Bazen dayanmaktır Sevmek; hayat nereden vurursa vursun ayakta durabilmek...
Bazen yaşamaktır Sevmek; soluksuz ciğer gibi sevgisiz kalbin duracağını bilmek...
Bazen ağırdır Sevmek; sevdiğine layık olabilmek...
Ve bazen hayattır Sevmek; birini çok uzaktayken bile,
yüreğinde taşıyabilmek
Bazen yüreğinizi avuçlarınıza alıp sıktığınızda yumruk aranızda hissedersiniz atışını. Sonra adım attığınız topraktadır o atışlar. Aldığınız nefeste... Verdiğiniz solukta da öyle...
Gözleri dolan genç kız attığı her adımda bir kalp atışı hissediyor. Hepsinde onun adı telefuz ediliyor gibiydi, hayal olamazdı herhalde. Bizzat yaşıyordu!
Adımları tam Devrim'in karşısına gidene dek bunu düşündü. Ve ona vardığında gözleri ile dumanına neyi sarıp yolladığını bilmediği sigaranın atışını, ayağı altında ezişini izledi...
Sanki birazdan ezilecek oymuş gibi hissediyordu.
Bu imkansızdı.. Devrim onu asla ezmezdi. Bunu çok iyi biliyor aslen.
"Neden çağırdın Devrim? Geçenki gibi kıracaksan eğer tek söz söylemeni istemiyorum."
Devrim daha ilk cümlede acıyla kasılıyor. Hiç bir zaman onu kırmak niyetini gütmemişti ki!
" Geçen ki olay... Senden unutmanı istiyorum..."
Aslında adamın kötü konuşarak sinirleni alt üst ettiği için öyle davrandığını söylemek belki de hemencecik tamir edecekti kalbini. Ama bunu asla söylemezdi! Dili varmazdı asla.
Aysima bu ricadan yoksun cümleye tebessüm ediyor. Sürekli bir emrivaki...
Bu defa gülümseyen taraf Devrim. Ağır bir adımda duruyor karşısında.
" Unuttururum peritozu, emin ol hiç sorun değil."
Aysima yutkunuyor. Yüzünde yer eden arsız gülüşü görmeyeli çok olmuştu. Heyecanı iliklerine kadar işliyor. Ağzını açtığında edemediği tek kelime ile tekrar kapıyor dudaklarını. Şuan güzel dudaklarını izleyen adam hiç bir hareketini kaçırmıyor.
" Bunu demek için mi çağırdın?"
Devrim dileyemediği özür maruzatını dile getiremediği kasıntı ile başını eğip ensesini kaşıyor. Böyle durumlar ona göre değil ki!
Aysima da bunu bildiğinden şaşkınlıkla açarken gözlerini bir alay hali bürüyor hemen. Devrim şuan çok.. Çok fena tatlı gözüküyordu. Uzanıp sarılmamak için kendini dizginlerken ömür de bir bulduğu fırsatı değerlendirerek;
"Eeee Devrim?" Diyor dudağı arasından kaçırdığı kıkırtı ile.
Devrim o aşık olduğu gülüşle dudağı kıvrılsa da kaşlarını çatarak, " Sen bana mı güldün?" diye soruyor.
Aysima anında başını iki yana sallarken hala dudağındaki tebessümle, "Yok, haşa!" dediğinde bu defa Devrim de kendini tutamadan gülüyor.
" Özür dileyemem, ama sana kendimi affettirecek bir haberim var."
Aysima pır pır eden kalbini dizginleyemeden bir yeni sarsıntı eklenirken kaşlarını kaldırıyor merakla. Sonra kafasına vuran ihtimalle, " Yoksa!" Diyor sevinçten çatlayan bir sesle. " Yoksa okul işini mi hallettin! "
Devrim dişleri arasına aldığı alt dudağını serbest bırakırken bu defa parmağı ile çenesini kaşıyarak başını sallıyor.
" Zor oldu... Şartlı oldu, ama kabul etti."
O andan sonrası cennetten bir an gibi...
