmeğini alırdın. Bir de nasıl utangaçtı, gören elinde ki bebeyi bakkaldan almış sanırdı."

" Daha çekingendi o aralar Zehra. Hatırlasana gezmeye çıkacaktık diye uyku ilacı verdiydi kocasına!"

Kahkahalar daha kapı önünde yükselirken Zehra sultan hemen döndü dostuna.

" Allah iyiliğini versin. Bunadın iyice. Gız kadını yoldan çıkaran bizdik unuttun mu? Az mı dil döktün çabuk götürüp de çayına toz yaptığın hapı atsın diye."

Gülüşmeler büyüdüğünde Zehra sultan bir sessiz sakin Aysima'ya bir de Nur'a bakıp süzüyor.

"Vallaha Hacer aralarında bir yıl olmasa kundaklar karıştı derdim. Sessiz kuzum; Aysima'm Aynur'un, ha bu şeytanda," diyerek Nur'u göstererek, "Senindir derdim." diye sonlandırıyor sözlerini.

Aysima kıkırdarken Nur yalandan yüzünü buruşturup, "Kız Zehra sultan bu kadar konuşacağına açlıktan zil çalan mideme bir şeyler verseydin cennete giderdin." deyip yürüyünce terlik yemesi kaçınılmaz oluyor.

İlerleyen saatlerde Aynur hanımın da aralarına katılması ile pastalar börekler yenmiş artık gülmekten çene kasları ağrırken Aysima'nın dün gece sabaha kadar uyutmayan derdi şuan için rafa kalkmıştı. Sürekli bu eve gelin olmanın nasıl bir şey olacağını düşünürken heyecan dört bir yanını sarıyor daha ilk günki gibi. İçini sımsıcak hisler sararken, o sıcaklık yanaklarını yakıp nefesini körüklüyor. Tamamen daldığı bir anda çalan kapı ile hemen ayaklanıyor. Sürekli burada oldukları ve evin yabancısı olmadığı için alışkanlık yaratmıştı. Fakat hemen kolundan tutulması ile elin sahibine döndüğünde Zülal hafif bir tebessümle, "sen misafirsin Aysima otur, yorulma!" diyerek ilerliyor.

Ardından kaşlarını çatıp, 'asıl misafir sensin!' diye bağırmak isteyen yanını susturduğunda kapıdan giren üstü başı dağılmış, dudağının kenarı morarmış adamla kesiliyor nefesi. Her bir gördüğü izle kendi canı yanarken eli kalbini bulduğunda usulca yumruk halini alıyor elleri. Kalbi, bu adamı katıksız seven kalbi ağrıyor.

Öylece kapı eşiğinde durduğunda Zülal'in," Bu ne hal! " çığlığı ile toplanıyor herkes korku ile kapıya.

"Ne bağırıyorsun kızım! Korkuttun herkesi!"

"Şey.. Özür dilerim Devrim. Bir an böyle görünce seni korktum ben de."

"Oğlum! Annem, bu ne hal aslanım!"

Zehra Hanım, Zülal ve Devrim'in arasına girdiğinde susuyor ikisi de. Fakat Devrim'in kızgın gözleri bağırdığı için Zülal'deyken karşısında gördüğü Aysima ile ona dönüyor ateş saçan gözleri.

"Yok bir şeyim anne! Arabamı sollamaya kalktı biri kavga ettik."

Ceketini asıp anasının alnından öpüp Hacer teyzesine ve diğerlerine de selam verip zoraki tebessüm ettikten sonra başka bir şey demeden direk çıkıyor üst kata, odasına.

Aysima gerisinde öylece kalırken bağrında yanan ateşe bir de deli bir merak musallat oluyor.

Ne diye öyle kızgın baktı ki şimdi? Selam bile vermedi?

Oysaki kendisi kızgındı. O, öyle ters ters bakmalıydı. Yeliz zillisine öyle bakmak da ne demekti! Ona gerçekten o gözle bakmış mıydı?