Aysima attığı sevinç çığlığı ile kollarını zıplayıp doluyor sevdiğinin boynuna.
"De.. Devrim,sen... sen inanılmazsın! Ben çok çok teşekkür ederim. Çok teşekkür ederim. Çok.. Çok." Ard arda ettiği teşekkür, minnetini dile getirirken inanmadığı olay karşısında döküyor usulca yaşlarını.
Devrim şaşkınlığını üstünden atıp gül kokan kıza sarıyor tek kolunu. O incecik beli kavramak... Korkuyor mu? Kesinlikle! İncitmekten korkmak ne zamandır böyle muazzam bir duygu olmuştu?
"Şşştt.. Tamam sakin ol peri tozu. Şimdi söyle bakalım unuttun mu o sözlerimi?"
Hevesle sallıyor başını Aysima.
Devrim bu defa biraz daha kolunu bastırıyor zayıf beline... Lakin daha yeni fark ediyor çıplak tenine saplanan parmaklarını. Alev alev olan Aysima'nın teni mi? Yoksa parmak uçlarından mı fışkırıyor? Boğazı kuruyor sonra, nefesi sıklaşıyor. Sonunda bir iç çektiği vakit Aysima yüzünde ömürlük bir gülüşle ayrılıyor.
Devrim tabiri caizse donmuş...
Kaşlarını çatan genç kız, "Devrim? Bir sorun mu var?" diye sorduğunda, kendine gelmeye çalışıyor.
"Yok. Ne olacak... Da, o kıyafetin hali ne? Sırtını kim yedi? Minilerin bitti eksik üst mü giyemeye başladın sen?"
Aysima çok güzel geçen dakikalar sonrasında duydukları ile deviriyor gözlerini. Şimdiye kadar susması da mucize zaten.
"Devrim! Allah aşkına keyfimi bozmaz mısın?
" Keyfini bozmak mı niyetim sanıyorsun? Tamamen benim sinirlerim gerilmesin, kalbini kırmayayım diye çabalıyorum şuan. Geri döndüğün an üstüne bir şey alacaksın. "
Aysima ağzını açtığı an Devrim hemen kesiyor önünü.
Aysima başını sallarken verdiği müjde adına gülümseyip, 'Bu seferlik tamam" dediğinde hemen lafı değiştiriyor.
"Nasıl ikna ettin? Öldürecek beni ya."
Bir anda saran korku ile nefesini keserken Devrim o haline tebessüm edip saçlarını karıştırıyor.
" Demeyecek. Ona sadece kendini denemek amaçlı girdiğini, üniversiteye falan gitmeyi düşünmediğini söyledim. Üstelik sorarsa sınava benimle gittin. Ben götürdüm ve haberim vardı."
Aysima'nın gözleri bu defa minnetle dolarken devam ediyor Devrim.
" Babana, sonuçlarına baktığımda hukuk kazandığını görünce,' önce seninle konuşmak istedim Vedat amca, Aysima'yı yazdıralım gitsin okula, geleceği parlak' dedim. "
Aysima alt dudağını titremesin diye ısırınca gözünden sevinçle akmaya devam eden yaşları tutamıyor. Fakat o yaşlar adamın yüreğine ok misali saplanınca önünü arkasını düşünmeden ikinci defa siliyor genç kızın yaşlarını.
" Ağlama peritozu... Ağlayasın diye söylemedim."
Aysima itici ama insanın yokumsayamayacağı bir hareketle burnunu çekerken gülüyor Devrim. Aysima utansa da başını eğip saçma olduğunu bilse de " özür dilerim," dediğinde bu defa kahkaha atarak ne yaptığının farkına varmadan sımsıkı sarıyor kollarını Devrim. Aysima ilk şaşırsa da doluyor kollarını beline. Sanki kollarının yaratılış amacı şu koca bedeni sarmakmış gibi...
" Ben ne yapsam ödeyemeyem hakkını. Olduk olası yaptığım hataları aldın üzerine. Hep borçlandım sana.. "
" Aramızda borç mu var peritozu!"
Tebessümü büyüyor Aysima'nın. Eğer borç olsaydı da hakkını veremezdi.
" Senin için.. Yapacağım bir şey olursa söyle tamam mı?"
Gülen adam çaktırmadan kokusundan bir parça çalarken yaptığı hırsızlıkla gurur duyuyor. Kaç hırsız böylesine paha biçilemez eşsiz bir kokuyu çalabilirdi ki? Sevdiği kızın dediği ile tebessüm ediveriyor hemen. Ona kalbini vermesini istese yapar mıydı? Zira bundan başka iyilik, iyilik sayılmazdı...
Ayrılıklarında ikisinin de kalbi çiçeklenmiş, eşsiz kokular salıveriyorlar; adı aşk olan.
" Bu arada geç kalacağın günler haber ver. Seni ben almaya geleceğim. Her gün çarşıya, durağa kadar da ben bırakacağım."
"Olmaz! Kimseye yük olamam ben. Kendim gider gelirim."
Kaşları çatılan Devrim elini omzuna atıyor Aysima'nın. Eli kolu bir türlü ayrılmak istemiyor bedeninden.
" Babana söz verdim. Ve sen Aysima..." Diyor ismi dilini diken diken ederken. " Hayatımda omzuma alacağım en güzel yüksün... "
Aysima Devrim'in son sözlerinin sarhoşluğunu yaşarken omzuna aldığı şalı sıkıyor avuçlarında, kocaman gülümseyip. Yerlerine döndükleri vakit hemen omzuna örtmüştü Yasemin'in masaya bıraktığı şalı. Karşıdan bunu gören Devrim'in sevinci ortalarda kol gezerken göz kırpı vermişti sevdasına. Onun gülen yüzünde korkuları solu veriyordu hemencecik. Okulda ne olursa olsun Aysima'nın değişmeyeceğini biliyordu.
Ta ki okulun ilk günü, onu bambaşka biri gibi görüne dek...
****
Aysima, dün okul için sözde mecburi olan alışverişe çıktıkları sırada, Nur'un zorla aldırdığı kıyafetlerle ayna karşısında bir yabancıya bakar gibiydi. Üstünde ultra dar ikinci bir deri gibi bacaklarını saran siyah deri taytı, üstüne yine siyah göbeğini hafif açıkta bırakan kolları tül ve gösterişli dar üstü çekici bir şekilde yer almıştı. Ayağında zarif topuklu bir topuklu ayakkabı ile tamamlıyordu kombinini. En yabancı olan ise kısacık kestiği kahkülleri ve tamamen ona uzak olan günlük yapmadığı gösterişli göz makyajı ve Nur'un hediye ettiği bordo rujuydu. Nur bunları giydirirken bin bir dil dökmüştü.
Artık ergen ergen kloş etek giyip babetlerle gezecek halin yok ya!
Biraz büyüdüğünü ispatla canım...
Hem Devrim de Devrim diye ölüyorsun az dişiliğini göster çek onu kendine, bir görsün seni!
Diğer cümlelerin hiç biri değil de işte Devrim'in ismi bile yetmişti yelkenlerini suya indirmeye.
Lakin marifet kıyafette ise, kalbin ne önemi vardı ki o zaman?
Aynada bakmaya devam etti kendine alıcı gözle. Gözlerini kısarak tepeden tırnağa tekrar tekrar baktı.Güzel olduğunu görüyor, Devrim'in ilgisini çekebilme ihtimali her ne olursa olsun kalbinin hızını attırıyordu.Tıpkı düğün günündeki o konuşmadan sonra ki gibi.