Bunun hesabını soramamak ne kadar yoğun bir acıydı!

Peş peşe zihninde yenilenen sorular gözlerini yakmaya başlarken tutuyor kendini.

Tekrar salona dönüp oturduklarında art arda cebindeki telefon titreyince alıyor titreyen avuçlarına.

' Çabuk odama gel!'

'Kimseye fark ettirme!'

Nur uzanıp ekranda yazılanı okuduğunda Aysima'ya göz kırpıyor şaşkınlıkla, 'hayırdır?' der gibi. Aynı şaşkınlık alenen yüzünde belli olan genç kız omzunu hafifçe silkiyor bilmediğini belli ederek.

Bir an da saran heyecanla boğazı kururken ne diyip de yukarı çıkacağını hesap etmeye kalkıştığında Nur hemen kalkıyor.

"Hadi Aysima biz de bulaşıkları yıkayalım, Zülal her şeyi hazırladı zaten, daha yorulmasın."

"Yok canım oturun siz. Yorulmadım yaparım ben, misafire iş mi yaptırılırmış?"

İçten sabır çeken Aysima bu defa, "İkide bir misafir deme Zülal. Ben bu evde, Zehra annemin kollarında büyüdüm!" diyerek masadaki boşları toplamaya başlıyor hemen. Onca yaşadığı duygunun üstüne bir de sinir fazla gelmiş ve biraz daha bu kıza tahammül edemeyeceğinin farkındaydı. Zehra sultan da Aysima'yı destekleyerek Zülal'e oturmasını söyleyince gözünde yanan ateşle bir şey demeden oturuyor.

Kızlar ise mutfağa geçtiğinde yeni bir bildirim düşüyor ekrana.

" Çabuk dedim! "

" Ne oluyor? Kalbim çıkacak yerinden, sinirli sinirli de bakıyordu. Babam mı bir şey dedi acaba? İzin vermedi mi okul işine!"

" Sakin ol can parçam. Hemen doldurma gözlerini. O hödük kim bilir yine ne duymuştur, bilmiyor musun sanki?"

Eli titremeye başlayan genç kızın eline börek ve pastaları koyduğu tabağı tutuşturup," Ben toplarım mutfağı sen hemen çık gel. Oyalanma. " diyerek yolluyor Aysima'yı. Her ne kadar soğuk kanlı durmaya çalışsa da bir ürperti onu da tutmuş sanki kötü bir şeylerin çağrısını veriyordu.

Heyecandan eli ayağı buz keserken sonunda merdiveni tırmanıp odanın önüne geliyor. Ciğerlerinin fonksiyonlarını düzeltmek amacı ile derin bir nefes çekiyor ama rahatladığı pek söylenemez. Kapıyı çalıp içeri girdiğinde gördüğü adam, kızgın bir boğadan farksız bir o yana bir bu yana gidip gelirken, '' geldim.. ne oldu Devrim?'' diye soruyor titremememsine dikkat ettiği naif sesiyle.

Devrim gördüğü yüzle bir nefes verdiğin de '' Cemal'i nerden tanıyorsun?'' diye soruyor hiç durmadan. Sesi çarptığı bir nesneyi donduracak kadar soğuktu.

Aysima duyduğu isimle şok geçirirken bir endişe vuku buluyor kalbinde.

''Tanımıyorum!''

Titremesine rağmen keskin çıkan sesi ile kaşları çatılıyor anında. '' Nereden çıktı şimdi bu?'' Aklı dün geceye gittiğinde bu defa dört yanını korku sarıyor. Kızlar durmadan dedikoduyu başlatmışlardı belli ama Devrim'in kulağına nasıl gitmişti? En önemlisi ya, ya babasının kulağına giderse ne yapacaktı?

'' Devrim ne oldu anlatsana!''

Sesi istemeden yüksek çıkarken genç adamı süzdü hemen aklına gelenle.