Kına gecesi sonrası düğünde inanılmaz geçen en unutulmaz anlar Yasemin ve Giray'ın mutluluğun yanında bir de düğün bitene dek Devrim'le geçen anlardı. Bir dakika olsun Devrimle elele halaydan çıkmamıştı. Hele o gelinle damattan sonra edilen inanılmaz dansları.... Şah damarının yandığını hissediyordu o anlarda Aysima. O gün öncelikle; asla şahit olamayacağı Ali'nin kibarlığı ile dansa kalkmış ardından kuzeni Zülal ile dans eden Devrim'le eş değişikliği yaptıklarında Aysima o an öleceğini sanmıştı. Nasıl da titremişti Devrim'in kollarında. Genç adam bir şey hissedecek diye ödü kopmuştu. Attığı küçük adımlar Devrimin adımlarına eşlik etmiş fakat o güzelim gözleri değmemişti deli adamın gözlerine.
Oysa Devrim bilerek ayağına dahi basmıştı çaresizce bir umut gözlerine hayat bulduğu gözler değsin diye. Ayakkbısı sayesinde acı hissetmeyen Aysima tebessüm ettiğinde Devrim dayanamayıp eğiliyor kulağına, yine ona bakmayınca.
Yumuşak sesi akıp giderken genç kızın kulağına belindeki elinin baş parmağı hafif bir kıpırtı ile belini okşuyor. Bu varla yok arası hareketi kızın titreyişini arttırdığında içten gülüyor Devrim. Bu, en azından üstünde bir etkisi olduğunun kanıtı...
Aysima işte o an şaşkınlıkla çatılan kaşları altında dikiyor gözlerini masmavi umutlar saçan gözlere.
Ciğerini yakan nefes hala hatrında... Peki ya o belinde ki ruhunu okşayan parmağa ne demeli? Boğazından aşağıya kayan kuruluk heyecandan mı yoksa nedenini bilmediği korkudan mı?
Aralarında birkaç santimlik nefes Devrim'in sırtında ki elini kullanarak daha da kendine çekmesi ile birbirine karışıp uçarken gökyüzüne; bir saniye olsun Devrim yoğun bakışlarını çekmiyor kollarındaki titreyen kızın gözlerinden...
" Şuan..." diyor yoğun ve kısık bir sesle. "Şu yüzünün aldığı şekle bir ömür bakabilirim biliyor musun?"
Devrim'in dudakları arasından sızan ocümle daha da titretiyor Aysima'yı.
Şuan dilinden düşen her kelimeyi tekrar tekrar bir ömür dinlerim ninni gibi biliyor musun?
Aysima dili kitlenmiş olsa da kalp dili dile geliyor fakat karşısında ki adam ne kadar farkına varıyor bir türlü anlamıyordu.
Tıpkı şuan Devrim'in yaptıklarından hiç bir şey anlayamadığı gibi...
" Sana, ben senin için kimim desem ne dersin bana peri tozu?"
İşte bin kilit vurulsa da genç kızın diline, mutlak firar eder kavuşurdu özgürlüğe bu sorunun cevabı.
" Çocukluğum Devrim... Sen benim babamın, abimin... Kimsenin başaramadığı tek kahramanım; şövalyemsin."
Devrim bu cümleden sonra kalbinin eriyip gittiğine şahitlik ederken o kalbi yakan duyguları artık dökmek istiyor. Aynı yoğunluğu sürdürürken artık kilit altındaki duyguların prangalarını çözmek adına anahtarı sevdiğine veriyor.
" Çok uzun zaman oldu bana şövalyem demeyeli.."
Kıvrılıyor Aysima'nın minik dudağı.
" Eskisinden daha usluyum. Kimsenin topunu patlatıp saldırılarına uğramıyorum... Uzun zaman oldu, sende kurtarmıyorsun beni kimsenin elinden şövalye. "
Eski şımarık haylaz hali ikisini de tebessüm ettiriyor.
" Başın sıkıştığında değil, ne zaman istersen bana koş, her daim bu şövalye yanında tamam mı. "
Git gide kayboluyordu sanki o santimlik uçurum... İnsanlar da kayboluyordu... Dünya da eriyordu...
" Bir gün; düşerse dilimden gizli cümleler, çocukluğum dediğin adama döner misin arkanı peritozu? "
Bu sözler inanılmaz bir düğüm atmıştı o gün Aysima'nın boğazına. Sanki... Onunla geçen çocukluğu oturmuştu gırtlağına.
Bu nasıl bir soruydu? Amacı neydi bu sorunun?
Sustum yıllardır, sustukça susadım sana... Bir çöl gibi kavrulurken ben, tek bir damlan için yanarken nasıl dönerim sana arkamı?
Araladığı minik dudakları arasından bir sızı kaçtı önce daha sonra bedevi olduğu adamın cevabını verecekken kıyamet gibi kopan alkışı işitti...
Dans bitmiş, çiftler pisti terk ederken karşıdan babasının sesini duyuyordu.
Hızla ayrılmıştı sevdalısından, onu ne halde koyup gittiğini bilmeden...
Aysima tıpkı o gün gibi yutkunamıyor. Baktığı aynadan hemen ayırıyor gözlerini, arkasını dönüp Nur'a bakıyor büyük bir beklenti ile.
"Sence o gece Devrim ne demek istedi Nur? Neden bana böyle bir soru sordu?"
Omuz silkiyor genç kız, uzun kalın telli siyah saçlarını tararken.
" Konu Devrim olunca bende hatlar kesiliyor can parçam. Ama.. Şunu biliyorum ki sen Devrim için hep bambaşkaydın."
Sımsıcıcak sözleri, bakışları umut aşılıyor genç kıza.
O günden beri uyutmamıştı bu soru onu. Lakin ne kadar düşünürse düşünsün nedeni sadece sevdiğinde saklıydı.
Bu konu Aysima'nın içinde dönüp dursa da tek kelime etmeden başını sallayıp son defa çantasına bakıp," Hazırım.. " Diyor heyecanla.
Bugün hayallerinin ilk basamağını çıkmanın büyük gururunu yaşarken belki milyonuncu kez kalbinin ucunda, şövalyesi için bir teşekkür beliriyor.
İyi ki varsın Devrim. Sana diyecek tek cümlem olsa bunu derdim... İyi ki vardın, iyi ki varsın.
***
"Ne o Giray'ım karından mı izin alamıyorsun?"
Devrim'in sinsice sırıtması ile iyice homurdanıyor çiçeği burnunda damat.
" He kardeşim he izin vermiyor oldu mu?"
Sende evlen de görelim evde kaldığın geceler karın seni yolluyor mu!
Kahkaha atan Devrim kardeşinin sinirli çıkan sesi ile gülmeyi keserken, "Bir durum mu var?" diye soruyor.
" Sorma be kardeşim. Sanki yıllardır bilmiyor ne iş yaptığımı. Daha dün gece yeni gittim radyoya. Saat üçe kadar programım vardı. Eve bir geldim iki göz iki çeşme. Neymiş kızlara şiir okumuşum!"
Durdurmak istese de kendini, tekrar gülen Devrim, " Durum vahim yani? " demekten kendini alıkoyamıyor.
" Gülme Devrim bak cinlerim tepembe. Dün geceden beri etmediğini bırakmadı. Yıllık trip attı resmen. "
" Sen gönlünü alırsın. Olmadı iki şiir ona da oku."
"Eğlen eğlen seni de görürüm inşallah da eğlenmek bana da düşer. Kapatıyorum!"
" Amin kardeşim inşallah. Hadi kolay gelsin sana."
Telefonu kapadığında babasının 'ne oldu?' demesi ile kaşını kaşıyor. Arkadaşının karısı ile olan krizini anlatacak değildi herhalde.
" Aman olur olur öyle şeyler. Yeni evliliklerde daha tanıma sürecinde ne krizler çıkar. Ananla ta sen doğana kadar itişmediğimiz gün olmadı. Sonra sen doğdun ha yemek ha ev ha iş derken şükür kesti dırdırı bizim hatun."
Hala dinç çıkan sesi ile kahkaha attığında Devrim gülerek başını iki yana sallıyor.
" Dur akşam bir Zehra sultana da soralım efendi, belki onun da anlatacakları vardır."