'' Yoksa onunla mı kavga ettin?''

Devrim karşısında ki kızı iyice süzüyoe. Onun gerçekten Cemal'i tanıyıp tanımadığını çözmeye çalışırken, '' Onunla buluşmaya gidecek miydin gitmeyecek miydin?'' diye soruyor bu defa dümdüz bir sesle.

Genç kız uğradığı şaşkınlık üst üste gelince daha fazla dayanamadan atılıyor, '' Kendine gel Devrim! Ne ile itham etmeye çalışıyorsun yine! ''

'' Ne ile mi itham etmeye çalışıyorum! O piçle buluşup buluşmayacağını öğrenmeye çalışıyorum!'' Sinirden sertçe ellerini saçlarına koyup çekişirdikten sonra aldığı nefesler yakarken içini, gözleri en karanlık tonu yakalamıştı. Zülal'in dün gece söylediği cümleler zihninde durmaksızın yankılanıyor, yankılandıkça iradesini alıyordu elinden.

' Resmen panter gibi saldırdı kıza. O an yalan yok çok acıdım kıza. Hem Aysima'da bir havalarda aşk meşk diye konuşuyordu!'

Aysima'da bir havalarda aşk meşk diye konuşuyordu!

Genç kızın duraksayan hali ile bir adım daha yaklaşıp bu defa sessiz, ama bir hayvanın boğazı kesilirken ki son canhıraş çırpınışları ile çıkardığı boğuk ve saf acıdan oluşan bir sesle sormuştu ona büyük depremler yaşatan soruyu.

'' O...Ondan hoşlanıyor musun? ''

Bu adamın kaçıncı katliydi...

Aysima gözlerini sımsıkı kapayıp duyduğu sözleri önce hazmetmeye çalıştı daha sonra ne olacağını umursamadan bu defa kırılıp kabuğuna çekilmeden döktü eteğindeki taşları. Alabildiğine bir hızla elini kaldırıp genç adamın yüzüne çarptığında yüreğine de korlar düştü. Şimdi hem eli hem yüreği hem de sesi titrerken göğsüne vurup, '' ben sen miyim?! '' diye tısladı sessizce. Aşağıda kimse olmasa deli gibi bağırmak istiyordu.

'' Ben sen miyim ha Devrim efendi! Önüme gelene kuyruk sallayacak, bakıştığın yosma mıyım! ''

Aysima hızını alamamış dünün acısını çıkarmaya çalışırken sinirden nevri dönmüş adama o yanağında patlayan tokattan daha büyüğünü atmıştı şimdi. İlk cümleleri anında algısından silip anlayamazken, duyduğu son cümle ile kolunu yakaladığı kızı kendine çektiği anda masmavi denizi andıran gözleri şimdi sadece kopacak kıyametin ön gösterimini taşıyan dumanlarla kaplıydı. Burnundan alıp verdiği sık nefes öfkesinin taştığı kızgın lav misali korkutucuydu.

'' Bir daha!'' titreyen sesini ayarlayamadığı gibi tutuşu da sertleşmiş eli de titriyordu.

'' Bir daha kendine öyle bir ithamda bulunursan..!''

'' Bulunursam?! ''

'' Andım olsun artık ne olacağını düşünmem! Sen de görürsün ne yapacağımı!'' Kendine biraz daha çekip sarı yeşil hareler olan ela gözlerinin en derinine bakarken, asi nefesi kızın yüzüne çarparken iri göğüsleri inip kalktığında onu daha da çığrından çıkarıyordu. İçinden kendine ciddi anlamda kızarken onu gerçek anlamda sarsacak cümleleri işitti.

'' Hiç...Hiçbir halt yapamazsın Devrim! Ne hakla! ''

Her ne kadar nahif olsa da içinde barındırdığı öfkeli taraf gün yüzüne çıktığında yakmadan, zarar vermeden sinmezdi gizlendiği yere. karşısındaki adamla birdi bu tarafı aslında.