" Ulan eşek sıpası! Yıllar sonra karıyı düşman mı edeceksin başıma! "
Babasının elinde tesbih tanelerinin deliklerini açarken girdikleri sohbetle Devrim'i iyice yumuşatarak konuya girmek istiyor, zira direk söylese ne tepki vereceğini kestiremiyor.
Devrim geriye doğru yaslanıp camekana bakarak dalıyor. Kalbi çiçeklenmişti yine, yüreğini titreten kadın geçecekti birazdan çünkü. Sonunda okulun ilk günü gelip çatmış, geçen gün yarım kalan konuşmanın devamını getirmek için de bahane olmuştu. Sabah erken kalkıp sabırsız hazırlanışı bu yüzdendi. Babası dükkana çağırdığında 'işimi bitirip Aysima'yı da alır yolda o sorunun cevabını alırım' demişti. Günlerdir geçen uykusuz gecelerine belki de gün doğacaktı bugün...
İçinde yine binbir şiir vuku buluyor. Şair oluyor sevdiği için, yetmiyor şiirin kendisi oluyor, sevdanın özü oluyor.
Seni sevmek kalbime yediğim bir kurşun demek... Dilerim Rabbim'den küçük kadın; bir ömür o kurşun delsin yüreğimi ta en derine dek!
Bir yandan o sorunun merakı bir yandan sabırsızlığı sokağın başına kadar diktiği gözlerinden akıyor alev alev. Dizdiği methiyeler hayalinde canlardığı gözlere...Derin bir nefes alıp telefonunu kontrol ettiğinde yine yola bakıyor kısa bir süreliğine. İşte o an gözüne saniyelik kesişen kişinin ilk kim olduğunu anlayamadan gözlerini kısarak o yabancıya bakıyor. Siyahlar içinde ki siluet yaklaşınca biraz daha, beynine büyük bir darbe yer gibi koca bir siktir çekip daha da açtığı gözleri ile tekrar bakıyor. Nutku tutulurken gözleri kocaman olmuş bir şekilde şok ile baka kalmıştı. Bu kızın Aysima'sı olması imkansızdı. O naif, ömrüne ömür katan kız gitmiş yerine bambaşka dişli biri gelmiş gibiydi. Kaşları çatılırken kıstığı gözlerle izlemeye devam ediyor yaklaştıkça. Giydiği tayt tüm vücut hatlarını belli ettiğinden dişlerinin gıcırtısı kulaklarına doluyor, hele o göbeğini ve tenini belli eden üst tüm beynini uyuşturuken yumruklarını sertçe sıkıyor acısını zerre umursamadan. Burnundan sinirle soluyor, kesik çıkan nefeslerine eşlik eden tek ses ; parmakları arasında gerilip daha fazla dayanamayarak dört bir yana dağılan beyaz altın kaplama, helezonik işleme oltu tesbih tanelerinin sesiydi.
Ona bakmaya kıyamazken, birinin onun bu güzelliğini görüp bakmasını düşünmek adamı deli ediyor! Yüreği sıkışıyor! Düşündükleriyle sinirden kıpkırmızı kesiliyor, göğsü hırlar gibi inip kalkıyor. Alnının ortasındaki damar boynundaki damarlar ile birlikte şişiyor; kalbi kan yerine öfke ponpalıyor o saniyelerde. Damarlarında gezinen öfke ve sinirle titrerken gidip kolundan tutup bu ne hal dememek için kendini zor tutuyordu!
Öfkesi düşlerini aleve verirken bin bir türlü kare fink atıyor beyninde. Daha ilk günden ne kadar da değişmişti küçük kadını... Üniveriste işinin bu yanı onu delirtmiş ve ilk defa bir pişmanlık hissetmişti kendi eli ile küçük kadınının yolunu açtığı için.
" Öfke... Sevgiye yer bırakır mı baba?"
Acıyla kasılıyor ses telleri. Öyle bir çıkmazda ki... Çıkmazın dahi dibiydi şuan düştüğü yer.