Acısını çıkarırken hayali hançerle adamı deştiğinden habersizdi.. Lakin kendi de şuan kan revan için de değil miydi?

°°°°°


Aysima'nın son sözlerinden sonra Devrim çılgına dönmüş ne var ne yok dökerken Aysima , kimse görmeden zor atmıştı kendini evden.

Sonraki günlerde ikisine de cehennemdi. Uyku kanatlanıp uçarken hayatlarından, tarifi bilinmez bir acı yuva yapmıştı tam kırıldıkları yere. Devrim, itham edildiği hiç bir cümleye anlam veremezken alamadığı sorunun cevabının ızdırabı ile kıvranıyordu şimdi. ne demeye çalışmıştı! Ne aşkıydı bahsettiği! Aysima'sı tanımıyorum demişti ama değil mi? Bu bir zemzem suyu misali yarasına serpiştirilip dindir miydi acısını? Fakat neler yapmış, öfkesine hakim olamamıştı! Ki o günden sonrada barut fıçısından farksızdı.

Son zamanlardaki aksi, lanet, kudurmuş hali ona sevdiği bir şiiri hatırlatıyordu. Büsbütün Devrim'i ele alarak yazmış gibiydi Nazım Hikmet. Acaba diye geçiriyor içinden genç adam. " Her sevdalı mı böyle deli olup da çıldırıyor... Ya da kendini kağıda kaleme verip yaşamı siliyor?

Gözü yaş dolsa da akar gider, fakat yaş dolan gönlüne ne eylemeli, bilemeden nefes almak için belki bir nebze umutla ay yüzlüsünü görmek için çıkıyor balkona.

Gözü genç kızın evinde ya.. Attığı ilk adımla beraber sevdasının da balkona attığı adımı görüyor. Aşığı olduğu upuzun saçları muazzam bir şelale gibi akarken omuzlarından aşağı, tek teline kıyamadığını fark ediyor. Fakat buradan bile gördüğü kızın yüz ifadesi ile lanetler yağdırıyor kendine.

Nasıl da dönmüştü nevri! Nasıl da kırmıştı...

Aysima'nın gözlerine acı acı bakarken arkasındaki duvara başını sertçe vurup döküyor dilinden birer mırıltı halinde az önce ki onu anlattığını düşündüğü dizeleri.

Çekilmez bir adam oldum yine
Uykusuz, aksi, lanet

Bir bakıyorsun ki ana avrat söver gibi

Azgın bir hayvan döver gibi
O gün çalışıyorum

Sonra birde bakıyorsun ki

Ağzımda sönük bir cigara gibi tembel bir türkü

Sabahtan akşama kadar sırt üstü yatıyorum ertesi gün

Ve beni çileden çıkarıyor büsbütün
Kendime karşı duyduğum nefret ve merhamet

Çekilmez bir adam oldum yine
Uykusuz, aksi, lanet

Yine her seferki gibi haksızım

Sebep yok, olması da imkansız

Bu yaptığım iş ayıp rezalet

Fakat elimde değil
Seni kıskanıyorum...

KISKANIYORUM....


💜💜💜💜💜

BÖLÜM SONU

Merhabalar sevgili körfez sakinleri,

Bir telegram grubu açtık can parçamla nightmarearnur ile.

ÖZSOOWAN &NUR ARICAN HİKAYELERİ adı altında. Sizlerle etkileşim halinde olmak istiyoruz. Orada tüyolar verip , anlık bildirimler ve genel bir sıcak ortam olsun sizleri hissedelim istiyoruz . Hem kitapları tartışıp hem beraber oluruz.

Hepinizi Bekliyoruz 🩷

https://t.me/+JCULtBIJDeQxYzhk

Link duvarımda da olacak. Yine giriş yapamayan olursa yardımcı olurum 🩷

YORUMLARI VE OYLARI UNUTMAYALIM💕

 

Bölüm : 04.03.2025 09:03 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...