Orta yaşlı adam oğlunun sorusu ile kendi elleriyle yapıp oğluna hediye ettiği tesbih tanelerini incelerken oğlunun sözleri ile ona bakıyor ne yaptığını anlamaya çalışırken.
" Dünyayı düşün evlat, bir gıdım öfke o an o dünyanın yörüngesini şaşırtır ve sonra dünya yok olduğunda artık geri dönüşü yoktur. Çünkü... İçindeki milyarlarca canlı ile birlikte yok olup uzayın dört bir yanına dağılıp sonsuzluğa uzanmıştır parçaları. Şimdi sen söyle; uzay boşluğundan toplayıp birleştire bilir misin? "
Gözleri dolu olan sevdası yüreğini yakan adam başını iki yana sallıyor.
" Öfke hiç bir şeye yer bırakmaz sevgiye yer bırakmadığı gibi. Fakat oğlum, sevgiyi sorarsan eğer, içinde; öfkede, kıskançlıkta ne ararsan vardır. Ama hepsinin ölçüsünü dozunda kullanman gerekir. Yoksa dediğim gibi parçalarını toplayamazsın..."
Bu defa başını sallıyor Devrim. Aysima tam o anlarda hemen karşı kaldırımdan geçerken gırtlağına sevdası düğüm düğüm oluyor. Bu onun Aysima'sı değildi ki... Gözlerine perde indirip bu şekilde görmek istemiyor.
Ayaklanıyor Devrim fırlayıp gitmemek, kızın kolunu tuttuğu gibi kimsenin görmediği bir yere sürümemek için zor zabtediyor.
" Sağol baba. Ben çıkayım artık Çetin galeride tek kaldı."
Tam dükkandan çıkacakken babası sonunda verdiği nihai kararı açıklama girişiminde bulunuyor.
" Git, git de akşam geç kalma. Halime halanla Ali amcan gelecekler."
Kaşlarını kaldıran Devrim, ağırca dönüyor ardını. Bu geliş pek hayra alamet değil biliyor. Yaşlı amcası da, yola dayanamayan halasının da gelmesi pek garipsenmeyecek gibi değildi.
"Hayırdır baba? Neden geliyorlar."
"Hayır oğlum, hayır inşallah."
Gözlerini kısıyor Devrim. Az önce gördüklerinden dolayı kızarmış mavi gözleri kararıyor.
" Bilirsin oğlum. Şimdiye kadar senden hiç bir şey istemedim. Bu yaşına kadar dilediğini de yaptın. Artık mürüvetini görmek istiyorum. Baktım ki istediğin biri de yok. Memlekete gittiğimde karar verdik . Sen nasıl ki kalbimin canımın parçasıysan, anasız babasız Zülal'im de kalbimin diğer yarısı. Kardeşimin emaneti orada burada sürünüyor. Yaşı geldi artık, ona koca olacak emanetimizi koruyacaksın. Evleneceksiniz oğlum. "
Duyduğu sözlerle vatansız kalan bir adamın yıkılışından bin beterdi hali...
Kalbindeki adı sevda olan kurşun şimdi hiç olmadığı kadar yakıyordu canını ! Titreyen bacakları zarar zor tutuyordu onu ayakta.
Devrim'in özetiydi şimdi, derme çatma bir radyodan kulağına sinsice ilişen şu şarkının işte bu sözleri...
Allah öldürür dünyadan alır, sen beni öldürdün hayatta bıraktın. cehennem ateşi ahirette olur, sen beni dünyada ateşe attın.
Boooool bol Aysima ve Devrim okudunuz.
Ve size bir soru sormak istiyorum.
"Sevmektir yaşatan inan, sevilmek değil." demiş Orhan Gencebay.
Sevmek nimettir, sakın ola hürmette eksiklik etmeyin- der kaçarım :) sevgi hep sizle olsun, hiç bırakmayın.
Okur Yorumları | Yorum Ekle |
4.71k Okunma |
546 Oy |
0 Takip |
24 Bölümlü Kitap |